Tufan'da Nuh Dileği Şiiri - Safa Kaçmaz

Safa Kaçmaz
3

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Tufan'da Nuh Dileği

Gece yarıları bulutlar yırtılıyor derin
yırtılıyor gökyüzü her karanlıkta
aydınlık gece yarılarında

Gelmek bilmez gecelerin yokluğunda
cam cam olmuş gözleri
hüzün toprağı emmiş bir çift karanfil
kapatıyor gözlerini her seferinde

İsterdi temiz giysiler
patiskadan beyaz şapka
bir de yastık
tavus kuşu tüyünden
yağız atın sırtında uçarak
ve sürünerek
ve tutunup
ak ve mavi bulutlara
girip umutlara tek tek
ve bilinmezin en derin koylarında
her renkten papatya
düşlerinde dokuz yaşında

Anam benim toprak anam
İnnana tanrıçam
eşi daha bulunmayan dünyada
ve gökyüzünde uykusuz gecelerimin
ve çocuk yüreğimin düşleri
gözlerinde umman taşıyan
henüz doğurmuş yorgun
kadın umudu kadar dingin
ve göz açmakta olan bir ceylan yavrusunun
titrek korkusunun güvencesi

Gemiler gerekli bana
gemiler okyanuslar yaracak
atalarımın atası Nuh’un gemileri
ve okyanus kadar gövdeleri
kurtarsın beni bu gemiler
bu salgın selinden insanların
insanların anası
gemiler okyanuslar geçen
ve azalmış umudun kurtarıcısı
gemiler götürsün beni alıp
ve bizi
bu azgın Tufan'dan
iki açık göz kapağım
kapansın korkusuzca
birbiri üstüne
sakin okyanusta
ve dinsin artık küçük yüreğimin
büyük korkusu tanrıçam

Yağız atın sırtında
ve uçarak
ve sürünerek
ve tutunup ak ve mavi bulutlara
kolundan girerek düşlere tek tek
dalıyor karanlığın en derin koylarına
ve her renk papatya açıyor
düşlerinde dokuz yaşında

Söyle ey toprağımın adamı
kutsal Nuh söyle
söyle torun sayılırım sana
dokuz yaşında
torunlardan bir torun
yüreğim var benim de
gözlerim sende olan
ve sırtüstü yatıyordun sen de
şimdi yattığım gibi
bu toprağın üstünde

Söyle ey Nuh
ulular ulusu
nasıl çıktın
hangi yüzle
ölüm saçan dokuzumda bana
beni kurban seçen insanlara
Tanrılar Meclisinin huzurunda
ölümsüzlük dilenmeye

An ve Enlil'in önünde
yerlere nasıl kapandın
şükrettin ilahilerle
dağlara nasıl gönderdin
yüreğinin sessiz haykırışını
en doruklara

An ile Enlil
bastılar nasıl seni bağırlarına
tuttular elinden
dokundular alnına
ve sana tanrı yaşamı gibi bir yaşam verdiler
alıp ruhunu götürdüler gökyüzüne

An ile Enlil tanrı yaşamı gibi
sonsuz bir yaşam bahşettiler
yaşamını senden alarak sana

Dünyalar sığmış salonun ucunda
görünmez koltuk üstünde oturuyorlardı
yine üzgünce An
Enlil ve tanrı EA
yalvardım dağlanmış ateşte
yüreğimin sesiyle
can verin tanrılarım diye bana
can verin dokuz
on dokuz ve öteki yaşlarıma
yaşayan cansız varlığıma
varlığım hizmet olsun onlara sizler adına
ve görünmez hükümranlığınızın topraklarına
ve o toprakların yeşil ağaçlarına
ve renkli kuşlarına
ve kanatlı kelebeklerine ve insanlarına

Oraya kadar gitmeliyim batıya
tanrıların çizdiği yolda
hiç şaşırmadan yol bulan
aydınlatıcı güneşin girdiği yatak odasına
ve oradan dolaşmalıyım doğuya

Yeniden gemiler gerekli bana
okyanuslar yaracak
gemiler gerekli bana hemen şimdi
gemiler bu salgın selden
gemiler okyanuslar geçen
pahalı umudun kurtarıcısı
alıp götürsün beni
ve bizi
bu azgın Tufan'dan
ilkinden beter
kapansın göz kapakları
korkusuzca üst üste
sakin okyanusta
ve dinsin artık
yüreklerin acısı derinde

Kara karınlı
ve akdemirden
ve maviden gemiler
Palos limanından
Atina’dan
ve Paris'ten
Londra Berlin
ve Roma’dan
New York'tan
İstanbul’dan
uğurlansın gösterilerle

