Türk Dil Kurumu Koçaklaması

Fazıl Hüsnü Dağlarca
80

ŞİİR


273

TAKİPÇİ

Türk Dil Kurumu Koçaklaması

ÇAĞRI

Ata'dan oğula dek
Geceleyin gürültüler duruca
Dört yana dağılır kocaman bir çağrı
Türk Dil Kurumu'nun görkemli yapısından
Divanü Lügat-it Türk'te.
Türerken yeni sözcüklerimiz
Bu senin yazmandır söylemendir
Yönündür
Bilincindir
Uygarlığındır
Özgürlüğündür
Bu senin yarınındır ey Türk genci


ORTAASYALILARIMIZ – 1

Gün ışıdı mı çıkar
Türkçe sözcükler dışarı
Türk Dil Kurumu'ndan
Varırlar yaban adları almış yerlere
Dururlar
Gözlerimiz görene dek


ORTAASYALILARIMIZ – 2

İşte giderler
Koridar’a geçenek sözcüğü
Viraj’a dönemeç
İstasyon’a durak
İmalathane’ye işyeri
Atelye’ye işlik
Plaj’a kumsal
Arşiv’e belgelik
Garaj’a taşıtlık
Gardrop’a giysilik
Mayo’ya denizlik
Rıhtım’a gemilik
Balkon’a çıkıt
Mezbaha’ya kanara
Mezarlığa gömütlük

Türkçenindir bu ülke
Çek git derler
Kulaklarımız işitene dek


SON GÜCÜMÜZ

Buraya dek dedi dağ taş
Çatladı sallandı koptu düştü
İçindeki yabancı sözcükler
Ulu savunmasında Türkçemizin
Duymuştu yediden yetmişe tek tek
Bütün Türkler
Başkasının sözcükleriyle
Artık soluk alamıyacaklarını
Dirilir unutturulmuş söz
Dirilir bilinçaltındaki direnç
Bağımsızlık savaşlarında dirilir
Ulusların yaşama eylemleri
Anımsıyor musunuz Sakarya Savaşı'nın en
karanlık yerinde
Birliklerimize katılan son ordu
Dalkılıç dalyürek dalağız
Anadilimizdi bizim


DEVRİMİ BÖYLE ANLAMAK
..........
..........

Fazıl Hüsnü Dağlarca
Kayıt Tarihi : 14.10.2011 21:22:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Doğa Fendi
    Doğa Fendi

    Türk şiirinin büyük şairi.. Fazıl Hüsnü Dağlarca..

    Cevap Yaz
  • Arap Naci Kasapoğlu
    Arap Naci Kasapoğlu

    evet bu kavga o kavga Mücella hanımefendi..doğudan dilimize yerleştirilmiş o kelimeleri defetme kavgası geldikleri yere...

    Cevap Yaz
  • Mücella Pakdemir
    Mücella Pakdemir

    Kurtuluş Savaşında canlarını veren atalarımızın konuştuğu dili dışlaya dışlaya güdükleştirdik. Bunun yanısıra gerek teknoloji dünyasının gereksiniminden, gerekse globalleşmenin getirisiyle batı dillerindeki kelimelerin günlük yaşantımızda yer bulmasından dolayı kullandığımız kelimelere bir şey diyen yok. İşimiz gücümüz bir zamanlar bizim topraklarımıza dahil olan doğu memleketlerinden dilimize yerleşen kelimelerin defedilmesi kavgası. İşin altındaki fikri okuyamamak safdillik olur. Saygılarımla.

    Cevap Yaz
  • Arap Naci Kasapoğlu
    Arap Naci Kasapoğlu

    hangi sularda yüzdüğünü bilmeyen balıkları çabuk avlarlar Celal kardeş..

    bak sana kıssadan hisse bir küçük fıkra..

    fare iki kadeh rakı içmiş..
    başlamış masaya vura vura bağırıp çağırmaya..

    o kedi buraya gelecek!

    o kedi buraya gelecek!

    hayırlı akşamlar dileğimle bizim olan dillerimizden öpüyorum.

