NİLGÜN ACAR TUTKU ŞİİRLERİ

NİLGÜN ACAR TUTKU ŞİİRLERİ

Nilgün Acar

G Ü N L Ü Ğ Ü M D E N

Aklığımda bir konu olmadığı ya da olan konuları,daha içimde tutmak istediğim zaman.Ve olanak buldukça,seninle söyleşelim günlüğüm olur mu? Zaten,senin hayır deme şansın yok.Soruyorum kendime.Seni karşı cins olarak mı düşünsem? Yoksa bir bayan gibi mi? Karşı cins,hep daha yakın gelmiştir bana.Uğraşım gereği,onlarla olmam gerekti çoğunlukla ve gerekiyor.Ankaradayken,çoğu kez,boncuk gibi tek olurdum aralarında.Ve dengeyi sağlardım tek olsam da.O zamanki arkadaşlarım ve ilişkiler çok farklıydı.Fiziksel olarak ta,onlara daha çok gereksinmem vardı.Dışarıya çıkma,bir yere gitme,gezme gibi olaylarda,onların fiziksel gücü gerekiyordu.Hepsi çok severek,yardımcı oluyorlardı,tertemiz düşüncelerle.Ben de hiç huzursuz,rahatsız olmazdım,beni bebek gibi kucakladıklarında.Hepimiz doğal bulurduk bunu.Doğaldı da zaten.Konu eskilere kayacak günlüğüm.Seni,cinsiyet gözetmeksizin,salt arkadaş olarak düşüneceğim.Adın TUTKU olsun.Yazmak,benim en büyük tutkum ya.Eğer bir kızım olsaydı? İsmini:SEVİ-TUTKU koyardım.Aşk ve tutku yani.Sanırım,benim özetim bu.Daha doğrusu,özetimin bir bölümü.Oğlumun ismini de,UMUT-ÖZÜN koyardım.ÖZÜN:Öztürkçede şiir demek.UMUT VE ŞİİR.Mavi umuttur.Ben maviyim.Adımın anlamı:MAVİ RENKLİ,ÇİVİT MAVİSİ VE MAVİ BİR ÇİÇEKMİŞ.Anneannem,bilerek mi koydu adımı? Hayır,o beni bir prenses olarak düşünmüş.Refik Halit KARAY’ın roman kahramanı,NİLGÜN prenses gibi.Delifişek bir prenses.Mavi umut.Şiir de,armağanım olduğuna göre.Bir oğlum olsaydı,UMUT-ÖZÜN adı olması çok doğal.İkinci isimlerini kullanmaları gerektiği için de:TUTKU VE ÖZÜN.İkisi de pek kullanılan adlar olmadıkları için.İlgi çekecekti.
Sevgili Tutku.İnsanların ellerindeki şeylerin değerini bilmediklerini ve yanıbaşlarındaki ya da avuçlarındaki mutlulukları göremediklerini düşünmüşümdür hep.Yıllardır da,somut olaylarla çıkıyor karşıma bu düşüncelerim.Geçen gün,bahçede oturuyordum.Nöbetçi amirin yakını mı? arkadaşımı bilmiyorum.Bir bayan,iki çocuğu da yanında yürüyerek geçtiler yanımdan.Konuşuyordu nöbetçi amirle.”Artık biberon ve bez taşımak istemiyorum.Kurtulmak istiyorum bu havadan.”Gibi daha bir sürü şey söyledi.Şaşkınlıkla ve inanamayarak baktım arkalarından.Bir kız,bir erkek,nurtopu gibi tatlı,sapasağlam çocuklardı.Nöbetçi amir bayanın da,küçük bir erkek çocuğu vardı.O yakınmıyordu.Kadına,çok kızdım içimden.O harika minik altıntoplarının değerini ve anlamını bilmiyordu.Dünyada kaç kadın ve erkek,bir çocuk sahibi olabilmek için,neler çekiyorlardı.Ömür boyu bu özlemle yaşayanlar vardı.Hatta bu yüzden boşanan,üzerine kuma getirilen kadınlar,öyle çok ki hala.Ve dahası:Çeşitli biçimlerde engelli çocuğu olan ve hep biberon-bez taşımak durumunda kalan anneler-babalar var.Yakınmasız,sabırla katlanıyorlar buna.Ayrıca:Benim kaldığım yerde,bazı engelli arkadaşlar,sıvı şeyleri,biberonla içiyor.Yemekleri,normal çiğneyemeyip,yutma sorunları olduğundan.Tüm yiyecekleri,blendırdan-robottan çekilmiş halde yiyebiliyorlar.O şımarık kadının arkasından koşup,hızla sarsarak,bunları anlatmayı,çok istedim.O minikler,nasılsa büyüyecek.Bezden-biberondan kurtulunacak.Bin bir çeşit başka sorun çıkacak.Ve bir daha,küçük bir çocuk olamayacaklar.Her anın,her günün,her yaşın değerini bilip,tadını çıkartmak gerekmez mi Tutku? Sevinmek,şükretmek yerine.Neden gözlerimizde,usumuzda,gönüllerimizde,hızla-kolayca yırtıp atabileceğimiz perdeler var? Sevgili Tutku.Aziz NESİN’in demesini öğrenmeden önce,ben aptal buluyordum insanları.Ve ne yazık ki,hala ona tüm varlığımla katılıyorum.Bir anne,çocuklarının yanında,böylesi saçma sözler söylerse? Ki,o çocukların bunu anlamadığını sanıyorsa? Çok,çok daha aptaldır.Diğer insanlar,neler yapmaz? Değil mi Tutku? Çenem düştü yine.Şimdilik hoşça kal.Işık ve sevgilerimle.
Nilgün ACAR
08. 09. 2008
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

GÜNLÜĞÜMDEN-3

Slov bir radyo açtım Tutku.Şu bilgisayar,harika bir şey.Radyo dinle,film seyret.Herşeyi yapabiliyorsun.Şimdi,Zerrin ÖZER,”O YAZ’I”söylüyor.Sevdiğim sanatçılardan birisidir.3-4 yıl önce,Rumelihisarındaki konserine gitmiştik.O kadar çok merdiven vardı ki.Merdivenler,hep başımın belası olmuştur.Gerçek yaşamda,engelliler hiç düşünülmüyor.Herşey,şimdi sağlıklı olanların hakkı.Rumelihisarındaki o merdivenleri nasıl çıkıp-indim? Bir ben bilirim bir de,benimle ilgilenenler.Hadi orası,tarihi bir yer.Ya diğer yerler? Yollar-bina girişleri.Salt,çözümlenebilir sorunlar nedeniyle,hemen her şeyden mahrum bırakılıyoruz.Hadi ben savaşımcılığımla,zaman zaman,aşıyorum bazı sorunları.Ya diğerleri? Rumelihisarındaki o merdivenlerden beni çıkarırlarken ve indirirlerken,o insanların yorulmalarına çok üzülmüştüm.Oraya gitmeyi,neyse ki ben istememiştim.Zaten gideceksin dediklerinde,şaşkınlıkla bakmıştım yüzlerine.Ama çok ta sevinmiştim.Zerrin ÖZER’i çok seviyorum.Ve bizi çok güzel bir yere,sahnenin tam karşısına oturtmuşlardı.Aramızda,iki-üç metre ancak vardı.Değdi onca güçlüğe.Tüm coşkumla ve hüznümle,sesimin olanca gücüyle,eşlik etmiştim şarkılara.Kitaplarımı götürmüştüm.Zerrin ÖZER yanımdan geçerken, çağırdım.”Size bunları verebilir miyim? ”Dedim.”Bunlar senin mi? ”Diye sordu.Evet deyince,sımsıkı sarıldı,”ölürüm sana.Hadi bir şiirini okuyalım.”Dedi.Seçtiğim şiiri okumaya başladı.”Benim kör gözüm görmüyor,sen oku deyince,tamamen rahat,okumuştum şiiri.O anlarda,ben fark etmemişim.Ama tüm tv kanalları,fotoğraf makinaları bana çevrilmiş.Şiir bitince,öyle bir alkış koptu ki,şaşırdım.Ben nerede olduğumu unutmuştum.Binlerce kişi beni dinlemişti ve alkışlıyorlardı.Ellerimi kaldırdım ve salladım.Bazıları,biz de kitap isteriz diye bağırdı.Yanımda yok,gelinde alın demiştim.Bir anda,gecenin yıldızı oluvermiştim.Birçok kişi yanıma gelip,beni kutlamıştı.Kardeşime çektiğim mesajı anımsıyorum.BEN HER ZAMAN YILDIZIM.Evet demişti.O gece çok güzeldi.Bak Tutku,bir şarkıdan nerelere gittim? Sanırım,ondan bir yaz sonraydı.Harbiye açık hava tiyatrosunda,Kıraç’ın konseri olduğunu okumuştum.Buradan götürülmeyi sağlayamamıştım.Ama arkadaşıma yalvarmıştım.Kardeşim ve arkadaşları da gidecekmiş o konsere.Şehrin bir ucunda o,bir ucunda ben.Kardeşim götüremezdi.Gece dönmesi,çok zordu.Annem,bilet paralarımızı vermişti.Arkadaşımla gittik.Beni en arkaya oturtmak istediler.Hiç gitme daha iyi.Hayır,ben arkaya gitmem.Beni aşağı indireceksiniz diye,kesin bir direniş gösterdim.Çünkü,zaten yardım edecek iki arkadaşım vardı.İki kişi daha olursa? Uçururlardı beni.Kızdım da.”Niye rampa yapmadınız? Bizim hiçbir şeye hakkımız yok mu? ”Diye.Direnmek,cadı olmak,çoğu kez işe yarıyor Tutku.İndirdiler beni.Yine en güzel yere oturmuştum.Kıraç’la bir-iki metre vardı aramızda.Önümde kimse yoktu.Beni görünce,sık sık benim tarafıma gelip söyledi şarkıları.Aramıza inmedi Kıraç.Arkadaşıma söyledim kitabımı ve mektubumu vermesini.İşaretle kitabı gösterdim.Kıraç’ta işaretle,bana mı? dedi.Başımı salladım.Verildi kitabım.Onca yoğunluğunda,okudu mu? okumadı mı bilmiyorum kitabımı ve mektubumu? O konseri de,büyük bir hazla izlemiştim.Tutku.Asıl gitmek istediğim:Klasik müzik konserleri.Ama bu zevki paylaşacak ve benimle ilgilenecek bir arkadaşım yok.Ben,en çok klasik müziği seviyorum.İki kış önce,bir konsere bir sürü telefon görüşmesi sonucu,biletsiz bile gidecektim.Ama,götürecek kimse bulamamıştım.Çok üzülmüştüm.Sosyal hayatı,katılımcı olmayı seviyorum.Madem üretebiliyorum.Bu,en doğal hakkım.Görüşürüz Tutku.Yaşamla savaşımım,hep sürecek
Nilgün ACAR 23. 09. 2008
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

GÜNLÜĞÜMDEN 4
Sevgili Tutku:Ne kadar uzun zamandır yazamadım-üretemedim kimbilir? Oysa böyle olmamalı.Ama hep bir şeyler çıktı.Sürekli başka işlerle ilgilenmek,mecburiyetlerle uğraşmak durumunda kaldım.Bu beni çok huzursuz ediyor.Sanki kendime ihanet ediyormuşum gibi geliyor.Ki,gerçek olan da bu.Evet,kendime ihanet ediyorum.İstemediğim bedeller ödüyorum.Aklımda başka şey,yapmak zorunda kaldıklarım,başka şeyler.
Değiştirmeliyim Tutku.Herşeyi değiştirmeliyim.Gitmeliyim buralardan.İlk olanakta da gideceğim kendi evime.O zaman,kendime ait olurum.Günlük akışa kapılınca,kayboluyorum Evet,gerçekten kayboluyorum.Ürkütücü bir şey bu.Sıradanlaşmak,dökülmek kalıplara.Canımı acıtıyor.Kimse fark etmiyor,fark edemez de zaten.Hastalanıyorum Tutku.Anlatamadığım,belli edemediğim sıkıntılarımın,stresimin sonucu,yüksek tansiyon çıktı.Üç tane tansiyon ilacı,B vitaminleri kompleksi ve kan sulandırıcı içiyorum sabah akşam.Bir de ciğerlerimdeki iltihap için de antibiyotik eklenince,midemin halini düşünemezsin bile.Sürekli bulanıyor.Gece uykumda bile,bu bulantıyı hissediyorum.Hasta gibiyim.Yorgun-bitkin-isteksiz.Antibiyotikten mi kaynaklanıyor bilmiyorum? Sabretmeye,dayanmaya çalışıyorum.Antibiyotik bitince de sürerse? Gittiğim doktora söyleyeceğim.Çünkü,dayanmak çok güç.
Of be Tutku.Tüm yönlerden,ne kadar duyarlıyım? Hasta olmak istemiyorum.İyileşmeliyim.Hayat devam ediyor.Güzel şeyler de oluyor.(Her ne kadar şu anda boynum çok ağrısa da.Midem fena halde bulansa da.Ve gözlerim kapansa da.) Olan güzel şeyleri düşününce,gülümsüyorum.
24 Aralıkta,Maltepe Üniversitesinin bir etkinliğine biz de katıldık.Ben şiirlerimden okuyacaktım.Sıram gelince,sakin bir biçimde yerime geçtim.Seçtiğim şiirlerimden,neredeyse kitabıma hiç bakmadan okudum.İyi ki konuşmam düzgün ve kendime özgüvenim fazlasıyla var.Programım bitince,salondaki herkes ayağa kalktı.Dakikalarca,alkışladılar beni.O kadar mutlu oldum ki…Kollarımı yukarı kaldırdım,gülümseyerek teşekkür ettim.Harika bir şeydi bu.Koskoca profosörler,öğretim üyeleri,üniversite öğrencileri,hayranlıkla alkışlıyorlardı beni.Günün yıldızıydım.Salt kendim için değil,tüm engellenmiş insanlar adına oradaydım.Omuzlarımda bu sorumluluk ta vardı,biliyordum.Eksilerim yokolmuştu.Tüm artılarım,fazlasıyla öne çıkmıştı.Başım dimdikti,onurluydum,gururluydum.Ve çok mutluydum.Şanslıyım Tutku.Artılarımı-armağanlarımı,öne çıkarabiliyorum.Çok olumlu bir simge oluyorum.
Bir gün sonra,burada yılbaşı etkinliği vardı.Mehtap Ar tiyatrosu geldi.Önce sundukları oyunu izledik.Sonra da hep birlikte şarkılar söyledik,dansetttik.O kadar çok oynadım ki,odama çıktığımda,hiçbir şey yapamayacak kadar yorgundum.Mehtap Ar’a,şarkı sözü yazarı olmak istediğimi söyledim.Annem gibi mi? Dedi.Evet diye yanıtladım.Dilerim ilgilenir.Erol Evgin’le de tanışıp,konuşacağım.Elimden bir tutulsa? Önüm bir açılsa? Hayatımı kazanmam gerek.Hem mecburum.Hem de,hayatımdaki en büyük hedeflerimden birisi,kendi hayatımı kazanmak.Herşey için,bu gerekli.Bakalım sevgili Tutku,neler olacak? Şimdilik hoşça kal.
Nilgün ACAR
28. 12.2008
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

GÜNLÜĞÜMDEN-5 11.01.2009
Radyodan istek yaptım Tutku.Arkadaşımın radyosu.Şu internet,ne harika bir şey? Özel radyon bile oluyor.Sanırım çok uzak olmayan bir gelecekte,ben de D.J.olurum.Sesim çok mikrofonik ve telaffuzum düzgün.Biraz da çalıştım mı? Epey iyi olurum.Şu an radyoda beni anlatıyorlar.
12.01.2009 Sevgili Tutku,dün bu yazıyı bitiremedim.Hep radyoya yazdım,onlarla söyleştim.Hep benim istediğim şarkıları çaldılar.şiirlerimi okudular.Tüm yaşamımın tanıtımını yaptılar.Değişik,güzel bir zaman dilimiydi.Tanımlayamayacağım duygular yaşadığım.
Herkes,benim pozitif enerjimden sözediyor.Evet,onların gördüğünden,sandığından çok,çok fazla enerji,pozitif enerjim var.Yerimde duramayışım bundan.Temeli beni oluşturan doğa ya da tanrıdan olsa da.Uzak ya da yakın dostlarımdan,insanlardan,kısacası:Sevgiden alıyorum,çoğaltıyorum ve dağıtıyorum bu enerjiyi.
Bu gün de beni tanıtıyorlar,aynı radyoda.Böylesi sevilmek,değer verilmek,çok güzel.Tüm gücümle layık olmaya çalışıyorum.Boşuna sevmiyorum ben insanları.Öylesine iyiliklerle-güzelliklerle karşılaşıyorum ki…Herkes gibi,karşıtlıkları yaşadığım da oluyor.Ama olumsuzlukları atlamayı,aşmayı,bana engel olmamasını öğrendim.Derinlerde,en derinlerde,ağır tortular oluşsa da.
Sevgili Tutku.Artık her sabah ve tüm anlarda,özgürlük diyorum.Çünkü,yazabilmek-üretebilmek için,kesin özgür olmalıyım.Şimdiki ortamımda,önüm kapatılıyor,engel olunuyor.Kısacık anlarda,iki arada-bir derede yazmaya çalışıyorum.Ve içimde kalıyor,çoğu şey.Üzülüyorum,çok üzülüyorum.Sosyal hayatım yok ediliyor.Ne adına bilmiyorum? Kuralları benim için hafifletebilirlerdi.Yanlışımı görmediler.Bilinçli olduğumu biliyorlar.Boş ver be Tutku.Eğer bedeller çok ağır geliyorsa? Ödememenin yollarını bulmak durumundayım.Ve bulunuyor da.
Her şey yoluna girip,kendi evime bir gidebilsem Tutku.Beklemek,acaba ne zaman? nasıl olacak? Ah bir an önce olsa,duyguları.Sorunları çözümleyebilecek miyiz? düşünceleri.Geleceği görmeye çalışmak.Hayatım boyunca özlediğim,istediğim bir şeye,bir an önce kavuşma istemi.Sabırsızlık.Son birkaç haftadır karmakarışık,huzursuzum.Sıkılıyorum.Buradaki görevlerimi de yapıyorum.Ama yalnızca bedenim burada.Her zaman,en az iki tane oldum. Zaten.Şimdi kaç taneyim? bilmiyorum.
Birkaç dergiye yazıyorum.Sürekli yazı yazmamı istedikleri gazete-dergi var.Radyolardan D.J.lik teklifleri var.Bunların hepsini ve başka şeyler de yapabilirim.Ama burada değil.Öyle güzel şeyler düşünüyor ve düşlüyorum ki sevgili Tutku.Bir an önce,kendi düzenime geçmeliyim.Olacak,olmalı.Bir de,kendi hayatımı kazanmaya başlasam? İşte o zaman,harika olacak.Şimdilik,yapılacak maddi yardımları kabul etme durumundayım.Hayatımı istediğim,düşlediğimce kazandığımda.Bu yardımları,başka gerek duyanlara yönlendirdiğim gibi.Ben de yardım ederim.O günleri,bir görebilsem?
Her şey olağan akışında giderken,birdenbire bir dönemeçte buluveriyorsun kendini.Hayat,inanılmaz sürprizlerle,mucizelerle dopdolu.Asla umutsuz-karamsar olmamak gerek.Ne kadar pozitif olursan? (Çok acı çeksen bile.) O kadar olumlu şeyler,güzel insanlar geliyor sana.Bana öyle oluyor sevgili Tutku.Sanki etrafımda,görünmeyen melekler var.Buna kesinlikle eminim.Yapılmak istenen bir kötülük,bir olumsuzluk,bir olay,bana dokunamadan geçip gidiyor.Bir şeyler,beni koruyor.Şaşkınlıkla,kezlerce buna tanık oldum.Ve sonsuz teşekkürler ettim.
Zaman zaman,çılgın riskler almam belki bu yüzden.Sanki hissediyorum,olumsuz şeylerin olmayacağını.Düşünüyorum da,tüm hayatım,gerçekten çılgın risklerle dopdolu.Çocuksu saflığım mı beni koruyan? Belki de tamamen çıkarsız,yalansız sevebilme gücümdür.YAŞASIN SEVGİ.HEP YAŞASIN.SONSUZA DEK.VE HERŞEYİ,HERKESİ SARIP SARMALASIN.
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

