Geçenlerde Fakültemizi ziyaret için İsveçten bir bayan geldi. Bürodaki arkadaşlarımla, İsveçli bayanı İngilizce mi, Fransızca mı yoksa kendi dili olan İsveçce konuşarak mı karşılayalım ? Dedim ki;
- Arkadaşlar bir insanın en güzel duyacağı dil kendi ana dilidir, İsveçce kütüphanemize hoşgeldiniz diyelim..Kütüphanemize hoşgeldiniz cümlesini İsveç diline çeviri kısmından birkaç kez okudum, sesli olarak tekrarlarken birden kapı açıldı ve İsveçli bayan, Dekanımız, Dekan Yardımcılarımız, Öğretim Üyelerimiz, Tercümanlar kütüphanemizden içeri girdiler.Ben o an öğrendiğim İsveç diliyle kütüphanemize hoşgeldiniz dedim.İsveçli bayan tatlı şaşkınlığın içine karışmış bir heyecanla ve mutluluk harmanıyla irkildi, gözlerini açarak gülümseyerek İsveçce konuşmaya başladı, yanımızdaki tercüman bayan;
-İsterseniz siz konuşun ben tercüme edeyim dedi ve ziyaret programı devam etti..
Bir insanın başka bir ülkede kendi diliyle konuşulup karşılanması ne kadar haz verici ve anlamlı bir olay, bunu ziyarete gelen İsveçli bayanın o andaki yüz ifadesi ve hareketlerinden de sezmemek mümkün değildi.
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.