    Cevap Yaz
  • Necip Zeybek
    Necip Zeybek

    Türkçe ana sütü gibi temiz, Sütü gibi anamızın helalimiz. Ancak süt nasıl ki saf su ya da bir kaç mineral, vitamin, kalsiyum, protein gibi maddeden oluşmamışsa dil de tek bir kavmin bilim ve kültür hazinesinden oluşmaz.

    İşte giderler
    Koridar’a geçenek sözcüğü
    Viraj’a dönemeç
    İstasyon’a durak
    İmalathane’ye işyeri
    Atelye’ye işlik
    Plaj’a kumsal
    Arşiv’e belgelik
    Garaj’a taşıtlık
    Gardrop’a giysilik
    Mayo’ya denizlik
    Rıhtım’a gemilik
    Balkon’a çıkıt
    Mezbaha’ya kanara
    Mezarlığa gömütlük
    FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA

    Şairin özenle seçtiği sözcüklerden hangilerinin daha çok kullanılır durumda olduğuna baktığımızda maalesef şairin istediği ve beklediği sonucun doğmadığını, yani farklı dillerden giren sözcüklerin daha yaygın kullanıldığına şahit oluyoruz.

    AÇ ZENGİNLİĞİMİZ

    Yoktur
    Türkçesi olmayan sözcük
    Ya unutulmuştur o
    Ya anımsanmamıştır
    FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA

    Yine şairin gördüğü gibi olmuyor olay.Çünkü bugün kullandığımız pek çok eşya ve teknik terim maalesef atalarımızın hayatında yoktu.Otomobil, tranvay, televizyon, telefon ;eksantirik kayışı, elektrik, ekran,tuş… yoktu. Öyleyse bu günün insanı daha çok sözcüğe ihtiyaç duymaktadır ve bunları var olan sözcüklerle karşılamamız veya onlara hep benzer ekleri ulanması ile ortaya çıkacak yeni ama anlam karışıklığı doğuracak sözcüklerle karşılamaya çalışmamız akıllıca ve doğru değil.Yani dilimiz farklı yöntemlerle zenginleştirmeliyiz.

    Onca yıldır bilhassa doğu dillerinden (Arapça ve Farsçadan ki bunlar sekiz bin civarında olduğu söyleniyor; oysa aynı dönemde Fransızcadan giren beş bin civarındaki sözcükle pek uğraşılmamıştır) dilimize girip yerleşmiş sözcüklerle savaş açmış olanlar Öz Türkçe sözcüklerle dilimizi zenginleştirmek için sarf ettikleri gayretin, hassasiyetin yarısını günümüz Türkçesini istila eden Latin dillerinden giren ve büyük kısmına gerçekten ihtiyaç duyduğumuz sözcüklere yerinde ve doğru karşılıklar bulup onların dilimizde kullanılmasının peşine düşselerdi.Bugün dilimiz daha zengin ve arı bir dil olurdu.Yaklaşık olarak dilimiz yetmiş beş bin sözcük sayısından son on beş yirmi yılda yüz on bir bin sözcük sayısına ulaştı maalesef son dönemde dilimize girip yerleşen sözcüklerin büyük bir bölümü İngilizce gibi Latin kökenli sözcükler oluşturmuştur.
    Bana göre en önemli bozulma da yazım kurallarında ortaya çıkmıştır. Bizim dilimiz okunduğu gibi yazılan bir dildir.Oysa bazı sözcükleri ki bunların büyük kısmı özel isimlerdir, yazılışı başka, okunuşu başka olacak şekilde dilimize girmiş ve kullanılır olmuştur.Oysa Amerikan İngilizcesinde de İngiltere İngilizcesinde de benim ülkemin adı bile benim istediğim şekilde değil, kendi dil kurallarına göre yazılıp söylenmektedir.