G Ü N L Ü Ğ Ü M D E N – 2
Ateşim var Tutku.Tüm bedenim ağrıyor.Çok hassas bir bünyem var.Kendimi nasıl koruyacağımı? Şaşırıyorum.Boş ver be Tutku.Bunlara aldırmam ben.Geçer nasılsa.
Tutku,içim içimi yiyor.İnsanları çok seviyorum ama bazen da midemi bulandırıyorlar,iğreniyorum.Çocukların ve arkadaşlarımın el emeği-göz nuru üretimlerinin sergisinin başında ben duruyorum.Ağzı,küçük bir çizgi halinde,para kutusunu,gözüm gibi kolluyordum.Öyle de yapmam gerek zaten.Kutuyu muhasebede boşalttırıp,parayı teslim ettikten sonra.Yavaş yavaş biraz birikim olmuştu tekrar.Kardeşim geldiğinde,iki tane güzel şamdan almıştı ve ederini atmıştı kutuya.Hafta içi,kolay olsun diye,danışmadaki kızın dolabına kilitliyorduk.Para azken,orada dursun,bir şey olmaz.Ben çantamı bırakıp gidiyorum demişti.Kuşkuyla karşılamış ama onun isteğini de yapmıştım.Gerçekten,haftalarca bir şey olmadı.Her sabah koşarak gidiyor,ilk önce kutuya bakıyordum.Ve ne yazık ki,bir sabah kutudaki miktarın çoğunun alındığını,içim acıyarak gördüm.Kutuyu açmadan,o küçücük çizgi gibi delikten para çıkartmak,çok güç.Epey uğraşmak ve ellerini çok iyi kullanmak gerek.Bir de uzun bir zaman.Demek ki bunu,sözde sağlıklı ve en hafif deyimle,alçak-vicdansız-iğrenç biri yapmış olmalı.Bence,en adi suç hırsızlıktır.Ama o engelli çocukların-gençlerin-öğretmenlerimizin ve benim emeklerimizin karşılığını çalmak:Tanımlayamayacağım derecede aşağılık bir suç.İnanamıyorum.İnsan,gider dilencilik eder hiçbir şey yapamıyorsa? Yine de böylesi bir parayı almaz.Ama oldu işte.Ve herkesin suçlayacağı tek kişi de benim.Kutuyu niye orada bıraktın? Demezler mi bana? Haklılar da.Kendi gözümde de,ben hatalıyım.Kendi sağduyuma,mantığıma,sezgilerime güvenmeli ve kendi bildiğimi yapmalıydım.O kızı dinlememeliydim.Ama haftanın son günü,ona söylemiştim.”Kutuyu oradan al olur mu? ” Diye.Almamış.Olsun,bu benim hatamı ortadan kaldırmaz.Yine Candan ERÇETİN’in bir şarkısı geliyor aklıma.(ONLAR YANLIŞ BİLİYOR/KİMSENİN SUÇU DEĞİL BU/ONUN SUÇU DEĞİL BU/KADER OYUNU DEĞİL BU/BU BENİM SUÇUM.) Gerçi Nasrettin hoca da, “HIRSIZIN HİÇ Mİ SUÇU YOK? ” demiş.Ama gerçekten hatalı olan benim.Gereksiz yere iyi niyet göstermemeliyim,işi asla şansa bırakmamalıyım.Cezamı çekeceğim.O parayı,fazlasıyla kutuya atacağım.Tutku,ödemek hiç önemli değil.Zaten her an,bir şeylere bedel ödemiyor muyuz? Yapılan hareket,çok iğrenç geliyor bana.Eminim o kişi,her gün beni görüyor ve yüzüme gülüyor.İçinden de gülüyordur,ne aptal diye.Kimseye,kolay kolay kötü dileklerde bulunmam.Ne ki, o hırsıza çok kötü şey diledim.Allah bildiği gibi yapsın dedim.Zaten,hayatta herkes yaptığının karşılığını almaz mı? Yanılsamalı ve göreceli olarak,almıyormuş gibi görünsek te,alıyoruz hak ettiğimizi.
Tutku.İnanamadığım bir olay da:İnternette,Antoloji.com adlı bir kültür sanat sitesi var.Orada da,ilgi alanına göre gruplar bulunuyor.Eskiden çok grupta,üye ve yöneticiydim.Üretimimi engelliyor diye,çoğundan ayrıldım.İkibuçuk yıldır,bu sitedeyim.Zaman-zaman ve dururken,sözde kültürlü,sanatçı geçinen insanların saldırılarına hedef oluyorum.O psikopatları,kolaylıkla geri püskürtüyorum.Çünkü,gerektiğinde çok sivri dilliyim.Eskiden,uğraşır dururdum.Susturana dek kovalardım.Baktım ki boşa zaman kaybı.Fazla ilgilenmiyorum onlarla.Sadece bana değil.Gruplarda insanlar,olmadık şeyler için kavga ediyorlar.Tartışmıyorlar,hakaret ve küfür ediyorlar birbirlerine.Dünyada,ülkemizde onca konu,sorun dururken.Bu kavgalar,neyi çözümler,değiştirir ki? Sadece nefreti körükler,insanı yalnızlaştırır.Ben,bunları hiç sevmediğimden ve çok yıprandığımdan,artık hemen kaçıyorum öylesi hırçın gruplardan.Ben,sevmeyi seviyorum.Güzel dostlukları seviyorum.Her tür olumlu üretimi,çoğalmayı seviyorum.Yaşadığın sürece öğreniyorsun,sevgili Tutku.Görüşürüz.Vedaları da sevmiyorum ve veda etmiyorum.
Nilgün ACAR
14. 09. 2008
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

GÜNLÜĞÜMDEN-? 2
Kendimize ve herkese güzellikler dileyerek başlayalım söyleşimize sevgili Tutku. Bu gün, DÜNYA KADINLAR GÜNÜ. Ben bu yıl, emekçi bir kadınım. Atatürk'ümün aydınlattığı yolda yürüyerek ve amansız savaşımlar vererek, ulaşabildim bu günlere. Mutluyum.
Konuşmaları duyuyorum da Tutku.Birçok kadının ve erkeğin bu günden, haberi bile yok. Bence, kendilerinden bile habersizler. Çok kötü be Tutku. Öylesine yaşıyorlar. Salt bu gün için söylemiyorum. Kadın ve erkek, insanlıklarından habersizler. Öyle empoze ediliyor. Canlı birer yaratık olmak yetiyor çoğuna. Daha çok şey değişmeli ve ileri gitmeliydi.
Bu günün,gerçek anlamını-önemini ve değerini, kaçımız biliyoruz? Sanki eğlenceli birşeymiş gibi gülüyorlar. Oysa, sonu ölümle biten bir hak alma savaşımının günü bu gün.
Ben de o savaşımcı kadınları,sonsuz saygıyla anarak, kendi onurlu savaşımımı veriyorum. Tutku, yabancı dil yetersizliğimi, her gün daha kötü duyumsuyorum.En kısa sürede, çözümlemeliyim bunu.
Hiç satış yapamıyorum. Oysa, geçimim için para kazanmalıyım. Hemen herkes benim gibi. Standı dışarı taşıyıncaya dek, idare etmem gerek. Sabırlı olmalıyım. Bakalım nasıl dayanacağım?
Sonra yine söyleşiriz Tutku. Bu b.sayarda öğrenmem gereken şeyler var.
Nilgün ACAR 08. 03. 2010. ALANYA- Alanyum
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

GÜNLÜĞÜMDEN -? 1
Günaydın Tutku! BU GÜN PAZAR BENİ GÜNEŞE ÇIKARDILAR Demiş Nazım HİKMET. Evet, bugün Pazar.Ve dışarıda harika bir bahar havası var. Şimdilik, işe gidip gelirken,açık havanın tadını çıkarabiliyorum. Bu gün Yağmur'la yavaş yavaş yürüdük, Alanyum'a gelirken. İçimdeki o, kıpır kıpır, özgür ruhlu Nİ
m gibi. Sanırım, dışarıda çalışırken, daha iyi olurL, 'AH DENİZ KIYISINDA GEZSEM.' dye haykırdı. Ama çalışmam gerek.
Hiç izinsiz, günde oniki saat çalışmam gerekiyor burada. İyi satış olsa, hiç önemli değil. Geceden beri dua edip duruyorum, bu gün iyi satış yapayım diye.
Az sonra, burası çok kalabalık olur. Ama insanların parası yok bu dönemde. Onlarda olmayınca, bende kazanamıyorum. Herkes beni. Yazın çok rahatlayacağız. Hem yazın 18- 24 arası çalışacağım. Gündüz aşırı sıcakta durulmaz.
Çalışırken, insanları seyretmek, güzel ve eğlenceli. Alanya, sanki aşkın-sevginin kenti. Hemen hemen ve her yaştan çiftler hep elele, sarmaş dolaş. Dilerim, sonsuza dek öyle olurlar. Tüm dünyanın insanlarını görmek mümkün burada. Özellikle yazın. Boy boy çocuklar, minik bebekler.
Genç ve güzel kadınları izlerken, bazen içim çok acıyor. Ben de yürüyebilseydim, harika güzel bir kadın olacaktım. Bu yaşımda bile, çok güzelim,biraz kilom olmasına rağmen. Acaip bir cazibem var. Sürekli, üzerime yöneltilen bakışları yakalıyorum. Tutku, artık hiç çekinmeden ve gözlerimi kaçırmadan, yakışıklı erkeklere bakıyorum. İçim açılıyor. Hem bir satıcı olarak hem de içimden geldiği için gülümsüyorum. Ben insanları severim zaten.
Şu an, sadece çalışıyorum Tutku. Çapkınlığım, salt bakışlarımda kalıyor. Günde oniki saat çalışınca, aşka ve bir erkekle ilgilenmeye zaman kalmıyor. Belki aradığım-istediğim beni bulmadı. Önce, ekonomimi rahatlatmalıyım.
Mutluyum Tutku. Özgürüm. Sorunlarım, onlarınkinden kezlerce kat fazla olsa da. Herkes gibi yaşıyorum. Onurumla çalışıyorum, kendime bakabiliyorum. Bir genç kadına iş verebiliyorum. Yağmur yapamadığım işlerimde, benimle ilgilenerek, para kazanıyor. Ve benim yanımda çalıştığı içinde, çocuğu kreşe gidebiliyor. Yoksa veremezlerdi çocuğu kreşe.
Ne güzel değil mi Tutku? Kendim yaşam savaşımı verirken, başkalarına da yararlı oluyorum. Ben çok şanslıyım ve başkalarına da şans getiriyorum. Düşünüyorumda: Evlerde-odalarda-balkonlarda, sanki müebbete mahkumken. Küçücük bir balkon penceresinden-4.kattan dışarıya bakarken. Ya da Sibirya soğuklarında, kalın naylonlarla kapatılmış pencerelerden, gökyüzünü ve güneş ışığını görmeye çalışırken. Şimdi, tamamen özgürüm.
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

GÜNLÜĞÜMDEN-8
Merhaba sevgili Tutku! Epeydir söyleşemedim seninle.Ama boşuna değildi sana gelemeyişim.23 Mayıs 9 Haziran tarihleri arasında,Buket bendeydi.Bu arada,Işık teyzemi de ağırladım.
Tutku,tüm düşlerim gerçekleşiyor.Bir evim var ve konuk ağırlayabiliyorum.Kardeşim,benim yanımda tatil yapabildi.Teyzem de gördü,özgür yaşamımda,bir evi nasıl çekip çevirdiğimi.
Tutku,özgür olmak,kendi evinde,dilediğini yapmak,çok güzel.Artık,ait olduğum yerdeyim.Normal bir hayat yaşıyorum.Güzellikleri-mutlulukları ve her tür sorunlarıyla.Herkes gibiyim.
Akşamüzerleri ve geceleri,balkonumda oturuyorum.Diğer apartmanlardaki evleri ve yoldan geçen insanları seyrederken,mutlulukla gülümsüyorum.Ben de onlar gibiyim diyerek,evimi seyrediyorum.Huzur doluyor içime.
Hapishaneden çıkmış gibiyim.Hiç kendi hayatım olmamıştı.Ailemin yanında bile.Hep başkalarının hayatını yaşamıştım.İstanbulda,son yıllarda,bahçeye çıkıp,apartmanlara bakıp bakıp,çok ağlıyordum.
Şimdi her şey düş gibi.Ama gerçek.Bu eve geldiğimde, hafifçe tedirgindim.Komşular beni,nasıl karşılayacaklar? Düşüncesi vardı usumda.
Ama çok güzel karşıladılar.Sevdiler,benimsediler.Benim için,piknik bile düzenlediler.Ulaş’a gittik.Biz,üst kattaki tatlı Zeyneplerin arabasıyla gittik.Zeynep’in eşi götürüp,getirdi bizi. Çok tatlı bir aile.Dilerim,hep mutlu olurlar.
Hep birlikte kahvaltı yaptık.Akşam mangal yakıldı.Dileyenler,denize girdi.Yeni bir kentte,yeni mahalle komşularımla,yepyeni paylaşımlarda bulunuyorum.Ne güzel?
Merdiven sorunum sürüyor sevgili Tutku.Ev sahibimiz çok zengin,elinin altında,sayısız olanaklar var.Ama inanılmaz duyarsız davranıyor.Tüm ricalarımıza karşın,yardımcı olmuyor.
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

GÜNLÜĞÜMDEN – 13
Merhaba sevgili Tutku! Seninle, farklı bir ortamda söyleşiyorum. Bilgisayar masamı ve bilgisayarımı, Halil’in odasına taşıdık.
Halil, gece üzerini örtmüyor. Havalar da serinlediği için, hastalanıyor. Şerife de onu yanında yatırıyor. Ben de, akülü arabamla,hareket güçlüğü yaşıyordum odamda. Şerife dün gece odalarda düzenlemeler yaptı ve benim çalışma odam olmasını sağladı.
Tüm yönlerden, çok iyi oldu. Yatak odam genişledi, güzelleşti. Her iki oda da, hareket etme olanaklarım arttı. Bilgisayar masamı, pencerenin önüne koyduk. Aydınlık ve yeşilliklere bakıyor. Gökyüzünü daha çok görüyorum. Ağaçlara, çalılıklara baktıkça, içim açılıyor. Yağmur, ne güzel seyredilir bu pencere önünde?
Ayrıca: Bu oda, daha korunaklı, sıcak. Nedense? Bilgisayarın başındayken, bacaklarım buz gibi oluyor. Zaten hep üşür benim bacaklarım. Ama bilgisayar başında, gerçekten buz gibi oluyor. Sanırım, hareketsiz kaldığı için.
Yarın, Anar’ın stüdyosuna gideceğim. Takı dizayn çalışmalarına başlıyorum artık.Renklerle ve biçimlerle oynamak, ayrı bir keyif olacak benim için. Tabii bir de farklı üretimde bulunmak. Yaptığım işten, maddi gelir elde edeceğimi bilmek, heyecanlandırıcı. Anar’la iyi bir ikili olacağız, iş konusunda.Dostluğumuz da, çok güzel.
Sevgili Tutku! Ev arıyoruz. Şimdi oturduğum ev, iç alanlarda, epey kullanışlı. Ama yer ve dışarı çıkma konusunda, hiç bana göre değil. Yer, sanki Alanya’nın dışı. Adres tarifi bile yapamıyoruz. Ara sokakların birinde. Her yere uzak. Sanki Alanya değil de,herhangi bir Anadolu kasabası.
Apartmanda, sözde asansör var. Ama bizim kata altı basamakla çıkılıyor.Portatif bir rampa yaptırdık. Ne ki, yine iki kişi gerekiyor, inip – çıkmak için. İnsanlardan, her zaman yardım isteyemiyorsun. Utanıyorsun, çekiniyorsun. Ve zaten, kaç kez kapılarını, yüzümüze çarptılar. Çoğu yardım etmek istemiyor, bu apartmanda.
Düşünebiliyor musun sevgili Tutku? Sadece altı basamak, benim hayatımı, nasıl engelliyor. Çok istiyorsun, her gün dışarı çıkıp hava almak. İçindekileri, kafandakileri dağıtmak, biraz rahatlamak. Ama o altı basamağı düşünüyorsun ve boynun bükülüveriyor. Hüzün doluyor içine, gözlerine yaş.
Sessizce, bir köşeye çekiliyorsun. İsyanların deli dalgalarla vuruyor, yüreğine. Çığlıklarını, hıçkırıklarını yutuyorsun. Kalbin ağrıyor, söylemiyorsun. Söylesen ne olacak? Seninle birlikte, bu güçlüklere göğüs germeye çalışan, 24 – 25 yaşındaki kızı mı üzeceksin?
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