Yelkenlerden kanatlar
ve kanatlardan yelkenler
geriden esmekte olan yeli
toplasın bağırlarına
ve günler
ve aylar geçmesin
ve geçmesin saatler
değişen zamanda
ve pusula hep batıda
ve hep doğuda dururken
çıksınlar umutlar doğudan karaya
ve deniz
dinlenmek bilmez derin gökyüzü
durmadan renk değiştiren bulutlarıyla
ve orada dolaşan binlerce umutlarıyla
ve kaybetmeden yolunu yorulmaz güneş
ve raks eden ay
korku
yorgunluk
ve Zeus katına yerleşmiş umut
ve derinlerden gelen bu dilek
gelsin hemen yerine


Peki dedi usulca Nuh
açıklarım sırrımı sana
göklerin gürültüsünde
açıklarım yavrum
anlatırım sana
Tanrılar Meclisi’nin Kararını
bir bir anlatırım korkunç Tufan'ı
baştan sona

Tanrılar
Tufan kararı almışlardı yüreklerinde
İnsan nesli cezalansın diye

Şuruppak’ı bilirsin
bilirsin Fırat üstüne kurulu bu şehri
adı Fara’dır şimdi
sana yakın
sana şimdi uzak
Basra’ya giderken götürmüştü bir sefer
anan kum yollarında
tutarak bir elinden seni

Bu eski bir şehirdir
6000 yıllık
o sıralar buralarda
yaşıyorlardı tekmil tanrılar

Ulu tanrılar
babaları An
ve şevkatli bilge Enlil
ve Taht Taşıyıcısı Ninurta
ve savaşlar yöneten Annunaki'ler
ve tanrı EA
birlikte otururlardı hep bu topraklarda
tapınaklardan evleri vardı
fakat her biri ayrı şehirde

Kurdular bir gün Tanrı meclisini
bütün Ulu Tanrılar
toplandılar ulu mabette
yürekleri Tufan yapmaya zorlamıştı onları
kara kaderler kurmaya İnsan’a

Tanrılar Toplantısında
bağırıp sızlanıyordu Ninnurta
doğuran bir kadın gibi inliyor
acılar saplanıyordu yüreğinin her yanına
geldikçe aklına
sunulacak kurbanlar Tufan'a

Parlak İnanna dualar okuyordu
anası olduklarına içinden
kurtuluş olur belki diye
kurtuluşu olmayacak Tufan kurbanlarına

EA tanrı çekilmişti bir kenara üzgün
kuruyordu kafasında
Tufan için hazırlanacak kurban listesini
düşüncedeydi kendi kendine
derinlerinde sular gibi


Ea ve Ninhurşag
Yerin kara
ve Göğ’ün mavi tanrıları
tekbir getiriyorlardı bir yandan
tek bir dilde
hep birlikte
An ve Enlil adına


Yerlere eğiliyordum ben
acıyla tapınıyordum
hep hazır olan tanrıların önünde bir bir


Uyacaktım
uymalıydım her an
onların kelimesi değiştirilemez emirlerine
Göğün mavi hükmü tarafından
Yerin kara hükmü tarafından
belirlenmişti kader
kurban istiyorlardı tanrılar benden
ve kurban olmam gerekiyordu
insanlar namına
kurban olmalıydı yaşayanlar
kurban olmasın diye yaşayanlara

Hiç görmediğim bir rüya girdi
uyurken ben
uyku tutmaz gecelerimin düşlerine
Tanrım EA açıklıyordu
işitiyordum yüreğimde
Yer Tanrının kara
Gök Tanrının mavi yargılarını
tanrıların bile istemediği
tanrı kararlarını

İşittim yüreğimde birden
yanı başımda duran
üzgün EA tanrımın sesini
Hem de bilge olan
parlak gözlü tanrım EA
anlatıyordu bana
Tanrılar Meclisi’nin aldığı kararı
tapınak duvarının yanı başında

- Solumda
duvarın orada dur
ey Nuh
sana
senin için laf var ağzımda
kulak ver her sözüme
bir Tufan olacak
emrimiz üzere
tam 6 gündüz
ve tam 6 gece
son bulacak
7. güne gelince

Tufan Tapınakları
Tufan ibadet merkezlerini
silip süpürecek ilkin
Şurrupak’ta
ve diğer şehirlerde
kurutacak bütün Dünya’da
İnsan Tohumu’nu
karar böyle
böyle çizildi kader İnsanoğlu’na
An ve Enlil'in isteği bu
Tanrıların hepsi istemese de
gönülden bunu

