TÜRK DİLİ ÜZERİNE
I. BÖLÜM
-Bir Milleti Millet yapan ana unsurlardan en başta geleni, ortak konuşulan bir Ana Dil'in olmasıdır. Ortak bir dili olmayan toplumlar MİLLET tarifine giremezler. Henüz kabile olarak kalmışlar demektir. Onlara Millet diyemeyiz. Dilsiz bir insanın kendini anlatamaması gibi, dilsiz bir toplumun da varlığını sürdürmesi imkansızdır. Millet olamayacağı gibi, devlet de olamazlar.
-Konfüçyus’a sorarlar: “Bir ülkenin yönetimi size verilseydi, ilk olarak değişime nereden başlardınız? ” Büyük düşünür şöyle cevap verir: “-Hiç kuşkusuz dili gözden geçirmekle işe başlardım. Çünkü dil kusurlu olursa, kelimeler düşünceleri iyi anlatamaz. Düşünceler iyi anlatılamazsa, yapılması gerekenler doğru yapılamaz. Görevler gereği gibi yapılmazsa, töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk, ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez. İşte bunun içindir ki, hiçbir şey dil kadar önemli değildir.”
-Hz. Nuh'tan oğlu Yasef'ten bu yana var olan Türk Milleti 17 İmparatorluk ve 200 devlet kurmuştur. Tarihe damgasını vuran Türk Milleti'nin dili TÜRKÇE'dir. Bundan sonra da hep TÜRKÇE olacaktır. Ancak bu durum tarih boyunca böyle olmamıştır. Türkler'in Orta Asya'dan, İran, Arabistan ve Avrupa topraklarına fetihlere çıkması ile Türkçe tehlikeler yaşamaya başlamıştır.
-Selçuklu ve Osmanlı, Eyyübi ve Safevi devletleri Türkçe'nin yerine Farsça ve Arapça'yı dil olarak kabul etmiş, daha sonraları utanma belası, Türkçe'ye dönmek istemişler. Fakat tam dönememişler. Saray Dili olmaktan ileri gidemeyen; Arapça, Farsça ve Türkçe kelimelerden oluşan, uydurukça bir OSMANLICA icad etmişler. Arapça ve Farsça dil kuralı etkisi altındaki bu dili, Osmanlı'ya ait topraklarda ve Anadolu'da dahi yaygın hale getirememişler. Daha önceleri Hunlar'ın Avrupa çıkarması ile Türkçe, Latince'nin etkisinde kalmıştır. Tarihte savaş kazanan bir milletin, savaşı kaybeden bir milletin dilinin tesirinde kaldığı görülmemesine rağmen, bu durum yalnız Türkler'de görülmektedir. Hatta Türkler'in, Savaşta mağlup etmiş oldukları Arapların Dinini ve Dilini kabul etmesi de buna örnek gösterilebilir. Bu durum Türkler'in Asimile etmediklerini, tam aksine Asimile olduklarını gösterir. Aslında bu özellik pek de övünülecek bir özellik değildir. Canım siz de Asimile olmayaydınız derler adama. Günümüz Asimile olmanın değil, Asimile etmenin zamanıdır. Acımasız olmazsanız, acınacak hale düşersiniz.
-Osmanlı'nın en parlak dönemlerinde devlet yönetimine SİYASİ ÜMMET anlayışı hakim olmuş, Milliyetçilik horlanmış ve dışlanmıştır. Son dönemlerde Halife Cihad ilan ettiğinde, Araplar Cihad yerine Kafirle iş birliği yapınca, SİYASİ ÜMMETÇİLİĞİN MİYADINI DOLDURDUĞU ancak anlaşılabilmişti. Milliyetçilik Devlet Felsefesi haline getirilmediği için; Milliyetçilik yapan TEBA'larımız teker teker bağımsızlığına kavuşmuşlardı. Hristiyan Milletler bağımsızlıklarını aldıkları gibi, Milliyetçilik yerine Kabilecilik yapan Araplar, Yağmurdan kaçarken Doluya tutulmuş, bağımsızlık yerine İngiliz, Fransız ve İtalyanlar'ın sömürgesi olmuşlardı.