GÜNLÜĞÜMDEN- 9?
Evimde, çalışma odamdayım sevgili Tutku! Işıl ışıl bir gün. Odam da aydınlık. Tek bana ait bir ev. Kimseyle paylaşmıyorum. Tüm düzen bana ait. Evin her yeri, bana göre ayarlanıyor. Bu: Çok güzel. Haksız yere çektirilen acılardan sonra, harika geliyor şu anki normal durum.
Tutku, kabus gibi aylar, içime işlemiş. Anımsadıkça, sinirden titriyorum. Sanki kötü kadınmışım gibi, kendi evime hırsız gibi giriyordum. Tertemiz, güzel arkadaşlarımı, Halil görüp babasına söyleyecek diye eve alamıyordum. Akrabalarıma bile karışılıyordu.
İnanılmaz bir şey değil mi Tutku! Kirayı ve tüm faturaları öde. Mutfak ve de diğer masrafları karşıla. Yine de hiçbir şey yapmıyor görün. Huzur bulama, her an bir şeyler olacak diye bekle. Herşey, başına kakılsın, sığıntı ve orospu durumuna düşürül. Ne biçim şeylerdi ya? Düşünüyorum da, gerçekten çok acı çektirilmiş bana. Korkunç bir acımasızlık. Allah kimseye yaşatmasın bunları. Hep, çok iyi niyetimden merhametimden ve katıksız insan sevgimden kaynaklanıyor. Ö Ğ R E N D İ M.
Ağlaya ağlaya, şeytanı melek sanarak, ölümlere gidip gelerek, öğrendim. Başka, maskeli yüzleri de öğrendim. İnsanlar neden maskeli hep Tutku? Kendilerini sevmediklerinden, yetersiz olduklarını düşündüklerinden.Güvensizliklerinden, korkularından ve karşısındakini, çeşitli çıkarları için aldatabileceklerini sandıklarından. Belli bir süre aldatabilirler belki. Ama asıl aldattıkları, kendileridir.
Sonunda, ilahi adalet yerini bulur. Tüm yaşadıklarımı, bir ders bilip, sürekli yeni sayfalar açıyorum hayatımda. Bu günkü telefon konuşmalarımdan anladığım kadarıyla: Birkaç gün dinlenme olanağım olacak. Bu arada iyice düzelir sağlığım. Anar’la ya da Yağmur’la gezeriz. Beklerken, biraz da, hayatın tadını çıkarırım.Denizi çok özledim. Aylardır görmedim, hissedemedim denizi. Umarım gidebilirim denize. Ve tüm kalbimle dilerim ki, standımı denize yakın bir yere kurdururlar.
Bu mevsimde, havanın durumuna göre çalışacağım. 12-13 gibi giderim, Hava kararınca ve insanlar azalınca, eve dönerim. O kadar yorucu olmaz. Dışarıda, iyi satış yaparım. Yaz sıcaklarında, 17-18 gibi giderim, kalabildiğimce çalışırım. 24-01-02 gibi gelirim eve. Yazın çok iyi satış yapmam lazım. Kışın rahat etmek istiyorum. Bir yıllık ev kirasını ve Yağmur’cuğumun parasını biriktirmeliyim herşeyden önce. Gerisi sorun olmaz.
En kötü dönemi atlattım sayılır. İşin içinden yine iyi çıktım. Yeni bir evin, o kadar çok eksiği oluyor ki… Daha da önemli eksikler var. Bu ay ki kirayı bir ödeyebilsem. Tutku, belki biraz tedirgin oluyorsun, üzülüyorsun. Ama normal bir yaşamın sıkıntıları bunlar. Çok güzel birşey benim için, mutluyum.
Evet, ben mutlu ve şanslı bir insanım. Bunu hep söyledim ve söylüyorum. Gerçek te bu zaten. Bu gün, internetten aldığım numaralarla, Haluk DEDA’ya ulaşmaya çalıştım. Ulaşamadım, ama doğru iz üzerindeyim. Hep deneyeceğim ulaşmayı. Sağlık bakanlığından bir bayan, Haluk DEDA’nın tüm yetkilerinin elinden alındığını söyledi. Ne kadar büyük ve anlamsız bir çelişki. Başbakan,bir genç kız için görevlendiriyor. Sağlık bakanlığı, adamın tüm yetkilerini elinden alıyor. Var mı böyle bir şey?
Zaten, KÖK HÜCRE TEDAVİSİ’nin, deneme aşamasında olduğunu da söylediler. Hayır, ben buna inanmıyorum. Ayrıca: Gönüllü denek olmaya da razıyım. Yıllardır, insan klonlanıyor. Tüp bebek, sıradan bir şey oldu artık. Beyindeki küçük bir hasar mı giderilemeyecek?
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

GÜNLÜĞÜMDEN 6
Biraz elmalı kurabiye yedim,az önce.Ayşe yapmıştı Pazar günü.Elmalı kurabiyeyi çok seviyorum.Arada bir canım istiyor.
Bu gün evde kaldım.Dün ve önceki gün,mobilyacıdaydık hep.Başka bir eve geçeceğiz.Burası geçici zaten.Sevgili Tutku:Apart otel,geçici olarak çok güzel de.Sürekli bir ev yaşantısı için,iyi değil.
Bize uygun bir ev bulduk.Tam benim de gidip göreceğim gün,ev sahibinin,gencecik oğlu ölmüş.Cenazeyi almaya gitti adam.Sanki bizim bir yakınımız ölmüş gibi,çok üzüldük Şerife’yle.Öyle olmalı zaten.Herkesin acısını-sevincini paylaşmalıyız.
Başka eve geçtiğimiz zaman,yatacak yatağımız bile yok be tutku.Otelin yataklarını kullanıyoruz şu an.Şerife’nin birkaç parça eşyası var.Benim de,bilgisayar masam ve bir dolabım var.Yeni baştan bir ev kuracağız,yavaş yavaş.
İlk olarak,birer tane yatak odası beğendik.Mutfak masası ve sandalyeleri de,Şerife beğendi.Ben,o kata inemedim.Asansör o kata ulaşmıyormuş.Boş ver.Onları,sonra görürüm.
Yatak odası takımım,çok güzel,sevgili Tutku.Birazcık pahalı.Ama ucuzlarını beğenemedim.Beğenmediğim bir şeye,niye para vereyim? Hem benim,hayatım boyunca,hiç kendi yatağım ve yatak odası takımım olmadı.
Anne-babamın yanındayken,somyalarda-kanepelerde yattım.16 Yıl da,S.H.Ç.E.K. kurumlarındaki emanet yataklarda.
Yani hep emanet-sığıntı odalar-yataklar-eşyalar kullandım.Şimdi,kiralık ta olsa kendi evim olacak.
İki gün,mobilya mağazasına gittik.Şerife’yle,bayram çocukları gibi,yatak odası takımlarının arasında,koşturup durduk.Bize yardımcı olan bayan da çok genç-tatlı ve işini bilen birisi.Arkadaş olduk,görüşeceğiz.
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

GÜNLÜĞÜMDEN – 16
Şu an akşam sevgili Tutku. Yemeğimizi yedik. B.sayar masamın solunda, elektrikli soba var. En düşük dereceye ayarladım.Hava soğuk. Türkiye’nin diğer yerlerine göre, çok iyi. Ama yine de ısıtmak gerekiyor odayı. Çünkü ben kolay hastalanıyorum. Dikkat etmeye çalışıyorum.
Dün hastaneye gittim. Hem ilacımın yazılması gerekiyordu. Hem de, sol göğsümde bir ağrı var. 19 yaşımdan beri yaşıyorum bu ağrıyı, üzülüp-sıkıldığım-çok sinirlendiğim zamanlarda artıyordu. Birçok kez, E. K. G. Çekildi, bir şey çıkmadı. Son bir haftada çoğaldı ve nefes daralması yapmaya başladı. Oysa hayatımda her şey yolunda. Çok üzülmüyorum – sıkılmıyorum. Mutluyum. Evet, gerçekten mutluyum. İstediğim hayatı yaşıyorum. Ama bu ağrı neden oluyor bilmiyorum?
Ailemde kanser olayları var. Bu, beni tedirgin ediyor. Ama kanser ağrı yapmaz ve göğsümü kendim kontrol ettiğimde, hiçbir şey gelmedi elime. Dün göğüs hastalıkları doktoru, akciğer filmimi istedi. Hemen çektirdik ve ciğerlerim temiz çıktı. Adele ağrısı olabilir dedi doktor. İki ilaç verdi. Kullanmaya başladım. Şu anda da, biraz zorlayan bir ağrı var sol yanımda. Sanırım, kalbim beni taşıyamıyor ve yıllardır isyan ediyor. Çok yüklendi hayat ona. Gittiği yere dek Tutku. Bu günlere gelmek, bir mucize. Yalnızca benim inandığım gerçekleştirdiğim,olağanüstü bir mucize. Ama bedeli, kalbim olmamalı. Asıl şimdi lazım.
Aman sıkı dur kalbim. Özgürlüğün tadını, yeni çıkartmaya başladık. Daha, çok güzel günler bizi bekliyor. Anar’ın durumu düzelse de, Alanyumda stand açabilsem. Yılbaşı alış verişleri, yavaş yavaş başlamıştır. Bizim bundan yararlanmamız gerek. Tam bu işe girişecekken, Anar’ın sorunları üst üste geldi. Pek kendinde değil. Olanca varlığımla yanındayım. Ama ne kadar yeterliyim bilmiyorum? Onun için dua ediyorum. Dilerim, şu hocalık işi olur. O beklentinin stresi içinde. Stüdyoyu bırakmak durumunda kalacakmış, kirayı karşılayamayacağı için. Ben bunu, asla istemiyorum. Oranın, Anar için ne anlama geldiğini biliyorum. Tek sözcükle,sığınağıydı. Tanrıydı o, orada. Yarattığı – ürettiği, dilediğinde kaçtığı –eğlendiği –mutlu olduğu bir yerdi. Ben de orada çok mutlu oldum. Allahım ne olur şu bilgisayarları bir bulunsaydı. O bilgisayarlardaki programlar ve bilgiler çok önemli.
Ama biz varız, ayaktayız ve birlikteyiz. Stüdyoyu kaybetmesine izin vermeyeceğim. Bu gün telefonda, biraz konuştuk bu konuda. Ama birlikteyken, uzun-uzun konuşmamız ve somut çözümler getirmemiz. Bir yerden, işe başlamamız gerekiyor. Ne kaybedersek kaybedelim, sonuçta: Yeniden başlayabiliriz, engellenemeyiz. İnsanın en büyük engeli, kendisidir.
Tutku, gecenin sessizliğinde, duygusallığında, bilgisayarımdan yükselen klasik müzik tınıları, çok güzel. Piyano ve kemanlar, ruhumu okşuyor, beynimi dinlendiriyor. Huzur var içimde. Kendi evimdeyim. Bu, hala bana bir düş gibi geliyor. Düşümde bile göremezdim. Ama işte, somut bir gerçeğin içindeyim. Hem de, düşten bile güzel. Ve biliyorum ki, her şey çok daha güzel olacak. Bunun için çaba harcıyorum. Hepimiz daha iyi şeyleri hak ediyoruz. Ben de, hak ettiğimi alacağım ve sevdiklerimle paylaşacağım. Şerife’nin yükü hafifletilmeli. Ben de daha rahat ve huzurlu olmalıyım. Olacak.
Biliyor musun sevgili Tutku? Yılbaşında, Buket burada olacak. Eylülde geldiğinde, ayırtmıştık biletleri internetten. 30 Aralıkta, geliyor bebeğim. Evimde, ilk kez yeni bir yıla gireceğim ve yılbaşı kutlaması yapacağım. Kurumdayken hiç sevmezdim bayramları ve yılbaşını. Kutlamazdım bile, hemen yatardım. Hayatımda ilk kez, bayramları sevdim. Evimi benimsiyorum çünkü. Aitlik duygusu oluştu içimde. Bakalım yeni yılı nasıl? Ve kimlerle kutlayacağız? Buket’le ilgili geri sayım başladı bile bende. O gece kafayı çekeceğim. Bol bol şarap içerim sanırım. Sarhoş olmak istiyorum. Tatlı-uçar gibi duygularla dolmalı içim. İçince, çok gülerim ben. Kahkahalarla gülmeliyim. Bunu çoktaan hak ettim ben. Ne dersin sevgili Tutku?
Nilgün ACAR 12. 12. 2009 ALANYA
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

GÜNLÜĞÜMDEN – 19
Yeni bir yıldayız artık, sevgili Tutku. Evimin sıcacık huzurunda, söyleşiyorum seninle. Dışarıda, harika bir hava var, bahar sanki. Zaten burada pek kış olmuyor. Şerife ve Halil, hastaneye gittiler. Biraz gripler sanırım.
Onlar gidince, şöyle bir odaları dolaştım. Yatak odama ve çalışma odama, güzel koku sıktım. Kendime de deodorant. Mis gibi olmayı çok seviyorum. Temiz-bakımlı ve düzenli. Elimi attığımda, her şey yerinde olmalı.
Dün ben de, önce sağlık ocağına, sonra da hastaneye gittim. Boğazım kötüydü. Bu küçük enfeksiyon, astım sorunumu biraz artırmış. Doktor, boğazıma baktı. Sırtımı dinledi. “Sizi hastaneye sevkedeceğim, yatmanız gerekiyor.” Demez mi?
Epey bir panikledim. “Nereden çıktı şimdi bu? Ben kendimi kötü hissetmiyorum ki.” Dedim içimden. Doktora da, “Kesin yatmam mı? Gerekiyor? ” diye sordum. “Evet.” Yanıtını alınca, canım büsbütün sıkıldı.
Anar da üzüldü. Şerife gelince, hastaneye gittik. Neyse ki, daha önce gittiğim doktoru bulduk.Durumu anlattık. Birbuçuk-iki ay önce, ciğer röntgenim tertemiz çıkmıştı. Beni yine iyice muayene etti. İlaçlar yazdı. Hastaneye filan yatmam gerekmiyormuş. “Bir sorun olursa? Hemen gel.” Dedi. Hepimiz, derin bir nefes aldık.
Alanyumda çalışmak için, hala standımın yapılmasını bekliyorum. Bir de, yeni bakıcı bulmam gerekiyor. Kaymakam beye, mail atmıştım. Hem teşekkür ederek, yeni yılını kutlamış. Hem de, kendisiyle görüşmek için, randevu rica etmiştim. Mail’lı Pazar akşamı attım, ertesi günü sabah, sekreteri beni aradı. “Bu gün sizi, 14,30’da bekliyoruz Nilgün hanım.” Dedi. Aman tanrım! ne kadar çabuk? Diye çığlık attım, telefonu kapatınca.
Hemen Anar’ı aradım. Çünkü, onunla gidecektim ve o anımsatmıştı, Kaymakamlıktan yardım istememi, bakıcı bulma konusunda. Yine çok güzel bir hava vardı. Güneşi bu mevsimde hissetmek, harika. Önce çay bahçesinde, adaçayı içtik. Zamanımız vardı biraz.
Ben yukarı çıkamadığım için, Kaymakam bey aşağıya indi. Çetin beyin odasına girdik. Konuştuk sorunlarım ve taleplerim hakkında. Yardımcı olacaklarını söylediler ikisi de. Ne kadar güzel? Böyle alçakgönüllü ve ilgili olmaları.
Tutku. Bir an önce, iyi bir bakıcı bulup, hemen çalışmaya başlamam gerekiyor. Standımı yapacak şu ustanın da, işlerinin yoğun olacağı tuttu. Standıma zaman ayıramıyor. Her şeyde bir hayır vardır derler. Ama Tutku, ben sabırsızlanıyorum.
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

G Ü N L Ü Ğ Ü M D E N – 42
Tutku, dünyayla tüm bağlantılarımı kestim. İnterneti kapattım. Mesajlar ve yazışmak isteyenler var. Ben istesem de, önemlilerim arasında değil bunlar şimdi. Kendi içime kaçmak ve yazmak istiyorum. Vee kaçtım işte.
Bu gün ilk kez, Oba sahiline gittik Yağmur’la. Hiç te uzak değilmiş. Upuzun bir yürüme yolu var. Yağmur’la oturduk. Ben durur muyum? Hemen keşfe çıktım. Kaçıverdim. Denizi en iyi, en yakından görebileceğim bir yer arıyordum. Artık gidilecek bir yer kalmayınca, Yağmur’u çağırdım telefonla.
O da beni arıyormuş. Bulunduğum yeri söyledim, geldi. Şimdilik, denizin çok yakınına gidebileceğim bir yer göremedim. Ama daha sonra, keşfederim kesinlikle.
Sahil uzak. Caddeden vızır vızır geçen arabaların yüzünden, dalgaların sesini duyamıyorum. Kokusunu bile alamıyorum. Mutlaka bir kolaylığı, bir çıkış yolu olmalı. Neyse, bu gün nasıl gideceğimizi öğrendik. O da bir şey.
Biraz güneşlenmek, sırtımızı ısıtmak istedik Yağmur’la. Bulutlar, bir türlü açılmadı. Rüzgar esti bir de. Dayanabildiğimizce oturduk. Küskün-küskün eve döndük. Yağmur hem bana yemek yaptı. Hem de sıcak çikolata içtik. Ben yeleğimi bile giydim. Hastalığım, tam geçmedi ya, korkuyorum. Aa bir de dışarı baktık ki, güneş çıkmış. Ben, perdeciyi bekleyecektim. Yağmur eve gidecekti, çocuğu kreşten alacaktı. Sonra, başka güneşli bir günde, yine gideriz.
Tutku, bu gün, oturma odasının perdeleri takıldı. Zarif, Lila bir oda oldu. Çok güzel. Kullanışlı, rahat. Hem oturabilirsin, hem de yatılı konuğun olduğunda, yatırabilirsin. Yazın olur böyle konuklarım benim. En azından, kardeşim gelir.
Evim, artık tam bir eve benzedi. Yatak odam zaten çok güzel. Bu gün Yağmur: Kırmızı, saten ve kadife karışımı. Gümüş renkli pullarla işli yatak örtümü de serdi yatağıma. Kocaman, süs yastıklarını da koydu. Yere de kırmızı halı alsam mı? Diye düşünüyorum. Tekerlekli sandalyeme ve kaldırma aletine dolaşır mı? Soruları takılıyor kafama. Her türlü güzelliği ve ahengi seviyorum ne yapayım? Aslan, yatağından belli olurmuş. Olanaklarım ölçüsünde, bir şeyler yapmaya çalıştım işte.
Çalışma odama da: Şu belediyenin kabul etmediği standımı getirteceğim. Ona o kadar masraf edip, çekmeceler filan yaptırttım. Tozun-toprağın, yağmurun-çamurun altında çürüyüp, ziyan olacak, yazık. Burada baya işe yarar. Masa bilgisayarımı ve yazıcıyı da kurdururum. Çekmeceleri de, her şeyimi toplar, elimin altında olur. Kırmızı-beyaz, süper bir şey.
Allah büyük be Tutku. Bu ayki kirayı ve Yağmur’un parasını çıkarttım. Onlar hazır olunca, gerisi çok önem taşımıyor benim için. Tek kişi olunca, mutfak masrafı, öyle azalıyor ki…Bana nakit, taksi parası için gerekiyor. Hastaneye ve çeşitli yerlere gitmek için, mecburen çok para veriyorum. İskeledeki işi de, bu yüzden bırakıyorum. Oysa, normal otobüslerin bazıları, bize göre de düzenlense. Özel olmasak, karışık binsek otobüslere. O zaman, saat sınırlaması da olmazdı. Herkes gibi gidip-gelirdik biz de, her yere. Sadece, otobüs parası öderdik ve ne kadar kolaylaşırdı yaşamımız. Ooof of.
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

