Sevdim bir Türkmen kızını
Alamadım onu.
Geçti kış, geldi ilkbahar
Gelmedi ondan hiçbir haber.
Yaz bitti,
Sarılara büründü sonbahar...
Onun geçtiği bu yollar;
Kapandı sanki
Geçmiyor insanlar.
Acep geçer mi? ” diye
Bakar oldum yollara.
Sordum, uçan kuşlara...
Uçun kuşlar, uçun!
Sıladaki Türkmen kızından
Bana bir haber getirin...
Getiremezseniz de
Ona rastladığınız her yerde
“Metin seni ahrette bekliyor! ” deyin.
I7/06/2004
ÇARDAK’IM
Doğup büyüdüğüm köyümde
Havasını teneffüs ettiğim yerde
Ulu, ulu çınarlar Nerede o insanlar?
Özlüyorum, ulaşamıyorum.
Bir zamanlar dağlarında açan
Mor sümbüllerle, boynu bükük laleler
Oysa kaderim beni
Aldı götürdü yad ellere..
Bir başka öterdi bülbülleri,
Kokusu sinmiş kokar misk sümbülleri
Yamaçların kır çiçekleri ve laleleri
Düğünlerdeki al başlı gelinleri
Seyrine doyum olmaz Türkmen kızları.
Yüreğimde,taa şuramda Soy, sıla, yâr aşkı
Burnumda tütüyor vatan aşkı,
Seni öyle özledim ki Çardak’ım.
İşte öyle özledim.
DERLEME
Vardım çeşme başına
Sabın goydum daşına
Benim gözel yarim
Varmış on beş yaşına
Kesdene gömdüm ocağa
Galgıdı düşdü gucağa
Bilmem ki niye yar dedim
Ufacık yaş da ki çocuğa
Al fisdan giymiş uzun uzun
Salınarak yürür düzün düzün
Bakmaya doyamam ay yüzün
Nışanımız yapıldı geçen bahar
Düğünümüz var bu güzün
Honaz dağının başında eksik olmaz karı
Çardaklılar yamırdan evvel eker arpa,
buğda ve darı
A gül yüzlüm benzin niye sarı
Ben de sen gibi saydım günler, aylarla yılları.
18.04.2004
NERELİSİN?
Derine de yavrum derine
İndim gittim desderine
Gördüğüm kızların hepsi de güzel
Ben yandım içlerinden birine
Yollar tozlu hem de taşlı
Köylü kızları endamlı ve uzun saçlı
Sevecen olur Türkmen kızı
Güzeldir ela gözlü hem de kara kaşlı
Oğlan atına binmiş değirmene gider
Gelin kirman elinde eğirerek gider
Kızların elinde çapası, ürün çapalar
Türkmen oğlu atıyla caka satar
Ey oğlan, bey oğlu oğlan
Bana bakma öyle yaman
Sen git başkasına bak
Buldum ben kendime güzel bir oğlan
Ay girdi kara buluta
Yağmur yağar kara duta
Seni o kadar seviyorum ki
Sen de sev beni, unutma.
Bilmem anlar mısın halden?
Anlar mısın konuştuğum dilden?
Geçerken kokun gelir bahçendeki gülden,
Bilemedim nerden geldin, hangi ilden?
27.09.2004
KALBİMDE SEVGİN
Senin varlığın bana bir hoşluk,
Yokluğun ise büyük boşluk.
Kalbim sevginle dolup taşıyor
Dünyam aydınlanıp gönlüm coşuyor.
SAMANLIK BİLE
Kalp kalbe karşı olunca,
Sevgiler karşılık bulur.
İki gönül bir olduğunda;
Samanlık bile seyran olur.
HASRETİM
Yılların hasreti var içimde,
Güler yüzünün o tatlı sözünün
Özlemiyle yanıyorum.
Eğil de bir bakıver yüzüme
Anlayacaksın sana olan hasretimi.
Sormadın ki! dertlerimden hiç birini.
Nasıl anlatsaydım sana,hangisini?
Felek önüme koydu acı sofrasını.
Yemek zorundayım hem acısını hem tatlısını.
Üstelik;
Gel dediğimde de gelmedin
Seni ne kadar sevdiğimi bilmedin.
