İnsan öğüten bir makinaya dönüşen bu dünyanın olanca acımasızlığı her ne kadar yürek aşındırmaya var gücüyle devam ediyor olsa da, susuzluğun had safhaya ulaştığı her demde bir vahayla karşılaşan çöl yolcusu gibi yenilenme ve tazelenme sürecini bir gök tuhfesi gibi hep yedeğimde buldum.
Yitirdiğim çok şey oldu. Gamze çakan fırsatlar da bende ganimet duygusunu körükleyemedi. Prim yapana dilbeste olamadım. İçimdeki 'hakikat' duygusunu hep pırıl pırıl tutmaya özen gösterdim. İç ahengimi bile isteye bozmadım, aksine bir ömür onu inşaya çabaladım. Soy metinlerin soy yaşamlar sunduğuna hep inandım. 'Söz'le olan anlam bağımı hep muhafaza ettim. Kendimle muhavere sığınağım oldu.
Şimdi durgun ve dingin bir deniz kıyısında ufukta belli belirsiz görünüp kaybolan pupa yelken bir karartının yüreğime bıraktığı ürpertileri okumakla meşgulüm. Anlaşılan hayat okyanusunun kıyısındaki bu huzurlu liman biraz çalkalanacak. Parmak uçlarıma vuran tuzlu sulardan anlıyorum bunu.
O yeşil dala mı ne oldu? Hala yüreğimde. Kuşlarını bekliyor.
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.