Düşlerin mavi sağanağında bir gece
sordu cesur ve yılgın
bakışıyla bir kaçak:
Seni nasıl sevmeli?
İpeksen çıldırır yüzlerce tırtıl kıvrımı
suysan tutulmaz bir uçarı nem
gülüşsen tam ortasından parçalanan bir çelik
seni nasıl sevmeli?
Düşlerin mavi sağanağında bir gece
soluğun soluğu susturduğu Afganistan
Karanlık kayalarda saklı turkuaz
kuytu mağaralarda gizemli bir fısıltı
ateşi üfleyen dudak kadar kırılgan
her damla terin pusata dönüştüğü
dünyanın gözyaşı ve isyan.
Toprağa gömülmüş kesik kollu bir heykel
renk, ses ve tatlarla yıkılan idol
akılla duygu ve çatışma ve cansıkıntısı
en ince ayrıntılarla yeniden yaratılan
çağdaş bin tanrı... bin tanrı daha.
Seni nasıl sevmeli..?
İnsanın insanı doğurduğu bir öğle vakti
- kil ya da kaburga kemiğinden değil -
mermer serinliğinden
bir ırmak akışından
kuşların ötüşünden
ışık selinden
insanın insanı doğurduğu...
Sordu cesur ve yılgın
bakışıyla bir kaçak:
Turkuaz nerden ulaşır çarşılara bilmeden
sorgulamadan geçitsizliği
seni nasıl sevmeli?
Düşlerin mavi sağanağında bir gece
anladım ne zaman düşürdüğümü
göğsünde ürküntüsüz tek denizi taşıyan
o güvercini.
Dağları da yitirdim
vitrinlerle kuşatılmış bir şehrin
salgınına kaptırıp kendimi.
Kimbilir kaç kadından birikmiş turkuaz
güneşin tutsak yanı
seni nasıl sevmeli..?
Kayıt Tarihi : 15.4.2014 17:33:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Zerrin Taşpınar](https://www.antoloji.com/i/siir/2014/04/15/turkuaz-26.jpg)
gelişin
hücre aydınlığı /
vazgeçtim güneşin altın kâsesinden /
terk ettim bütün tonlarını o rengin /
biliyorsun adımı /
çoktandır turkuaz koydum bu yüzden /
bir gönül takısıyım şimdi mavinin koynunda…/...'
(N.Erlaçin - 'Turkuaz'dan son bölüm)
Selam olsun şaire ve turkuaza...
o başa hangi boyundan ulaşılır
o boyna hangi taştan ulaşılır
o taşa hangi dağdan ulaşılır
o dağa hangi kuştan ulaşılır
o kuşa hangi kanattan ulaşılır
o kanata yalnızca o kanatırsa…
kıvılcımım!
..
güzelliklerin düşürüldüğü haller aşkına
soframızdaki heyelan zeytinden midir
haklısın haklısın da yitirildiği mavinin
söz verildi başlandı bir kere firûzem
tüketme kendini tükettirme kine
son nefese kadar yayılacak barışın emri
bekliyorum nerede senin iz sürücülerin
katilim!
..
..
şair öznel duyumunu tutuşunu bir noktaya doğru hareket ettirirken izlediği yolu kendi içinde karmaşaya sürüklüyor mu? bence hayır ..ola ki şair kendini içe kapanıklığa hapsetsin , izinde yürüdüğü ve yürüttüğü özne veya nesne çok muamma barındıran müphem bir özne veya nesne değil ki okur niye kendini karmaşaya sürüklesin?!. ana fikrine üzünç oturmuş firûzelerin şiiri bu!.. saygılar
TÜM YORUMLAR (8)