Fâ'ilâtün / Fâ'ilâtün / Fâ'ilâtün / Fâ'ilün
Fehm-i küsûr kemâlâtı idrâke mâni olmaz, 
Zira gönül oruçta olsa da, yazgı karardır.
Her kişi kurtulmaz hevâ otunun tasallutundan, 
Lâkin Hakk'a yönelme hissi, kalıcı mevkûfedir.
Gerçek ideal, incitmez masûm-ı cânı, 
Nâ-hak yere bir zerre zulm ile kılmaz cerâhat.
Bu hırka-i ten ki pârelenir ve titrer hep, 
Gönül ışıkla dolsa bile, zâhir hep nâ-murâd'dır.
Oruç tutanın rûha vüslat arzûsu kâfîdir, 
Zira Savm, nefsin hevâ-yı fıskından geri durmaktır.
Âşık ki maden suyu içer, lezzetin sırrını bulur, 
Hakk'ın vechini görmek ister; budur her dem husûsî ârı.
Yâ Rab, kılma bizi nefse esîr bir göz yuması.
Zira rahmet kesilince, şelâle'nin kurur hevesi.
Ol mâlik-i âşikan elinde olsun bu kıyamın değneği,
Eşiğinden gayri yerde bulmasın bu gönül asla ikâmet’i.
Gönlümde müstahkemdir vişnelik yükselmek de lâzım,
Ki artuk bu sükûnet ile her türlü zilletten olsun halâs.
Ziyâî der, atın durduğu yer gibi sâbit ol, 
Ol durgun rüzgâr gönül tahtının şifâsıdır.
Günümüz Türkçesi:
İnsan kendi eksikliklerini ve kusurlarını bilse bile, bu onun insanı kamil arayışına engel olmaz. Çünkü gönlümüz nefsani şeylerden oruç tutsa da (geri dursa da), alnımıza yazılan ve Rabb'imize olan teslimiyetimiz esastır.
Ruhun güzelliği, nefsani isteklerin (hevâ otu) saldırısından daima tehdit altındadır. Ama Allah'a doğru yönelme (doğruluk/istikamet) arzusu, miras bırakılan, kalıcı ve korunmuş bir manevi değerdir.
İnsanın ulaşmak istediği gerçek ideal (Yaratılış gayesi), masum olan hiçbir varlığa zarar vermez. Çünkü hakikati ayakta tutmak, en ufak bir haksızlığa bile yol açmamayı gerektirir.
Bedenimiz denen bu fani kılıf yıpranır ve acılarla sınanır. Gönül ilahi aşkla dolup aydınlansa bile, bedenin ve dış görünüşün eksiklikleri ve sorunları hep devam edecektir.
Nefsinin isteklerinden oruç tutan (geri duran) ruh için, asıl hedef olan Rabb'e kavuşma (manevi birlik) arzusu yeterlidir. Çünkü oruç, nefsi azdıran ve yoldan çıkaran boş heveslerden bilerek vazgeçmektir.
Gerçek âşık, hayatın zorluklarını ve imtihanlarını kabul edip içer ve bu acıda derin bir bilgelik bulur. Onun için en büyük utanç, geçici dünya zevklerine dalıp Allah'ın rızasını görememektir.
Ey Rabbim, bizi göz açıp kapayıncaya kadar bile (en küçük bir an) nefsimizin kölesi yapma. Çünkü ilahi bereket (feyz) kesildiği anda, ruhun coşkusu ve gayreti (şelale gibi), anında kuruyup biter. (Ebu Davud, 110 Edep)
Hakk'ı ayakta tutma (doğru duruş) gücü (Maçka'nın değneği/sapı gibi), bütünüyle aşkın sahibinin kontrolünde olsun. Bu gönül, O'nun eşiğinden ve yolundan başka hiçbir yerde kalıcı bir yer (ikamet) aramasın.
Gönül, vişnelik (tatlı ve ekşi tecrübeler) gibi değerli ve sağlam bir yerdir, bu değeri korumak için yükselmek (azimle çalışmak) gerekir. Bu nefs orucu (Savm) sayesinde, insan her türlü manevi alçalmadan ve düşüşten kurtuluşa erer.
Şair Ziyâî der ki: Atın yemden kesilip, dinlendiği yerde (sükûnetle) durması gibi, sen de nefsanî arzulardan sabit bir şekilde uzak dur. Çünkü bu iç huzur ve sükûnet (Savm), gönül tahtını iyileştiren asıl şifadır.
Tunç Ziya AgurKayıt Tarihi : 29.10.2025 22:15:00
 
 
 
 
 Şiiri Değerlendir
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!