vurgun yedi anılarım
kör kuyulardan çıkarken
düşman ettiler birbirine gençleri
kırdırdılar kardeşe kardeşi
ne beyinler heba oldu
ne genç canlara kıyıldı
aşk dolu bedenleri körpeydi
heyecanlıydı, ateşliydi fikirleri
yüreklerinde, yürekten sevdikleri
ışıksız hücrelerde buldular kendilerini
duvarlarda onlardan öncekilerin şiirleri…
ne kadar kalacakları belli değildi
nefeslerindeki umutsuzluk
sanki havaya sinmişti
gelirken umutlarının kırıntılarını
atmışlardı kuşlara, yesinler diye
mataralarındaki son yudum suyu
paylaşmışlardı susuzluktan yanan
bir sokak köpeğiyle…
mahpus damlarında duvarlar buz gibi
uzaklarda yanık bir bağlama sesi
“gayrı dayanamam ben bu hasrete
ya beni de götür ya sen de gitme”
geceler sürprizlere gebe
koridorlarda ayak sesleri
kırmadan hakim kalemi
alıp götürdüler gençleri
kimseler duymadı, görmedi
nereye gittiklerini kimse bilmedi
gençler kendilerince belki haklıydı
sadece istemelerinin yolu farklıydı…
bu nasıl bir oyundu ki yıllardan beri
oyuncular sürekli değişti ama
ne sahne değişti ne senaristler
ne kostümler değişti ne izleyiciler
bütün oyunlar Türkiye’m üzerine
çok çarpıcı bir tespittir ama:
oyunu sahneleyenler
hep aynı yönetmenler, aynı yönetmenler…
Kayıt Tarihi : 8.1.2008 13:03:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
YORUM SİZİN...
o
milli olmadıkça bu oyunlar oynanacak
GÜLÜŞLERİ
KAVGALARI
DAVALARI HALA DEVAM EDİYOR
TÜM YORUMLAR (15)