Sarardı gönlümde açan bir çiçek
Düşen yaprağını yel aldı gitti.
Sevgiye susayan bir gün gülecek
Hayal dünyamı da sel aldı gitti.
Güneş yaktı dudağımı
Ciğerimi kor.
Dili ayrı, dini ayrı
Bu yerde…
Beklerim aylarca gözüm yollarda
“Mektubun gelir mi? ” diyerek seni.
Postacı küstüğün(ü) söylerken bana
Alıp ta götürdün ruhumdan beni.
Taşa çaldın bedenimi, canımı
Türklüğün toprağı “ vatan “ diyerek
Al kanı döktüğü yer ÇANAKKALE.
Mehmet’in ölmeyi şeref bilerek
Toprağa düştüğü yer ÇANAKKALE.
Denizler yol vermez her nidasıyla
Aha ağam, aha paşam yine dün
Önce gaza, sonra beze zam geldi.
Ne biçim şey? Anlaşılmaz kör düğüm
İnce, kalın, yağlı ipe zam geldi.
Önce fakir çayı gitti “dört nala”
Parlayan ışıklar sönüverince
Yağsın üstümüze sevgi yağmuru.
Baharlar şenlenip, gülü verince
Yağsın üstümüze sevgi yağmuru.
Yazdığım mektuba son defa bakıp
Ne olur gülmeyip, ağla son defa.
İçinden çıkanı ateşle yakıp
Kalbinin içinde dağla son defa.
Verdiğin mendilin kokusu onda
Kurşun yemiş ceylan gibi gönlüme
Geçmişten bir ilaç yaz benim için.
Vurulmuştum saçlarının teline
Ördüğün örgünü çöz benim için.
Karanlık gecenin sessizliğinde
Gönlümden kopan ay sana düştü.
Gülüp oynuyordun acı günümde
Ağlamak, üzülmek vay bana düştü.
Delice sevmişim toprağın taşın
Sisli dağlarında kara yanarım.
Hasrete koydurdu ekmeğin aşın
İçimde tutuşan nara yanarım.
Toprak yollarının çamuru güzel,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!