Bir mecnun şakası
Seviyorum diye
Aynı Ay’ın altında yaşadığıma seviniyordum LİLİ
Akşam senden deli akşam
Ay parçalı ben parçalı bulutlu
Aynı Ay’ın altında yaşadığımıza seviniyordum
Oysaki şaka bitmek üzere
Yazık ne yazık
..
Göz önce 'dışını' görür.Söz önce düşünü görür.Aşk önce aşkını görür.Bense bütün toplamlardan seni gördüm. Ara-süreçlerden geçerek 'en-son olarak' 'görmesini görmeye' çalışır, gelişler ve gidişler. Ben eskiden hep gitmelerle alışverişteydim sen gittikten sonra gerçeğim değişti.
İşte 'orada-da' kör-düğümler içinde 'düğümleriyle oynaşır kalır. Görmeyi görmek istemek, seni görmeden tanrıyı görmek istemek veya tanrı-olmak isteğim değildir ki. Benimin istediği seni görmek alışkanlığının artçı heves pençeler atmasıdır.Ayrılık öküzüm kaçtı,ipi de yok...Gayrı bir boğayım öküzlükten çıkımı alarak narinlerine aklandım.
Görmeyi de 'dışarıdan' görmek zorunda olmak, aşkın zuhuruna dublajsız 'görüleni eklemeti.Seninle çektiğimiz film kişe rekorları kırmıştı.Filmin sonunda ruhun,sözlerin, gözlerin, gelmelerin, sevmelerin, sarılmaların her şeyin beyazdı.Beyaz bir gelinliği karalayan gelmene ağlayan hariç…
'Görülen enleri' güvensiz hale getirip,duvak arası dudak arası uçuklarda beni terk-i bendin son bendinde vasıtasız ve mahlasız yazarak gitmeni kabul etmiyor bünyem.
Hayat denilen,aşk denilen, gelmen denilen önce yaşanır. Tüm ara-süreçlerden,tüm arayışlarından, tüm karalamalardan sonra, 'en son olarak', hayat-denilen 'ele-geçirilmeye' çalışılır.
İşte tam da bu noktada 'o' elden-kayp gitmeye başlar. Benle anıldığın ilk “dare “ şifrelerinde kaybetmişim seni.Elde olan ve 'sahip-olunan' aranmaya konu olduğunda o orda bitmiştir.Yeni anlıyorum.Sen o gün bitmiştin bende demek..Yaşıyor-olduğumuz hayatı arayan, 'görmeyi görmek isteyenin' durumuna benzer. Aşkımız da öle değil miydi.Sen bütün ömrünü yükledim üstelik masum bir yüklem olarak.Bense,öznen olmaya o kadar koştum ki sözceler yetim kaldı, arş nasip kaldı.Hislerimin hesabında açıklar oldu.Gelişlerinin faizi yükseldi her şey senle kazanç gibiydi.
Tüm bu açmazların temelinde ise, tutku-denilenin 'zorunlu olarak' getirdiği, 'hasis -durum' vardır. Tutku başlı-başına bir 'egoid ' yapıdır, 'id olmak egoları - yarmak zorunluluğundadır.Aslında tutku psikiyatr bir vakadır.İçsel özlemin açlığını doyurmaya, nefsin de sıvılaşma azılmasında emişleşmeye geçiş zorunluluğudur. Ve mecburların bizi kandırma sürecine yenik düşmektir.
Bu zorunluluk aşkın-değmeye çalıştığı 'her-şeye' sirayet eder. Suretine üfleniş değil, suretine bağlanış dahası, güzelliğinin kimyasındaki daha derinlere su olmak özlemidir.
Sevmenin, bağlanmanın,dahası aile veya evlenme moduna bir bir şifrelenmeyi oynadık. 'Her şeyin orta-yere getirip bıraktığı bu 'sevi -ben-lik' durumu, 'benlik-arayışını' getirdi.Sana meşhur ve bir o kadar meçhul bağıllığım arttı.Arzuların yoluna öz beni katarak beni taşıdılar benine.Sevi haritandaki göller,ovalar,dağlar, arzular, görünmeyenlerin meraklarıma masiva oldu.
