Aşağıdaki yazıyı değerlendirmelerinize sunuyorum.
TÜRKLERİN ŞİİR YAZMA DÜRTÜSÜ ÜZERİNE
Serdar TURGUT (Akşam, 16 Şubat 2006
[email protected]
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
eski solculardan uzak dur ağabey kırlangıçlar gibi yaşa sen.uç gökyüzünün uçsuz bucaksız maviliklerinde süzül keyfince...
şimdi ben bu yazının neresine ne cevap vereyim haklı olsa ne haksız olsa ne...
sen sen ol bu eski solculardan uzak dur mideme bir ağrı dirdi süt içeyim ben
Saygıdeğer mormes,
İroni kelimesinin TDK dan karşılığını aşağıya ekliyorum
ironi
isim, edebiyat Fransızca ironie
1 . Gülmece.
2 . Söylenen sözün tersini kastederek kişiyle veya olayla alay etme.
Bu tanım Sn Serdar Turgutun yazısını asla temize çıkarmıyor.
Türkiye de ruh sağlığı bozukluğu konusunda nüfusa göre yüksek oran biçenlerin ruh sağlığına dikkat ettiniz mi bilmiyorum.
Serdar Turgut sanırım kendi söyleyip kendisi gülmüş.
Çok sayıda şiir sitesi olması şiire rağbetin arttığını gösterir. Bu iyi bir durumdur.İlgilenen arttıkça kaliteli ürünlerin de artması doğal bir sonuçtur.
Bu konuda Ramazan Bey'in açıklamalarından Sn Turgut'un kendi ağzından ruh halini veren cümleleri oldukça faydalı oldu benim için.
Saygılarımla
Değerli Sinyali,
Değerlendirmelerinizde haklısınız,katılıyorum.. Basın her gün durmadan yeni bombalar peşinde koşuyor. Salt ilgi çekmek için bir sürü şebeklikler yapılıyor. Aykırılık, farklı olma uğruna kıllık, yeter ki ilgi çeksin.
Serdar Turgut 'Benim yazılarım yıkıcı ve ofansif olabilir ama okuyucudan beklentim de hayli yüksektir. Onlardan yıkıcı ve ofansif unsurları da bir mizah unsuru olarak görmelerini istiyorum' diye kendini savunuyor.
Ve devam ediyor:
'Evet, bu yazılarım okuyanı rahatsız etme amacıyla yazılır, hatta okuyanı sinirlendirebilirsem daha da iyidir. Benim beklentim, okuyucunun okuduğu metinde kendisini rahatsız eden cümlelerden kendini soyutlayıp yazının tümünden hınzır bir keyif alabilmesini sağlamaktır.'
Elbette duran saat bile günde iki kez doğruyu gösterdiğine göre şiir üzerine söylenilen doğrular da olabilir ama YIKICI VE OFANSİF olup ilgi ekme uğruna iddialı olmaksızın gönül esintisini şiirleştiren yaralı bir yüreğin hoşgörüyle bakılması yerine yazıda ilginçlik malzemesi olarak kullanılması; değinilen o uslübün sükseli duruşuna da hiç yakışmıyor.
Sorular.
1. Acıyı diken olarak değil de aşkı diken olarak tanımlayınca insan niçin yaratıcı olsun ki? Yani şiir biliminde bir nesnel karşılığı mı var böyle bir şeyi söylemenin.
2. Çok güzel bir türkü olabilen ama şiir olamayan(!) bu dizeleri okuyan çok büyük bir kesimin ruh sağlığı niçin bozuk oluyor?
3.Eşinin yazdığı bir şiiri beğenmemiş olsa bile , bunun cezasını eşinin dilini kopartarak verecek ruh sağlıklı mıdır?
4. Eşinin tepkisinin bu şekilde olacağını düşünen ruh sağlıklı mıdır?
5.Heidegger felsefesini cep mesajı ile tartışan bir ulusun mensubu mu kendileri? Acaba hangi ulus bu?
6. Nasıl olsa bu millet adam gibi bir şiir yazamaz ve kurdukları sitelerde fasaryadır diye düşünen ve bir şiir sitesinin adının şiir perisi olmasını sıradan ve şiir penisi olmasını ilgiye şayan bulan, böyle bir tuhaflık olmaması halinde şiir sitelerine girmeyen sağlıklı ruhun yazısında gerçek şiirin tek belirteci olarak anti arabesk olmasından başka söylediği adam gibi bir lafı var mı?
7. Gerçek bir şair Sn Yazarın bu yazısını okusaydı oldukça arabesk bir yazı olarak nitelemez mi idi?
8.Anlayış düzeyleri yetersiz olsa bile ilgilenen sayısının artması şiirin öleceğine mi delalet eder.