GÜNLÜĞÜMDEN – 17?
Sevgili Tutku merhaba! Hem cevizli sucuk yiyorum, hem de seninle söyleşiyorum. Sabah kahvaltısında, hiç ekmek yemedim. İştahım kesildi. Çok yememem, daha iyi. Şu anda, sık ve az yiyorum.
Tutku, tansiyonum epey yüksek. Üstelik, tedavi görüyorum. Sabah akşam,ilaçlarımı düzenli kullanıyorum. Buna karşın, 17,10 belki daha yüksek. Çok rahatsızlık veriyor. Bitkinlik, yorgunluk, her şeye isteksizlik. Fena baş dönmeleri, nefes almakta zorlanma, sol göğsümde baskı ve ağrı. Ağrı sırtıma da vuruyor. Enseme ve başımın çeşitli bölgelerine girip çıkan ağrılar.
Hele iki gün önce, özellikle başmda, tuhaf bir baskı, kulaklarımda tıkanmalar. Yatmak isteyecek kadar bir halsizlik ve diğer belirtiler vardı. Yalnızdım. Sakin davrandım. Kendimi yormadım.Yapabileceğim başka şey yoktu zaten. Ama günlerdir sürüyor, rahatsızlıklarım. Hastaneye gitmem gerek. Ters bir zamana geldi. Bu gün 23 Nisan ve hafta sonu.
Sonunda beni hasta ettiler. Stand dı-masaydı, otobüs tü,olurdu-olmazdı. Yok sen o cümleyi nasıl söylersin? Ivır dı-zıvır dı. O beni nasıl yanlış anlar? İnanamıyorum, öyley di-şöyley di derken. Bana keçileri kaçırttılar. Evet, gerçekten keçileri kaçırttılar. Çok sıkıldım. Günlerce ağladım. Sonuç: Hastalanma. O, çok ağlamalarım sırasında, tansiyonum yüzünden ölebilirdim. Şu, zekasından iyice kuşkulandığım, kalem müdürüne gıcıklığım olmasaydı? Ölmek umurumda bile olmazdı. Ama ona gıcık olduğum için, direndim ve dayandım. İlk olanakta da, hastaneye gideceğim. İyileşirim.
Her zamanki gibi, zafer benim Tutku. Pazartesi günü, işe başlıyorum. Hem de, engelli otobüsü, gelip alacak. Akşam taksiyle döneceğim. Akşam saatlerimiz uyuşmadı. Allah büyük be Tutku’cuğum. Elbette bir kolaylığı olur. Taksiyle döneceğim için, büyük akülü sandalyemi Belediyede bırakacağım ve şarja takacağım. Eve, manuel sandalyemle gelip gitmek zorundayım. Akülü sandalyeme orada bineceğim.
Çok şükür işe başlayabileceğim. Bu mevsimde: 13,30 - 21,30 saatleri arasında çalışmayı düşünüyorum. Havalar iyi gidiyor. İnsanlar, dışarıda oluyor o saatlerde. Yazın, iyice sıcaklarda, 16,30 – 24 – 001- 002 arasında çalışırım. Çünkü, otobüsün son saati: 16,30 muş. O, saat çok sıcak olur henüz ama sanırım, klima vardır. Ben de o zamana dek, güneş şemsiyesi alırım.
Bakalım, zaman ne gösterecek Tutku? Dilerim, çok turist gelir ve bol müşterim-bol kazancım olur. Kışa doğru, evi merkeze taşımayı düşünüyorum. Sosyal ve sanatsal etkinliklere katılmayı. Çok soğuk olmayan havalarda, dışarı çıkıp gezmeyi-deniz havası almayı, çok istiyorum. Bu ev güzel de, dışarı çıktığımızda, gezecek bir yer bilmiyorum. Ama önce, ev kiramı ve Yağmur’un aylıklarını biriktirmeliyim. Bunlar, yıllık 11 – 12 bin lira tutuyor. Ve benim bu sezon, ondan daha çok kazanmam gerek. Kışın iş olmuyor. Günü bile kurtaramıyorsun. Elimden gelenin fazlasını yapmaya çalışacağım.
Kışın, artık yeni kitabımla ilgilenmek istiyorum. Bilgisayarımı da götüreceğim işe. Orada da yazarım, Alanyum’da olduğu gibi. Zaten epey yazı birikti. Birçoğunu: C.D.ye çektim ve iki kopya yaptım. Diğerlerini de çekerim. Kolay ve güzel yazmam: Harika bir şans. Bir de, şarkı sözü konusunda, bir şans yakalasam. Bu konuda da vazgeçmeyeceğim. Israrcı ve inatçı oluşum, kazandırıyor zaferleri.
Şarkı sözü yazarı olmayı başarınca, gerçekten çok mutlu olacağım. Maddi sorunum kalmaz. Ayrıca: Neden insanlar, benim sözlerini yazdığım şarkıları söylemesinler? Bunu çok istiyorum.
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

GÜNLÜĞÜMDEN -? 3
Alanyumda, güzelliklerin ortasında oturuyorum sevgili Tutku. Benim standım da çok güzel. Ama satışlarım, tamamen durdu. Bu: İnsanın moralini bozuyor.
Bu gün, belediye başkanını aradım. Berlindeymiş. En kısa sürede, dışarıda, güzel bir yere taşınmalıyım.
Bu sıkıntılar geçici, biliyorum. Profosyonel çalışma hayatıma, böylesi güzel ve kaliteli bir yerde başlamam iyi oldu. Çok toleranslı davranılıyor bana. Sanırım çabalarımı gördükleri için. Buradaki herkesi seviyorum. Ayrılsam da, gezmeye ve görmeye gelirim. Sanırım bu,kışın olur.
İnsanları izliyorum sürekli. Şimdi, tam önümden, gözleri ışıl ışıl, hızla yürüyen. Yanındaki erkekle, gülerek konuşan, güzel bir genç kadın geçti. Arkasından baktım öylece, yüreğim burkuldu yine. Hüzün duyuyorum ve bazen, gözlerime vuran mağmayı tutamıyorum.
Kimseye göstermiyorum ağladığımı. Nasıl bir açıklama yapabilirim ki? Hem, hiç te gereği yok. O benim acım. Ömrümün sonuna dek te taşıyacağım. Ooff, hiçbir şeyle teselli bulmayan ve geçmeyen, sis gibi yapış yapış bir hüzün.
Sadece,'BANA SABIR VE GÜÇ VER TANRIM! 'diye dua ediyorum. Bu boyuttaki ağır bedelleri ödesem de, başarıyorum. Nerede olursam olayım, kimseye benzemiyorum. Bana normal gelen davranışlarım, herkese farklı geliyor. Sanki başka bir dünyadan gelmiş gibiyim.
Uyumlu olmak zorunda kalıyorum. Bazen de, aldırmıyorum. Uzun boylu, yakışıklı bir erkek geçti tam önümden. Gözlerinin taa içine bakarak gülümsedim. O da bana güldü. Yanındaki kadınla tartışıyorlardı. Ama ben, birkaç saniye de olsa, çekip aldım onu bakşlarımla.
Anlarda, ne çok ve güzel şeyler yaşanıyor değil mi Tutku? Yaşamın sırrı, bunda gizli bence. Herşey, içiçe geçmiş bir zincir. Değişik yerlerde ve zamanlarda, başka halkalara geçiyoruz, bilinçli ya da bilinçsiz.
Sanırım, belli bir kader var. Bazılarımızın gücü, belli şeyleri değiştirmeye yetiyor. Ya da o donanımla gönderiliyoruz bu dünyaya. Ben onlardan birisiyim. Tutku, şarj bitecek, şimdi kapatmalıyım b. sayarı. Görüşürüz.
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

GÜNLÜĞÜMDEN – 20
Kendime ve tüm kainata güzellikler dileyerek başlıyorum söyleşime seninle. Sevgili Tutku. Birkaç gündür hastayım ve tüm yönlerden çok yorgunum.
Hem iyileşmeye, hem sorunları çözümlemeye, hem de olayları kötü yöne akıtmamaya, güçlü-sağlam ayakta kalmaya çalışıyorum. Zaman-zaman, gereksiz ve çok-çok anlamsız fırtınaların ortasında buluyorum kendimi. Ama o fırtınaları yaratanlar, Nil’in ne kadar güçlü, sağlam, kararlı bir yapıda olduğunu bilmiyorlar.
Tabi ki atlıyorum, atlamak zorundayım bu fırtınaları. Gülüyorum ancak. Zaten, sadece gülünür. Bazen, tek taraflı iyi niyet, sabır yetmiyor. Tutku, Şerife’yle güzel bir biçimde ayrılmayı istedim hep ve hala istiyorum. Birşey bitmişse, bitmiştir. Kavganın, saçma tartışmaların anlamı ve hiç gereği yok. İki yetişkin, uygar insan gibi uzlaşırsın. Hadi uzlaşmayı bırak, güzellikle uzaklaşırsın.
Of Tutku of yoruldum. Bir de hasta olmasam. Geçecek bu günler biliyorum. Şerife’yle güzel ayrılır, güzel kalırız dilerim. Arkadaş-dost olarak, görüşürüz. Ben böyle istiyorum. Şu iki günlük dünya da, paylaşmayacak bir şey
yok ki. Arkasından işler çevirdiğimi sanıyor. Ama Allah şahidimdir ki, öyle değil.
Kaç gündür bitiremedim bu söyleşiyi. Hep bir şeyler çıktı. Çok şükür daha iyiyim. Bu gün çok mutluyum. Standım bitmiş ve çok güzel olmuş,Anar öyle söylüyor.Bu gece ya da yarın sabah kurulacak. Ben de büyük olasılıkla, yarın işe başlayacağım.
Salı günü de, güzel bir açılış yapacağım. Levent bey, basını ve tv,leri çağıracak. Ben de, Kaymakam beye mail attım. Belediye başkanına ve çetin beye telefon mesajları çektim. O gün yanımda olmalarını, rica ettim. Kaymakam beyin, büyük desteği oldu. Allah razı olsun.
İsteyince, vazgeçmeden çabalayınca, her şey oluyor. Basını çağırmak isteyişim, diğer engellenmiş insanlara örnek olmak,mesaj vermek için. Tabii, onların ailelerine ve diğer duyarsız insanlara da sesleneceğim.
Yoksa ben, o kadar çok kamera karşısına çıktım ki yıllardır. Alıştım ve önemsemiyorum bile. Sorumluluk duyuyorum, tüm engellenmiş ve sesini duyuramayan insanlara. Onların sesiyim. Kalemimin gücünü de onlar için kullanacağım. Hep te kullanıyorum zaten. Örnek olmak, simge olmak, epey güç. Ne ki, ben bunu taşıyabiliyorum.
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

GÜNLÜĞÜMDEN – 14?
Tutku çok mutluyum çoook. İçimde havai fişekler patlıyor, gözlerimde yıldızlanıyor. Zafer işaretleri yapıyorum hayata. msn’deki sloganımı haykırıyor ruhum, tüm gücüyle. Sloganım şöyle. (HAYATTA SON SÖZ HEP DİRENİŞÇİNİNDİR. YANİ, BENİM.)
Sevgili Tutku. Stand işim çözümlendi. Belediyeden beni aradılar. Standım hakkındaki bilgileri aldılar. Standımı, çalışmadığım saatlerde, kendi depolarına koyacaklarını söyledi bir bey. Benim, hangi saatlerde? Çalışacağımı sordu. 13 ile 19-20 arası çalışacağımı söyledim bu mevsimde. Beni kendi araçlarıyla götürüp, getirecekler.
Yarın, 11’de standımı, sanayiden alacaklar. 13’ te de, beni kapıdan almaya gelecekler. Harika ya, süper ötesi. Ulaşım sorunum olmayacak. Böylece: Maddi ve psikolojik açıdan yıpranmayacağım. Evimi değiştirmek zorunda kalmayacağım. Yoksa, epey sorun yaşayacaktım. Ya bir sürü taksi parası verecektim. Çalıştığımın kendi bölümünü,böyle harcayacaktım. Ya da, daha ekonomik sorunların altından kalkmaya çalışırken. Yeni bir ev aramanın telaşına, sıkıntısına kapılacaktım.
Ooff düşüncesi bile korkunç. Benim koşullarıma uygun ev, neredeyse yok gibi bir şey. Çok acı çektim bu konuda, çook. Sokaklarda ağladım. Allah nasip ederse? Buradan, durumuma göre düzenleyeceğim, kendi evime geçmeyi istiyorum. Deniz kıyısında, bahçesinde huzurla çay içebileceğim, yazılarımı-şiirlerimi yazabileceğim, köpeğimi sevebileceğim. Deniz annemle konuşabileceğim, dalgaların köpüklerindeki resimleri görebileceğim. Ev içi ve ev dışı alanlarda, hiç sorun yaşamayacağım, bir ev istiyorum.
Şimdiki evime giriş çıkış sorunsuz. Balkon kapıları dar.Bir de normal banyo kapısı ve iç alanı uygun değil. Diğer lavabonun olduğu yere taktırdım şofbeni. İdare ediyorum. Ev sahibim de iyi şimdilik. Ben de, kirayı düzgün ödüyorum. Çıkarken, arabamın verdiği, küçük hasarları da onartırım.
Dayanabileceğim kadar çok çalışacağım. Sezon bitene dek, en az bir yıllık ev kirasını ve Yağmur’un parasını kazanmalıyım. Köşeye de, birkaç bin lira atmalıyım. Kışın sıkıntı yaşamak istemiyorum.
Yeni bir dönem başlıyor Tutku.Alanyumdaki kadar yorucu ve yıpratıcı olmayacak. Hatta, dilediğim zaman, işe de gitmeyebilirim. Herşey bana bağlı olacak. İki haftalık dinlenmek, çok iyi geldi. Sağlığım da düzeliyor. Açık hava ve deniz. Denizi, sonsuz özledim. Çok mutlu olacağım. Yazılarımı da yazarım. Hep olduğu gibi: Birkaç işi, aynı anda yapacağım. Hayata çiçekler sunuyorum gülümseyişlerimle.
Nilgün ACAR 12. 04. 2010 ALANYA-EVİM
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

GÜNLÜĞÜMDEN - 52
Camlarda, yağmurun gözyaşları kurumuş. Alanya yağmurları başladı. Birçok yerde yaşadım. Hiçbirinde, Alanyadaki kadar güzel yağmıyor. Birkaç günlük aralar verse de, aylarca yağmur yağar. Hem de nasıl yağar? Birkaç damla ya da çisil çisil başlar.Aldanırsın. Bir şey olmaz diye çıkarsın dışarıya. İki dakika sonra, koca koca kovalarla boşalır üzerine. İliklerine dek ıslanırsın. Seyretmesi, çok güzel. Ama hava soğuksa ve fırtına da varsa? Hayatın kayar. Bunlardan nasibimi almıştım birkaç kez. Bazen, seyrederken bile ürküyorsun, eğer evde değil de, bir yere sığınmışsan. Hepsini yaşadım. Seviyorum yağmurları. Doğa hep güçlü. Bir kez, denize çok yakın bir oteldeydim. Üzeri kapalı camlı bölüme geçtik. Öylesine şiddetli yağmur ve dolu yağıyordu ki...Yakındaki küçük dere taştı. O, küçücük dere, Akdenize nasıl kafa tutuyordu? İnanılmaz bir seyirdi. Saatlerce, çamurla kaplandı Akdeniz. Alanya’nın alt yapısı iyi. Yoksa, seller çok olurdu.
Azalıp, çoğalarak yağıyor yağmur Tutku. Minik ısıtıcımı yaktım. Düğmesine basınca kapanan, uzatıcı fiş aldım. B.Sayarımda da var. O daha büyük. İşim bitince, basıyorum düğmeye. Hep, hayatımı kolaylaştıracak ve olabildiğince özgürleştirecek, çözümler üretiyorum. Bakıcım çoğu kez: NİYE BANA SÖYLEMİYORSUN? Diyor. Ama ben yapabileceğim şeyleri, kendim yapmaktan mutlu oluyorum. Bu gün ilk kez, elektrik süpürgesi kullandım. Bircan gitmişti. Ben de çalışma odama geçecektim. Yer kirli göründü gözüme. Arabam yapıyor hep. Süpürgeyi aldım. Büyük bir savaşım sonucu, fişini takabildim. Değişik bir fişi varmış. Yoksa ben fişleri kendim takıp-çıkarırım gerektiğinde. O küçük süpürge, evime aldığım ilk eşyalardan. Odayı, güzelce süpürdüm. Ama süpürürken, bir savaşım da, kordonun arabamın tekerleğine takılmasıyla verdim. Neyse, çıkartmayı başardım ve elime doladım kordonu. İnsan hep deneyerek öğreniyor. Bu da, bir deneyim oldu. Ama sırtımdan sular çıktı, çok yoruldum. Bir dahaki sefere, nelerin olabileceğini öğrendim. Çoğu kez, yetişebileceğim yerlerin tozlarını da alıyorum. Temizliği ve düzeni seviyorum. Hele kendim yapınca, daha çok. Alışverişi de ben yapıyorum, çoğu kez yalnız. Normal insanlar gibi. Sadece: Biraz daha çabalayarak, vazgeçmeyerek ve kezlerce kat daha fazla yorularak. Ama gerçekten mutlu olarak. Olağanüstü güzel bunlar. Tabi ki eğer farkında olabilirsek. BEN FARKINDAYIM.
Tutku biliyor musun? Yalnızca, yirmi lira var çantamda. Çekmek zorunda kaldığım, banka kredisi yüzünden oldu bu. Özgür, beşbin liramı verse, biraz rahatlarım. Durmadan, çözümler arıyorum. Tv. Programlarına yazdım. Şarkı sözlerimi gerekli kişilere ulaştırmaları için. Bir çıkış yapsam, beni havada kaparlar. Belediye başkanına gittim. İş kurmak için, yer ve destek vermelerini istedim. Kredi borcumu söyledim. Kaymakamlıkla iletişime geçildi. Elbette, hop diye olacak şey değil. Hıfzı ÖZCAN’a tüm olanları anlatan bir ileti yazdım. Bana borç vermesini rica ettim. Bilmiyorum, ne zaman eline geçer? Bana destek olmalarını diliyorum. İçimden hep dualar ediyorum. Somut olarak ta, aklıma gelen her yolu deniyorum. Çırpınıyorum yani. Bu güne kadar gelmem, mucize. Ve bu mucize, devam etmeli. Yaşadığım sürece, devam etmeli. Birşeyleri yakalamalıyım. Çalışmam, kesinlikle gerekli. Ev kirasını ve bakıcı ücretini, anca karşılıyor maaşım. Daha faturalar, normal mutfak giderleri, evin eksikleri ve benim özel giderlerim. Bir engellinin, o kadar çok ekstraları oluyor ki… Arabalarım bozuluyor, örneğin. Hasta bezleri kullanmak zorundayım. Çünkü, gece ve günün büyük bölümünde yalnızım. Epey pahalı. Başa çıkmak zor. İyi ki, çeşitli alışkanlıklarım yok. Hem ben çalışmayı seviyorum. İş vermiyorlar madem, ben de kendi işimi kurmalıyım. Maddi destek bulmalıyım. Şimdilik, sağlığımı korumayı başarıyorum. Güçlü ve dimdik ayaktayım. Neleri aştım ben? Bu günleri de aşacağım. Tutku. HAYAT: BENİM, DİYENİNDİR. VEEEE HAYAT BENİM... KİM KORKAR VE YILAR SAVAŞIMLARDAN?  ;)))))))) Nilgün ACAR 11. 12. 210 ALANYA - EVİM

..