... Bu yalnızlık seni sen eder,beni ben eder.Bu yüzden yalnızlıklardan kaçıp asıl yalnızlık senle ikenler gelmek.
..
“Dudak uçlarımda sana baharlar ıslattım öp çiçek halimden
Kırılan bir kaleme yeni bir alem sun söz ile göz arasından
Yarınları tara anları ara aşk arası ben arası sonlardan
Rüzgara tut kavuşmaları bir günleri uçur ayrılıklarından
Ödünç yaşamların son basamağından bir kez daha düşle beni
Böğrüne yeni bir aşk kimliği tak uzak kalışlarından ismin okunsun”
Sesin yüreğimin katmanlarını dövüp durdu.Hiç olmazın olasılıksız -lığında ders çalıştım.Umarsız sevdalarımın derin vadilerine köprüler kurdum,kaçtım sen dağlarına.Senle aşk yaşamak etiğinde tetik çekti hayat.
-Hocam,şiirlerinizle birlikte sizi sevdim.İçli sızılarla platonik
Olmaların kollarında büyüyen aşk kelebeğisin. Bense güneşin pervanesi,sevgi ışıklarıma tutunarak uçuyorsun.Uçma can gülü,eğitim ruhunu aşıladığım bir kalbe tutku şırıngamı kullanamam.
..
Berzah aleminde yüreği kalaylanan derin bir aşka kodlamış aşk ereniyim. Otopsi yapılmış aşkların mumyalı cesetlerini inceliyorum.
-Sende kalışımın psiko-sosyal bağlamında tınılar, tanılar arıyorum. Sol yanımın aşk maskesi düştü.Severek, sana sere serpe serilerek omzumda kalacağın güne çentikler atıyorum.
Ezberimde kalanlarının silinmezliğini ilmi bir neden arıyorum. Bu bilimselliği de aşmış olmalı ki hala kendisizliğimi sunamıyorum.
Zulamda biriktirdiğim özlemlerin özündeyim. Hesapsızca sana kanadım.
-Ağıtlarında kalan son dizelerin diz boyundayım. Vicdanımın izleğinde sesinden esler görüyorum.
İmlerim y/akıyor bilinmez; ama yaşanırlığın aşk ummanına. Ummi bir ozan gibi umuluşun sırlarında yıkanıyor cennetin. Sensizliğini cehennemini yaşatan ömrün bakisiyim. Hoş bir kubbem var yaramın ta başında.
- Unutulmazlığın senfonisi “unutamam seni” diyor.Örfümü örtendin.Töremi örendin.Ben’imi aşk edendin. Soylu geleceğime tutku periydin. Ruhumu emziren aşk güneşiydin. Bendendi her şeyin.
- Şimdi beklemenin arifesindeyim. Yarin geleceğin bayramı; o yüzden hazırım her dem sana.
Anılarımız mız mız etmiyor. Her şeyi anlatıyorlar durmadan. Sadık kalmışlar. Seni anlatıyorlar yarama. Sızılarını soruyorlar.Neden yokların yok satıyor.
..
Senin sesin duyulunca yüreğime, aşlar düşer içimin ambarına.Kıtmir bekler kimseler girmesin, kimseler duymasın diye yıllarca seni aşıyor,yaşıyor,saklıyor gibi özlemlerimin mağara kapısındaki beyaz güvercin gibisin, gagalarında beni taşıyorsun, gülümsesen,yaşasan, benli her şeyin düşecek gibi ürkek uçuyorsun.
Isıtır gülüşlerin içimin penguenleri allanır buzlu heveslerim, kalakalırım
bin bir sofranın lezzetinde.
Ellerimi yüzüme kapattığımda,kapanmış yaralarım arlanıyorsa,yanağıma dayadığımda hep seni düşünüyorsam, senin için nefes alıp, havaya his,tuşlara hep adını yazmak istiyorsam, rengarenk bir tutku gülüne yürümek istiyorsam, kim beni senden alabilir,kim söyler misin?