9. Türkiyede şiirin ölmesinin dünya şiirinin ölümüne yol açacağı çıkarımını yapmak ne derecede mantıklı bir çıkarımdır.
10. Sanayi Bakanı gazetelerden takibettiğim kadarıyla eşinin ölümünden sonra uzun bir süre inzivaya çekilmiş. bir insan.Sonra da şimdiki eşini tanıdıktan sonra imrenilecek bir sevgiyle bağlandığını hissettiğim bir insan. Sn. Bakan ve eşinin zevk anlayışlarına hakaret ettikten sonra örnek zevk anlayışı olarak sunduğu kendi aile hayatının sağlıklı olduğundan bu kadar emin olmasını da bir yerde anlıyabiliyorum.Ama bir ailenin alenen zevksiz olduğunu söylemenin hem de isim vererek söylemenin incelik , nezaket ve gazetecilik terbiyesi ile bir alakasının
bulunup bulunmadığını merak ediyorum.
11.Türkler şiir yazma dürtüsüne sahipte diğer uluslar bu işi dürtüsüz mü yapıyorlar.
12 Sn yazar için komiklik yapmaya çalışan Traji- komik bir insan diyebilir miyiz?
Sinyali bu yazıyı uslup olarak eleştirmiş, acaba yazıyı okurken hiç kahkaha atmadımı merak ediyorum, adam doğru tespitleri kendi uslubuyla yazmış ve ben bu tarzını çok seviyorum. Tespitlerine tamamen katılıyorum.
sevgiler
Sevgili mormes,
Sizin cümlenize ait mastara hiç dokunmadan ben ne yaptığımı yazmak istiyorum
Sinyali bu yazıyı içerik olarak eleştirmiş, sanırım yazıyı okurken hiç kahkaha atmamış, adam kendi doğru tespitlerini kendi uslubuyla yazmış ve sanırım sinyali bu üsluptan hiç hoşlanmamış ama ben onun bu tarzını çok seviyorum. Tespitlerine tamamen katılıyorum.
sevgiler
Kendimle ilgili kısımlarını bu şekilde düzeltiyorum.
Saygılar
Sayın Serdar Turgut'un şiir anlayışı da , şiire bakışı da Türklere bakışı da şımarıklık, jöntürk havasında elitlik, sığlık kokuyor.
Giriş cümlesi bir kere çok iğrenç.Bilinç altındaki küçük görme ile başlıyor.
Bu Türklere son zamanlarda bir haller oldu.
Sen nesin kardeşim. Halk siyah ta sen beyaz mısın
gerçi hoş yazının hiç bir yerinde kendisinin Türk olduğuna ilişkin bir ibare geçmiyor.
Kelime sayıları çok az olan fakat harika şiirler yazabilen kavimler var
Japon haikuları üç satır ve 29 harften ibaret oluyor
Yok bir bakanın yazdığı sözler türkü olurmuş ta şiir olmazmış.Şiir ve türkü arasında sanki vazgeçilmez akrabalık yokmuş gibi.
her neyse.
Sözüm tamamen yazar la ilgili olup bu konuda yazdıklarımdan sn. Topoğlunu tenzih ediyorum
Saygılarımla
Bu makaleyi atlamışım.Okuma şansını bulmak ne güzel yerinde ve güzel bir tesbit diyorum sn Topoğlu bununla birlikte gül_i_zar takma adlı arkadaşa da katılmadan edemiyorum.Halkın elinde katledecek dili ve kültüründen başka ne kaldı ki?Yaşamın ağır yüzünden saklanmak gibi geliyor bana yazılan her dize;ne kadar saklansalar da aslında duydukları ama dile getiremediklerini yazma çabasında herkes ee buarada zarar gören sanatmış kime ne? Bizim toplummuzda insanın yaşamı bile hiç dikkate alınmazken bu toplumun insanı nasıl sanatı ciddiye alır...Ekilenler biçiliyor diyorum ben.Toplum ve kendi adıma içim sızlarken kokuşmuşluğun irsi bir hastalık olduğunu bir nesilde çıkmasada izleyen nesillerde mutlak görüleceğini düşünmeye başladım biz hangi toplumun torunlarıyız. Önce bir düşünmek gerek tarihe dönüp bakarak. Babalarımız savaş verdi ama biz dedelerimizin yolunu seçtik. Kaos döneminde yokluk ve sıkıntılarla baş etmeyi sazıyla sözüyle yok etmeye çalışan,yokluk acı,sevgi ve yokluğun felsefesini yapan onca sufinin içinden Yunus ve Mevlana çıkmış bakarsınız bu döneminde bir ustası çıkar bırakalım insanlar yazsınlar.Diyorum ben bu yazıya karşılık ''İyi olan ayıklanır'' kötü olan da sevgiler
Enteresan tesbitleriniz var.Özellikle sert bölümleri sevdim;dozunu ayarlamışsınız.
Saygılar..
Bu şiir ile ilgili 8 tane yorum bulunmakta