1950'li yılların başı,ayak altında kalmamak için annemin kırmızı enterisinin eteğine yapışıyor ve o yürürken ben koşuyorum.
Annem bütün işlerin üstesinden gelmek için durdurak bilmeden koşarken ben torbadaki son çocuk...
Ahırda,samanlıkta ve tarlada düşe kalka yürüyor,ağlayarak koşuyorum dağ bayır demeden arkasından,fakat babam tutuyor elimden hışımla otur oturduğun yerde,şimdi bir yerini sakatlayacaksın kız?
Ben biraz korkak,biraz ürkek siniyorum duvar dibine,sonrasını hatırlamıyorum.
Bırakın bir sofrada oturmayı,sofra dedikleri marangoz tarafından yapılmış ''honike ya da honça'' denilen yer sofrasında kullanılan,yuvarlak veya dikdörtgen biçiminde ,başka zaman üzerinde ekmek hamuru açılan ağaç masaydı.
Dinle sevdiğim, bu ayrılık saatidir.
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.
Devamını Oku
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.