Tutarsız Şiiri - Fatih Bilir

Fatih Bilir
1

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Tutarsız

Dünya dönüyor
Mutsuzluğum gibi tıpkı
Dönüyor gözlerimde, sensizlik abidesi bir keder
Yokluğunun kaçıncı keresi bu
Saydam şefkatinin sensizliğinde
Kendimden başka bir sen bulamıyorum.
Oysa sırf seni sevdiğim için kendimde bu kadar masum
Bu kadar umut sığınağı hayallerim.
Ve senden bu kadar uzakta
Yalnız sen ve sen yalnızlığında seninle
Ve dünyayla yarışırcasına gözlerimde dönen güzelliğinin sancısı
Yoksan ve bir şeyler durmadan dönüp duruyorsa hayat girdabında
Dünya mesela,
Sufi dervişler semada,
Bir fakir kız çocuğu sokakta mızıka oryantalinde döndürüyorsa önlüğünün eteklerini,
Gözlerimde sen hiç yokken, aynada durmadan dönüyorsan güzelliğinin sancısıyla
İçimde bir ben söner, içimde bir gelecek tasası
Gelecek ki sensiz diye ne olacağı belirsiz.
Endişesi düştüğünde aklıma
İçimde bir dünya durur
Oysa dağlar yürümez peşin sıra
Batıdan da doğmaz güneş
Öyle karanlık, öyle bilinmez
Kıyameti bile aratır olur yokluğun…

***

Dünya aynı
Olduğu gibi dönüyor
İçimdeki mutsuzluğun gibi tıpkı
Daha dün yaşanmış tazeliğinde
Hiç yaşamadıklarımız
Hiç yaşayamadıklarımız…

***

Katmerli bir yalnızlık.
Kaç kişilik bilmiyorum
Deneme-yanılma hakkını hep yanılgıda kullanmış bir geçmiş
Mutluluk zannettiği heyecanlar
Gözyaşlarının önüne geçememiş
Susmuş, konuşmuş…
Susarken konuşmaya
Konuşurken susmaya azmetmiş
Her ikisinde de vicdanına ters
Doğruyla yanlış mı yer değiştiriyor ha bire
Yoksa kalp dediğin şey bu kadar mı tutarsız?
Bilememiş…

Sevgi, merhamet, gurur, kibir…
Hangisi ağır bassa o oluyor
Her biri de ayrı ayrı zalim
Gözlerinin yeşiline bağımlı gözyaşların
Ruhuna zulmediyor.

Ve dünya olduğu gibi dönüyor
Bizden habersiz
Zaten ne dünyanın umurundayız
Ne de birbirimizin
Umurunda olduklarımız umurumuzda değil
Olsa da fayda etmiyor
Dünya dönüyor
Umurumuzda bir umut umursamaz oluyor.


2.


Yanında olma hakkını kaybettim…

Kaçıncı raundunda minderde
Böyle sere serpe
Sensizliğin yumruklarıyla sersemlemiş…
Gözlerimin önünde uçuşan bir sürü sen
Her birinde ayrı öfke…

Minderde gururu kırılmış
En çok da
Sana yenilirken sen izliyorsun diye üzgün
Seyirciler arasında ayağa kalkmış
Kendini alkışlayan sen,
Minderde seni selamlayan sen
Dudağında düdük, zaferini ilan eden sen
Her yerde sen,
Ama ben
Minderde sere serpe, yüzü gözü mor yatarken
Yanında olma hakkını kaybettim…

***
Ne zaman başladı bu harp?
Kaçıncı kurşunla öldü askerim?
Dudaklarında barut gibi patlayan sevgisizlik
Bir geleceği tarumar eden cinnet,
Parça tesirli bir düş kırıklığı…
Kaç kere umut edilir barışa hasret bir savaşta?
Bir parça barut isi, birkaç damla kan sıçramış beyaz bayrak
Yenilmiş olana saldırmak savaş değil cinayettir.

yi niyetli bir şiir
Gözü yaşlı anne çırpınışında ağıt yakıyor sensizliğe
Yüzü kırış kırış.