-Eğer Osmanlı Fetih ettiği ülkelerde Türkçe Okullar açarak, Türkçe Eğitim vermiş olsaydı, bu gün üç kıt'adaki insanlar, TÜRKÇE KONUŞUYOR OLACAKLARDI. Dünyanın en geçerli Ticaret ve Bilim Dili TÜRKÇE olacaktı. Siyasi Ümmetçiliğin yerine Milliyetçiliğin konulamaması, Osmanlı'nın sonunu hazırlamıştır. Mevlana, Fuzuli ve bir çok Türk Bilgini ve Edibi, Persler'in korkusundan eserlerini Farsça yazmak zorunda kalmışlardır. Türkçe aşağılanmış, yasaklanmıştır. Bağdat'ta Türkçe konferans veren Türkistanlı bir Bilgin tutuklanmış, hapse atılmıştır. Kaşgarlı Mahmut, buna tepki olarak o meşhur divanını yazmıştır. Karamanoğlu Mehmet Bey, bu acıları çeken Türkmen Boyları'nın hislerine tercüman olmuş ve bir ferman yayınlamıştır: “Bu günden sonra Divanda, Dergahta, Bargahta, Mecliste, Meydanda Türkçe'den başka Dil Konuşulmaya” diye kanun çıkarmıştır.
-Günümüzde de Türkçe zor günlerini yaşamaktadır. Atatürk'ün Türkiye'sinde, Cumhuriyet'in koruyucu İlkelerinin varlığına rağmen, sanki gizli bir el Türkçe'mizi yok etmeye çalışmaktadır. Dün Arap ve Fars tehlikesi var idi, bu gün Latin Dillerinin belasından kurtulamıyoruz. Kolejlerimiz, Liselerimiz ve Üniversitelerimizde devlet eli ile ZORUNLU İNGİLİZCE ÖĞRETİLMEKTEDİR. Hatta bütün dersleri İNGİLİZCE öğreten Kolejlerimiz ve Üniversitelerimiz vardır. Televizyonlarda yapılan Açık Oturumlarda, adının önünde Prf. Ve Doç ve Dr. yazan Aydınlarımızın konuştuklarını Türk Halkı anlayamamaktadır. Kendilerini kültürlü ve entel gösterebilmek için Latin Dillerinden dilimize soktukları kelimeler ile konuşmayı tercih etmektedirler. Kısacası Aydınımız ve Halkımız birbirini anlayamamaktadır. Bundan sonra Öz Türkçe konuşmayanları Açık Oturumlara çıkarmamak lazım. Veya hakaret olsun diye beraberinde bir tercümanla çıkarmak lazım. O konuştukça, Tercüman halkın anlayacağı dilde tercüme yapsın...
-İngilizler ve ABD, 1991 yılında Bağımsızlığına kavuşan Türk Cumhuriyetlerine girerek, onları sömürebilmek için bir çok yolu denediler. Bu Cumhuriyetlerin yöneticileri Eski Komünistlerden oldukları için Kapitalist, Sömürgeci ve İşgalci olan bu iki devlete geçit vermemişlerdi. Suudi Arabistan'ın aracılığı ile Orta Asya'ya girmek istediler. Suudi, Türk Cumhuriyetlerinde okul açmak için çok cazip teklifler yaptı, ancak kabul edilmedi. İran aracılığı ile cazip teklifler yaparak, bu devletlere girmek istediler, yine kabul edilmedi. Ancak Fethullahçılar, bu Cumhuriyetlere TÜRK KİMLİĞİ ile girince her türlü taleplerine kapılar açıldı. Eğer bu kapılar İslam oldukları için açılmış olsa idi, Suudi ve İran'ın teklifleri zaten kabul edilirdi. İşte Türk Cumhuriyetlerin zayıf noktası olan TÜRKLÜK'ten yakalayan Fethullahçılar, Türkiye'de Türk Düşmanlığı yaparken, Orta Asya'da Türkçülük yaptıklarını iddia etmektedirler. Okullarında haftada 24 saat İngilizce, 3 saat Türkçe öğreterek, Domuz Eti servisi vererek(1-15 ocak ve 29 sayılı İstanbul Gazetesi. s.8) Türkçülük yapıyorlar galiba... Bir Türk'e Türk'ün Ata Yurdunda İNGİLİZCE öğretmek düşmez. Buna resmen İngiliz Taşaronluğunu üstlenmek denir. Bu Taşaronluğun bedelini tahmin etmek pek de zor olmamalıdır.
