Dilek yolunda ölmek Türklere olmaz tasa,
Türk’e boyun eğdirir yalnız türeyle yasa;
Yedi ordu birleşip kaşımızda parlasa
Onu kanla söndürür parçalarız, yeneriz.
Biz Turfanı yarattık uyku uyurken Batı
Nuh doğmadan kişnedi ordularımızın atı.
Hayatta ben en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Devamını Oku
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Efsane asker Ulu batlı Hasan
Ölüme meydan okuyan
Göksünde sağlam iman
Seyit ti düşmanı boğazda boğan
Olmazı başaran
Atandan hediyedir bu Vatan
Bu Vatanda destan yazdı Atan
Atana layık olmazsan utan
İyi tanı Atanı çünkü senin için aktı kanı
Ben sana hayranım şanlı Şehidim
Sende gafil olma Atanı tanı yiğidim
Olacak insan da iman belirtisi
Vatan sevgisi
Bunlar olmazsa kaybolsun silsilesi
Bir işe yaramaz boş bedeni
Koysalar toprağa çürümez bedeni
Giydiği elbisedir Şehidin kefeni
İman Vatan uğruna feda etti kendini
İlelebet anacağız şehidim seni
Aksa Anamın mübarek gözyaşı
Kopsa şehidimin kutsal başı
Atan düşürmedi Bayrağı
Al yiğidim biraz da sen taşı
Elbet bir gün açılacak kara perde
Hesap vereceksin mahşerde
Atana layık olmazsan uğrarsın derde
benlik gözetmeden yazılan şiirlerde taşlar yerine oturuyor milli duygularla yuğrulan gönülden dökülmüş cümleler rahmetle anıyoruz
Turfan Türkistan'da Türklerin atayurdunda halen Uygurların yaşadığı yeşillikleri ve üzüm bağları ile meşhur deniz seviyesinden daha alçakta bir yörenin adıdır Naci Bey.
Turfan'da meyve sözü de oradan gelir.
yüreğinden kopup gelenleri yazan şairi saygı ile anıyoruz
buna benzer başka bir şiir duygu boyutunda yazılmış başka bir bakış açısından başka bir eser örneği de harbiye marşıdır mesela ve kusursuz bulmuşumdur hep coşturuculuğu noktasında..
günün şiirinin kulağımda bıraktığı ses boyutunun yaptığı çağrışımla..paylaşmak istedim kusursuzluğu bakımından..
************************
Harbiye Marşı
Türk Silahlı Kuvvetleri'ne bağlı, Harbiye olarak da bilinen Kara Harp Okulu'nun marşıdır. Harbiye Marşı olarak da bilinir. Sözleri Hüsnü Öncü'ye, bestesi Cevdet Şakir Çetiner’e aittir.
Harbiye Marşı
Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız,
Tufanları gösteren, tarihlerin yâdıyız,
Kanla, irfanla kurduk biz bu Cumhuriyeti,
Cehennemler kudursa, ölmez nigahbanıyız.
Yaşa varol Harbiye, yıkılmaz satvetinle,
Göklerden gelen bir ses sana ne diyor, dinle:
Türk vatanı üstünde sönmez güneşsin sen,
Kartal yuvalarında, hürdür millet seninle.
Yüzyıllardır Harbiye bu orduya şan verir,
Çıkardığı dehalar semalara yükselir
Baştanbaşa tarihtir mektebin her zerresi
Sarsılmayan azminle çelik kal'alar erir.
Şahikalar üstünde meydan okur bu erler
Yaklaşacak düşmana mezar olur bu yerler
Bağlayamaz bir kuvvet bu kasırga milleti
Tarihlere sorun ki bize 'Ölmez Türk' derler.
şiir kelime örgüsü,durakları ve kafiye düzeni olarak gayet yerli yerinde göründü bana..
ikinci bent'in ikinci mısraındaki hece fazlası giderilebilirmiş.
bazı kelimelerin doğru yazılıp yazılmadığı noktasında da endişeye düştüm.
türeyle kelimesi töreylemi olmalıdır.
ilk bendin üçüncü mısraında 'kaşımızda' kelimesi karşımızda mı olmalıdır.
'Biz turfanı yarattık' derken tufan mı kastedilmiştir gibi şeyler..
Biraz da marş havasında yazılmış olması daha bir çoşkunluk yaratıyor şiirde..
Türklerin Türküsü
Dilek yolunda ölmek Türklere olmaz tasa,
Türk’e boyun eğdirir yalnız türeyle yasa;
Yedi ordu birleşip kaşımızda parlasa
Onu kanla söndürür parçalarız, yeneriz.