Ne zaman başladı bu harp?
Kaçıncı kurşunla öldü askerim?
Daha kaç evlat parçalanacak?
Birbirimizden ayrı düşmüş, sensizlikte,
Çocuğunu arayan telaşlı bir baba endişesinde
Kendimi kaybettim
Seni arıyorum…

Yüreğimin ortasına -senden ayrı- düşmüş bir bomba
Yakıyor gözlerimi
Aşkına gazi askerim
Sensizlik göğsümde takılı madalya
Dillere destan kahramanlıklarım adi bir dedikodu
Vatan haini bakışların riyakârlığı üzer seni
Orduların gazaba gelir
Kalbim şehir şehir düşer
Ordularım sensizliğe çekilir
Son savunma hattında sipere koşan askerin başı eğik
Sensizlik esir düşmüş onurlu bir asker azabında
Sensiz
Sömürü altında bir millet gibiyim şimdi…


3.

Güzelliğinin yokluğunda çirkin yaşamak
Nefesine soluksuz
Gününden gündüz çalınmış düş kırıklığım. Sen,
Paramparça
Ve her bir kırık zihnimde kesik kesik
Anıların kanıyor her yanda.

4.

Güzelliğin çığlık çığlığa bir afet,
“Ciğerde” yangın
Kalbimde deprem
Gözlerimde sel
Dudaklarımda erozyon
Güzelliğin afet…
Başına gelenin kaderi değişiyor.

5.


Kursağımda kaldın
Boğazımı parçalayan kuru bir öksürük,
Adın.
Ciğeri sökülürcesine soluksuz
Bıçaklar saplanıyor göğsüme
Kursağımda minicik bir heves
Tattım mı tadamadım mı,
Anlayamadım.

Kursağımda kuru bir öksürük adın
Seni püskürtüyor dudaklarım zerrelerce
Böyle soluğu kesilerek
Hem canım yanıyor
Hem de her tükürükte son defa
Tadını alıyorum.

Dudağımda titreşen sen
Adını anmak, hissetmek kadar zor geliyor artık.


6.

Hiç sözüm kalmadı
Kendimle birlikte tükettim cümleleri
Kendi dilimi tatmaya çalışıyormuş gibi
Hiç susmak bilmeden
Bildiğim kadar bilmediklerimle
Hayal gücümün kendine kandığı zamanlarda bile duraksız
İlla öpeceğim dudaklarımdan
Kendimden başkasından tat alamazmışım gibi
Kendime ensest âşık
Bunca narsist düşünce ardında
Ben kendimi anlatsam sen olursun
Seni anlatmaksa zaten benden öte değil
Sana sorsam bu bilmeceyi
Sen-ben ikileminde
Bir çizik atarsın üstüme
Yürek hoplatan kıvrımıyla bir soru işareti kondurursun yerime
Sen ve soru işareti
Yüzyılın aşklarından biri
Kıskanmanın faydası yok
Onun her elini tuttuğunda
Başını omzuna yasladığında kızsam ne fayda
Saçlarını okşayıp öperken yüzünün en güzel yerlerini
Hasedinden çatlayan kırışıklıklar gözlerimin altında…

Ayırmaya gücüm yetmez sizi
Böylesi bir aşk görülmedi ki
Ben en fazla üç noktalarımla gönlünü çalmaya çalışırım
Bir soru işaretinin tek noktası kadar bile gizemli gelmezler sana.

Hiç sözüm kalmadı anlayacağın
Üç nokta sus veriyorum
Sen üç kere cinnetin eşiğinde
Hemen önüme emperyalist bir uçaktan düşen öfke
Başının üstünde yükselen mantar-duman değerim
Ben susuyorum
Üç nokta üç harf oluyor
Bir kelime
Tüm sorularına ve öfkene meydan okuyor
“AŞK”…


7.

Hadi ben yalnızım diyelim
Bir başınalığın en masum ben hali
Kendi yalnızlığına sebep kimsesizlikler
Yalnız bıraktı beni ve ağladı

Herkes ağladı
Adam boyu gözyaşları vardı
Boyuna posuna kandılar
Adam sandılar
Oysa o sade bir gözyaşıydı
Altı üstü birkaç damla sıvı
Tek derdi buydu belki
Aksa başıboş, bitecek belki
Akacak yeni gözler arayacak…


8.

Dakikalar saati yakaladığında
Anım olursun
Gözlerim düşlerinde dalgın
Yüzün var olmamış tesellim
Üzüntüm olur, yüzümü güldürürsün.