-Gaziantep' de A. ÖZSİMİTÇİ adında bir arkadaşım, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Başkanı Prf. Turan YAZGAN'la olan bir görüşmesini bana anlattı: “Fethullah GÜLEN, henüz Türkiye'de iken, Turan Hoca ile Fethullah GÜLEN bir Telefon görüşmesi yapmışlar. F. GÜLEN Turan Hoca'ya Orta Asya'da açmış oldukları okulların durumunu sormuş. Turan Hoca da;
-“İnan ki hocam, çok zor durumdayız. Yardım eden de yok. Neredeyse parasızlıktan okulları kapatacağız.” demiş. F. GÜLEN:
-“Sen okullarında İNGİLİZCE ÖĞRETİRSEN, BEN SANA PARA BULURUM”demiş. -Duyduklarına inanamayan Turan Hoca, Fethullah GÜLEN'in açmış olduğu okulların para kaynağının nereden geldiğini bizzat F. GÜLEN'in ağzından öğrenmesi üzerine, Yüksek Tansiyondan üç gün evde hasta yatmış.”
-Bu gün Uluslar arası geçerli dil, İngilizce olabilir. Ancak İngilizce öğrenmek isteyen, Üniversitelerin İngilizce bölümlerini tercih ederek, o bölümlerde okuyabilirler. ODTÜ'de olduğu gibi, bütün dersleri İngilizce okumaya mecbur etmek, ancak sömürge devletlerde olur. Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu, Türk Ocakları ve Türk Aydınları bu duruma seyirci kalmamalı, hatta birlik olup, bu sömürgeciliği protesto etmelidirler. Çünkü İngilizce'yi öğretmek İngiliz Devletinin görevidir. İngilizce öğretmek, Türk Devletine düşmemelidir. Türk Devletinin görevi; Türkiye'de, Türk Dünyasında ve Dünyada TÜRKÇE'yi öğretmek ve yaygınlaştırmak olmalıdır.
-Laiklik ve Demokrasi konusunda hassasiyet gösteren Ulusalcı GERÇEK ATATÜRKÇÜLERDEN, MİLLİYETÇİLİK ve DEVLETÇİLİK ve TÜRK DİLİ İÇİN de aynı hassasiyeti göstermelerini bekliyoruz.
18.4.2005.Mehmet Demir Atmalı. Gaziantep Kuvva-i Milliye Derneği Bşk. Yrd.
II. BÖLÜM
-Aşağıdaki Şiir'den de görüleceği gibi rezalet diz boyu. Ülkemizde Yabancı isim veya marka kullanmak isteyen esnaf ve sanayiciden alınan tabela veya marka vergisi olarak, Türkçe markaya göre otuz kat daha fazla para ödenmeli. Bu konuda kanun çıkarılmalı ve elde edilen gelirden Türk Dil Kurumuna Pay ayrılmalıdır.
-Türk Dili üzerine yazmış olduğumuz bu makaleden sonra Yusuf YANÇ'a ait olan bu şiir, Dilimizin karşı karşıya kalmış olduğu felaketi anlatmak için yeterli sanırım:
-ARIYORUM
-Karamanoğlu Mehmet Bey'i Arıyorum! ! !
Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı?
Bir Ferman yayınlamıştı:
“BU GÜNDEN SONRA DİVANDA, DERGAHTA,
BARGAHTA, MECLİSTE, MEYDANDA
TÜRKÇE'DEN BAŞKA DİL KONUŞULMAYA...”
Diye hatırlayanınız var mı?
