Türk Kahvesi Şiiri - Ayşe Adlım

Ayşe Adlım
256

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Türk Kahvesi

TÜRK KAHVESİ

Yaşı yirmi sekiz Bülent’in. Küçük yaştan beri Almanya’da yaşayan, üniversite son sınıfta olan, hem Almanlarla hem Türklerle sosyal ortamlarda boy gösteren, sıcakkanlı, girişken, samimi, yakışıklı bir genç. Üstelik esmer!

Elif ise o günlerde yirmili yaşların henüz en başında. On üçündeyken gelmiş Almanya’ya, çabuk adapte olmuş. Biraz okulda, biraz kurslarda Almancayı öğrenmiş, modern görünüşlü, özellikle iri siyah gözleriyle dikkat çeken genç bir kız. Daha bastırılmış duygularla da olsa, o da aynı ortamlarda bulunmaktan çekinmiyor. Ama yaşadığı topluma halâ yabancı olduğu hissiyatı hep onunla.

Almanya’ya geldiğinde günlük yazmaya karar vermiş Elif. Her gün olmasa da kendisini etkileyen bazı olayları yazmaya başlamış. Günlüğündeki en etkileyici, en hüzünlü kısımlar aşktan, Bülent’ten bahsettiği sayfalar.

Çok yakışıklı. Daha önce de ilgimi çeken erkekler oldu, ama kendimi hiç bu kadar çaresiz hissetmedim. Her anım onu düşünerek geçiyor. Geceleri gözüme uyku girmiyor. Onu görmek, onunla karşılaşmak için bahaneler yaratıyorum. İlgisizliği kahrediyor, fark etmiyor beni, bakmıyor bile. Göze batan davranışlarda bulunamam, tarzım değil. Filmlerdeki gibi ayağım burkulsa, gözüme toz kaçsa mesela… Belki birbirimize yakınlaşma fırsatımız olurdu. Yapamıyorum. Pişman oluyorum. Kızıyorum, kızıyorum kendime.
Yine o kız, ne şımarık, ne yüzsüz bişey. Allah’ım bu ne kadar sürecek? Daha ne kadar körü körüne ümitlenecek ve acı çekeceğim? Onun kız arkadaşlarıyla gidişini daha ne kadar süre arkasından hüzünle seyredeceğim?
Tutmuş kızlardan bahsediyor bana bugün. Salak, geri zekalı, dangalak! Yok peşinden nasıl koşuyorlarmış, evli kadınlar bile ona nasıl davetkâr bakıyorlarmış. Dinliyorum öyle aptal gibi, renk vermiyorum güya. Bilse ne yapar ki?
Yine karşılaştık yolda. Arabasıyla bıraktı beni, abi gibi davranıyor. Alman kız arkadaşına baktığı gibi bakmıyor. Okulunda yıl sonu eğlencesi varmış. Almanlara Türk Kahvesini tanıtmak istiyormuş. Oraya gelip kahve pişirir miymişim…Heyecanlıyım çok, ne sebeple olursa olsun onunla aynı ortamda olmak…
Kalabalık, gürültü, dans. Kahvemi pişiriyor, isteyenlere ikram ediyorum, görevimi yapıyorum. Çaktırmadan izliyorum kaçamak bakışlarla. Doğrusu şaşırdım kimseyle dans etmediğine. Şampanyasını yudumlayıp duruyor bir köşede. Birkaç defa yanıma geldi gitti, arkadaşlarıyla sohbet falan. Yanındakiyle bana bakarak konuştuklarını gördüm, sonra bön bön bakar oldu, meraklandım…Dönüşte öğrendim; O konuştuğu Alman benimle tanışmak, dans etmek istemiş. Bu akıllım da benden olumsuz yanıt alacağını söylemiş ona. Ben de başka bir akıllı, sevindim işte. Valla sevindim, bu gece güzel uyurum.
Yine onunla birlikte bir organizasyondaydım kahve işi için. Bu defaki gündüzdü. Türk yemekleri yapan başka bölümler de vardı. Ordan oraya koşturuyordu. Herkesle çok samimi görünüyordu. Kıskandım, içim içimi yedi. Kız arkadaşı geldi, konuştular bir süre, sonra gitti sinirli görünüyordu kız. Birden yanımda belirdi, parmağına bir şey batmış, “Şuna bir bakar mısın? ” dedi. Nasıl heyecanlandım, halâ yüreğim ağzımda. Ellerimin titremesine aldırmadan parmağını avucumun içine aldım. Ben parmağına bakarken onun beni seyrettiğini fark ettim. Başımı kaldıramadım, göz göze gelmekten korktum. O anı, o Baby Jane ve o Rock Stward’ı hiç unutmayacağım galiba…
Bana bakıyor artık, hiç alışık olmadığım bir şekilde ısrarlı ve gözlerini kaçırmaksızın. Göz göze geldiğimizde içimde şimşekler çakıyor, mutluyum, huzursuzum da, bilmiyorum…
Canım yine sıkkın. Nasıl bir Alman meraklısıymış bu adam? Sinir olduğum şeyler yapıyor. Ne öyle biz bizeyken bile Almanca konuşmalar, Almanca şakalaşmalar. Çok iç içe yaşıyor, onlar gibi davranıyor. İnsan eve girerken ayakkabısını çıkarmaz mı? Büyüğünün elini öpmez mi? Ben yapamam bununla, yok, olmaz!
Onu çok seviyorum, çok aşığım, acı çekiyorum. Ona da acı çektiriyorum. Allah kahretsin!
Bu sabah yine duraktan aldı beni. Tuhaf oldu sanki beni elbiseyle görünce, farklı bakıyordu. Hoşuma gitti elbise giymek, onun fark edişi de, hiç rahat etmedim o ayrı…
Beni almak için uğradığında saat henüz beş olmamıştı, bekliyordum pencereden dışarıyı seyrederek. Diğer arkadaş gitmişti, ofiste yalnızdım. Onu görünce fırladı yine yüreğim yerinden. Az gavur değilim, onu anlamazlıktan, duymazlıktan geliyorum, sonra da pişman oluyorum.
Kolyeme bakmak istedi, yaklaştı, elini uzatırken niye bilmiyorum kendimi geri çektim, yüzüne bakamadım. Elleriyle iki kolumdan tutup beni kendine çekti, ona karşı koyamadım. Bir süre hiç konuşmadık, kollarının arasında, başım omzundaydı. Kalp atışları duyuyordum bana mı yoksa ona mı ait olduğunu anlayamadığım. Öylece kalakaldık, konuşmadık, kıpırdamadık, düşünmedik…

