Bir kez ben gidiyorum dedin ve bedenimin yarısı kopuştu benden…
Dilim lâl,
düşlerim gölgeli,
düşüncelerim yokluk çıkmazlarında…
Umutlarım tükeniş noktasında,
sen bir kez gidiyorum dedin,
söylenmemiş tüm saklı cümlelerim yapıştı senin saklı varlığına…
Rüyası bile bir bedel olan bir adamdım ben… Eksik kalan sol tarafımdı benim, onun da üstüne sen basmayasın diye, sağ elimi koydum, tamlandım… Korundum…
Aynaya bak gör beni, düşündüğün gibi miyim?
Bana göre ruhsuz yazılar, sözler yazıyorum sana artık…
Bir yerlerde okumuştum, bu şehir kazananları alkışlayanlarla dolu, çünkü sen kazanansın, alkışlanırsın, çünkü ben kaybettim, çünkü eskisi gibi sevmiyorum seni, artık…
Son bulut da terk ediyor körfezi, sessiz, sakin, telâşsız, sanki son deniz suyuna bakınıyor, mecalsiz, tüm fırtınaların, buzulların, ardında kalmışçasına, tek başına bir öbek, dağılmış tüm isteklerini, yağmur kümelerini sırtında taşımaktan bıkmışçasına, hüzün beyazlaşmış üzerinde kararmaları tükenmiş, gücü bitmiş, son pişmanlıklarını ardında bırakmışçasına, körfezin etrafında son dolanmalarında…
Tıpkı senin son bakışların gibi, bütün hırçınlığını içine gömmüş gibi, bütün pişmanlıklarının arkalarını sıvazlar gibi, beni dağıtışın gibi, dağılarak gidiyor mecalsiz bulut tıpkı senin gidişin gibi…
Son bir kez kolları ile sarmalar gibi, ruhumu deliyor, sanki senin delik deşik bıraktığın ruhum gibi…
Bütün pişmanlıklarınla, bütün hırslarınla, son darbeyi vurmaktan vazgeçmişçesine, sen ve son bulut gidiyorsunuz körfezin kıyılarından, Karşıyaka, Göztepe, körfez çukurundan, dönmeyesiye, dönemeyesiye, dönüşsüzcesine, bir gidişle, yok oluşa doğru kayboluyorsunuz, bulut ve sen bu şehrin körfezinden…
Hayatın bütün zor kapılarını kilitlercesine, beni içinde bırakırcasına, kış vurgunu omuzlarımı donmuşçasına bırakarak gidiyorsunuz…
Gidin… Gidin ki dönülmez yolların hırçınlığını görün… Ardınızda bıraktığınız dağınıkları görmeze getirerek gidin…
Son cemre suya düşeli kaç zaman geçti…
Kaç zaman geçti yüreğimden sen düşeli…
Kaç cemre ve yürek düşüş zamanları daha var önümüzde, inkâr edilemez azaplardır bu bekleyişler, bu üşümeler…
Düştün, düştün bir türlü bitmedin bendeki düşüşlerden, yoruldum artık seni omuzlarımda taşımaktan, bir de yüreğimdeki kırıntılarından…
Bit ve git artık içimden…
Tüm kanatarak gidenler gibi sen de git artık içimden ve de omuzlarımdan…
Geceye ateşin düşünce yalnızlığınla, yağmurlarda çürüyen bir ben olduğunu hiç unutama…
Böyledir bu adam de geç…
Kahır zincirleri ile bağlar kendini, tabanları çatlar, cayır cayır yanar ayak tabanları, Baykuşların sesine eşlik eder hıçkırışları…
Bakımsız bir çorak tarla tabanı gibi yüzü, acı topraklarıyla bir offf çeker geceleri de sevgili, biraz şımart ben, sevgili...
Buzullar keser beden sıcaklığını, omuzları donuklaşır, bakışları kararsız, geri dönülmezliğin pişmanlığını hep içinde yaşar, kurumuş umutlarını sulayacak gücü kalmamış, bir adamdı de beni düşünürken sevgili…
Hiçbir şarkı hediye edemedi, benim verdiğimden başka de… Sevgili…
Yalnızlık masallarında buz kesmişken bir tas çorbası, adımı haykırırken boğuldu sesi de sevgili…
Geceye düşmüş koyu ve acı toprak kokusunu hissedince, içimdeki yalnızlık nefeslerimin tükenişini boşuna çekme içine…
Bir adamdı, yalnızlık bulutlarının altında ıslanmamaya çalışandı de, oysa açtı, kırıktı, yanıktı hayata, oysa özlemin resmini tarif ediyordu kendi kendine, oysa ölmek için nefes almıyordu de, oysa nefeslerimden atıyordum ben onu, karanlık boşluğa, ayın gölgesinin ardına de…
Sisli bir, puslu bir resimsin şimdi de benim içimde… Sevgili…
İşte benim diyemediklerimi cayır cayır yanan ateşe yaz…Benim gibi sende sevgili…
Duy Sesimi Sevgili…
Hayat mazgallara doğru hüzünle akıp çöküyor… Vur beni hem de istediğin taraftan vur, bir damla canımdan kan akarsa namerdim, içim acımış, kan acısı da ne...
Hem sonra senin ne ilk ne de son vuruşun olacak bunlar
İşte yazılmamış, yazılamayacak hayatlar bunlar, bir sen hayatın, bir de benim zannettiğim hayat…
Değişen sadece parmaklara takılan yüzükler, oysa her hatırlanış, boğaza takılan hıçkırıklar…
Ben seni o ilk halinle sevdim ve o sevgi sadece gözlerimizdeki halkalar oldu…
Geride ne kaldı ki, boş bakışların ardında kalan sahipsiz düşüncelerde bitmeyesiye kilitlenen duygular ki hâlâ başıboş rüzgârlarla lodos esintileriyle baş döndüren…
Mustafa Yılmaz 4
Kayıt Tarihi : 14.4.2011 13:42:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Mustafa Yılmaz 4](https://www.antoloji.com/i/siir/2011/04/14/tum-kanatarak-gidenler-gibi-sen-de-git-artik-icimden-ve-de-omuzlarimdan.jpg)
TÜM YORUMLAR (2)