-Dolanın yurdun dört bir yanını,
Çarşıyı, Pazarı, Köyü, Şehri.
Ferman'a uyanınız var mı?
-Nutkum tutuldu, şaşırdım, merak ettim.
Dolandığınız yerlerdeki Türkçe olmayan isimlere,
Gördüklerine, duyduklarına üzüleniniz var mı?
-Tanıtımın DEMO, Sunucunun SPİKER,
Gösteri adamının SHOWMAN,
Radyo sunucusunun DİSK JOKEY,
Hanım Ağa'nın FIST LADY olduğuna şaşıranınız var mı?
-Dükkanın STORE, Bakkalın MARKET, Torbanın POŞET,
Mağazanın SÜPER, HİPER, GROS MARKET,
Ucuzluğun DAMPİNG olduğuna kananınız var mı?
-İlan Tahtasının BİLBOARD,
Sayı Tabelasının SKORBOARD,
Bilgi alışının BRİFİNG,
Bildirgenin DEKLARASYON,
Merakın, uğraşın HOBBY olduğuna güleniniz var mı?
-Bırakın eli, özün bile seyrek uğradığı,
Beldelerin girişine WELL COME,
Çıkışında; GOOD-BYE okuyanınız var mı?
-Korumanın, Muhafızın BODY-GUARD,
Sanat ve meslek Pirlerinin; DUAYEN,
İtibarın, saygınlığın PRESTİJ olduğunu bileniniz var mı?
-Seki'nin, Alan'ın PLATFORM, merkezin CENTER,
Büyüğün MEGA, küçüğün MİKRO, sonun FİNAL,
Özlemin, hasretin NOSTALJİ olduğunu öğreneniniz var mı?
-İş Hanımızı PLAZA, Bedestenimizi GALERİA,
Sergi yerlerimizi CENTER ROOM, SHOW ROOM,
Büyük şehirlerimizi MEGA KENT diye gezeniniz var mı?
-Yol üstü Lokantamızın FAST-FOOT,
Yemek çeşitlerimizin MÖNÜ olduğu yerlerde,
Hesabını ADİSYON diye ödeyeniniz var mı?
-İki katlı evinizi DUBLEX,
Üç katlı komşu evini TRİBLEX,
Köşklerimizi VİLLA, Eşiğimizi ANTRE,
Bahçe çiçeklerini FLORA diye koklayanınız var mı?
-Sevimlinin SEMPATİK, sevimsizin ANTİPATİK,
Vurguncunun Spekülatör, Eşkiyanın MAFİA,
Desteğini bilemediğiniz koltuk çıkmaya SPONSORLUK diyeniniz var mı?
-Mesireyi, kır gezisini PİCNİC,
Bilgisayar'ı COMPUTER, Hava Yastığı'nı AİR-BAG,
Pek alayı, Olur'u OKEY diye söyleyeniniz var mı?
-Çarpıcı, önemli haberlere FLASH haber,
Yaşa, varol sevinçleri OLEY OLEY,
Yıldızları STAR diye seyredeniniz var mı?
-Vıvırık Dağı'nın tepesindeki köyde,
CAFE SHOW levhasının altında,
Acının da acısı NES KAAAVE içeniniz var mı?
-Toprağımızı, Bayrağımızı, İnancımızı çaldırmayalım derken,
Dilimizin çalındığını, talan edildiğini,
Özün, el diline özendiğine içi yananınız var mı?
-Masallarımızı, Tekerlemelerimizi, Ata Sözlerimizi unuttuk,
Şarkılarımızı, Türkülerimizi, Ninnilerimizi kaybettik...
Türkçe'miz elden gidiyor, dizini döveniniz var mı?
-Karamanoğlu Mehmet Bey'i ARIYORUM! ! !
Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı?
Bir Ferman yayınlamıştı...
Hayal-meyal hatırlayıp da sahip çıkanınız var mı?
Kaynak: Milli Eğitim Dergisi
18.4.2005.Mehmet Demir Atmalı. Gaziantep Kuvva-i Milliye Derneği Bşk. Yrd.