Yazmadı da Elif sonrasında. Ani bir kararla, umulmadık bir zamanda, kimsenin ondan beklemediği bir şekilde döndü ülkesine.

Yıllar geçmişti aradan. Bülent evlenmiş, iki kızı olmuştu. O eski coşkulu, yerinde duramayan hali kalmamıştı, ağırbaşlı bir baba, ideal olduğu düşünülen bir kocaydı artık o. Elif’in geçen yıl hasta yatan annesini görmeye geldiğini ve bir gün kendisini uzaktan izlediğini de bilmiyordu. Ben de bilmiyordum ikisinin bir zamanlar o denli yakınlaştıklarını. Ta ki, Elif bana anlatana ve günlüğünü gösterene kadar.

O akşam veli toplantısından dönüyorduk Bülent’le. “Mutlu musun” diye soracaktım. Bir Almanla evli olmaktan hoşnut muydu? Ama aslında Elif’ti merak ettiğim, “Elif’i anlat” dedim. Sormamı bekliyordu sanki. Anlatmaya başladı: “Kuru-yarı, ufak-tefek bir kızdı, başlarda ilgimi çekmemişti, çocuktu işte. Ama gözlerindeki o farklılık, o ışık baştan beri vardı. Zaten o kara gözlere tutuldum ben. Kızlardan başımı alamadığım zamanlarda bile gizliden gizliye bakardım gözümün ucuyla. Belki korumak istediğimden, belki de kıskandığımdan. Rainer onunla tanışmak istediğini, çok güzel gözleri olduğunu söylediğinde deli oldum. Bunların Aşk Tanrısı varya, ilk o zaman sapladı kalbime okunu. Rainer konuşup duruyordu; onunla tanışmalıymış, onu kendime mi saklıyor muşum… Sıkıntıdan, stresten ölecektim o akşam. Elif’in her hareketini, her yaptığını inceler, gözlerimi ondan çekemez olmuştum. Nasıl davranacağımı da bilmiyordum, diğer kızlarla böyle olmamıştı, o farklıydı. İncitmek istemiyordum, bir yandan da korkuyordum, birilerinin ona yaklaşma ihtimali ölümden beter ediyordu beni. O gün parmağıma gerçekten bir şey batmıştı. Ben de bunu fırsat bilip yaklaşmak istedim. Elif titreyen elleriyle parmağımla uğraşırken ben saçının tellerini birer birer saydım. İlk defa bu kadar yakındım ona, herkesin içinde dudaklarından öpmemek için zor tuttum kendimi. Eğer bir alman kızı olsaydı karşımdaki bunu çoktan yapmıştım. Duygularımı anlamasını bekledim, hiç aldırmadı, cesaretimi kırdı, beni kızdırdı, canımı acıttı. Bana karşı hisleri olduğunu tahmin ediyordum, aramıza bir duvar ördüğünü de görüyordum, anlayamıyordum. Onu elbiseyle görünce duygularım kabardı, kafam dağıldı. Direksiyon başında onun bacaklarını izledim, elbisenin altından bile çok çekiciydiler. Anlayışsızlığı beni çıldırtıyordu. Neden böyle soğuk davranıyordu, neden bu kız bakışlarındaki o parlaklığı söndürmeye çalışıyordu? Her baktığım kızda onu arıyordum, onun gözlerindeki ışığı yakalamaya çalışıyordum. Rahat çalışamıyor, rahat düşünemiyordum. İş arkadaşlarından bile kıskanıyor, boş kaldıkça onu gözetliyordum. Akşam üstü çalıştığı yere gittiğimde niyetimde her şey vardı. Gözlerindeki o ışık içime işlemiş, beni yakmış, beni kavurmuştu, hiç öyle yanmamıştım ben. Kızgındım, saçlarından tutup onu dövmek geliyordu içimden. Belki o zaman kurtulurdum kalbimi yakan ateşten. Kolyesinin taşlarına bakmak istedim, geriye çekildi. Kızgınlığım daha da arttı, sabırsızlandım, kontrolüm kayboldu. Kollarından yakalayıp, kendime çektim. Öpmek, koklamak, kalbimin içine gömmek istiyordum. Karşı koymadı bana, kollarımda huzur bulduğunu anladım, onun huzurunu bozamazdım. Öpüp koklayamadım, ama kalbimin en derin yerine gömdüm onu. Halâ orda ve halâ sızlatıyor.”

Elif’in başını omzuna koyduğunda huzur bulacağı birini bulamadığını bilmiyor Bülent. Kahvesini yudumlarken Rock Stward dinlediğini ve hiç elbise giymediğini de…

Ayşe Adlım
Kayıt Tarihi : 17.2.2012 10:49:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ayşe Adlım