Devamını Oku
Nilgün Acar

GÜNLÜĞÜMDEN-10
Sevgili Tutku,zaman zaman bazı şeylere hüzün duysam da:Artık hep mutluyum.Şükürler olsun,güzel şeyler oluyor.
Dün akşamüzeri,Anar’ı yemeğe çağırdık.O zaten yemek yiyormuş.”Bu gün jaz festivali’nin son gecesi,gelmek ister misin? ” dedi.İlkine de gitmiştik. ”Tabii gelirim,”dedim.Sekizbuçuğa doğru geldi.Yollarda söyleşe söyleşe,tam zamanında yetiştik.
Bu seferki konser değişikti.Tam Jaz’dı.Üç kişilik bir grup.Vurmalı çalgılar,kontrbas ve piyano.Grup şefi Kerem GÜRSEV, iki-üç gün önce belinden ameliyat olmuş.Doğru-dürüst yürüyemiyordu bile.Ama iğne ve ilaçlarla,konserine çıktı yine de.
Güzeldi,klasik müzik tadı ve esintileri vardı.Böylesi güzellikler kaçırılmamalı,yaşanmalı.Ben de yaşayabildim,sevgili Anar’ın sayesinde.
Anar,bana karşı gerçekten çok özverili.İyi bir şans benim için.Onun sayesinde,birçok değişik güzelliği yaşayabiliyorum.Tanrının armağanı bana diye düşünüyorum.İkimiz de birbirimizden,çok şey öğreniyoruz.Dostluğunu,çok seviyorum.
Konserden çıkınca,İlhan’ın yanına gittik.Bira içtik, söyleştik.Ben çok mutluydum.İki yakışıklı erkek, etrafımda dönüyordu.Ve onlar benim dostumdu.İnternette,İlhan’ın sevgilisiyle tanıştık ve telefonda konuştuk.
Kendi evinde ve özgür olmak,ne güzel be Tutku.İstediğin an,istediğin yere gidiyorsun.İstediğin saatte eve dönüyorsun.İstediğin kişiyle görüşüyorsun.Herşey,sadece senin iki dudağının arasında.İstediğin her şeyi yapıyorsun.Evdekiler bile,sana uyum sağlıyor.
Ben,çok özgür ruhlu,hareketli ve enerji doluyum. Bana karışılmasından,asla hoşlanmam.Görüşürüz.
Nilgün AÇAR O5. 10. 2009 ALANYA
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

GÜNLÜĞÜMDEN-7

Dişim ağrıyor sevgili Tutku.Haftalardır da hastayım.Bronşlarım kötü.Sık sık,antibiyotik kullanmak zorunda kalıyorum.Sanırım kronikleşti ya da kronikleşmek üzere.
Neyse ki,burada hastaneye gitmek kolay.Çünkü özgürüm.Gerektiği an gidiyorum.Kurallar ve izin alma,üzülüp-sinirlenme durumları yok. Kendime bakabiliyorum.Benim düzenim geçerli.İstediğimi yapıyorum.
Doktor,bir sürü ilaç verdi.Yavaş yavaş iyileşiyorum.Havalar da artık iyice ısınır.Hasta olma riskim azalır.Üşütünce,önce ağzımın içi yara oldu.Sonra da dişim apse yaptı.Kullandığım antibiyotik,dişimdeki apseye de iyi geliyormuş.Hele bir gün,öyle çok ağrıdı ki…Apse geçsin,dişçiye gideceğim.Hastanede yokmuş.
Çaykovski dinliyorum Tutku.Piyanodan çıkan notalar,su gibi akıyor.Ruhumu-beynimi dinlendiriyor.Sakin kalmak istediğim için,odama çekildim.Hem Şerife Halil’le ilgilensin,biraz dinlensin diye.Hem de ben yazmak istediğim için.Bir de antibiyotikler beni kötü yapıyor.Biraz tahammülsüz oluyorum.En iyisi,biraz yalnız kalmak.Onlar da,baş başa olsunlar.
Şimdi,incecik bir keman ağlıyor sanki.Fonda da,üflemeli çalgılar ve diğer yaylı sazlar,destek veriyor.Hırçınlaşıp,hızlandı keman,diğerlerini de peşinden sürükleyerek.Şu anda da,neşeyle dansediyorlar.Kendini,müziğin kollarına bırakmak ne güzel?
Sevgili Tutku.Bir Mayıs,artık yine bayram ilan edildi. Buradaki yürüyüşe,şenliğe ben de katıldım.Hayatımda ilk kez,herkesle birlikte,bir eyleme katıldım.Sloganlar attım,pankart taşıdım.Yanyana yürüdüğümüz bir hanım elimi tuttu.Sıktık birbirimizin elini.Öylece yürüdük bir süre.Bakışlarla, gülümsemelerle,sözcüksüz anlaştık.Bu duygu tanımsız.
Hemen,Volkanla beni,iki grubun arasına aldılar.Volkan, koltuk değnekleriyle yürüyor ve bisiklete biniyor.Herşeyi düşünerek,bizi korumaya aldılar.O yürüyüşü,şenliği,provoke edebilirlerdi.Olay çıkarsa diye,bizi korumaya aldılar.Zaten,tekerlekli sandalyemi süren arkadaşın dışında.Yanımda bir-iki kişi vardı,gerektiği an,yardım etmek için.Bu duygu ve dayanışma da tanımsız.
Bana dayanmayan nedenlerden dolayı,katılıma geciktim.Ve bir türlü,İlhanların grubuna ulaşamadım.Oysa ben,arkadaşımla yan yana,omuz omuza yürümek istedim.Çok kalabalıktı.Geçemedim onun yanına.Halaylar çekilirken,nice sonra koşup gittim yanına.Bir süre,birlikte izledik oynayanları.Sonra,o bana,” Hadi sen dükkana dön,ben de şimdi geleceğim dedi ve ben ayrıldım oradan.
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

G Ü N L Ü Ğ Ü M D E N – 50
Tutku merhaba! Birkaç gündür söyleşemedik. Zamanımı: Çözümlemem gereken işler aldı. İkindi vakti, işe gidiyorum biliyorsun.
Bazen, ekstralar oluyor. Dün öyleydi. Oturduğum belde de: Kültür Sanat ve Portakal Festivali vardı. Kahvaltımı yapar yapmaz, koştuk festivalin yapılacağı yere. Belediye başkan yardımcısı ve zabıtalar, çok yardımcı oldular bana.
Çok güzel bir yere koydular beni. Kocaman bir şemsiye verdiler. Öylesine sıcaktı ki…Sırtım hiç kurumadı. Baya bir rahatsız oldum. Tansiyon hastasıyım. Hep korumaya çalıştım kendimi.
Değişikti, güzeldi ama çok yorucuydu. Akşama doğru, öylesine kalabalıklaştı ki… Sel gibi insan akıyordu, önümden ve arkamdan. Ben, bu festivalde, elimdekilerin tümünü satacağımı sanıyordum. Oysa, bir tane, deri bileklik satabildim. Yani, koskoca günde, 5 lira kazandım.
İşim iyi gitmiyor Tutku. Birşeyler yapmalıyım. Çözüm üretmeliyim. Yoksa, çok zor durumda kalacağım. Herkes yakınıyor. Kesin bir çözüm bulmalıyım. Şu şarkı sözü işim bir olsa. Bir ulaşabilsem? Bana bu konuda iş verecek insanlara. Bunun için de çaba harcıyorum. En büyük dileğim-isteğim bu.
Kendi hayatımı, insan gibi yaşayabilecek düzene koyduktan sonra. Başka insanlar için çalışacağım. İhtiyacı olan, engellenenler için. Çok şeyler yapmak istiyorum. En başta, bu konuya uzak-bilgisiz insanları harekete geçiririm. Barınma-bakım-eğitim yerlerinin çoğalması için, kampanyalar düzenlerim. Elimde harika bir yeteneğim var, para kazanmak için. Ve ben bir türlü ulaşamıyorum, o dünyaya. Çok üzücü bir durum. V A Z G E Ç M E Y E C E Ğ İ M.
PATİKA Derneği’nin davetlisi olarak, GOLD STY’deki yemeğe gittim, 5 Haziran akşamı. Erken gitmiştim. Yemek salonunda, biraz oturdum. Sonra, balkona koştum. Çünkü, manzara süperdi. Denizin üzerinde, güneş vardı. Sağ tarafımda ise, dağlar. Yağmur, çok güzel bir makyaj yapmıştı ve yine, güzel giydirmişti. Saçlarıma da şekil vermişti. 30 yaşlarında, çok güzel bir kadın olmuştum. Işıltılı gözlerimle, kendimden emin, bir salon kadınıydım. Farkında olmadan, olumlu elektrik yayıyorum.
Zaten gider gitmez herkes, çok güzel olduğumu söyledi. Sokakta, stand başındaki kadınla, hiçbir alakam yoktu. Balkonda, tek başıma manzarayı seyrederken, çok yakışıklı genç bir adam geldi. Konuşmaya başladı benimle. Sanki, Sinderella’ydım o akşam. Yemeğin sonuna doğru: Tanımadığım bir beyefendi yanıma geldi. Omuzlarımdan hafifçe sarıldı. Yüzüne baktım. “ Sizinle dansetmeyi, çok isterdim. “ Dedi. Hoş, değişik bir geceydi. İyi bir moral oldu.
Hayatın, hep uç noktalarını yaşıyorum. Bir hafta önce, çok lüks bir otelde, bir prenses gibi ağırlanıyorum. Bir hafta sonra sokakta, insanlara bir şeyler satacağım diye, resmen canım çıkıyor. Sağ bacağım-sırtım-belim, öylesine ağrıyordu ki. Yine de gülümsemek zorundaydım insanlara. Ne için? Sadece, 5 Lira için. Salıncakta sallanır gibi. Bir anda, en tepeye çıkıyorsun. İçin uçuyor, kahkahalar atıyorsun. Sonra, yere iniyorsun, düşmekten korkarak. Ama belli etmiyorsun. Güzel bir oyun.
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

GÜNLÜĞÜMDEN – 13?
Tutku merhaba! Sanırım yine epey söyleşemedik. Hastalığım biraz kötüydü. Hastaneye gittik Yağmur’la. O da hastaydı. Baktım, doktorsuz düzelmeyeceğiz. Her gün halsizlik, öksürük, nefes alamama, yıpratıyordu bizi. Hadi gidiyoruz Yağmur, seni de gösterelim doktora dedim ve Mustafa beyi çağırdım ve hastaneye gittik. 5 İlaç birden yazdı doktor. Yağmur’a da baktı. Benim bronşitim ve Astım başlangıcım olduğundan. En küçük bir üşütme, onları da tetikliyor ve epey güç durumda kalıyorum. Uzuyor iyileşme sürecim.
Bu sabah, Yağmur’lar bendeydi kahvaltıda. Hakan’ın izin günü. Geçen hafta söylemiştim. Hakan’ı da çok seviyorum. Ev ya da arabalarımla ilgili sorunları, hemen çözüveriyor. Tatlı meleklerim.
Küçük Arda kreşe gittiğinden beri, epey fark etmiş. Henüz kucağıma gelmiyor. Hakan ona, AZMAN diyor. Bir çizgi film kahramanı AZMAN.
Yağmur’la ben, bu gün daha iyiyiz.Öksürüğümüz azaldı ve gözümüz açıldı. Ne kötü bir şey? Kendini hep bitkin hissetmek. Onlar, kendilerine ayırıyorlar bu günü. Ben de kendimleyim. Evimde mutluyum.
Tutku, aslında iki gündür çalışıyor olmam gerekiyordu. Perşembe günü saat 17,30 sıralarında. Belediyeden telefon ettiler. Yaka kartım çıkmış, gidip alacakmışım. Verilen yer, belediyenin arkasıymış.
Tamam,hepsi çok güzel. Ama standımı her gün taşıyacakmışım. Bu: Öylesine olanaksız ki. Kocaman standımı, ben nasıl götürüp-getireyim? Normal bir masayı bile taşıyamam ben. Standımı daha da güzelleştirdik. Herşeyim, derli toplu duracak.
Eğer doğru anladıysam, benim için en büyük sorunlardan birisi: ULAŞIM’dı. O, beklemediğim bir şekilde çözümlenmiş. Belediyenin özel aracı, beni istediğim zaman-istediğim yerden alacak ve istediğim yere bırakacakmış. Eğer gerçekse? Harika, süper bir şey.
Ama işte, olmadık bir şey, stand sorunu çıktı karşıma. Belediye başkanına mail attım. Sürekli, dua ediyorum, bana kolaylık sağlansın diye. Bu sorun yüzünden, gidip çalışamıyorum. Para kazanırdım biraz. Fenamı olurdu? Anar’ın da ihtiyacı var. Önüme durup dururken, kocaman cam dağlar çıkarılıyor. Çok üzgünüm. Ağlamak geliyor içimden.
Ben para ya da başka hiçbir maddi yardım istemiyorum. Zaten olamıyor bu. Ben onurumla, emeğimle hayatımı kazanmak istiyorum. Yaşama kendi ayaklarımın üzerinde durarak, tutunmaya çalışıyorum. Cami önlerinde, dilencilik mi yapayım? Bunu mu istiyorlar? Ooofff of ya.Kaç gündür mutsuzum. Kendi işimi, kendim yaratmışım. Hem de hiçbir yardım-destek almadan. Engel çıkarılmaması, biraz toleranslı olunması gerekiyor. Standımı sabitleyeceğim bir yer istiyorum.Bu çok mu zor? Savaşımımı sürdüreceğim. Hiçbir çarem kalmazsa? Eylem yapacağım.
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

G Ü N L Ü Ğ Ü M D E N – 41
Tutku merhaba! Haftalardır hastayım. Bir türlü geçmiyor. İlaç içmekten, eczane deposuna döndüm. Midem çok bulanıyor. İştahım kesildi. Kahvaltımı bitiremiyorum, akşam yemeğimin yarısı tabağımda kalıyor. Çok halsizim. En moral bozucusu: Artık, nefes açıcı ilacımı, sürekli yanımda taşıyorum. Çünkü, her an, çok kötü tıkanabiliyorum. Bronşlarım dolu.Astım iyi tetiklenmiş.
İyileşmeliyim kesinlikle. Bu gün Yağmur’la dışarı çıktık. Sıcacıktı güneş. Öyle iyi geldi ki. Alanyum da işim vardı. Onları hallettim. Ufak şeyler de alınacaktı. Tutku, bir mağazanın önünden geçerken, çok güzel bir ayakkabı gördüm. Yağmur öndeydi. Çağırıp gösterdim. Denesene dedim. Giydi, o beyazdı. Aynı modelin siyahını da denedi. O, susarak isyan etti. Bunu çok iyi biliyorum. Alım gücü yoktu. Üç yaşında, haşarı bir çocukla ve inşaat işçisi bir eş ve borç içindeyken, nerede giyecekti? Ona uygun elbise, çanta, aksesuar da gerekti. Yağmur, güzel bir kadın. Yeşil gözlü, kumral, çıtı pıtı. Eşi Hakan, dünya iyisi. Upuzun boylu. Hayatın çarklarında dönüyorlar işte.
VEE BEN! Hiç utanmadan, isyanımı bağırarak, BUNLARI GİYEBİLMEYİ, BEN DE İSTİYORUM. HAKSIZLIK BU! ! ! DUY BENİ ALLAHIM! Diyerek ellerimi açtım, yanaklarımdan yaşlar süzüldü. Ben de çok güzel bir kadınım. Yağmurdan daha boyluyum. Ama minyonum ve çok tuhaf bir cazibem var. Dışarıda ya da alışveriş merkezlerinde, giysilere ve özellikle ayakkabılara bakarım sessizce. Zarif, seksi modelleri beğenirim hep. İncecik topuklar ve dantel gibi işlenmiş, tam kadınsı şeyler. İçim burkulur. Alım gücüm olur çoğunu. Ama giyemem ki. Bir gün yürürsem? Ki artık bu, çok uzak bir olasılık gibi görünmüyor. Bir sürü ayakkabı ve zarif giysiler alacağım. Ne kadar yakışır bana?
Tutku görüyorsun değil mi? Anlarda, ne çok şey yaşanıyor?
Yavaş yavaş, ev eşyalarımı tamamlamaya çalışıyorum. Bir odam bomboştu ve insanları oturtacak yerim yoktu. Eski komşularım, başka kentlerdeki arkadaşlarım gelmek istiyoruz diyorlardı. Kalacak, oturacak yerim yok demek zorunda kalıyordum.
Aylarca perdesiz, ocaksız yaşadım. Alanyum’daki işim bitince, tüp ve ocak aldım. Yatak odam zaten vardı. Ama çalışma odamda, bile perde yoktu. İnsan korkuyor-çekiniyor, böylesi bir sitede, hep göz önünde olmaktan. Sitenin karşı caddesinde, MONDİ var. Hep bakıp duruyordum. Yağmur’a: Gidip bir bakalım. Kullanışlı kanepeler var mı? Oturma grubu istemiyorum. Açılınca yatak olabilecek kanepeler olur inşallah dedim. Caddeyi geçip gittik. İsteğimi anlattık. Baktık şöyle bir. İstesem bu kadar olmazdı. Başlıkları beyaz deri, kendisi lila renkli. Açılıp-kapanan, yatak ta olan, kullanışlı güzel üç kanepe vardı. Adresi verdim. Onlar gelmeden de, Alanyumdaki TEKZEN’e koştuk. Kanepelere uygun, odanın havasını boğmayacak, fon krem, altın renkli çiçeklerle süslü bir halı aldım. Arka arkaya geldiler.
Sonra, yatak odamı aldığım firmanın perdecisini çağırdım. Çok güzel perdeler beğendik. Bir kaç gün sonra, getirip takacaklar. Artık, misafir kabul edebilirim. Orta masası istemedim. Kalabalık ve gereksiz. Küçük, iç içe geçen sehpalarım vardı. Onları kullanırız. Balkonda, normal yemek masam da var. Pazar günleri, Yağmurlarla kahvaltı yapıyoruz. Mutfakta, yuvarlak masa da var.
Evimi yapıyorum yavaş yavaş. Sade ve kullanışlı. Bir de çalışmaya başlarsam? Harika olur. Obada, evime yakın yerde çalışmak istiyorum. Yürüyerek gidip gelirim. Masrafım da olmaz. Anarın tanıdığı esnaf ta, standım ve ihtiyacım olan şeylerde yardım edecekmiş. İnşallah, her şey yolunda gider ve orada çalışıp, iyi kazanırım.
Bu gün, Alanyum’a giderken. Yolumuzun üzerindeki kuaföre uğradım. Ekonomikti, girip saçlarımı kestirdim. İyi oldu. Yarın banyo yapacağım. Sonra da, bir terslik-bir engel çıkmazsa? Yağmur’la, deniz kıyısına gideceğiz. Çok uzak değilmiş. Yarın deneyeceğiz. Eğer benim arabamla gidişim, zor değilse? Hemen her gün gideriz. Bu gün güneşte, içimiz ısındı. Açık hava, beni de çabuk iyileştirir. Birkaç saatliğine, içimiz açılır.
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