Biz Turfanı yarattık uyku uyurken Batı
Nuh doğmadan kişnedi ordularımızın atı.
Sorsan şöyle diyecek gök denilen şu çatı:
Türk gücü bir yıldırım, Türk bilgisi bir deniz.
Delinse yer, çökse gök,yansa, kül olsa dört yan,
Yüce dileğe doğru yine yürürüz yayan.
Yıldırımdan, tipiden, kasırgadan yılmayan,
Ölümlerle eğlenen tunç yürekli Türkleriz...
1931
Hüseyin Nihal Atsız
Sevgili şair ve yazarın bu şiirini okudum, yorumlama geçmeden önce değinmek istediğim bir konu var:
''Bozkurtların Ölümü'' isimli romanı bir kitapçıda görmüş, yazarının isim yerinde sadece ''Atsız'' sözcüğünün yazılı oluşu beni meraklandırmıştı. Kitabı satın aldım okumaya başladım:
622 yılının bir yaz gecesiyle başlayan tufan gibi bir yağmurda sel sularına kapılmamak için kayalara tutunan bir dizi askerden Kurtkaya'ya : ''Ellerini çöz!'' emri gelir ve sarıldığı arkadaşın belinden kollarını çözen Kurtkaya kendisine sarılan arkadaşlarıyla birlikte sel sularına kapılır.
İlk birkaç sayfadan sonra kitabı elimden bırakamadım. Ötüken, bozkır yasası, Işbara alp ve Almıla'nın aşkı, Almıla'ya aşık olan çin asıllı Van-zin-şan ve ablası İçing katun'un çevirdiği dümenler, Yamtar'ın bir türlü doymayan karnı, Kara ozan ile Çuçu'nun atışmaları, arasında Kürşad'ın yiğitliği ve özellikle Kıraç Ata'nın sözleri çerçevesinde biçimlenen kitabın nasıl bittiğini anlayamadım. Kitap bittiğinde bir ulus Çinli'lere tutsak olmuştu.
Kitabın devamı mahiyetindeki ''Bozkurtlar Diriliyor'' isimli ikinci cildini de soluksuz okudum. Kürşat'ın kırk arkadaşıyla yağmurlu bir gecede Çin sarayına verdiği baskınla bir ulus yeniden özgürleşmeye başlıyordu. Kürşat'ın hayatı pahasına Ötüken'e yeniden dönenlerin giriştikleri mücadele, kırk yaşına kadar Kürşat'ın oğlu olduğunu bilmeyen Urungu'nun Ay hanımla vuslata ermeyen ve ölüm uçurumunda son bulan efsanevi aşkı ikinci cilde damgasını vurmuştu. Urungu'nun oğlu olan dilsiz Taçam'ın, babasının Ay hanımı alarak ölüm uçurumuna at sürmesiyle dili çözülse de, ne yazıkkı ömrünce Kürşat'ın torunu olduğunu öğrenemeycekti!
Kısaca özetlemeye çalıştığım iki cildi ayrı düşmesinler diye bir çiltçiye götürüp bir arada ciltletmiştim. Altı yüz sayfa civarındaki ''Bozkurtlar'' adıyla bütünleştirdiğim ve hiç unutamayacağım bir eserdi.
Kitabın yazarı ''ATSIZ''ın Hüseyin Nihal Atsız olduğunu yıllarca sonra öğrenecektim. Kitabın bana aşıladığı okuma sevgisine dair olan borcumu bir nebze olsun böylece ödemiş olabileceğimi düşünerek şiiri yorumlamaya geçiyorum:
Başlık: ''Türklerin Türküsü'' şiirin ana fikri konusunda yeterince bir fikir veriyor. Şiirin ilk bendi:
Dilek yolunda ölmek Türklere olmaz tasa,
Türk’e boyun eğdirir yalnız türeyle yasa;
Yedi ordu birleşip kaşımızda parlasa
Onu kanla söndürür parçalarız, yeneriz.
...görüldüğü gibi 7 + 7 = 14 hece ölçüsü ve kusursuz duraklarla yazılmıştır.
İlk iki mısra arasında zengin uyak ve alttaki mısralarla mükemmel bir anlam perçinlenmesi vardır. İkinci mısrasındaki ''...türeyle'' sözcüğü üzerinde düşündüm. Sözcüğün Türemek yani çoğalmak sözcüğünün çağrışımdan ziyade, töre sözcüğüne vurgu yapmak istediğini düşünerek bu mısradaki sözcüğün ''...töreyle'' olması gerektiğini düşünüyorum.
''Türk’e boyun eğdirir yalnız töreyle yasa;'' ... şeklinde olmalıdır.