Aşk açılımın son aynası.. Sense aynamda görünmemek, içime yansımamak için direndikçe alışmalarımız iter bizi sonsuzluğa, onsuzluğu büyütür büyülendiğimiz anlarımızda.
Seni düşündükçe taşlar yağar baş başalarımın en başına. yüreğimden. Seni düşündüğün canevimi bir gürz parça parça eder biraz ben kalır sana. Ve nefesin, hissin, ulaşınca ruhumun derinlerine çocuklaşır, içimle oyunlar oynar, hayaller büyütürüm.
.
Serviban yeşillendirdi ölgün gülistanımı. Kavuşmak ile kavuşturmak arasında tutku türkümüzün kavuştağı söylenir leyli leyli gecelerimize
Buluşmaya daha yeni yürüyen aşk çocuğumuz, engel de olsa da hiç fark etmeden yuvarlanır. Oysa, bedeli bulunmaz bir yaraya merhemimiz vardı,sür gel kabuk bağlamış,üstüne ağıtlar yazmış hatta tüm ülkenin bildiği milli ayrılığıma.
..
Senden Sonra Fark ettim ki Aşk Benmişim… Güneşin gülen yüzünde, ayın tutku gecesinden, ilk bakışınla yeşeren doğamdan, senden sonra fark ettiğim kendimi bilumum
Her zerremde senden izler gördüm.Varlığım meğer soyut bir aşkın içinde sen olmuş kalmış.Kendime geçtim, sen’e geçtikten sonra. Şimdi gel tanı bu seni.
Martılar, sensiz denizlerin sahilinde sana üşürken,mutluluğa kanat çırpınışları aşk oluyor.
Damlıyor,arayış.Senli bir tutku Göleci oluşuyor.Su ile susamak kendi dalgalarını salıyor algılarıma.Arayışın arları arı olup çiçek olmana geliyor. Seni istemek olmazlığın bulaşıcısı oluyor.
Ben şairim,şairlerle arıların ruhu hep aynı düzlemde akar.Arılar en güzel çiçekten en güzel bala gidiş için içgüdüsel yolculuk yapar.Balını yapıp aradan çekilir.Balıyla ilgili yorum yapmaz.
Şair de güzel çiçeğinden ilham alıp balını, şiirini yapar. En güzel çiçekten, en güzel ruhun duygu sihrinden dizelere akar ve susar şair.
-Şiir ile balın valsında yorumlar biter. Sen bal çiçeğim, sen şiir gözlüm, sen dizelerimde büyüyen yazılmamış sevdam.
-Bu akışların derinlerinde senin bahtının tınısında kaderimin sayfası açılmış.
-Yeni bir hastan var. Sen gönlümün hekimisin. Gözlerin, sözlerin, isteklerin, güzelliğin, saymak istemediklerim ilacım.
..
“Ah ile zar etmişsen bir kere dolduramazsın yerini kalbim gitmiştir fecre
Ya dönüş yoksa ebediyete
gözlerim görmese de olur”
Sevgi yumaklarıyla örülmüş bir masalın orta yerinde gidiş yıldızına sırtımı,sırrımı içindeki güleçlere bileyerek,dönüşsüz kayıplara sobelendim.
Simurg gözlerindeki nefretin ederi kadar etmeyişine kaniler bağladım. Sen fazlasın, kutsal vefayla seni sürgün yüreğimdeki yara kabuklarının üstüne konan tutku tozu olmaktan alıkoydum.
Seninle ketillerde kaynatılan demsiz poşet çayın tadında kaldım.Yüreğim kanadıkça en çabuk yoldan senden kalan tortularla demsiz,sensiz,imkansız da olsa acil bir çay olarak içiyorum seni.
Demli bir çayın tadı,nemli bir sevdanın adı değilmişsin meğer.
Sarhoş aşkların vurguncu güzeli olarak kaldın tutarsız defter aralarımda. Senin sayfalarını yırtıyorum gözyaşlarının mürekkebiyle.
..