Yüzün yaşanmamış saat dilimi
Dakikalar seni bekler
Saatler sana geç kaldığına üzgün
Bir gelecek kadar uzak
Bilmem kaçıncı milatsın
Sonsuzluktan sana doğru geri sayıyor düşlerim
Senden öncesi ve sen
Sonrası bile yok…

Seni sana saklarım
Seni senden habersiz
Gün görmemiş sevdam
Gizleyerek seni senden…
İlahi tezgahta işlenmiş elmas ışıltım
Güzelliğini yüzüne gizledim
Kimse görmesin diye
Sevemesin düşlerini
Benden ötesi yalan
Benden ötesi kibrin azgın serserisi
Güzelliğin gözlerimin gerçekliği
Bir tek ben görürüm
Saydam aynanda gördüğün gibi kendini…

Saatler dakikalarına kavuşur
Dünya kendi etrafında telaşlı
Yirmi dört kere adını yazılır
Gözlerim düşlerinde dalgın
Dakikalar ve saatler havada uçuşan özlem
Yanında, uzağında, orada burada
Her yerde düşüncen
Hayat senden ibaret değil elbet
Hayat gitse sen kalsan
Bir de aşkından ibaret ben
Saat hep aynı dakikada olsa
Hiç yaşanmamış bir kavuşma anında…

9.

Bir “eziyet! ”
Başka kelime karşılamıyor sensizliği
Bunca cinnet, bunca gözyaşı
Yarısı benim, yarısı senin
Seninle beni biz yapan keder
Koca bir muamma sonumuz
Cehennem faşisti bir direniş
Ya kader kazanacak ya biz
Sen kazansan harap olacaksın
Ya da
Kaderin gazabında mağlup olsan
Duvağında sitemli gözyaşı gelin tellerin.


***

Ben kadere oyunbozan

Sakladıklarını gösterir

Boncuk boncuk ter akıtırım alınyazına

Hiç kimsenin bilmediği bir mutluluk

Ben bir yol açarım

Gelen gelir

Kalan kaldığı yerde

Kadere mahkûm.

***

Birimizden birimiz öğrenecek sonunda
Kader diretmekten fazlasını yapar
Güvendiğimiz onca acı
Kaderde ne yara açar ne de korku
Kader bağırta bağırta bildiğini okur alınlardan
Sen bağıra bağıra kaderi
Alnındaki o italik yazı
Derdest eder atar seni
Ne tuttuğun el kalır
Ne kalbinde sevgin
Buruk bir acıyla
Kadere perişan bir umut kalırsın.

10.

Aşkın evlat parçası gibi
Kucağımda kollarım kundak
“Uyusun da büyüsün” sensizliğim.
Sesinde şefkatli bir ninni gibi matem
Bunca kayboluş kendi içinde
Kayıp çocukların kaderine mahkûm güzelliğin.
Alnı ateşli gecelerde uykusuz
Bir damla şefkat hasretinde
Hayırsızı sayıklar, hayra yorarsın
Hayırların yorulur haykırırsın
İçi dışından kara mutsuzluğu…

Aşkın evlat parçası gibi
Kucağımda kollarım sensiz
Yüzü gölgeli düşlerin sancır
Yeşil hüzne çalar…


***

Gelen gideni masumlaştırdı
Giden gittiği yerde mahkûm
Kalansa çoktan sensizliğe mağlup
Sen tuhaflıklar ortasında
Gelen, giden, kalan hepsi birden kahrolsun…

***

Uyusun da büyüsün sensizliğim
Bilincimin abandığı düşüncelerde üresin
Kendi kendini tatmin eden yeni ergen hayaller gibi
Senli anılar doğursun hiç yaşanmamış
Az flu, tepeden bakar gibi
İzleyerek seni sensizlikte
Dilinden hiç duyulmamış
Ya da hep başkalarına adanmış
Cümleler dökülsün
Kana kana duyduklarım
Kendime söylenmiş gibi yalan
Gözleri kapalı her isyanımda ben
Hem gece hem gündüz
Sana kavuşmak için uyuyorum…

11.

Karda elleri soğuk
Uzaktaki parmaklıklarda geriliyor
Şiir parmakları
Yitirdiği mutsuzluğa mutsuz
Ağlıyor…

Kafka’nın davasında sanığım sanki
Ne suçumu biliyorum
Ne akıbetimi
Bunca sensizliğin sebebi ne?
Neyin infazı bu?
Kaç ay kaç yıl sürecek?
Böylesi tutsaklık
İçimde duvarları yumrukluyor özlem.

Sensizliğe idam olmuş suçsuzum
Darağacında son sözüm
İnandığım masumiyetim kadar
Seni Seviyorum…

Fatih Bilir
Kayıt Tarihi : 6.5.2011 11:40:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
ÖNCEKİ ŞİİR
SONRAKİ ŞİİR
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Fatih Bilir