ne gariptir ki
hangi mabedin kapısına
yüz sürdüysem o kapıların
eşiğinde kurban edildim
canımın yongasıydı beni yoranlar
boynuma yüreğime
ilk hançeri vuranlar
imkanı yok bugün bu yarayı deştim
bugün de hangi çiçeği sevdiysem
canımı yakan dikeniyle yüzleştim
kime neşe götürüyorsam
kederin tozunu üflüyordu yüzüme
kime huzur götürüyorsam
hüzün yağmurlarıyla geri dönüyor
elimi verdiklerimde kalıyordu
kolumun parçası
anam gibi gördüklerim analık
babam gibi saydıklarım babalık
kardeş gibi sevdiklerim karnımda taş oldu
ve yine ortada kalan bu kederli baş oldu
bak sırtım yerle yeksan ruhum yerde
söyle dünya bulamadım benim hatam nerde
....
bilmediler
oysa bilseler " sevmek " ne güzel şey
.....
ve ne gariptir ki
adalet götürdüğüm yerlerden
bir dolu hıyanetle geri dönüyor
barış götürdüğüm yerlerde
savaşların ortasında kalıyordum
iyiliğimin karşılığı hep kötülük
merhametin karşılığı hep zalimlikti
haklı davalarımda idamlık suçlu
ipin ucunda sallanan ben oluyordum
elbet üzülüyordum
bir kez dahi sorulmayan son sözüme
kevser niyetine su verdiklerimin
kumunda çölünde çorağında yandım
ve yine yine çat ayazlarda ben kaldım
bak sırtım yerle yeksan ruhum yerde
söyle dünya bulamadım benim hatam nerde
....
bilmediler
oysa bilseler " merhamet " ne güzel şey
....
garip ve gariptir ki
hangi düşeni yerden aldıysam
ilk çelmeyi o taktı ilk
kocaman taşı o koydu yoluma
destek olduklarım köstek olurken
diz çöktüklerimin elinde eteklerinde
taç yaptıklarımın ayaklarında çürüdüm
bin hevesle bin adım attıklarımdı
on bin adım uzağa atanlar
yüzüme gülüp arkamdan
kuyumu kazlar canımı yakıp
yüzüme bakanlardı hep
ateşe koşanları kor alevlerin
önünden aldım ve yine yine ben yandım
bak sırtım yerle yeksan ruhum yerde
söyle dünya bulamadım benim hatam nerde
....
bilmediler
oysa bilseler " şefkat " ne güzel şey
....
sence de garip değil mi
kime mütevazi davrandıysam
kibri, cehaleti çarptı yüzüme
aramızdan su sızmaz dediklerimin
coşkun seline kapılıyor
dibine vurduğumuz muhabbetlerin
çamuruna balçığına batıyordum
gözünün yaşını sildiklerimdi
ilk beni gözden çıkaranlar
şefkatimle kimin yaralarını sardıysam
sözle tuzla ovdu yaralarımı
yanan yüreğime bir kucak dolusu
odun da onlar attılar
ekmeğimi bölüştüklerimdi
açlıkla sınayan, en tatlı aşıma
sinsice zehir zakkum koyanlar
bak sırtım yerle yeksan ruhum yerde
söyle dünya bulamadım benim hatam nerde
....
bilmediler
oysa bilseler " dürüstlük " ne güzel şey
....
ve ne gariptir ki
vefasızların vefasız
devrimleriyle yıkılmışlığımdan
ince düşündükçe incinmişliğimden
derin düşündükçe delirmişliğimden
bahsetmiyorum bile
sen dediğimin benciliğinde boğuluyor
onca iş yapıyordum birini yapmasam
olancası kuş olup havaya uçuyordu
sussam ukala, konuşsam bilmiş
gitsem suç, gitmesem on bin suç
kazan kurup içinde beni kaynatıyorlardı
merhametime oynuyordu çoğu
hatta şemsiye almadığımda yağar yağmur
ince giydiğimde soğurdu havalar
ılık rüzgarların hep kuzeyinde kaldım
bak sırtım yerle yeksan ruhum yerde
söyle dünya bulamadım benim hatam nerde
...
bilmediler
oysa bilselerdi " vicdan " ne güzel şey
...
ve dedi ki dünya
" sen insandın şükret ki kolay ile sınandın "
dedi " böyle soru sorulur mu bilmez misin
kulda ziyan olan Hakta ziyan olur mu "
Kayıt Tarihi : 12.9.2021 17:48:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Buldum
Selam olsun.
bilmediklerimizi ya da bilip unuttuklarımızı hatırlatan Kıymetli şiire selamlar olsun.
Kutluyorum değerli yüreğinizi Esra hanım.
Sevgi ve saygılarımı sunuyorum
TÜM YORUMLAR (3)