-Hiç gitmediğim hep gittiğim yeni sende kalışların zemherisindeyim.Zehrinin aktığı sessizliği var gözlerinin diyemedikleri. Lanetler okumak defterini dürüyorum. Ahlarımın göğü seni huzurundan edecek ve sızılı kımıltısında gömecek seni aşk ve hayat.
-Dokunamayacağım passız hislerin gül pınarıyım.Gülemediğin her demin güleç kaynağıyım.
-Kelebeklerin okuduğu şarkıların dilinde seni sunmaktan kaçınıyorum
Bulutların cinayetinden sana değen doluların dolu haliyim.Dokunma isyanlarıma Elisya.
Habil’in kabulünden içtim gelecek aşkı.Habil gibi hak olana, haklı olana, ger_çek olana ulandım.
Yarin çatlayan sevda toprağında deklere değiyor sana diyemediklerim.
-Ayın mavi çizimlerinden sana benzemeyen sana bakıyorum.Benden giden” sen’den “ eser yok…Kendi sevilerin katil leyla’sı olarak kalacaksın. Taş üstüne taş kalacak; ama taş kalbinde bir şey kalır mı bilemem.
-Acının arz resimleri arzuhaline sunulur.Şeffaf sevdamın berraklarında suretin mısra mısra dizilir kahrına.
..
bir yanım karla kaplı çatımda beyazların ve ayazlarn
bir yanım yanılmanın yangısı gelmenin angısı
çıkılmaz bir çıkışın çokgeniyim genlerimde sen havarileri
'oracıkta' 'ancak' anın durması için durulan sevda yanar
yangınlarını da götür gecelere hecelisin beni tüm seviler
...en acıtanı tan eyle vatan eyle özlenenlerimize biraz mehtap es benden
tıpkı elinden düşen en sevdiğini tespih eyle tembih eyle bensizliklere
hani o tıpkı tutamadığı gibilerinin ak düşlerinin düşüklerinde avut avurtlarımı
sana yanıyor sahipsiz bir mezar içinde yatan ölümcül hasretim
tüm gidenlerde yaşadığı gibi... tüm gelenlerin ırmağını yaşat tutku dalgalarınla
..
ömrüm beklemenin ününde ütülenir
toprağı boyadım ruhun rengine
beklemek üşütüyor aşk damarımı
alacakaranlığımda alaca özlemlerin suskun suları araşır
kor alevlerimde kör olmuş arzularım küllenir
ezbere bildiğim senin bakışlarında tellenir ar perdem
bildiğimiz ışıklardan önce yansız ışıltıların
ezbere bildiğimiz ilk kopuşun film şeridindeyim
ezbere bir ok gibi damarlarıma saplanıyor kaçışların
ezbere bir arzu fünye sarar tutku hücrelerime
..
Mutluluğun dalgalarında gizin suları kirlenir,mavi yelkenli ruh seferim gelir, beni alır sensiz kalakaldığım isimsiz sevda kraterlerinde kurtarır.
Bakışlarının ummanları tuzlu sular yutar sensiz,nefessiz kaldığımız teneffüslerde.En tenha bir gölgede bakışmak gerek,bütün okulun gözü görmesin kör bakışlarımı.
Rengine paketlenen bir düş yumağım var,Türk edebiyatı dersinde şair hocamızın yazıp okuduğu şu şiirin son mısrasında biraz öldüm can hışımım.
“İlmi düşler çiziyorum tuvale, ruhumda tatlı ırmak akar gülüşüne
Masallar akraşır dostluk merdivenlerinde ben ile sen arasında Kaflar uzar.
Tutkun, taptığım yüreğin Yollug Tigin tarafından yazılmamış anıt gölgesinde alınmış terimle yazılmış gelişmiş özlemdir.
İlk dersimiz Orhun yazıtlarıydı. Kitabe çözünürlüğünde senin sevgi mürekkebin akıyordu.
Ararlığa utuşunca geceler, gözlerinde namlular beni vururdu.Yan sıradan ne oluyor çifte kumrular diye bir es geçerdi.
-Utanırdık, tutanırdık.Tane tane, sokulmalısın içime,sayılar bizi matematik dersine kadar idare etmeli.