    Ana dilini sevip korumak ve geliştirmek isteyenlere dört önerim var:
    1)Yabancı dilden eğer bir sözcük alınıp kullanılıyorsa okunduğu gibi yazılmalıdır.
    2)Dilimize girip yerleşen sözcüklerin sadece söylenişi zor olanların yerine Türkçe sözcükler bulunmalıdır.
    3)TDK bünyesinde oluşturulacak bir ekibin dilimize girmesi muhtemel sözcükleri yazılı ve görsel medyayı iyi takip ederek Türkçe karşılıklar bulmalıdır.Sözcük dilimize yerleştikten sonra değil,daha girmeden önlem almak gerekir.
    4)Yeni Anayasa’da anadilini korumaya ve kendi kuralları dahilinde zenginleştirmeye yönelik hükümler konulmalıdır.

    Bu dört maddeye uygun şu açılımlardan da bahsedilebilinir.
    a)Dili koruyup zenginleştirmek için parasal destek bütçeye konmalıdır,
    b)Anayasa Kürtçe, Lazca, Çerkezce, Arnavutça gibi dillerden Türkçeye uygun bazı ifadeler seçilerek alınmalıdır.(İngilizceden, Fransızcadan sözcük alan bir ulus kendi kardeşlerinin dilinin sözcüklerini de kendi diline katmaktan, kullanmaktan çekinmemelidir.)
    c)Dilimizi zenginleştirme çalışmalarında öncelik türetme ve birleştirme yöntemine ayrılmalı.Yabancı dillerden aktarma veya uydurma yöntemi kullanılacaksa hangi dilden sözcük alınıyorsa sözcüğün ilk hecesi veya ilk iki hecesi alınmalıdır.Bu yöntem tercih edilirse Türkçenin hece çeşitlerine uygun yazım olacak şekilde ünlü ilave edilip ya da atılabilinir.

    Bugüne değin saplantılı bir şekilde sadece Arapçadan giren sözcüklere karşı çıkan kişiler ellerini vicdanlarına koyup düşünsünler aşağıdaki hangi sözcüklere öz Türkçe karşılıklar bulmak isteyeceklerdir?

    ARAPÇA: Cumhuriyet, halk, devlet, hukuk, hürriyet, adalet, milliyet, vatan, şehit, akıl, aile, ahlak
    FRANSIZCA: Laik, sos¬yal, çevik, bürokrasi, televiz¬yon, radyo, terör, abajur.
    FARSÇA: Zengin, aferin, bahçe, bülbül, can, canan, abdest.
    İTALYANCA: Politika, ga¬zete, alaturka, banka, çapa, çimento, fabrika.
    İNGİLİZCE: Bot, cips, fut¬bol, hostes, e-mail, kariyer, lo¬bi, linç.
    Eminim ki hiç kimse “ Türkiye Cumhuriyeti Devleti” ifadesindeki cumhuriyet sözcüğüne kafayı takmayacaktır. Arı dil peşinde koşmak akıl kârı değildir. Fakat dilimizi sahipsiz bırakmamalıyız.Ona sahip çıkmak duygularla değil akılla olacak iştir.Onu başka dillerin boyunduruğu altına sokmadan yaşatmak ve zenginleştirmek hepimizin boynunun borcudur.
    Diline sahip çıkmayan uluslar kültürleriyle birlikte kimliklerini de yitirirler ve tümden yok olurlar..Millet darmadağın olsa dahi yeniden bir araya gelebilir ve millet olma şansını yeniden yakalarlar,devletler yıkılsa dahi yeni bir düzenle yeniden tarih sahnesinde başka bir adla yer alabilir.Ancak dilini yitiren uluslar bir daha asla bir araya gelemez.Milli birliği sağlayacak yegane unsur dildir.Barış ve huzur dille tahsis edilebilinir.

    Saygıyla...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (31)

Fazıl Hüsnü Dağlarca