Türkiye Hala Yer sofrasını mı tartışıyor?

Hayriye Aygül
681

ŞİİR


47

TAKİPÇİ

Türkiye Hala Yer sofrasını mı tartışıyor?

1950'li yılların başı,ayak altında kalmamak için annemin kırmızı enterisinin eteğine yapışıyor ve o yürürken ben koşuyorum.
Annem bütün işlerin üstesinden gelmek için durdurak bilmeden koşarken ben torbadaki son çocuk...
Ahırda,samanlıkta ve tarlada düşe kalka yürüyor,ağlayarak koşuyorum dağ bayır demeden arkasından,fakat babam tutuyor elimden hışımla otur oturduğun yerde,şimdi bir yerini sakatlayacaksın kız?
Ben biraz korkak,biraz ürkek siniyorum duvar dibine,sonrasını hatırlamıyorum.
Bırakın bir sofrada oturmayı,sofra dedikleri marangoz tarafından yapılmış ''honike ya da honça'' denilen yer sofrasında kullanılan,yuvarlak veya dikdörtgen biçiminde ,başka zaman üzerinde ekmek hamuru açılan ağaç masaydı.
Evlerinde halısı olanlar hamur tahtasının altına sofra bezi sererlerdi altına...,bizim evimiz tek göz,yarısı ardiye yarısı ocakla ısıtılan toprak bir damdı sofra bezi kullanılmazdı.
Ocak ( ateş yakılan yer) olan oda da iki duvara boydan boya makat denilen tahtadan divanlar yapılırdı.Üstüne kilim ya da cacım denilen koyun yününden iplerle dokunan yerli kilim serilirdi.Veya keçi kılından dokunan palaz olurdu,arkasına sapla doldurulmuş halı yün yastıklar duvara dayatılırdı.Aynı zamanda eve gelen misafirler de o divanlara oturur veya kalıcı olanlara orada serilen yataklarda uyurlardı.
O zamanlar fakirlik vardı,misafir genellikle konaklara giderdi.Tanısın tanımasın orada misafir olurlardı,fakir fukaranın evine pek gidilmezdi.Zaten yiyeceği var mıydı ,bilinmezdi?

Masa sandalye çatal kaşık ve bıçak o yıllarda kullanılmaz ya da hiç bilinmezdi.Ağaçtan kürsü denilen oturaklar vardı.Biz hiçbir zaman yerde değil,kürsülere oturarak ekmek ayran,ekmek çorba,gömme ve şirokurt denilen hamur işini ailece hep birlikte yerdik.
Cam işi bardak ve kase henüz bizim oralarda yoktu.Ağaçtan çanak,kaşık ve kepçe vardı.Ayran deriden yapılan yayıkta saklanır,içmek içinde maşraba denilen kulplu bakır bardaklar kullanılırdı.Metalden kaşık,çatal ve bıçak ilk defa 1952 'de Kore Harbine gidenler getirmişlerdi.Yemekler ağaç kaşık ile yenilirdi. Herkese bir tabak olmazdı,ortaya bakır sinide yemek gelir herkes birlikte yerdi.Köy Enstitüleri kurulmadan önce bizim oralarda sadece soğan ve patates bilinirdi,fakat herkeste olmazdı.Büyük ağabeyim Malatya Akçadağ Köy Enstitüsü'nü
bitirdikten iki yıl sonra bizim köye gelince Cumhuriyet Aydınlığı bizi de sarmıştı.Su havuzları,kanallar ,bahçe ve bostanlar ot gibi bitti,1954'te bir bolluk vardı bizim memlekette,herkesin gözü gönlü toktu,yoldan geçen yolcuya bile pay verilirdi.

Erzincan bakırından derin kaseler,siniler ve tepsiler vardı.Biz bizeyken yer sofrasında hamur tahtası ( honça) kullanırdık.Misafir için yer sofrası açılırken sini ayağı ve büyük sini kullanılırdı.Bakır siniler,bakır kaplar ,bakır kaseler,bakır sitiller ,bakır kara kazanlar her yıl köye gelen bakırcılar tarafından kalaylanırdı.Tüm köy çocukları eğlence havasında bakırcıları izlerdik.Aslında önemli bir meslekti,siniler ayaklarla kumlanarak temizlenir sonra eritilmiş bakırla elle kalaylanırdı.Ateşi canlı tutmak için körükle hava verilirdi.
Köy Enstitüleri mezunlarını vermeye başlayınca,köylere sandalyeler ,tahta masalar girmeye başladı.Geceleri ocak yakılır ,damları da idare denilen gaz lambaları aydınlatırdı.Petrol lambası herkeste olmazdı,misafir gelince yakılırdı.İlk defa bizim köye radyo ve lüks lambası bizim evde 1955'te kullanıldı.Ağabeyim Akçadağ Köy Enstitüsü mezunuydu,İlk öğretmenlerle cumhuriyet aydınlığı meyvesini vermeye başlamıştı.Tarım ve hayvancılık bütün köylere yayılmış,bağ bahçe ve bostanlar halkın zenginlik kaynağı olmuştu.Yatılı Bölge okulları fakir halkın çocuklarına kapılarını açarak kız ve oğlan ayırımı olmadan bütün çocuklara okula gitme şansı verilmişti.Anne ve babalar çocuklarını okutabilmek için kendileri bütün tarla ve bahçe işlerini yüklenmişti.Of bee... ne zamanlardı,kibar beyler modern hanımefendiler parmak ısırtıyordu görenlere ?
1950'ler den bu güne kadar 69 yıl geçti,o Türkiye hiç gelişmemiş mi,kürsü de mi yok insanlar hala yer sofrası pozlarını veriyorlar?
Hani son 17 yılda Türkiye dünya lideriydi,hani bu dünya da cenneti hal etmiş,öbür dünya da cennet tapusu alıyordu?
Ben mi yanlış anladım,yoksa birileri bu milleti masallarla uyutuyor mu?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kuranlar sosyal bir devletin temellerini atmışlardı.Çağdaş okullar devletin eliyle yaygınlaştırılmış, yeni fabrikalar açılmış tarım ve hayvancılık devlet eliyle desteklenmiş,gericiliği hortlatan tarikat ve cemaatleri yasaklamışlardı.
Genç Türkiye Cumhuriyeti başta emperyalizmin kalesi olan Amerika ve Avrupa kolonistlerinin gözüne devedikeni gibi batıyordu.Bu çöküş Adnan Menderes Hükümeti'yle başladı.Eğer bu gün halk hiç gelişme göstermemişse,suç dini sömürü yoluyla halkı geriye götüren ortanın sağına oy kaptıran yobaz düşüncedir.
Ben 1960'lı yıllarda Doğu Anadolu kentlerinden olan Elazığ,Erzincan,Kelkit ,Gümüşhane,Erzurum,Tunceli ,Diyarbakır ve Mardin'de oturmak için ev ve kahvelerde kürsü kullanıldığını biliyorum.
Şİmdi bana batıdaki köylerin geri kaldığını anlatmayın ? Birileri şov yapmasın bu memlekete evimde masa sandalyem yok diyen ,yalan söylüyor ?
Türk toplumunu daha da un ufak edip, Arap kültürüyle terbiye etmeyin,el insaf?
Saygılarımla...

21 Mayıs 2019 Almanya //Şair Senem Hayriye Aygül.

Hayriye Aygül
Kayıt Tarihi : 24.5.2019 01:47:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Hayriye Aygül