..
Seferberliğe hazırmış doldurulan hazan kilerimizde ilk baharlar açılınca… Biz yangın sevdamızı beklentisizliğin durulanışında açtık.
Ay kraterlerinde bir tutam tutku ırmağı akar yalancı cennetimizin Kevserlerine. Yalnızlığımızı paklayınca, tenimizi yağmurlar aklaştırır.
Bir buluttan nem kapmanın kapanında çıkmalasın,nadas sevdamda in cin inci ararken, sensizliğin ırmağı çağıldayıp duruyor.Oysa yüreğimin tarlasında binlerce sen mahsulü yetişir.
Bu huzuru çıkan çivit düşler resitalinde nemli bir bulut olarak düşlerime yağıver. Kumruluğunun kuruttuğu uzak kalışlarımı, yanımda nefes alışınla şehri zar eyle.Şehrazat ol gecelerime.Her gece bin bir güzelin toplamından bir tutku sun bana.Bense ,seni anlamayan gaddarı olam.Kadarlanmış,kederlenmiş bir kaderin kare köklerinde,kök hücre uygulaması yap.Beklentisiz geceler sun her gece, her gece bin heceye böldür kendini.
Gülmeyi ve ağlamayı gül kurusu aralarına sakla.Biraz ağla; ama bana gülmeyi öğret.
Düşleri yırtılmış yaşamın döşeğinde bir gün gelirsin, bir gün gözlerime ışıldarsın,bir gün “ gün “ olmayı yamala.
Üzerimize örttüğümüz sevda çarşafımız kirlendikçe,yıkanmak gerek hataların haşirinden. Çiçek çiçek büyülensin uzak kalışlar,bir tarih kadar ten ve tin olmak gerek.
-Ben Babürşah olayım sana.Bütün ülkeleri fethedeyim. Sonra fethine geleyim, gül saçakların sal biraz. Ve gidişinden sonra yüzlerce Taç Mahal gökdeleni yapayım. Göğe değsin aşk bayrağının. Sallandıkça,uzak kalışların dalgalansın, aklasın, saklanmış özlemlerim.
Sonra,lise 1’e başlayan ürkek bir ceylanın aynası Melisa gibi olmasın sonun.Okulun açıldığı ilk gün heyecandan okula erken gitmiş.Okul bahçesine vardığında kendisi dışında kimse yoktu.Sabahın karanlığı,bahçede biraz dolaşmış,okuldan atılan iki serseri öğrenci ellerinde tespihle Melisa’yı görürler.Yanına varırlar.
-Merhaba taze fıstık…
..
Günsüzlüğün kalan sarhoşluğunda ilgisiz kalışlarının mahmurluğundayım.Tutku perdelerini açarak,açıklanmamış bir sınavın sonucu kadar helecanlar,beklemeler eklersin derdistanıma.
Sevincim olursun,sevince güzellemeler yazarım,kendi yalnızlığımın koşullarında kuşlar uçar ta sana koşamadığım her andan.
İçindeki coşkulu kırılmalara,kırılan bir ışığın aşk yüzü olurum.Kraliçe okşamalarında, oklar saplanır,ipsiz,sapsız kaldığım kur dağlarında.
-İki kumrunun kurulu yuvasında iki yumurtalık beyaz özlemler kalıyor hesapsız gidişlerinde.Umut pazarlarında sevdayı tartarken ruhumda,kantarı kaçmış bir geleceği heveslerimle tartma yokuşundasın.
Liseli bir kız,ıslak saçlarını düşürmüş aşk denizindeki su mağalarına.Seninle iki liseli oluyoruz,seninle ilk dersten kaçışımız gibi.,
Gidiyoruz, dalış kulübüne. İki saat dalış dersi alıyoruz.Seninle buluşmamız böyle çılgın bir anla başladı.Ve okulda dersler bitmeden bizde yetişmeliydik kara düzene.
