Hadi tut ellerimden anne;
Götür beni çocukluğumun dar sokaklarına, köhne evlerine. Bırak beni bir bahçeye; elleri, yüzü kirli, yürekleri zemzem suyuyla yıkanmış çocuklarla oynayayım kir pas içinde…
Korkuyorum anne, bugünde bırakma beni, taşı taşıyabildiğin kadar o en küçüklüğüme. Kapısı doğuya açılan evlere götür. Uyut anne sabun kokan yataklar içinde. Gamsız, tasasız, huzur içinde tavandaki ağaçları sayarak uyuyayım. Sadece kovalanmaktan korktuğum rüyalarım olsun ve bitsin uyanınca. Sabahları yağda kavurduğun unun kokusu kalsın genzimde. Sesin karışsın dört duvara, gülüşün aksın ruhuma. Anne, sıcak ekmek boğusunun içine sakla beni. Sakla ki kimse karışmasın kıymetline…
Şöyle çocuk cıvıltıları olsun her yerde, komşu kadınların kahkahaları karışsın saksıdaki sardunya çiçeklerine. Ne güzeldi o zamanlar: Sadece tökezleyip düştüğümde dizlerim soyulur, taş batardı avuçlarıma. Ve mutlaka sıcak bir el uzanırdı ellerime.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Yine sayfadayım.
Yazıyı bir kez daha okudum, bir kez daha 'içim burkuldu..'
Kaleme yakışan değerli şaireyi bir kez daha kutlarım..
'İnsan, büyüdükçe 'acıları da büyüyormuş......' Gerçek budur Nimet Hanım... Acıdır ama, maalesef.........
Kızlar saçlarını tarar, yüzlerine 'allıklar sürerdi...'
Erkek çocuklarsa babasının tıraş takımını bulur, keserdi dudak üstlerini, elini, yüzünü...
Dertleri 'çabuk büyümekti...'
Biri anne olacaktı 'çaputtan bebeğine', diğeri de 'adam olacaktı', sakalı, bıyığı ile.....
Oldular....
Ama bitti 'beş taş' oynamalar... Uçurtmaların ipi koptu, uzaklaştı bilinmeyen göklere doğru...
Artık bir kucakta bitmiyor korkularımız... Yaslandığımız 'çınarlar' yerinden söküldüler... Geceler uzadı... Acılar acıları doğurdu...
Kalabilseydik keşke o tozlu yollarda... Düşe kalka......
Çocukluğuma sıkça dönerim ben de... Bir yanım çocuk kaldı, şükür... Aslında her insanın sığınağıdır çocukluğu... Kimi hala döner, kimi onu da kaybetmiştir...
Kaybederek büyüyenlerden olmaktır, en kötüsü...
Çok etkili bir anlatım... Seviyorum bu tür yazıları... 'Yazana bağlı' elbette...
Tebrik ve teşekkürlerimle Nimet Hanım... '
Nimet Hanım,
En değerli varlıklarımızdan anneye duyulan özlem ve hasretlik dizeleriydi....
Sizi ve değerli çalışmanızı yürekten kutlarım....Emeğine, yüreğine sağlık....
Başarınızın devamını......kaleminizin tükenmez olmasını diliyorum....Nice başarılara....
Selam saygı sizedir......
annaciğin benim de ellerimden tutsun :(
BÜYÜYENLERE YADA BÜYÜMEYE ÇALIŞANLARA HALA
meşin çorapların içinde çoktan soğudu ayaklarımız
belki sırf bu yüzden çarçabuk büyüdük
dağıldı elimizdeki çavdar desteleri
ellerimizde uçurtmaların kuyruğunu taradığı rüzgar kaldı sadece
düşünüyorum da
o ara sokaklar duyabilir mi hala çığlık izlerimizi
yeniden koşsak koşuşsak.., ah!
yeniden düşsek kalksak karosuz çamurlu yollarda
hala büyütmemek için köşede uyutur mu bizi saklambaç
ne çabuk büyüdük be mirim
vay ki vay balkonlardan sarkan endişeli sese göze
ana göğsüne
vay ki elindeki ekmeğin tazeliğinde göverdiğimiz evin direğine
bilseydin yer miydin içer miydin uyur muydun büyür müydün
kızıyorum kendime,size,çocukluğuma
keşke diyorum keşke
biraz daha yaramaz olsaydık
biraz daha inatlaşsaydık mesela
yemeseydik,içmeseydik,uyumasaydık
dinlemeseydik
büyümeseydik yani...
Be de bu güzel ve derin çalışmanıza küçük bir şiirimle katılmak istedim.....
Sonsuz kutluyorum efendim,saygı ve sevgimle....
İnsan, büyüdükçe 'acıları da büyüyormuş......' Gerçek budur Nimet Hanım... Acıdır ama, maalesef.........
Kızlar saçlarını tarar, yüzlerine 'allıklar sürerdi...'
Erkek çocuklarsa babasının tıraş takımını bulur, keserdi dudak üstlerini, elini, yüzünü...
Dertleri 'çabuk büyümekti...'
Biri anne olacaktı 'çaputtan bebeğine', diğeri de 'adam olacaktı', sakalı, bıyığı ile.....
Oldular....
Ama bitti 'beş taş' oynamalar... Uçurtmaların ipi koptu, uzaklaştı bilinmeyen göklere doğru...
Artık bir kucakta bitmiyor korkularımız... Yaslandığımız 'çınarlar' yerinden söküldüler... Geceler uzadı... Acılar acıları doğurdu...
Kalabilseydik keşke o tozlu yollarda... Düşe kalka......
Çocukluğuma sıkça dönerim ben de... Bir yanım çocuk kaldı, şükür... Aslında her insanın sığınağıdır çocukluğu... Kimi hala döner, kimi onu da kaybetmiştir...
Kaybederek büyüyenlerden olmaktır, en kötüsü...
Çok etkili bir anlatım... Seviyorum bu tür yazıları... 'Yazana bağlı' elbette...
Tebrik ve teşekkürlerimle Nimet Hanım...
Nimet hanım,
Beğenerek okudum Anne şiirinizi,
Çok güzel kutluyorum,
Tebrikler.
(Tam-puan)
Sizde benim sayfamdaki Annem şiirini yorumlarsanız gurur duyarım,
Hürmetlerimle.
Annenize atfen yazdığınız bu duygu dolu sözleriniz beni çok etkiledi ve tabiricaiz ise duman etti.Anneme karşı olan özlemimi tavan yaptırdınız.Ama ne yazıkki annem yok artık.Yaşlı gözlerle zor yazdım bu satırları.Ayrıca birde çok duygusalım.Yüreğinize sağlık.Saygılarımla.Puanım 10 tam.+Ant
ama bu haksızlık, ben gurbetteyim, annemi evimi memleketimi çocukluğumu özledim, bu da tuz biber oldu, hem de tatlı acı! yüreğinize sağlık. benim hislerimi ancak benim kadar seven ve özleyen biri bu kadar güzel anlatabilirdi, yoksa benim annem misiniz? ellerinize sağlık.
Özlem Cafly; aslında herkes birilerinden, bir yerlerden, bir şeylerden uzak gurbeti yaşar. Yaşadığın gurbetin bir an evvel vuslata ermesi umuduyla. Güzel düşüncelerin için de ayrıca teşekkürler.
ama bu harika.
Bu şiir ile ilgili 9 tane yorum bulunmakta