Kayıt Tarihi : 23.6.2006 19:23:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Konfüçyus’a sorarlar: “Bir ülkenin yönetimi size verilseydi, ilk olarak değişime nereden başlardınız? ” Büyük düşünür şöyle cevap verir: “-Hiç kuşkusuz dili gözden geçirmekle işe başlardım. Çünkü dil kusurlu olursa, kelimeler düşünceleri iyi anlatamaz. Düşünceler iyi anlatılamazsa, yapılması gerekenler doğru yapılamaz. Görevler gereği gibi yapılmazsa, töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk, ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez. İşte bunun içindir ki, hiçbir şey dil kadar önemli değildir.”
![Mehmet Demir Atmalı](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/06/23/turkce-uzerine.jpg)
Türkçemizle ilgili olarak hazırlanmış olan bu değerli tahlil ve tesbit yazısının ilk
faydası şu oldu ki; bu değerli sayfalarda, bir şiire, bir metne okunmadan yorum yazıldığını görmüş olduk.
Sayın yazar; 'Dün Arap ve Fars tehlikesi var idi, bu gün Latin Dillerinin belasından kurtulamıyoruz.' diyor ve güzel bir şiirle tabelaların İngilizce yazılmış olduğunu nazmediyor, hicvediyor.
Sayın yorumcu diyor ki; 'Arap Milliyetçileri ile Mandacılar arasında toz duman oldu... türkçemiz.... Zırvalara bakarmısınız.... Tanrı türkçe bilmezmiş gibi ille de Arapça dua edecekmişiz... ne diyelim...'
Ha bir de küfretseydin bari. Dili bozan dualar mıdır, yoksa batılı olma adına, elin sarayında köle olmayı yeğyelen, kavanozu dışından yalayarak karnının doyacağını sanan zavallı ve taklitçi zihniyet midir?
Bunca hırsızlık, yolsuzluk, ahlaksızlık bitti de kala kala insanların duası mı kaldı sizleri rahatsız eden.
Sayın Mehmet Demir Atmalı, çok emek verilmiş bir çalışma sunmuşsunuz. Teşekkür ediyorum. Ancak Sayın F.Gülen’le ilgili kısımlara katılmamız asla ve kat’a mümkün değil.
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, Turan Hoca dediğiniz muhterem Beyefendi, eğer dilinin derdine düşmüşse ve bu alanda bir hizmet yapmak istiyorsa önce kendi ayakları üstünde durmayı, sonra da bir takım engelleri aşmayı bilmesi gerekir. Hem gidip birilerinden himmet isteyeceksiniz, hem de yapılan yardım size dokunacak, üç gün hasta yatacaksınız. Olmaz öyle şey.
İkincisi; siz de kabul edersiniz ki, Türkçenin “T” sini dahi bilmeyen bir ülkede, temel eğitimi vermek, dört işlemi öğretmek için siz önce Türkçeyi öğretmeye kalkışırsanız bu en az beş yılınızı alır. Yani ilkokul dörtte olan bir öğrenci lise yaşına gelir. Buna da hiçbir devlet razı gelmez. Biz kabul etsek de etmesek de bugün yer küresi üzerinde kabul gören dil İngilizcedir.
O okullar; açıldıkları ülkede (zaten kabul görmüş olan ve nispeten bilinen) İngilizce ile eğitime başlıyorlar, arkasından ikinci yabancı dil olarak Türkçeyi de öğretiyorlar. Bugün beş kıtada İstiklal Marşımızın okunduğunu memnuniyetle görüyoruz. Keşke, Sayın F. Gülen’in yaptığı hizmetin yüzde birini devletimiz yapabilse. Keşke, o hizmetin binde birini O’nu eleştirenler yapabilse.
Büyük emeklerle hazırlayıp sunduğunuz bu çalışma için teşekkür ediyorum.
Saygılarımla.
Zırvalara bakarmısınız.... Tanrı türkçe bilmezmiş gibi ille de Arapça dua edecekmişiz... ne diyelim...
TÜM YORUMLAR (3)