-Dalış hocası her şeyi hazırladı.Seninle önce sen denizine,ordan denize dalıyoruz.Derinlerdeyiz, el ele,sular sulara, aşk aşka, en derinden,en hissi derine.Balıklara yem atıyoruz.Dünyanın sevilen iki aşığıyız.Sular şahit,balıklar alkışlıyor el ele dalışımızı.
-Her aşkın acılı bir haritası varmış,ben haritayı yırttım.Koca atlasta onu bulmak zor gülüm demeden,işte bir ömrü susturan an geldi.Çılgınız ve liseliyiz.Denizden de,dalgalardan da, sudan da çılgınız. Sen bir mağara buluyorsun,giriyorsun içinde.Bir kişilik bir yer…Bekliyorum,bekliyorum gelmiyorsun.Ben de geliyorum….Bir de ne göreyim,bütün denizlere açılan bir yol görünüyor.Bütün denizler bir arada.Akdeniz,Kızıldeniz,Adriyatik,Manş ve Sen Denizi… Bütün denizlerde tek yüzüyorum.Sen orda kala kalmışsın.Cebelitarık boğazında kalıyorsun.Ordan öte geçmiyorsun.Oysa ben aşkımızın Büyük okyanusuna geçtim.” Tuzlu su ile tatlı sunun karışmadığı ,Kur’an ‘da anlatılan ince çizgidesin ve susuyorsun.
..
Türkiye adına hasta Türkiye hastasıyım
Sen yürek devletin hasta yürek hastası
İkimizin hastalık hastasına sulta attığımı
Sivil sultanlık tutkularına tutuklandık
Yıldızlar bilmediklerimizi sordular
Yıldızımızın yıldızlaştığı yıldız yılında
Tutukluyduk bir hastalığa
Yerli inlerde inledi sevdamız
Fakat seni yabancı kelimelerle anlatan bir yerliydim
Yerim yerdi, yarim yardı
..
ruhun resmini yapar gibi geldim sana
bu son gidişinin ininde aşk bulundu
istemenin ummasında
sana yüzüyorum alil acil
sıcak tut suların hislerini
dalgalarını gezdir hülyalarımda
öpücüklerine dayanılmazlık sihri kat
bana saklansın saklı kalmış tüm özlemlerin
ki ben sana akan en büyük ok(u) yanus
ki ben gelişmiş umutlarına yunus
..
çerçil belleğime ilençleşen
aşksızların akıcı arastasında
sen günsüzlüğe günce
okşamacı türküler ruhu onarırken
aşksız sabahların hamaratında sen ve sen
bilgin anlamlar arasında beni anladın
tutku tilmizler sözcükte
körlenmiş sezimizde çıldırırdı,
..
Çoğul tekilliğimin çoğulusun
Daha çok çoğullarımız olacak
Daha çok tutku oğullarımız olacak
Olacak da olacak
Filizimiz henüz magmanın filizini istiyor
Sevda amamız magmada kaynaşıyor
Yarın sularına sıcak bir geleceğe gemiyiz
Ömrümüz yaşamın dumanlarıyla tütecek
Al içinde al gelinliğine al renkler süsleyecek
..
Çoğul tekilliğimin çoğulusun
Daha çok çoğullarımız olacak
Daha çok tutku oğullarımız olacak
Olacak da olacak
Filizimiz henüz magmanın filizini istiyor
Sevda amamız magmada kaynaşıyor
Yarın sularına sıcak bir geleceğe gemiyiz
Ömrümüz yaşamın dumanlarıyla tütecek
Al içinde al gelinliğine al renkler süsleyecek
..
.hayata ayna.............yağmura damla bir aşk..
..ruhun yokuşunda..........ve hüzünle yoldaş...
yaşanmış sevda ışığından olmaz umutlara lal
gönül kapkaranlık.. tutku burada güneşsiz
aşklar aşılamaz türden, ufuklar ruha tuzak
.gidişler mutsuz, yarınlar yarınlara kucak
...amaçlar belirsiz ve araçlar çok yetersiz
.....kavuşmak zor,görüşmemek daha kor.
.........sevebilmek ve de sevilebilmek
............ne kadar imkansız sence?
..