GÜNLÜĞÜMDEN- 12
Evde misafir var sevgili Tutku.Şerifenin eski komşuları.Ben,yazmak istediğim için,yanlarında kalmadım. Aslında,bu günkü program bambaşkaydı.Sağlık ocağına, kontrola gidecektim.Ayrıca:Bir tür sohbete katılacaktık. Sohbet saatini erkene almışlar,yetişemedik.İnsan her an sürprizlerle karşılaşıyor.
Televizyon seyredemediğim için,internetten (BU KALP SENİ UNUTUR MU?) adlı diziyi izliyorum.Ayşe telefonda söylemişti.Yoksa benim,tv ile,dizilerle aram iyi değildir.İlgi alanlarım farklı.
(BU KALP SENİ UNUTUR MU?) 12 Eylül 1980 ve sonrasında yaşanılanları anlatıyor.Çok güzel,tamamen gerçekçi ve bir belgesel niteliğinde.
Ben o dönemin tanıklarından olduğum için,o kabus gibi zamanları,yeniden yaşıyorum sanki.Anlatılamayacak denli kötüydü.İşkence sahnelerinde ağlıyorum.
Bizler,ne kadar yürekli ve idealist gençlerdik? Bazılarımız,daha bir sivri-atılgandı.Ben yürüyebilseydim? Kesinlikle,eylemcilerden biri olurdum.Deli-dolu,asi,gözü kara kişiliğimle.Ve keskin kalemimle.
70’lerin son yarısında,üniversite öğrencisi olacaktım. İnsanların birbirine kırdırıldığı,çok kötü bir dönemdi. Anne-babam,kardeşlerimi,istedikleri yerleri kazandıkları halde,üniversiteye göndermediler.Ama beni yönlendirme gibi bir şansları yoktu.
Ben onlar gibi değildim.Ele-avuca sığmıyordum.18 yaşıma bastığım gün,evden ayrılırdım.En başta,aileme zarar vermemek için,uzaklaşırdım.Kendi ayakları üzerinde durabilen bir yapıdaydım hep.
Eylemcilerden biri olurdum.Çok insancıl olduğum için, silah filan kullanmazdım.Asla birini öldüremem.Silahsız eylemler de çok.Benim evi terk edişim,kardeşlerime yararlı olurdu.Kazandıkları okullara giderlerdi eminim.Özellikle,Buket’i desteklerdim,tüm gücümle. Çünkü,benim öğrencilik dönemim bitmiş,hayata atılmış olacaktım.
Off Tutku.Uzun bir süreç içerisinde,ne kadar çok genç ve ne değerli insanlar kaybettik? Ben sürekli,kitaplar-dergiler-gazeteler okuyordum.Belki,birebir olayların ortasında değildim ama öğreniyordum her şeyi.Acılı bir kuşaktık.Belki çok yaralı,ne ki,alabildiğine bilinçli.
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

G Ü N L Ü Ğ Ü M D E N – 45
Tutku merhaba! Çok şükür, iki gündür çalışıyorum. Henüz bir kazancım yok. Ama zaten sezon başlamamış. Bakalım bu gün ne olacak? En azından yürüyerek gidip gelebildiğim için, bir kaybım da yok.
Umarım, iyi bir sezon olur. Şansımı deniyorum. Elimden gelenin fazlasını yapıyorum. Hiç kolay değil, kurtlar sofrasında, yer kapmak. Çok zor bir savaşımdı. Kazanmaktan başka şans tanımadım. Ve işte bir yerim var. Bana yardım eden insanlardan, Allah razı olsun.
Alanyum’dan çok farklı bir ortam. Öyle olacağını biliyordum. Hayatın bir başka yüzü. Öğreneceğim. Kimbilir? Neler yaşayacağım? Sokakta bir Pazar.
İyi ki ben de sıfır değilim. İyi bir satıcıydım Alanyum’da. İş aynı, ortam farklı. Burada, büyük oranda yalnızsın. Kendini korumayı ve sağlam durmayı becereceksin. Mecbursun. Yoksa, git evinde otur ya da, bir erkeğin koltuğunun altına sığın. Bir tür dilencilik. Yo Tutku, feministliği hiç savunmuyorum. Ama bir insan olarak, ekonomik gücün, elinde olacak. Eşinle eşit koşullarda olacksın.
Yük bir tarafa binerse? O ilişki yürümez. Neyse, konuyu dağıtmayalım.
Dün hava, bana göre serindi. Tedbirli gelmiştim. Üzerime, kazak ve yeleğimi giydim. Daha ilk günüm olduğu için, fazla yardım isteyemedim. Polarımı örtemedim. Çok üşüdüm çok. Zaten hastalığım tam geçmiyor. Kötüleştim. Öksürüğüm arttı. Sabaha dek ısınamadım. Bir de acıktım ki…Sadece on liram olduğu için, bir şey almadım. İşte hayatın bir yüzü de buydu. Yaşadım.Hasta-aç-yorgun-uykusuz ve tek başına. Ne arabesk? Değil mi?
Bu gün, her yönden donanımlı geldim. Uzanamadığım yerler için, küçük bir sopam var. Onu getirdim. Birçok şeyi onunla alabiliyorum ve bağımsız oluyorum. Yağmur bana, ekmek arası hazırladı. Ufak tefek şeyler de, atıştırdım. Ekmek aram beni bekliyor. Ve hava bu gün, çok soğuk gelmiyor.
Tutku, burada herkesin elektriği ve lambası var. Benim de almam gerek. Hem bilgisayar için. Hem de ürünlerin gece aydınlatılması için. Hafta sonuna geldiği için, iki gün idare edeceğim. Pazartesi günü, zabıtaları ararım ve ne yapmam gerektiğini? Sorarım.
Şu an hava ıpılık. Karşılıklı kaldırımlarda, yan yana standlar. Renk-renk,çeşit-çeşit. Birazdan bu cümbüşe, turistler de katılır. Ve hepimiz dört gözle, bizden de alış veriş yapmasını bekleriz. Herkes ekmeğinin peşinde. Ben şimdi, ilk satışımı yaptım. Çok mutlu oldum. Etkileyici konuşmak ve farklı olmak, işe yarıyor. Arkası gelir dilerim.
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

KİTABIM ÇIKTI! ! !

Hepinize,içten-sımsıcak bir merhaba! Uzun bir bekleyişten sonra,beşinci kitabım,MAVİ TUTKU çıktı.LOGOS yayınlarının 20. kitabı olarak basıldı.Web adresi:www.kaynakyayinlari.com e-posta:[email protected] Tel:(0212) 252 21 56-99
Ben çok mutluyum.Kitabım,küçük bir eksikliğin dışında,çok güzel olmuş.Bakalım,sizler beğenecek misiniz? Artık,güzel bir yayınevim var.Hedefim:Her zamanki gibi.Daha iyiye,daha güzele ulaşmaya çalışmak.Işık ve sevgilerimle.Nilgün ACAR
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

G Ü N L Ü Ğ Ü M D E N – 48
Dişim ağrıyor Tutku. Psikolojim de, tam düzelmiş değil. Uykusuzum, ama berbat olmamaya çalışıyorum. İşteyim yine. İyi ki işteyim. Evde kalmam, daha kötü olurdu benim için.
Sevgili Tutku! Ben dün, hiç düşünmediğim biçimde, çok kötü bir şey yaşadım. Ve etkileri daha geçmedi. Hala da, acaba bir kabus mu gördüm? Diye düşünüyorum.
Yağmur’la, işe geldim. Masamı kurduk. Ve evine gitti. Az sonra, beni aramaz mı deponun anahtarı, cebimde kalmış diye? Yağmurcuğum, o anahtar tek ve onu getirmek zorundasın.Bir sürü insan, malzemelerini oradan alıp, standlarını açacaklar. Dedim. Hayır getiremem.Yoruldum, terledim, gelemem demez mi? Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Duyduklarıma inanamıyordum. Hatalı olan oydu ve bu sözleri, ancak bir deli söyleyebilirdi. O kadar haksız, öylesine mantıksızdı ki…Onu ikna etmeye çalıştıkça, karşı koyuyordu. Tam o anda da, kadınlar geldi, anahtar nerede? Diye.
Bir de telefonu kapatıyordu. O zaman kendin söyle deyince de. Beni o insanlarla muhatap etme diyordu. Artık gücüm kalmadı ve ağlamaya başladım. Sinirlerim çok bozulmuştu. Kadınlara durumu anlattım. Onlar benim ağlayışıma üzüldüler. Olur mu hiç öyle şey? Ara bize ver dediler. Dediklerini yaptım. Onlara getireceğini söylemiş. Ama ben kendimi tutamıyorum.Nasıl ağlıyorum? Nasıl ağlıyorum? Seval geldi sarıldı bana, Nilgün abla ne olur ağlama? Diye. Ağlarken, kimsenin bana sarılmasına alışık değilim. Bırak beni diyerek, uzak bir köşeye gidip ağladım, ağladım. Lokantacı Mustafa, ağlama gel yanıma diye çağırıyor. Ben hep ağlıyorum.
Dayanamıyordum, inanamıyordum. Yağmur bu muydu? Bir sorunumuz yoktu. İkimiz de, birbirimizi hoş tutuyorduk. Ama bu yaptığı, çok büyük bir terbiyesizlikti. Ve psikolojim çok kötü bozulmuştu. Dün saat 15,30 dan sonra, yatana dek hep ağladım. Yatağımda da ağladım. Ben çok üzülünce, kolay düzelemem. Birikimlerim de varmış demek ki.
Sanırım her şeye, herkese de isyan ediyordum. Kimsesizliğim, sahipsizliğim bu anlarda, daha bir dokunur bana. Hiç beklemediğim kişiden, böylesine mantıksız-beklemediğim bir davranış görünce. Benim de dengem bozulmuştu.
Akşam ve bu gün, olayı hiç konuşmadık Yağmur’la. Hakanı da, Yağmuru da çok seviyorum. Onlar da beni. Uygun bir zamanda, Yağmur’la konuşmalıyım. Sorunu nedir? Genç bir kadın ve hayatın çarklarında yokolmamaya çalışıyorlar. Birçok istekleri var ve alamıyor. Üzülüyor. Anlayışlı olmam gerekiyor. Hayat zor, hem de nasıl?
Nilgün ACAR 29. 05. 2010 ALANYA-SOKAK
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

GÜNLÜĞÜMDEN -?
Merhaba sevgili Tutku! Aslında, seninle dün de söyleşmiştik. Ama bu lap top yeni olduğu için, henüz tam kavrayamadığımdan, yazıyı nereye kaydettiğimi bulamadım. Olsun, hatalar yaparak-deneyerek öğreniliyor herşey.
• Biliyor musun Tutku? Hayatımda iki büyük devrim aynı anda oldu. Ben artık profosyonel olarak çalışıyorum. 16 Ocakta Alanyumda işe başladım. Yıllarca, hep başkaları için bir anlamda zorunlu olarak, gönüllü çalıştım. Şimdi para kazanıyorum.
Anar'la birlikte, özel bir seramikten, takılar üretiyoruz ve standımda sergileyip, satışa sunuyoruz. İnsanlarla iletişimim iyi olduğundan, ben satış bölümündeyim.
Bir aydır işler çok durgun. Bu ay sonunda,dışarıda çalışmaya başlayacağım. Sezon açılıyor. Turistler gelmeye başladı bile. En kısa sürede, İngilizcemi geliştirmek ve biraz Almanca öğrenmek zorundayım. Yeni bilgisayarımı tam kullanmayı öğreneyim. Yabancı dil işim kolaylaşır.
Beni burada çok seviyorlar. Hiçbir biçimde yadırgamadılar, dışlanmadım. Her sorunumda, destek ve yardım görüyorum. Ben zaten uyumluyumdur. Pozitif enerjim, çabalarım, çok olumlu etki yapıyor. Normal bir ortamda, normal insanlarla. Hem de, Alanya'nın en büyük alışveriş ve eğlence merkezinde çalışmak, çok anlamlı.
İkinci büyük devrimim: Artık, evim tamamen bana ait. Ve geceleri yalnız kalıyorum. Şerife'den ayrıldım. Öyle gerekti. Yeni bakıcımın, belli saatlerde benimle ilgilenmesini istedim. Öyle kötü bir deneyimden sonra, böylesi çok daha iyi ve güzel.
Sabah beni hazırlıyor, birlikte işe geliyoruz. Kahvaltı yapıyoruz. İlaçlarımı içiriyor ve gidiyor.Saat 15 sularında bana yemek getiriyor.Ne işim varsa yapıyor ve gidiyor. Buranın kapanış saatine yakın, eşiyle geliyorlar. Evime gidiyoruz birlikte. Beni yatırıyorlar ve gidiyorlar. İsteseydim yanımda kalacaklardı. İstemedim.
Yalnız kalabiliyorum. Çok özgürleştiğimi duyumsuyorum. Akülü sandalyemle burada zaten özgür ve çok hareketliyim. Eve gidip gelirken de, kendim uçup gidiyorum. Yolu da öğrendim. Zavallı Yağmur arkamdan koşuyor. Özellikle sabahları.
Çoook mutluyum. Kiralıkta olsa bir evim ve profosyonel bir işim var. Ekmeğimi kendim kazanıyorum. Düşlerim hep gerçekleşiyor. Çılgın cesaretimin sayesinde. Hayatın, tam kalbindeyim. O da benim.
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

GÜNLÜĞÜMDEN – 12?
Tutku yeniden merhaba! Bu gün, 2. Kez söyleşiyoruz. Anar’ın getirdiği filmlerden,2. Sini de izledim. YEDİ YAŞAM Çok değişik ve güzeldi. Film bittiğinde, öylece kaldım.
Sonra diğer odaya geçtim. Pencerenin önüne gidip, Buket’i arayacaktım. Daha pencereye varmadan, o beni aradı. Bana 500 lira gönderecekmiş. Hangi bankaya göndereyim? Diye sordu. Söyledim. Tutku, ağzım açık kaldı. Kirayı nasıl ödeyeceğimi? Düşünürken. Fazlasıyla geldi. 100 lira da harçlığım oldu.
Oh be, artık bir şey düşünmeyeceğim. Dilerim, birkaç gün içinde de, çalışmaya başlarım ve Yağmur’un maaşını biriktiririm. Evdeyken çok masraf çıkmıyor, bereket oluyor. Bir gün yaptığı yemeği iki gün yiyorum. Yağmur bu günün çoğunu, eşi ve çocuğuyla geçirsin diye, börek yaptırdım dünden. Ben kahvaltı yapana kadar da, pişiriverdi.
Yağmur’un eli çabuk ve düzenli iş yapıyor. İyi huylu bir genç kadın. Arabamın tekerlekleri ıslanınca, Sürekli çamur oluyor yerler. Hiç yakınmadan, her gün temizliyor. Üzülüyorum ama şimdilik, yapacak bir şey yok. Diğer arabamın lastiği yapılsaydı, evde onu kullanırdım. Benim için de iyi olurdu. Büyük arabaya, manevra yaptırmak, biraz daha zor.
Yağmur sorunlu olmadığı için, benim de psikolojim, çok düzeldi. Hakan’la mutlular. Allah bozmasın. Küçük Arda da, kreşe gidiyor. Hakan da, bana karşı çok iyi. Teknik sorunlarımı, hemen çözüyor. Akşam birlikte bakıyorlar bana. Onlarla mutluyum.
Çalışma odasında olmadığım zamanlar. Yatak odamdaki pencerenin önünde, dışarıyı seyrediyorum 5. Kattan aşağıyı seyretmek, güzel. Kimse seni görmeden, sen her şeyi izleyebiliyorsun. Gece ışıkları seyretmek güzel. İstanbul’a geceleri bayılırdım. Her yer ışıl ışıl. Çok tuhaf duygular duyardım. Koskoca bir kentte, kaybolma duygusu, ayrı bir keyifti. İSTANBUL… Düşlerimin kenti. Özledim, o büyüklük sınırsızlık ülkesini. Alanya da, benziyor, birçok yönden oraya. Seçim yapamıyorum. Yapmam da gerekmiyor. İkisini de, seçerek gittim. İstanbul’u, olabildiğince dolu dolu yaşadım. Esat’la çok gezdim İstanbul’u.
Alanya. Sevgili Alanya. Özgür ve çok mutlu olduğum, yuva bulduğum bir kent. Evet. Şu anda, bu satırları, kendi yuvamdan yazıyorum. Kiralık ta olsa, bir evim var. Zamanla, eksiklerini tamamlayacağım. Özgür olmak, hep özlediğim, harika bir mutluluk. Gönlümce yaşıyorum. Birçok alanda çalışan, bir iş kadınıyım. Kimse inanmazken, ben başarabileceğimi biliyordum. BAŞARIYI SEVİYORUM…
Nilgün ACAR 04. 04. 2010 ALANYA
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