İlk bendin uyak ve örgüsü
a
a
a...zengin.
b
şeklindedir. Bütün bentlerin son mısraları bir biriyle uyaklı olduğundan ilk bendi abab çaprazıyla şiiri başlatsaydı daha da güzel olurdu. İlk üç mısrası zengin uyakla örülen bendin, mısraların anlam, duygu keskinliğinin ifade gücü ve birbirleriyle perçinlenişi güzeldir.
Biz Turfanı yarattık uyku uyurken Batı
Nuh doğmadan kişnedi ordularımızın atı.
Sorsan şöyle diyecek gök denilen şu çatı:
Türk gücü bir yıldırım, Türk bilgisi bir deniz.
Şiirin yukarıdaki ikinci bendinde ilk göze çarpan şairin zengin uyaktan ödün vermediğidir. Bendin ikinci mısrasında kendisini hissettiren kısmı bir anlam zayıflığı ve ses vurgusundaki düşüklük ikinci durağın 6+ 2 oluşundan kaynaklanmaktadır. Bent içinde 6 + 2 olan başka durak bulunmadığından ses vurgusunu yapacak eşleşmeyi sağlayamamaktadır. Oysa:
Biz Turfanı yarattık...
Nuh doğmadan kişnedi... duraklarındaki ses vurgusunun güzelliği her iki mısranın da 1+3+3 ile başlamasından kaynaklanan eşgüdümdür.
''Nuh doğmadan kişnedi ordularımızın atı''. ...mısrası ne kadar güçsüz ve uyumsuzsa;
''Sorsan şöyle diyecek gök denilen şu çatı: '' mısrası da o kadar güçlü, uyumludur. Bu mısranın bendin son mısrası ile anlamlı perçinlenişi ve şiirini finale taşıması mükemmeldir.
''Nuh doğmadan kişnedi ordularımızın atı'' mısrası 15 çıkan hece sayısı ve şiire yakışmayan durak yapısıyla mutlaka tekrar gözden gerilmeliydi. Üstadın böyle bir hataya düşeceğine inanmak istemiyorum. Bu hata nereden ve kimden kaynaklanıyorsa düzeltilmelidir.
Milli duyguları inanç duygusunun önüne alan bu mısra öyle sanıyorum ki şiirin kendisi kadar tartışma yaratacaktır. Mısrayı:
Nuh tufanından beri Orta Asya'lı atlı,
veya:
Nuh tufanından beri Ötüken'li her atlı,
...şeklinde düşünerek bendi yeniden okudum. Buna benzer bir mısra üst beyit ve alttaki ayak mısrasıyla daha anlamlı bir perçinleme sağlayabilir ve hece fazlalığını bertaraf ederek şiir metnini kusursuz hale getirebilirdi.
Şiirin final bendi:
Delinse yer, çökse gök,yansa, kül olsa dört yan,
Yüce dileğe doğru yine yürürüz yayan.
Yıldırımdan, tipiden, kasırgadan yılmayan,
Ölümlerle eğlenen tunç yürekli Türkleriz...
İlk üç mısra arasındaki zengin uyak, kusursuz hece ve durak yapısı, mısralar arasındaki anlamlı perçinleniş, ses vurgusu, ana fikrin mısralara işleniş ustalığı, ve bendin şiir metnini belleklere kazıma işlevselliği mükemmeldir.
Not: Yazdıklarım sevgili şairin hoşuna gider miydi, gitmez miydi bilemiyorum. Emeğimi gönülden helal ettim.
Seçici kurulun sayın üyelerini tebrik edip, başarı dileklerimi ileterek; Antolojiyi, şair, yazar ve üyelerini sevgi ve saygılarımla selamlarım.
Sevgilerim ve saygılarım sevgili şair ve yazarın sayfasına hatıradır:)
BU SEVDA BURADA BİTMEZ ATSIZ'IM
Delinse yer, çökse gök,yansa, kül olsa dört yan,
Yüce dileğe doğru yine yürürüz yayan.
Yıldırımdan, tipiden, kasırgadan yılmayan,
Ölümlerle eğlenen tunç yürekli Türkleriz...
*****
VEFATININ YIL DÖNÜNÜMDE
SAYGIYLA ...
RUHUN ŞAD, MEKANIN CENNET OLSUN ..
SÖZLERİN TÜRK'ÜN YÜREĞİNE IŞIK OLSUN ..
Türk'ün kim olduğunu bu kadar sert ve erkekçe anlatan bir şiir daha yok. iyi ki vardın bilge yolbaşçı.
Bu şiir ile ilgili 29 tane yorum bulunmakta