hasretin bağlama teliyim ben şu an
ve her tezene darbesi içimi sızlatır
doğan bir hüzünlü türküdür
sevgili akla düşünce
dilimden düşürmediğim..
öyleyse konuşturmalı bebekleri bundan böyle
anne sevgisini tatmadan önce
sözcük yığınları gevezelere kalsın
anlaşılmaz yeni sözcükler de üretenlere
yontulması gerekmez
sana baktım
giysilerini kıskandım
ah ben olaydım
seni saran kazağın
gözlüklerin
(dünyayı benimle gör diye)
Yılmaz Odabaşı ve Ataol Behramoğlu’na
aşk üç kişiliktir
ritmik döngüsünde yaşamın
yatay ilerlerken zaman
asılırken köşesinden unutulmuş duyguların
hayat yeniden yoğurdu sevgiyi
su karıştı toprağa
çatladı tohum ıslak ve sevecen
yağmur doğurdu beni
odan
odanı gördüm bugün
kanım kaynadı hemen
nasıl sevmem seni ben
nasıl katlanmaz sevgim ikiye
o gittikten sonra kar yağmıştı izlerinin üstüne...
oysa her kıştan sonra bahar gelir, unutmuşum sanki...
her bahar Mart’la başlar Nisan’la ıslanır
ıslanmaya bir adım var
bugün Mart’ın otuz biri
ajandamda kalmış adı
aşka veda
sen tarifinde zorlandığım sevgilim, kır çiçeğim, papatyam
türkü gözlüm, uzun havam, duygusal evrimimin devrimi
mantık hırsızım, yürek eşkıyam ve sen, bitmeyen kavgam
aşkın sihirli değneği
dokunur
feleğim şaşar
uçarım
ozan olurum
türküler bir daha güzel
dilenci değil
aşk insanın gözünü kör edermiş
seven insan gururunu ayaklar altına alırmış
doğru değil!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!