Parçalanmış bir kadehtir sanki gökte yarım ay
Şu İstanbul kızıla boyanmış mermerden saray
Çok hüzünlü bir şarkıyı mırıldanır martılar
Mızrap gibi kanatları turuncu makamı çalar
Sarhoş etmiş kırmızı akşam salınanan vapuru
Yarım kalmış aşk şarkısı kaçıvermiş huzuru
Başı dönmüş yıldızların sendelerler semada
..
Uçmayı öğrenen serçeler gibi
Kanat çırpıp durur zavallı kalbim
Düştüğü yer ıssız kör kuyu dibi
Kara göz sevdaya düşme sebebim
Gecenin sabahı gördüğü vakit
Kıpkızıl bir şafak şimdi gözlerim
Kalbim bana kal der aklımsa çık git
Ürkek ve şaşkın titrek dizlerim
..
Soldurduğun takvimlerden döktün beni yaprak yaprak
Ne geçti eline söyle senin yaralı kalbimden koparak
Ellerin kadar beyazdı bahtım şimdi saçın kadar kara
Hiç baktın mı rüzgarlı ve soğuk bir karanlıkta yıldızlara
Bezenmişti tepelerimiz oysa kızıl ve beyaz çiçeklerle
Şimdi sensiz dağlar dert yığını sıralanıp gider kafilelerle
Nehrimiz berraktı o gül vatanımızda çağlardı gürül gürül
..
Rüzgarı turuncu akşam sonrası
Gecelerde saklı aşkın ilk yüzü
Masum hayallerin masal rüyası
Bir çocuk aklıdır aşkın ilk yüzü
Aynalarda durgun meydanda fevri
Huzuru düzeni bozan serseri
Mantık kafesinden kaçan firari
Sürgün yasaklıdır aşkın ilk yüzü
..
Mican gitme
Kıyametin alametidir gidişin
Akşam üstü alel acele okunur ezanlar
Doğduğu yerden güneş ya doğar ya doğmaz
Gitme Mican
Hazan yaprakları uydu rüzgara
Her gün daha çok gamlanır turuncu gökler
Karaya oturur beyaz yelkenliler
Tadı tuzu kalmaz sarhoş dalgaların
..
Ben hayatın her anını yaşarım
Kaybedecekmişim gibi her an hayatı
Dünyadan çekip gidecekmişim gibi kalbimi avucumda tutarım
Son defa bakıyormuşum gibi bakarım
Turuncu bir şafakta kızaran ufka
Doğmayacakmış gibi
Korkulu bir heyecanla beklerim güneşi
Dal uçları da benim kadar heyecanlı nefes bile almaz
..