Çatallaşır kırılırdı sesi
Dilinde türküler ağladıkça
Bir deri bir kemikti bedeni
Yüzünde hüzün arttıkça
Türkü mü ağlardı
Kendi mi bilinmezdi
Beyaz gelinliği
Belinde kırmızı kurdelesi
Aklında pembe hayalleri
Üç kişinin yaşadığı yere
İki oda bir salon eve
Gelin geldi
Sığdıramadı yüreğini bile
Umutlarını havalandırmak için
Açtığı pencereden
Duyardım sesini
Yalnızken
---- “yüksek, yüksek tepelere ev kurmasınlar”
diye bir türkü tuttururdu
o söyledikçe
türkü dilinde ağlardı...
yüreği yanardı...
türkü hiç bitmezdi
yavaş, yavaş kesilirdi sesi
anasının sesini arardı
susardı...
ağlardı...
izin verilmedi
kimselerle konuşamadı
eridi gitti
kurudu yüreği
arada bir göz göze gelirdik
bakardı
çok şey anlatırdı belki de
ama hiç anlatamadı
bir kız birde oğlan
dünyaya getirdi ebelerle
günah dediler götürmediler
doktorların eline
güzel gelindi
helal süt emmişti
terbiyeli
ağzı var dili yok denirdi
yüreğini kimse dinlemedi
derdini hiç kimse bilmedi
belki de kimse öğrenmek istemedi
seneler sonra duydum ki
bir avuç toprağa
sığdırmış solmuş bedenini
dediler ki
en son söylediği türküyü de
kimse onun gibi söylemedi
--- “söyleyin anneme annem ağlasın
babamın oğlu var beni neylesin”
20-06-2003, 23:30
not: yaşanmış gerçek bir olaydır. ilk kez yayınlıyorum
bütün ANNELERİMİZE
Tansel YegenKayıt Tarihi : 8.5.2004 00:19:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Suna Doğanay
Can Özcan Özkan
TÜM YORUMLAR (15)