G Ü N L Ü Ğ Ü M D E N – 49
Evdeyim sevgili Tutku! Birazcık uğraşsam da, evimin kapısından çıkmayı başarıyorum. Asansör sorunu için de: Ya yardım isteyeceğim, ya da düzgün gelmesi için dua edeceğim. Dilerim, yerle bir gelir, yüksekte kalmaz.
Ardanın rahatsızlığı geçmemiş. Yağmur, geç gelip, erken gitti. Ben, onunla çıkmadım. Çok erken gitmiş oluyorum ve sıkılıyorum. Yolu biliyorum nasılsa. Asansör sorunu da çözümlenir. Çözümletirim. Çözümlenene dek te, yardım isteyeceğim. Allah büyük, ve hep yanımda hissediyorum.
Geç çıkacağım. 18-18,30 arası. Zaten herkes o saatlerde açıyor standını. Benim standım: Beş dakikada kuruluyor. Yardım edecek birisi de var. O zaman, neden oralarda sıkılıyayım?
Zaman zaman. Beni çok şaşırtan olaylar yaşıyorum. Ben göremiyorum ama etrafım meleklerle çevrili. Bir keresinde, evde yalnızdım ve telefonum yere düştü. Telefon, benim için çok önemli. Kapıyı açıp, “ KİMSE VAR MI? LÜTFEN BANA YARDIM EDER MİSİNİZ? ” diye bağırdım. O anda, asansör açıldı. İçinden çıkan kişiler, doğru bana yöneldiler. Ellerinde çanta ve dosya olan, bir bey ve bir bayandı. Otuzlu yaşlarında, temiz yüzlü insanlardı. Bana,hiç tanımadığım Birisini sordular. “BİLMİYORUM. ACABA BANA YARDIM EDR MİSİNİZ? TELEFONUM YERE DÜŞTÜ. VEREBİLİR MİSİNİZ? ” Dedim ve çalışma oda birlikte geldik. Bana telefonumu verip, çıkıp gittiler. Ben bir süre, öylece kaldım.
Arda hastalanmadan bir gün önce, Anar’ın arkadaşı Kuaför Onur geldi yanıma. Çok yakın yerlerde çalışıyormuşuz. Ve Onur’u Alanyum’dan da tanıyordum. Ne gibi sorunlarım olduğunu sordu. Anlattım. Akşam dükkana uğrayın, çocuklar sizi tanısın. Ben olmasam da, yardım ederler dedi. Akşam uğradık. Dükkanın telefon numarasını aldım. Ve dün aradım.Hemen genç bir çocuk geldi. Depodan masamı ve diğer malzemelerimi aldı. Standımı kurdu ve gitti.
O kadar çok böyle, beklemediğim yardımlar geliyor ki. Bazen, gerçekten çok şaşırıyorum. Artık işe gitme ve stand konularında, Yağmur’a bağımlı değilim. Yolu zaten biliyorum. O arkadaşlar da standımı kurmada yardımcı olacaklar. Ee neden boş yere canım sıkılsın?
Evimde sakin sakin yazılarımı yazarım. İstediğmi yaparım. Yemeğimi de yer, işime giderim. Çok yorulmamış ta olurum iş yerimde, sıkılmaya vakit kalmadan, zaman geçer. Depoyu da değiştiririm belki. Tam karşımda, bir tane daha var ve o, yakın. Bakalım bu gün neler yaşayacağım Tutku?
Nilgün ACAR 02. 06. 2019 ALANYA-EVİM
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

GÜNLÜĞÜMDEN – 15?
Of Tutku, oooof of.Çok mutsuzum. Çok üzgünüm. Kolum-kanadım kırık. Bu kadar üzülmeyi hak etmedim ben.
Sabahleyin, Belediye başkanının kalem müdürü aradı beni. Standımın fotoğraflarını göndermişler onlara. Çok büyük olduğunu, kabul edemeyeceklerini söyledi. Ayrıca: Otobüsün, beni istediğim zamanlarda götürüp-getiremeyeceğini. Belli bir güzergahı olduğunu da ekledi. Sanki gezmek için istiyorum. Benim evim de çevreyolunda ve cadde üzerinde. Köşeden alıp, yine aynı köşeye bırakacak. Kolay bir yer.
Bu otobüs, biz engelliler için değil mi? Ben de Alanyada yaşıyorum ve o otobüsten yararlanmak, benim de hakkım. Üstelik, sadece işe gidip-gelmek için istiyorum. Otobüs, bize göre dizayn edildiğinden Ona inip binmek çok kolay. Taksiye maddi açıdan yetişmem olanaksız. Hem de, inip binmek çok güç. Ve akülü sandalyemi, taksiyle götüremem.
Ağlıyorum Tutku’cuğum. Kendimi çok kötü hissediyorum. Çalışmayı seviyorum. Zaten zorunluyum da. Kendi ayaklarımın üzerinde durmaya Kimseye yük-sorun olmadan, tek başıma hayata tutunmaya. Onurumla,tertemiz yaşamaya çalışıyorum. Ama beni aşan, olmadık sorunlar çıkıyor. Yaşamak, kezlerce kat daha güçleştiriliyor.
Böyle olmamalı Tutku. Çaresizliği, köşeye sıkıştırılmış duygusunu sevmiyorum. Bakalım ne olacak? Aklıma, başka yollar geliyor. Biraz daha bekleyeyim. Soluk aldığım sürece, savaşımımı sürdürürüm. Ç AL I Ş M A M G E R E K. Hem kendim, hem de iki aile için.
Dün ne kadar mutluydum? O kadar çok, telefon görüşmesi yaptık ki, belediyedeki beyle. En son: “ YARIN SABAH 11’DE STANDI ALACAĞIZ.. 13’TE DE SİZİ.” Demişti o bey. Nasıl sevinmem? Nasıl mutlu olmam? Hiçbir şeyi ben uydurmadım. Yağmur da yanımdaydı ve o da konuştu.
Bu gün ise, heyecanla-sevinçle, işe gitme saatini beklerken ve hazırlık yaparken, dünya başıma yıkıldı. Tuz-buz oldum. Yağmur’un yanında ağlamadım. Ama içim çöktü sanki. Herşeyi yoluna koyup, düze çıktığımıza sevinirken. Bir depremle, enkaz altında kalıyorsun. Gerçekten, çok üzgünüm. Beni ağlatmaya, kimsenin hakkı yok.
Yağmur bu sabah; çalışma odamın perdelerini alıp getirdi. Basit gibi durmuyor. Güzel olmuş. Rengi ben seçmiştim. Canlı bir kırmızı. Odanın havası değişti. Akşamları, perdeleri benim kapatabileceğim biçimde düzenledi odayı. Yağmur, hayatımı kolaylaştırıyor. Empati kurabiliyor kolaylıkla ve sakin bir yapısı var. Rahat ve iyiyim onunla.
Nilgün ACAR 13. 04. 2010 ALANYA - EVİM
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

GÜNLÜĞÜMDEN- 7
Çok öksürüyorum Tutku. Öksürük nöbeti gelince, tüm gücüm tükeniyor sanki, öylesine halsizleşiyorum. Artık hep yorgunum.
İşteyim. Yine bir Pazar günü. İnsanlar, gezmeye-eğlenmeye-alışveriş yapmaya-yemek yemeğe-birşeyler içmeye ya da sinemaya gitmek için geliyorlar. Ne güzel? Aile tablolarına bayılıyorum.
İnsanları inceliyorum, her zaman olduğu gibi. Öyküler yakıştırıyorum, saniyeler arasında. Acaba gerçek öyküleri de, aynı mı? Ve herkesin öyküsünü bilmek, olası mı? Bilmiyorum. Sahi, biz neyi biliyoruz? Bilmek istediğimizi. İlerisinden korkuyoruz. Beyninin, en fazla %3’ü kullanabilen (O da en dahi’si.) bir yaratıktan ne beklenir ki?
Daha evrimleşeceğiz. Şimdilik bu kadarına izin veriliyor. Dinler bile hep korkutma, ceza ve ödül üzerine empoze ediliyor. Çünkü insan,korktuğu şeyi yapmıyor. Cezalandırılmak istemiyor. Ve hep ödüller bekliyor. İnsanlık, çok geç büyüyor. Kendine ve evrene, onarılamayacak zararlar vermese bari. Bu boyutta olmasa da, geçeceğim başka boyutta Bunu göreceğim. Belki geçtiğimiz o boyutlarda, insanlığa yardım edebileceğiz. Kapasitemiz-sınırlarımız-yetilerimiz artacak. Şimdiki zamanımızdan önce tekamül edenler, yardım ediyorlardır bizlere de. Ben, hep hissediyorum. Görünmeyen birilerinin ya da bir şeylerin bana yardım ettiğini. Hem de öyle güçlü duyumsuyorum ki…
Buraya, çocuklar güle-oynaya gelip, ağlayarak ya da surat asarak gidiyorlar-gitmek istemiyorlar. Bu gün en dikkatimi çeken olay: bir-birbuçuk yaşlarında minicik bir bebek. Hem yürüyor hem de çok kötü ağlıyordu. Belki konuşamıyordu bile. Cinsiyetini de anlayamadım. Belirgin giydirilmemişti ve önemi de yoktu. Anne-babası,çağırdı bir süre. Bebek, büsbütün küstü.Geri döndü, biraz gitti. Yere oturdu, salyangoz gibi kıvrıldı. Başını kaldırdı ve içli içli ağlamaya başladı bu kez. Çok tatlıydı ya. Onu kucağıma almak, sakinleştirmek ve ne istiyorsa? yapmak geldi içimden. Sonucu göremedim. O anda, ya müşteri geldi, ya da birisi bana bir şey sordu. Tekrar baktığımda: Bebek ve ailesi yoktu.
Yaşamak ve giz, sadece anlarda Tutku.
Nilgün ACAR 21. 03. 2010 ALANYA-Alanyum
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

GÜNLÜĞÜMDEN- 15
Merhaba Tutku! Epeydir seninle birlikte olamadık. Şiir ve deneme filan da yazmadım. Bazen hayat çok hızlı akıyor ve sen de onunla gidiyorsun. Gitmek zorundasın zaten.
Anar’la birlikte, özel bir seramikten,bayan ve bay takıları yapıyoruz. İlk aşamasından, sonuna dek, biz üretiyoruz, tasarlıyoruz. Çok güzeller. Ben de tüm olanaklarımda, onun stüdyosuna gittim. Bazen aynı masada yan yana, bazen de ayrı bölümlerde çalıştık. Ona gidemediğim zamanlarda da, internetten araştırmalar yapıp, bir sürü doküman gönderdim E.posta ile.
Epey sabır ve enerji gerektiriyor, bir de zaman.Çok yorucu ama mutluluk-huzur vericiydi. Anar da atölyede sabahlıyordu. Artık araştıracak bir şey kalmadı. Hem zaten o kadar çok doküman gönderdim ki… Biz iyi bir ikiliyiz. Sorunumuz ve amacımız aynı. Para kazanarak, ailemizi geçindirmek ve bize uygun evlere taşınmak.
Anar’ların evi küçük geliyormuş onlara. Can büyüdüğü için, gereksinimleri ve masrafları da arttı tabi ki. Bizim ev büyüklük açısından yeterli. Ben de bölge ve merdiven sorunu yaşıyorum.Aparat, tek kişi için uygun değil. Merkeze yakın ve her türlü koşuluma, asgari derecede sorunsuz bir ev arıyoruz. Ve ben yine, ooof of çekiyorum bir çok nedenden.
Anar’la önce, yaz sezonu için stand açmayı düşünmüştük. Yasemin, Alanyumda da satış yapabileceğimizi söylemiş. Ben standda satış yapacaktım, Anar da, atölyede çalışacaktı. Çok mantıklıydı hepimiz için. Birkaç gün önce, Alanyum’a gittik Anar’la. Müdürle görüşmek ve yer talep etmek için.
Kitabımı sundum. Çalışmak ve hayatımı kendim kazanmak istediğimi. Birkaç aylığına, bir yer istediğimi belirttim. Müdür,yardımcılarıyla görüşeceğini,bana öyle yanıt vereceklerini söyledi. Anar da konuştu, ortak çalışmamız üzerine. Hemen ertesi günü yanıt geldi telefonla.
Onların bir haftalık ücretsiz yer verme jesti olacakmış.Sonrası: Epey bir oranda kira. Ben o kadar kirayı nasıl vereyim? Orada çalışmamın bir anlamı olamaz. Hemen tüm reyonları dolaşmıştık Anar’la ve hiç benim durumumda biri yoktu. Ne olur sanki o küçücük yer için benden kira almasalar? Ben onurumla çalışmak istiyorum. Sadece,birkaç aylık bir destek rica ediyorum. İnsanlık adına, bu desteği vermeleri gerek. Hem onlara da, güzel bir reklam olurdu.
Bakalım ne olacak? Bir şeyler yapmaya çalışacağım.Orası olmazsa? Sanırım belediyenin bazı projeleri var.Ayrıca: Ulaşım sorunum çıkıyor ortaya. Alanyum’a bir gidiş-gelişim,23 liraya maloldu.Ta ilbaharda,Engelli taksi önerisini getirmiştim belediyeye. O çok iyi olurdu. İstanbulda var. Aynı anda, o kadar çok sorunla uğraşmak zorundayım ki…
Hayatımı kazanmam,evimi geçindirmem gerekiyor Tutku. Herkes savaşım veriyor. Ama benim savaşımım, onlarca kat daha güç. Bazen,kendimi yeldeğirmenlerine karşı savaşan,Donkişot gibi duyumsasam da, savaşımımı sürdürüyorum. Herhangi bir savaşım veremeyenler, öyle çok ki…Zaten hiçbir savaşımım, salt kendim için değil. Tüm engellenenler adına da oluyor. Ne kazanırsam? Onlarında,aynı ya da benzer sorunları çözümlenecek.
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

GÜNLÜĞÜMDEN – 51
Aylar oldu seninle söyleşmeyeli değil mi sevgili Tutku? Hayat tam bir girdaptı. Yaşadıklarımı düşündüğüm zaman, simsiyah bir hüzün doluyor içime. Kalbimi yok eden bir acıya kesiyor her şey. Hani var ya, şu akan gözyaşlarım da olmasa. Kalbim yok diyeceğim ama var işte, ne yazık ki. Keşke olmasaydı. Yanıyor hep. yani: Ben hala İNSAN’IM.
Sevgili Tutku: Mayıs’tan Eylül sonuna dek, belediye’nin bana gösterdiği yerde, tezgah açtım ve çalıştım. Ama hiç yeterli kazanamadım. Bulunduğum yer iyi değildi. Satışlar ve çevremdeki her şey iyi değildi.
Çalıştığın halde, iyi sonuç alamamak çok kötüydü. Heryerim ağrıyarak, saatlerce oturup dil döküyordum turistlere gülümseyerek. Ben çok albeniliyimdir. Karşımdaki insanla iletişimim mükemmeldir. Sonra yıllarca yaptığım bir şey satış yapmak. Sorun bende değildi. Çok kötü bir sezondu. Oysa yazın iyi kazanmalı, kışın rahat etmeliydim.
Rahat etmeyi bırak, çözümlemem gereken o kadar çok sorun çıktı ki karşıma. Şimdi onların altından kalkmaya çalışıyorum. Kesinlikle başarmalıyım.
Tutku, inanılmaz bir tuzağa düşürüldüm. Yalnız yaşayan kadınları, tuzağa düşürüp, para yiyen bir şebeke varmış. Kırk yıl düşünsem, aklıma gelmezdi. Ve ben hala yaşadıklarıma inanamıyorum.
Denizi, anlatımsız severim bilirsin. Burada da her olanakta ona koşuyorum. Bir gün yine işe başlamadan önce, deniz kenarında oturuyordum yalnız. Çalıştığım yerde merhabalaştığım, Özgür geldi yanıma. Zaman zaman tezgahımı açmama yardım etmişti. Herkesin tanıdığı biriydi.
Uzun süredir de görmemiştim. Bir iki hoş beşten sonra, elektrikçide çalıştığını söyledi. Aa benim lambalarım bozuk. Ben de elektrikçi arıyordum dedim. Tamam hallederiz, hatta şimdi yaparım ben, gel gidelim dedi. Hiç ama hiçbir şeyden kuşkulanmadım. Evimin sorunu çözümlenecekti.
Eve doğru yürümeye başladık. Kolunu omzuma attı. Dostça sandım. Sonra iyice sarılmaya başladı. İçimden, ne oluyor? Hayırdır dedim. Yıllardır yalnızdım. İnsan sıcağını çok özlüyordum ve bedenim onu istiyordu. Sokuluverdim. Artık eve niye gittiğimizi biliyordum. Elektrik filan da umurumda değildi. Başka bir elektrik oluşmuştu.
Evde, o tam bir erkekti ve ben de tam bir dişiydim. Bu gün işe gitme dedi Özgür. O da, kaldığı eve gitmedi. O gece ve birbuçuk ay, Özgürün kollarının arasında uyudum. Süper bir kadın olmayı başardım. Bir dişi olmak, çok güzeldi. Ten uyumu harikaydı. Ama sadece o kadar.
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

GÜNLÜĞÜMDEN-11
Sevgili tutku merhaba! Slow bir radyo kanalı açtım ve seninle söyleşiyorum.Şebnem FERAH sanki benim için yazılmış bir şarkıyı söylüyor.SİL BAŞTAN BAŞLAMAK GEREK BAZEN.HAYATI SIFIRLAMAK.
Kaç kez sıfırladım hayatı? Çok iyi oldu.Hele son sıfırlayışım harika oldu.En büyük hedeflerimden birisiydi bu sıfırlayış ve bambaşka bir yaşama başlayış.Çok mutluyum.
Dün akşam:A.K.M.de imza günüm vardı.Güzel bir elbise almıştım.Kuaföre de gittim.Hem makyajımı,hem de saçlarımı yaptırdım.İnanılmaz güzel bir genç kadın oldum. Bakışları görmeliydin.Herkes,çok güzel olduğumu söyledi.
Alanyada çok sevilmeye başladım.Kültür Merkezindeki sahneyi görebilmek için,rampa yaptırmış belediye başkanı. Beni de yanına oturttu.Konuşmaları ve sunumları,onun yanında izledim.Kaymakam ve merkez Valisi de yanıma gelip,elimi sıktılar.Söyleştik bir süre.
Standımın başına geçtiğimde de,ilgi eksilmedi.Orada, kitaplarımı imzalamak,çok gurur vericiydi.Gecenin yıldızıydım.Prensestim ben.Şerife bile,herkesin bana nasıl baktığını? söyledi.Güzel,bakımlı,başarılı bir kadın olmayı, çok seviyorum.
Anar…Sevgili,özverili,hep bir melek gibi yanımda olan, tatlı Anar.Dün bana o kadar çok yardımcı oldu ki…O,olmasaydı,ben o kadar insanla başa çıkamazdım.O, burada benim için,çok büyük şans ve armağan.
Engelsiz Yaşam Derneğine üyeyim.Onlar için,elimden geleni yapacağım.Elele,güç birliği içinde olmak güzel.Hem engellenmiş,özel insanlar,hem de herkes için,çok şey değişecek.Kalemim,ısrarcı-vazgeçmeyen kişiliğimle, farkındalıklara sahip olmalarını,bakıp ta görmediklerini, göstereceğim,insanlara.
Alanya ve insanlar çok değişecek.Yaşam:Özel insanlar için de,kolaylaşacak.Başkaları için bir şeyler yapabilmek, harika.Kendi yaşam savaşımımı verirken,onlar için de bir şeyler yapabiliyorum.Ne güzel değil mi?
Kendim için isteyebileceğim şeyler,çok azaldı. Ekonomik özgürlüğümü kazanmalıyım en kısa sürede. Çünkü,özgür yaşamımı sürdürebilmem ve sanatsal üretimim için,bu:kesin gerekli.Şu an en büyük sorunum, ekonomik özgürlüğüm.Biraz daha,maddi gelir lazım.Şarkı sözü işim bir gerçekleşse? Gerçekten,harika olur.
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

