Sonlu denemeler içinde,
sonsuz yanılgıları yaşayıp adına 'tutku' demek bir 'hiç'.
Tutku;
süslü, asil bir mezarda gömülü iken,
üstünde her dem su bekleyen karanfil yanılsamasıyla alay ediyor bizimle.
Gidip, gelmelerde yolun farklı olduğu yanılsamasından açıyorum gözlerimi.
Yol aynı yol.
Gitmek de bir, dönmek de bir.
Gel ki bir ne?
Bir, tutku.
Tut ki,
Geçmişte gömülü, gelecekte sürekli kendini aratan bir.
Bir’i bir birim çoğullaştırmak için savaşmak
ve
her defasında yenilmek.
Biri var gönlümde,
Bir de yol var…
Kara mahzene
ya da
aşka
yahut
herhangi bir diyara gitmek,
ve fakat
bir daha da dönmemek...
Kayıt Tarihi : 7.9.2022 17:38:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Sevgili Öğretmenim,
Delice saçmalama fırsatı verdiğin için öncelikle çok teşekkür ederim.
“Her meyvenin bir kurdu olduğu gibi,
her insanın da yüreğinin derinliklerini kemiren bir tutku vardır…”
Tam burada Thomas Hobbes'un “İnsan insanın kurdudur” sözünü de ekleyelim.
Sonrası bize kalsın. Tutku akla ziyanı olmayan, muhatabı “obje” olan ve mantığın hayat karşısında galebe çalmaya çalıştığı aklın kurdudur. Muhatabı ile mantıksal tartışmalar yarasızdır. Çünkü muhatabı tartışma konusu “obje”ye olan tutkusunu mantığa büründürmede mahirdir. Ve asal mantık, tutkulu mantık karşısında her daim yeniktir. Aşkı, meşki bir kenara bırakalım. Örnek olarak “obje” bir lider düşünelim. Mantık, tutkulu bir taraftarına o liderin hatası olduğunu ya kabul ettiremez ya da o liderin hatasını mantıkla sıvar, görmez kılar. Sonuç olarak tutkusunu devam ettirir.
Tutkuda “değer”den çok “fayda” vardır. Aşkın tutkulu bir tango olduğunu söyleyen mantık da asıl “fayda” peşinde olup, “obje”yi, “subje”ymiş gibi sunma hilesindedir. Tutku sonrası kutsanan tüm güzel duyguların müştakı/türevi çirkin duygulardır. Kin, nefret, çekememezlik gibi “sinir” dolu duygular. Tutku nihayetinde “asabı” bozar.
Tutku rahmani kılığına girmiş, şeytani bir kavramdır diyelim mi öğretmenim. Dedim gitti.
Tanrılar aklımızda tutku ateşi yakar da, şeytan onu hilesiyle yüreğe düşürür.
Şeytanı yenen insan ise bir cezbeye kapılır ki, cezbe rahmanidir, masumdur ve şeytan yenilmiştir. Fayda yerini değere bırakmıştır. Müştak/türev duygular yerini güzel duygulara bırakmıştır. Hatta duyguların integrali alınmış, güzelleştikçe güzelleşmeye başlamıştır. Aşktan aşağı duygu sevgi olmuştur. Sevgideyse insan bir üst duygu aşka varmıştır. Artık “obje” önemini yitirmiş “subje” olmuştur. Daha önce dediğine katkı hiçliğin farkındalığında “tüm sesler susmuş, varlığın sesi duyulmaya başlamıştır.”
“yoksa her birimiz derin tutkularımızı tanrı haline mi getiriyoruz ?”
Ya “fayda” odaklı derin tutkularımızı kendimizin terbiyecisi rab ediniyoruz ya da “değer” duygularla “obje” gerekli ama rab edinmeye değmez diyerek, her ekolün, okulun, öğretinin Nirvana’sı “kendimize” yani “subje”ye vararak o gönlümüzdeki rabbimize itaat ediyoruz.
Artık tanrıları kimse subjenin? Saygı duyulacak noktaya geldik öğretmenim.
Doğumdan itibaren bir yol var öğretmenim. Tam da aklın işin içine girdiği noktada. Akıl baliğ olduğu zamanda.
Nazarımda, ya aşağıların aşağısına ineceğimiz ya da Eşref-i Mahlukat’a doğru çıkacağımız yol.
Dengenin dengesizliğinde densizce yazdığım için kırma notumu sevgili öğretmenim.
Son söz,
İçi öyle dolu ki,
YAŞASIN TAHAKKÜM ALTINDA OLMAYAN İRADE,
YAŞASIN ÖZGÜRLÜK…
ÖZGÜR İRADE…
“Değer”li katkın için son’suz teşekkürlerimle öğretmenim.
Her meyvenin bir kurdu olduğu gibi,
her insanın da yüreğinin derinliklerini kemiren bir tutku vardır..
yüreğimizdeki bu tutku ateşini yakan kim ,
tanrılar mı ?
yoksa her birimiz derin tutkularımızı tanrı haline mi getiriyoruz ?
diye soru öğretmen, taş iskeleye..
Tutku, kime göre neye göre...
Ve
Yolun sonu nere ?
Güzel konu
Tebrikler
Ay tutulur, güneş tutulur.
Mutlaka işin içinde bir üçüncü etki ya da etkilenen (dünya) vardır..
Tutku en az üç kişilik.
Sevgiyle Bekir Bey,
Yüreğine sağlık.
TÜM YORUMLAR (4)