8 mart 1857 yılında ABD yaklaşık 400 kadar çalışan kadının iş hayatında uğradıkları haksızlık ve zulümden dolayı başlattıkları ayaklanma sonrası kadının iş verene ve erkeğe karşı aldığı tutum karşısında tapular teker teker yıkılıp kadın hak ettiği değeri ve saygıyı elde etmeye başlamıştır geçte olsa.
M.K.Atatürk Cumhuriyeti ilan etmesi ve medeni kanunlar yasasından sonra Türk kadını bir nevi rahatlamıştır.Buna mutabık kılık kıyafet düzenlemesinden sonra kadınımız kara çarşaflardan çıkıp özgür giyime kavuşmuştur ne var ki halen günümüzde özgür giyinen kadın pek hoş gözle görülmemektedir.Atatürk,ün ilke ve inkılaplarından sonra kadınımız çalışma hayatında erkeği aratmayacak kadar beceri ve yeteneğe sahip olduğunu ıspatlamış bulunmaktadır.
Ülkemizde kadınımıza yapılan haksızlık ve bencilce davranışlar kadınımıza olmayan öz güven sonrası kadınımız içinden çıkılması güç bir duruma düşmekte çıkarsızlık ve yoksun kaldığı saygı ve sevgiyi anlayışı dışarıda aramaktadır.Ülkemizin kısmen dogu ve Karadeniz bölgelerinde kadınımız şiddete hakarete kısıtlamaya daha cocuk yaşta maruz kalmaktadır. Bunun sonucunda baskı ve şiddet altında yetişen kızımız evlilik sonrası eşinin uygulamış oldugu fili ve sözlü şiddete maruz kalmakla beraber ev hapisi yaşamaktadır bu böylemi olmalı neden kadın hak ettiği degeri görememekle beraber ugradıgı haksızlık karşısında sesini cıkartamamaktadır.tabiki bunun tek bir sebebi bulunmaktadır ilk öğretim sonrası kız cocugunun okul hayatına son verilmesidir.Batı bölgelerimizde ve gelişmiş illerimizde kültür seviyesi yüksek tahsilli devletin bir cok mercisinde görev alan iş hayatında kendini kanıtlamış kadınımız aynı şiddete maruz kalmaktadır.Peki neden susmakta boyun bükmekte bilmezlermiki ne kadar susarsan o kadar sürüp gider bu haksızlık.Bilirler elbette ne var ki cevrelerine rezil olma korkusu sebebi ile ses cıkarmaktan korkarlar maruz kaldıkları şiddet sonrası şiddetin eserlerini makyaj sayesinde kapatmaktadırlar.
Kadınımız dünyanın hic bir yerinde görülmemiş bir sadakat ve duygu ile evine eşine aile bireylerine bağlı olup aile ici gecim kalkınmada büyük önem taşımaktadır.Ne varki Türk erkeğinde kadın ev işlerini yapan bah bahce ile ilgilenen birde üç beş cocuga bakma ile yükümlü akşam eşinin cinsel isteklerini karşılayan hic bir sosyal hakkı olmayan bir nevi robot.Madalyonun öbür yüzüne baktıgımızda bir yuvayı yuva yapan erkegi adama yapan evi ev yapan kadındır.Erkek sıkıldıgı zaman kahvesi maçı alkolü arkadaş ile gezme hovardalık yapma hakkına sahip iken kadınımız robot misali evine tıkanıp kalmakta.Aile icinde olsun sosyal yaşantıda olsun bir bayan saygı sevgi kendine deger verilmesini kendinin anlaşılmasını beklerken bizim erkeklerimiz ikinci sınıf olarak nitelendirmekte kadınımızı.Hurafeler be örümcek beyinli olan erkeklerin saltanatı altında maruz kaldıkları şiddet ve cinsel tacize ses cıkaramamakta kendini savunamamaktadır. Gercege bakıldığında Türk kadını değimliydi cephede savaşan erzak cephane taşıyan yaralıların yaralarını saran. Bizler şimdi bu vatan üzeride huzurlu bir şekilde yaşıyorsak kadınımız sayesindedir.Bu gerçek kabul edildiği halde biz kadınımıza hak ettiği saygıyı göstermiyoruz.İşin aslı bir erkek kadına muhtactır kadının yönlendirmesi sayesinde adam olup toplum icine cıkabiliyor.
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.