Ol Yalvaç'a bir kişi didi ki: "Yâ Hayrü'l-beriyye!"
Didi: "Ol İbrâhim'dir, Halîl-i Yezdân-ı Ganî'ye."
Tevâzu'dur O’nun zırhı, ki Hak'tan geldi bu ahlâk,
Yolu yokdur rûh-ı pâke, nefs ile kibr ü hevâya.
Bu atıf sırr-ı tevhîddir, uzaktır zât-ı nefsten,
Kişi kurtulur bu hâlde cürm ü cehl ü hatâya.
Büyüklük güçte değil, gücü kullanma âdâbı,
Vermez ol Kut'u makâmât, kalb-i gâfil-i rîyâya.
Dervişin kalbi arınsın, fenâ yolunda yoktur zühd,
Ne ki vasf u ne ki nâm, kalbi kılmaz rû-nümâya.
Mürşidân dahi riâyet eder bu usûl-i pâke,
Yüceltirler dâima, yârânını, ârif-i dânâya.
Yeni bir ânın çerağıdır şahit olduğumuz hâl,
Aramasakta gözlerimize doğan sırr-ı Hüdâ'ya.
Diğerleri gibi kucakta bulduğumuz bir gerçektir,
Sıcak davranıp önce giydirdiğimiz Lûtf-ı Atâ'ya.
Gerçek Alp, öz-farkındalıkla bilir noksân-ı zâtı,
Gücünü tâbi' kılar ol, hükm-i ulvî-i Hüdâ'ya.
Makam-ı Seyyid-i kevneyn O’nun lâkin bilirsin,
Kibir ile varmadı, mertebe-i nûr-ı bekâya.
Misal didi Gâzî: "Kumandanıyım, soylu milletin mütevâzı,"
Size tesbîhim veririm, dostluğu gösterir bu mâye.
Bu cihânda kim ki kendin hak bilir, Hakk'tan ıraktır,
Tevâzu' zât-ı Hak'tan, ulaştırır pâk mâhiyeye.
Ey Ziyâi, sen de bu sırrın kadrini bil, olma gâfil,
Alçakgönüllü isen varırsın, menzil-i dâr-ı Hüdâ'ya.
Günümüz Türkçesi:
En hayırlı kabul edilen kişi, övgüyü, "Allah’ın dostu olan İbrahim’e" yönlendirir. (Tevazu, övgüyü dahi başkasına atfetmektir.)
Tevazu, kişinin manevi zırhıdır ve kibrin temiz ruha girmesini engeller.
Tevazu, birlik sırrıdır (tevhid); kişiyi nefsinden uzaklaştırır ve tüm hatalardan kurtarır.
Gerçek büyüklük güçte değil, gücü kullanma ahlakındadır. Yüksek manevi makamlar, gösterişçi ve gafil bir kalbe nasip olmaz.
Dervişin kalbi yok olma (fenâ) yolunda arınmalı; unvanlar ve şöhret, onu gösterişe sevk etmemelidir.
Mürşitler dahi bu temiz kurala uyar; kendilerinden çok, yoldaşlarını ve bilginleri yüceltirler.
Hayatta gördüğümüz her an, aramasak bile gözümüze doğan ilahi bir farkındalık ışığıdır.
Bu yeni durumlar, kucağımıza bırakılmış bir hediye gibidir; onu hemen ilahi bir lütuf (Atâ) olarak kabul ederiz.
Gerçek lider (Alp), kendi kusurunu bilir ve gücünü, daima Allah'ın yüce emrine tabi kılar.
İki cihanın efendisinin makamına, O’nun kibirle değil, tevazuyla ulaştığını iyi bilmelisin.
Gazi (Atatürk) bile, "soylu milletin mütevazı bir kumandanıyım" demiştir. Bu, dostluğun ve alçakgönüllülüğün en değerli özüdür.
Kendini haklı ve üstün gören, Hakk'tan uzaktır. Tevazu ise bizzat Hak'tan gelen bir sıfattır ve insanı saf öze ulaştırır.
Ey Ziyâi, bu tevazu sırrını bil; alçakgönüllü olursan, aradığın ilahi huzura (Allah'ın yurduna) varırsın.
Tunç Ziya AgurKayıt Tarihi : 1.11.2025 20:19:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.



Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!