Senin yüzünden gurbete düştüm
Oldum gurbet kuşları gibi
Yollarda geçti ömrüm çakıl taşları gibi.
Kaderin ağını örüp te ağarttığı Saçlarım
Rüzgarda savrulan saçlarını okşamaya
Ne kadar hasretim bir bilsen...
UNUTAMAM
Çok oldu köyümden ayrılalı
Eşten dosttan ayrıyım yıllar yılı
Hasretim bacı kardeş akrabalara
Özledim beraber olmayı onlarla
Onlarla sohbet etmek özlemim
Unutamam yazıda tarlaya tohum saçmayı
Nadasa bırakılan tarlaları
Doru atlarla karasabanla çift sürmeyi
Haziranda ekin biçip deste çekmeyi
Hiç unutur muyum?
Hiç unutur muyum?
Temmuz ağustos sıcağında düven sürmeyi
Tınaz yapmasını dövülen harmanın
Yabalarla ile savurmasını
Ayrılan çeçi çuvallara doldurmayı
Eylülde samanı çekip harman kaldırmayı
Kim unutur! ..
Güz gelince düğünler başlar
Kız evi naz evi, oğlan evinde telâşlar
Al bayrak burca dikilir, keşkekler dövülür
Düğün evinde davullar güm güm vurulur
Bu güzel günleri hiç unutur muyum! ! .
BEKLEYECEĞİM
Telefon ettin on birde ültimatom gibi hem de
Bekledim saat birde gelmedin ikide de.
Merakıma mucip; acaba kaldı mı bir yerde?
Düşündüm için, için hâlâ gelmedin niçin?
Er gelsen, geç gelsen; de bekleyeceğim seni
Sevgim için!
16.08.2004 Saat 14.40
AŞIK MI OLUYORUM?
Aşık mı oluyorum bilmiyorum.
Kendime soruyorum,cevap alamıyorum.
İyi, güzel de aşkı da bilmiyorum ki! ...
Artık yaşlandım amma nereden geldi bu rüzgâr?
Bu rüzgâr önce meltem oldu hafif den esti
Sonra da dönüştü lodosa kabardı dalgalar gibi
Esince poyraz koptu fırtınalar kasırgalar...
Acaba aşk bu mu? ..
“HOŞ GELMEMİŞSİN”
Derneğimize geldin, hoş geldin
Belli ki hoş gelmemişsin
Girer girmez silahı bana tuttun
Beni domdom kurşunu ile vurdun
Keşke kurşun olsaydı yediğim
Boyumdan aştı duyduğum
Teklif etim; içmedin ne kahve ne çay
Götürseydi keşke beni yağan yağmur, akan çay.
İlkbaharım birden hazan oldu
Bir şeyler yazayım dedim başım kazan oldu.
Birkaç satır karaladım, yazdım
Yetiversin gayri diye karar aldım.
1.09.2004
GAMZELİM
Ah kayıklarım, kayıklarım
Denizde yüzen kayıklarım.
Seni görmediğim günlerde;
Uykumda adını sayıklarım.
Kolaydır yamaçların inişi,
Zordur yokuşların çıkışı.
Aklımı aldı başımdan,
Sevdiğimin güzel gülüşü.
Ahu gözlerin çakır çakır
Gamzelerin de çukur, çukur.
Şu kainatta gördüğüm kızların,
En güzel ve en çekicisisin sen...
BAK, DİNLE!
Asmaların koruğu, üzümü
Seni görünce aldın özümü.
Hani söz vermiştin ya?
Öyleyse tut şimdi sözünü...
Gel yaklaş, yanıma
Bir şeyler söyleyeceğim sana.
Bak gözlerimin içine,
Gir kalbime, al eline
Bir dinle neler söylüyor sana.
GEL DOSTUM
Ah bu hasretlik çok yaman,
Şu deli gönlüm, seni arar her zaman.
Gel dostum gel, edelim muhabbet,
Şiirler söyleyelim, edelim sohbet.
“Geliyorum” dedin, geldin,
Hoş geldin, sefa getirdin.
Seni ne kadar sevdiğimi bildin,
Ayağına sağlık, ne iyi ettin de geldin!
Kayıt Tarihi : 15.1.2009 15:23:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!