ova yeşili giydi.zengin
kiraz,ayva. elma,badem çiçek verdi
yağmur toprağı sevdi,toprak yağmuru
Nurdağı platosunda bahar başka
Haziran buğdaylarının altınsarısını
biçer-döver harmanladı başaklarını
yaylalara gitme vakti
yaban kekiklerinin meltemde rayihası
coştu ovada dalga dalga
çocuklar tren yolunda baba bekler
..
gözlerimi uyku tutmadı bir gün
sonunda girdim Çin masallarına
kayboldum masallar ülkesinde
arıyorum ilk çağın zamanında
güney diyarında sevgilimi
orta yakın çağı hayatında
Lale devrinde sevgililer kayıkta
Fuzuli, Nedim, sevda gazellerini
kasidelerini terennüm etmekte
gönlümdeki Turuncu sevda mı
..
Kanaldan Geçerken
Yansıyor güneş kum üzerinde
Daha yoğun daha parlak gittikçe
Işın demetleri dönüşüyor ufukta
Şafağın grimsi yaldızına
Altın turuncu renkli bir ışık anaforuna
Hurma yapraklarının oluşturduğu
Binlerce sivri kemerle örtülü
..
aldığım her nefeste çağırıyor
uzakların ormanları
uzakların mavi denizi
uzakların kehribar çölleri
alnımıza yazılmış bu tutku
gönül harcımda dostlar var
fecrin turuncu ışığında
sabah namazı sonrası duamla
gideceğim KAHİRE-HARTUM yoluna
kalpten kalbe ulaşan bu yol DURBANA
..
masalımsı adetlerini gördüm
dilek tutmalar Hong Kong ta onlarca
her şeyi indergemişler deniz kızına
olamam nasıl başka gelenegime
Çin Seddinde yürüdüm kocaman
kayalıklara tırmanan bir yolcu
Yasak şehirde bulamadım seni
ne olur! gittiğin masaldan gel!
hasretin! hicranın rahat vermez!
kanar! bir nehir akışında gibi
..
uzaktan gelmesede sesin
yinede dolacak sanırım vadime
bir hüzün çöker kalbime
gün turuncu batarken
söz verdiğin o diyardan gelecektin
bahar değil yıllar geçmiş
el ele vererek yürüdüğümüz sahil
şimdi son baharın mateminde
renkleri değişen yapraklar dökülsede
söz verdiğin o diyardan gelecektin
..
Yeterki beni bırakıp gitmesin
Yeterki kadife varlığı odamda olsun
Yeterki sabah çayımda gelsin
Yeterki hesabıma servet katsın
Yeterki safaride beraber olalım
Yeterki KIA otomobili ben götüreyim
Yine yeşil benim Afrikama
Yeterki orman içinde aşiyanda
Yeterki turuncu sevdamın sarayında
Yeterki kıymet ölçen sarrafta
..
yeter! dedim uzak olmandan
sevmediğini bildiğimden
sevgimi harcamandan
gönlümü çimen gibi çiğnemenden
seni ham edeceğim diyarında
seni şerbet edip içeciğim kadehimde
seni hazineyle kandıracagım
seni sihirli asayla kaçıracağım bilinmez ülkeme
seni seveceğim ateşgülün tazeliğinde
seni sabah yıldızı varken öpeceğim
..
gittikçe açılan aydınlığın içinden
bütün öteki dünyalardan daha yalın
görünmez emsalsiz, manzara
gizli bir nabız vuruşuyla!
sanki oda içinde aynadan
saydam bir dünya aksediyor!
kum üzerinde güneş azimle
ışın demetleri salıyor gözlerime
şafak gri yaldızından geçiyor
turuncu bir ışık anaforunda
..
barikatlı yollarımda lejyoner
göz yaşıma bakmadan hüsran
sonbaharın leylak yaprakları gibi
turuncu gönlümü yakan hüsran
enkazı modern sitelerin duman oluşu gibi
keten yakamda değil
suç bulduğum masum kaderimde hüsran
bitmeyen sessiz savaş
geçtiğim geniş yolumda hüsran
kurtulamıyorum onbeşinci yüzyıl zincirinden
..
Dağlara giden yol nerede biter
yükselmek kaya uçurumların sonunda
evler selvilerin gölgesinde görünmez dizge
ufuklar daha geniş Torosların silsilesinde
vanilya rayihası kurabiyelerin tazesinde
..
hiç vazgeçemem derdimden
hani herkesi aldatan sevgiden
duyarsız gönül gözü içten
bahardan uzak kentinden
uyuyan yanardağ birden
alevini taşırdı birden
gitmek isterim peşinden
beni acımadan bekleten
hasret yollarında küleden
söz vermişti gönülden
..
binbir gece masllarında
uçan halı kadife ikimize
Meryem çiçeğinden tütsü
dalga dalga gider mehtap gözüne
bu büyünün pençesinden düşemeyiz
Rambo gelse Güney Asyadan
kurtaramaz bizi Turuncu sevda kalesinden
gönlüm dağlandı Lale devrinde
Sevenler muhabette Afrika ceylanı gibi
Nasıl! O İstanbul O Tarihte
..
gidiyoruz hecin develeri üzerinde
salıyor alevleri güneş tepemize
iki yolcu titriyor parıldıyor
som ışık içinde her şey yüzüyor
tepeler kum tepeler her ucrada
önümüzde arkamızda turuncu tepeler
ıssızlık yakan ve yanan sukunet içinde
iki yolcu hecin develeri üzerinde
insana gündüzü ve içindekileri
sıcak rüzğarı uzun yolu menzili
..
yanan gönüller harman sevgilere tutsak
rızkı arayarak bulmak sılada
ne büyük zahmet-gayret
o ki ekmek ve su-sevgi
günler yakalarken günbatımını
turuncu renge bakmak saadet
bin pişmanlık olsada gözde yaş
vefa bilen dostlar yakındaş
yad edilmeli zaman sığ olsada
acımak kutsiyeti kış mevsiminde
..
nasıl sevdim yüzüne bakarak endamını
Ah! mütevazi duruşunu,mahmur bakışını
miras mı bana! kara mı! pembe günler mi
azap ikimizin mi! ! ! bülbülün aşk gülbahçesinde
ben ağlamakta yağmurla tropikal ormanda
taraça da çingene orkidenin önünde
yasemin rayihası teselli etmez! canevimi
uzak diyarlara gittiğinden
senin şehirde olmayışını söyler bulutlar!
nereye gitsem! vahşi arslanların yanına mı!
..