G Ü N L Ü Ğ Ü M D E N – 40
Sevgili Tutku! Seninle bu: 40. Söyleşimiz. Alanyum’da çalışırken, kaçıncı söyleşimizde kaldığımı, tam anımsayamadığım için, soru imi koyarak, yeniden 1’den başlamıştım. Öğrendim ve artık düzgün gideriz.
Günlerdir, çok hastayım. Zaten bu kış, bir türlü tam iyileşemedim. Ama şimdi, ciddi boyutlarda. Ya virüs aldım, ya da deniz kenarında kaldığım o gece üşüttüm. Bu da, bronşitimi-astımımı kötü tetikledi bu kez. Cuma günü, işe gitmeye hazırlanırken. Apar topar hastaneye gittim. Öyle halsizleşmiştim ki. Beni takip eden doktor bile endişelendi. Hiç üşütmeyecek mişim. Eylül ayında, kesin grip aşısı olacakmışım. Kendimi hep koruyacakmışım. On-onbeş gün sonra, kontrola gidecekmişim. Ama sıkışırsan, hemen gel dedi. İlaç yazdı bir sürü. Hemen aldık.
Ben, geçen güz tam aşı olacaktım.Önce aşı bulamadık. Sonra da, şu domuz gribi ve onun aşısının tehlikeli olduğu olayları filan çıktı. Öylece vazgeçtim. Her türlü durumum nedeniyle, risk grubundayım. Aşı olmam gerektiğini, sağlık ocağındaki doktor da söylemişti.
Ağızdan sıkılan bir ilaç var. Ona, neredeyse hiç gerek duymazdım. Ama şimdi, sürekli yanımda taşıyorum. Çünkü, nefes almakta, sık-sık çok zorlanıyorum. Bu, çok kötü. Üzülüyorum, moralim bozuluyor. Sağlıklı kalmak istiyorum. Tüm gücümle, iyileşmeye çalışacağım. Cumaya kadar, işe gitmeyeceğim.
Belki ondan sonra da, orada çalışmam. Çok problem çıkarılıyor. Otobüsün akşamları Pazar günleri olmaması dışında: Başka başka sorunlar çıkarılıyor. Yani, hep olduğu gibi, sana yaşam hakkı yok deniliyor. Şu taksi parası, belimi bükmese, inadına kalırdım sahilde. Ama sanırım, Belediyenin sahilinde çalışmayacağım. Evim uzak. Ve akülü sandalyem, stand masam konusunda, sorunlar çıkıyor. Beni ekarte etmek istiyorlar.
Olsun be, Allah büyük. İlk günü iş bitiminde, Serap hemşireyi gördüm. Konuşurken filan, Oba Belediyesinin daha çok ilgilendiğini, iş imkanının sınırlı olmadığını söyledi. Kafamda, şimşekler çaktı. Ben zaten Obada oturuyorum. Oraya baş vuracağım. Telefon ettiğimde, neler yapmam gerektiği söylendi. Daha standlar da açılmamış. Sanırım yarın Yağmur’la, belgeleri hazırlamaya çalışırız. Obada çalışırsam? Akülü sandalyemle gidip-gelirim. Dünyanın taksi parasını vermem. Hem belki, her gün çalışma izni verirler. Kazancım yanıma kalır, biriktiririm. Bir yıllık kiramı ve Yağmur’un parasını biriktirsem, bayram ederim.
Kışa doğru, evi merkeze ve denize yakın bir yere taşımayı düşünüyorum. Tabii benim koşullarıma uygun bir yer bulursam? Obada, denize yakın bir yer de olabilir. Her Pazar olduğu gibi: Yağmur’larla, kahvaltıda birlikteydik. Yağmur bu gün, denize nasıl gidildiğini? öğrenmiş. Bu, çok iyi oldu. İşimiz çabuk bitiyor. Yağmur, çok pratik bir genç kadın. Ne zaman iş yapıyor? Ne zaman yemek pişiriyor? Anlamıyorum. Zaten, bir gün yemek yapsa, iki gün yetiyor bana. Çok lezzetli yemek yapıyor. Yanında da, ya puding ya da yoğurt oluyor. Evim çok bereketli. Sebze ağırlıklı ve sağlıklı besleniyorum. Her gün süt içiyorum bir de. Ekmeği unuttum neredeyse. Sabah bir dilim yetiyor. Akşam, hiç yemem zaten. Çok sık balık yedim. Bir tavuk, değişik şekillerde, 5 kez yetti. Tek kişinin masrafı ne kadar azmış? Hayatı,yeni-yeni öğreniyorum. Bu gün Hakan bize, değişik bir omlet yaptı. Ne güzel? Ailem gibiler. Birbirimizi seviyoruz. Allah onları birbirine ve küçük canavar, Arda’ya bağışlasın. Bizi de ayırmasın.
Alanyum’dan başka, buraları bilmediğimizden, gezemiyorduk Yağmur’la. Artık işimiz bitince, deniz kıyısına gideriz. O da seviyor, bir de: Benim, mutlu olmamı istiyor hep. Kızım gibi görüyorum ben de onu. Alanya da yalnızlar. Onu, olumlu yönlendiriyorum. Bilmediklerini öğretiyorum. Evlendiğinden beri, hep evde, çocukla yalnız kalmış. Bunalmış. Benim yanıma gelince, çocuğu kreşe verdirdim, az bir ücretle. Kızcağız soluk aldı biraz. Arda ise, çok fark etti. Yazacak çok şey var Tutku. Ama çok yoruldum. Sonra söyleşiriz.
Nilgün ACAR 02. 05. 2010 ALNYA-EVİM
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

GÜNLÜĞÜMDEN- 8?
Merhaba sevgili Tutku! Son günlerde, seninle pek söyleşemedik. Bunun, çok güzel bir nedeni vardı. Haberleri okurken, başbakanın beyin ölümü gerçekleşmiş bir genç kız için bir doktoru görevlendirdiğini öğrendim.
Bu doktoru merak edip araştırırken, o kadar harika ve beklenmedik bilgilere ulaştım ki…Önce karşıma, Almanyada bir merkezde, kök hücre tedavisiyle, benden çok kötü durumda olanların bile, iyileştirildiği bilgisi çıktı. Ama çok pahalıydı.
Sonra, buradaki doktoru ve kök hücre tedavisini çok araştırdım internetten. Sürekli internette araştırma yapıyordum. Çünkü, Alanyumdaki günlerim sayılıydı. Ve evde internet yok.
Dün, son gecemdi Alanyumda. Bu sabah işe gitmedim. Erkenden, standımı alıp, tadilata götürdüler. Çekmece-dolap ve arabamın gireceği kadar bir boşluk yapılacak.
Tam ikibuçuk ay, hiç izinsiz, günde oniki saat çalıştım. Güzel bir yaşam deneyiydi. Parfümerideki tatlı-güzel Alevin dediği gibi, onlarla aynı işi yaptım. İlk zamanlar satışlar iyiydi. Sonra, çok durgun bir dönem başladı. Alternatifsiz, tek çalışmak yıpratıcıydı. Ama dayandım ve süremi tamamladım. Ben kira vermiyordum,özel izinliydim.
Benden önce bir Tişörtçü varmış, yine o gelecekmiş. Herkes beni çok sevdi. Üzüldüler, oradan ayrıldığım için. Sürekli pozitif enerji yayışım. Hep bir şeyler için çabalayışım, onları olumlu etkiliyordu. Birçok güzel arkadaşım oldu. Fırsat buldukça, giderim görmeye.
Günde oniki saat, sürekli lambaların altında,kapalı bir alanda, güneş ve açık hava görmeden çalışmak, epey yormuş beni. Tırnaklarım inceldi, kırılmaya başladı. Törpüyle,iyice sıfırladım. Bu gün, onbuçukta uyandım. Standımın işi bitene ve yeni çalışma yerim belli olana dek. Birkaç gün evimin tadını çıkaracağım. Bu evde pek kalamadım. Gece gelip yatıyor, sabah kalkıp işe gidiyordum.
Bu gün, Yağmur’la, güzel bir kahvaltı yaptık. Bir de, çay keyfi. Çayın tadını aldık. Evdeki çay ve yemekler, bir başka. Çok özlemişim. Sonra, evdeki işlerimizi bitirip, Alanyum’a alışverişe gittik. Evin eksikleri vardı. Daha da var. Ama önce para kazanmalıyım. Şu an, kirayı bulsam çok sevineceğim. Yarın günü ve bilmiyorum ne yapacağım? Hiç satış olmadı ki, kirayı biriktireyim. Sahilde iyi iş yaparım. Ama bana şu an lazım.
Sevgili Tutku! Yürüyebilmek: Bir düş, bir ütopya bile değildi. Ama şimdi, kesin biliyorum. KÖK HÜCRE TEDAVİSİ ile ben de yürüyeceğim. Felçli ve yatağa bağlı değilim ben. Onlar bile tedavi ediliyormuş. Benim her yerim kıpır kıpır, capcanlı. Beynimdeki hasarlı bölge yenilenince, kasılmalarım ve hareket güçlüğüm, yokolur. Bacaklarımdaki-ayaklarımdaki ve kollarımdaki deformasyonlar, ameliyatlarla düzeltilir. Ah nasıl umutlanıyorum. Haluk DEDA’nın çalıştığı hastanenin numaralarını almıştım ve telefonuma kaydettim. Ulaşmaya çalışacağım o doktora. Almanyadaki merkeze de form doldurup, öykümle birlikte göndermiştim internetten. Oradan da haber bekliyorum. Bakalım? Lap top’ımı alıp, ya bir internet Cafeye, yada Alanyuma giderim.
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

GÜNLÜĞÜMDEN- 10?
Yağmur’un pişirip hazırladığı,mantar yemeğini ve içinde küçük portakal kabukları olan, kakaolu pudingi yedim. İkisi de süper güzeldi. Yağmur, hep güzel yemek yapıyor.
Biliyor musun Tutku? Bu gün ölebilirdim. En azından, çok kötü yaralanabilirdim. Alanyum’daki Turkcell’e gidiyorduk Yağmur’la. İki cadde geçilmesi gerekiyor yan yana. Yeşil yanınca geçmeye başladık. Ortada durulması lazım, otomobillerin geçmesi ve diğer yeşil ışığı beklemek için.
Bana bir şey oldu. Sanki beynim uyuştu, ya da başka bir yere gittim uzayda. Çok sorun vardı kafamda ve sanırım, hepsini birden düşündüm. Durmamışım, geçmeye devam etmişim. Sağ tarafımdan gelen klakson sesleri ve Yağmur’un çığlıklarıyla, uyandım sanki. Başka yerlerdeydim de, nerede olduğumu fark ettim. Farkedince de, hemen arabamı geri aldım. İyi ki, paniğe kapılma huyum yok. Anında, gerekeni yaparım. Ama gerçekten çok korktum. Ölmek istemediğimi anladım.
Küçük oyunları, hafif riskleri, bazı gıcıklıkları severim, yaparım. Ama bu kez, asla hiçbiri değildi. Beynim uyumuştu. Belki ölüm meleği çağırmıştı beni. Ama bu dünyadaki sürem ve yapmam gerekenler bitmemiş demek ki. Allah korudu. Evet. Daha yaşamam gerekiyor. Y A Ş A Y A C A Ğ I M.
Nilgün ACAR 02. 04. 2010 ALANYA
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

M E L E K
Odama göz gezdiriyorum.Çok sevdiğim keman konçertolarından biri kulaklarımdan ruhuma doluyor.VİVALDİ Dört mevsimi anlatıyor notalarla.Ben,neyi görüyor? duyuyor? ve anlatmak istiyorum? Aklımda Melek var.Haftalardır,günlerdir onu düşünüyorum.Ülkemiz emekçi kadınlarından biri Melek.Ufak-tefek,zayıf ve zamanından çok önce yıpranmış,bozulmuş yüzüyle.Yitirmiş güzelliğini.Sadece,saçları güzel.Uzun ve sarıya boyamış.Esmer teniyle uyuşmuyor ama güzel saçları.
Adı gibi,melek yürekli.Çalıştığı bakım ve rehabilitasyon merkezindeki çocuklara,gençlere bir annenin bile çok ötesinde,sabır-hoşgörü-özveri gösteriyor.Sonsuz sevgi veriyor.Tüm çocuklar da onu seviyor.
Melek evli.Kocasına büyük bir aşkla bağlı.Bu yüzden de,çok acı çekiyor.Çünkü,aldatılıyor.Önce hiç istemedim onunla evlenmeyi.Kapımda yattı aylarca.Neler,neler yaptı? Ne yazık,anladım ki,önemli olan zoru başarmakmış onun için.Elde ettikten sonra,beni küçük görmeye,gözü dışarıda olmaya başladı.Onu işe soktum,hiç kendimi düşünmedim,her şey onun olsun istedim diyordu Melek ağlayarak.Bir sitede,güvenlik görevlisiymiş eşi.Sitenin verdiği,küçük bir evde oturuyorlarmış.Yani aslında,yine Meleğin sayesinde kira,yakıt ve tüm faturalar olmadan barınıyorlar o evde.Sürekli güvencede olmadığını biliyor Melek ve tüm düşüncesi,amacı,ne yapıp edip,bir ev sahibi olmaya çalışmak.Yemiyor,giymiyor,gezmiyor,dinlenmiyor.Küçücük maaşını biriktirmeye çalışıyor.Kadınlarla,kızlarla gezmekten.Ona buna para yedirmekten,bir sürü kredi kartı borcunu ödedim.Şimdi onları toplasaydım,ev için baş vuruda bulunabilirdim.Ama artık yeter,bir kuruşumu vermeyeceğim ona diye anlatmayı sürdürüyor.Birkaç ay önce,bana sarılıp,keşke onu bu kadar sevmeseydim der ağlardı.Ne diyeceğimi? ve ne yapacağımı bilemezdim.Aşk-sevgi-tutku öyle bir şey ki…İnsanı köle de yapar,rezil de eder.Bir süre de olsa,kişiliğini de yitirirsin.Sanırım Melek yolun sonuna geliyor.Beni öyle kırdı ki,hiçbir şey yerine gelmiyor.Bitiyor içimdekiler demeye başladı.Onbir yaşımdan beri,pamuk tarlalarında,çapa salladım,ırgatlık yaptım.Bileklerim kopardı ağrımaktan.Tümcelerini sıkıştırırdı,kısacık konuşmalarımızın arasına.Oturup,uzun uzun söyleşmeye zamanımız olmadı hiç.Haftada bir günlük izninde de,ev temizliğine gidiyor Melek.Sırtı,doğru dürüst yatak görmeyen,milyonlarca kadından biri.Ellerinde,bileklerinde şişlikler,kemikler oluşmuş fazla çalışmaktan.İki-ikibuçuk yaşında,dünya tatlısı bir oğlu var.Melek işteyken,çocuğa bile bakmaya üşeniyormuş kocası.Dinlenmek,gezip-eğlenmek istiyormuş.Oysa vardiyalarını,çocuğa bakacak biçimde ayarlamışlar.Çok çaresiz kaldığı zamanlar oldu bu yüzden Meleğin.Uzaktaki annesini getirtti.Bu kez de,yaşlı kadını evde istemiyormuş kocası.Kadının kendi maaşı var,çocuğa da bakacak.Ama huysuzmuş,çok konuşuyormuş.İnsanın geçinmeye niyeti yoksa,bahane çok.Kendi annesi de olabilirdi.Birkaç hafta önce, bir sabah.Sapsarı yüzüyle ayakta sallanarak geldi yanıma melek.Kocası onu dövmüş,boğazını sıkmış.Her yeri,mosmordu.Sel gibi akıyordu gözyaşları.Hemen git rapor al ve onu şikayet et.Çeksin cezasını.Bir kez başladı mı? sürer bu dayaklar.Bırak şu adamı.Baksana,bitmiş her şey artık dedim.Evet diye yanıtladı öfkeyle.Raporu almış ama manevi annem dediği bir öğretmen bayan,onu karakola gitmekten de,ayrılmaktan da vazgeçirmiş.Sahipsiz,genç Melek.Son bir kez denemeye karar vermiş.Olmayacağını,yürümeyeceğini o da biliyor.Belki,içindeki sevgi kırıntılarıyla ve elimden geleni yaptım diyebilmek için.Çevrenin ve de toplumun da baskısıyla,kalıyor aynı evde.Yatağını ayırmış.Güzel yürekli Melek,tüm bu sorunlarının yanı sıra,genç yeğenlerine de sahip çıktı.Erkek yeğenini üniversiteye hazırlık için,dersaneye gönderiyor.Kursa gitmediği zamanlarında da,harçlığını çıkarsın,birikim yapsın diye,işe de soktu.Kız yeğenine de iş arıyor.Onlara ev de tuttu.Başlarına da,kocasının istemediği anacığını koydu.Eşyalar buldu oradan buradan.Birkaç gün önce,sudan bir sebep yüzünden,amirlerinden biriyle tartışmış.Psikopat kadın,seni görmek istemiyorum diyerek,onu başka bölüme gönderdi.Baktığı tüm çocuklar ağladı.Şimdi,tatlı Meleğimi,çalışma saatlerinde,her an göremiyorum.Ne yapıyor? Nasıl? bilemiyorum.Anlamadılar ve anlayamazlar. Meleğimin sorunlarını.Dahası:Umurlarında bile olmaz.O bir anlık hırçınlığının,yaşamındaki sayısız gerilimden kaynaklandığını,bilemezler,bilmek istemezler.Meleğimi,çok özlüyorum.Tek tesellim,onu tümüyle işten atmamaları.Geçenlerde,iş çıkış saatlerimiz çakıştı.Ağlayarak,sımsıkı sarıldı bana.Konuşamadım,öylece kaldım ve fırlayıp kaçtım yanından.
Tekrar odama göz gezdiriyorum.Gördüğüm şeyler,baktıklarım değil.Kulaklarımdan ruhuma dolan da,VİVALDİ’nin neşeli kemanları hiç değil.Feministliği aşırı savunmadım hiç.Düzenin-sistemin.İnsanın-insanlığın sorunları vardı ve var benim için.Ama bu arada,en çok kadınlar eziliyor.Meleği,tüm Melekleri düşünüyorum.Rengini bilemediğim,tanımsız bir hüzün duyumsuyorum,görüyorum ve yaşıyorum.İSYAN EDİYORUM.
Nilgün ACAR
13. 04. 2008
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

Mavi yağmurlar yağıyor
yüreğimin toprağına
güvercin gülüşlerinde
sevgi bereketleniyor
bir tutku yalımlanıyor
dalga dalga Akdeniz
tuzlu dudaklarımda
sessiz türküler dolaşıyor
anıları birbirine bağlayan
ırmaklar sonsuzluğa koşuyor
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

Tohumun yüreğinde geleceğin ışığısın
rüzgarın kanatlarındaki mavi
dalgaların gel-gitlerinde sabırsın
anlamanın gerçeğindeki sevi
damlaların birliktelinde güçsün
en karanlık gecelerde sabaha inanç
tırtılın kelebeğe dönüşümündeki umutsun
sevginin şiirindeki incecik duyuş
yaşamın memelerinden süzülen tutku
damarlarımızı zorlayan kuş seslerisin
..

Devamını Oku