Üç katlı yaptıracaksın Gemi’yi
bir tapınak ölçüsünde
bir tapınak yapar gibi
bir bacası olacak
mutlaka çatısında

Kaynayacak cadı kazanları
tam 6 gün
ve tam 6 gece
ve sonra
sürülecek senin kavmin Batı’ya
uzak nehirlerin uzak ağzına
orada yaşayıp yerleşmeye -

Esmeye başladı güçlü kasırgalar
hep birlikte
kazan ateşleri sönmesin diye
Güney’in Kuzey’in
Doğu’nun Batı’nın
nefesi güçlü temsilcileri
üflediler üfürükçüler
kor ateşi derince

Tufan kapladı aynı anda ibadet merkezlerini
başladı bütün şehirlerde aynı anda
dağlardan ovadan tahtlarıyla
ve silahlarıyla geliyorlardı
sürüler halinde katılmaya Tufan’a
Nabu ile Marduk eşlik ediyorlardı sanki onlara
Nergal parçaladı sabahın şafağını
güneş doğarken tatlıca
dünya yüzüne

Birden saldırıya geçti Ninurta
azgın Annunaki’ler ellerinde taşıyorlardı
sönmez meşaleleri biteviye
gökyüzü karanlığı aydınlanıyordu
sanki onların ışığıyla
şafak olmadan şafak oldu dercesine
Adad'ın hışmı dolduruyordu
apak karlar gibi
bütün gökyüzünü tipilercesine

Görünmez oldu sonra hiçbir şey
ve hiçbir şey görünmüyordu sanki
karanlıklar ortasında dumanlar

Kardeş görmüyordu artık kardeşini
İnsan görmüyordu İnsan’ı artık gözleriyle
tanıyamıyordu kişi kendini
artık yüreğinde

Kokusu kapladı Tufan'ın her yanı
her yanı kurban korkusu kapladı
burkuldu acıdan
gökteki tanrıların yüreği bile

Tanrılar çekindiler
kapıldılar korkuya
Tufan’dan ölesiye
kurban isteyen tanrılar
kaçışmaya başladılar
Tanrı Anu’nun en üstte
masmavi göklerine

Tanrıça İnanna başladı
sızlanıp ağlamaya

- herşey çamura hamura
dönüşüyor şimdi
Tanrılar Toplantısı’nda
kem sözler mi ettim ki
söylemez olaydım
keşke o sözlerimi
yavrularımı yok etme kararına
niye katıldım ki
denizleri dolduran
küçücük balıklar gibi
ben doğurmadım mı
yavrularımı sanki -

Yırtıyordu tırnaklarıyla
yanaklarını tanrıça İnana
vuruyordu göğsüne
sağ yumruğunu durmadan
ahenginde ağıt’ın

Bütün üzgün Tanrılar
ve Annunaki’ler duyunca
onun yürek dayanmaz
dinmez ağıt’ını
görünce yırtılmış yanaklarını
kalbine vuran yumruğunu biteviye
başladılar hep birlikte onunla ağlaşmaya

gözyaşları Dicle oldu tanrıların
gözyaşları Fırat
yükseldi yataklarında
iki nehrin
bir gecede suları

Sızlanıp durdular
geceler boyu
sabahlara
bıçaklar açmaz oldu
ağızlarını Tanrıların
dudakları kapalı
titreyerek dudakları
çöktüler
her bir köşesine
bir Dünya’nın
tam 6 gün
ve tam 6 gece
ağladılar çocuklar gibi
duyuldu hıçkırıkları
sekizinci katından gökyüzünün

Kurban arzulayan Tanrıların
Tufan’ının kasırgaları
esip duruyordu üzerimizde
yedinci günün başında
“yeter” dedi artık tanrılar
“yeter bu kadar kurban sunmak
bu kadar yeter! ”

Kesildi sonra Tufan kasırgaları
rüzgar’lar köşelerine çekildiler
duraldı umman denizler
serdiler mavi çarşafı üstlerine yorgunca
ve gökyüzü çekti tüm nefesini
alabildiğince içine


An ve Enlil’in önünde
yerlere kapandım
şükrettim ilahilerle
dağlara gönderdim
yüreğimin sessiz haykırışını
en doruklara

An ile Enlil bastılar beni bağırlarına
tuttular elimden
dokundular alnıma
bana tanrı yaşamı gibi bir yaşam verdiler
alıp ruhumu götürdüler gökyüzüne


An ile Enlil
tanrı yaşamı gibi
sonsuz bir yaşam bahşettiler
yaşamımı benden alarak bana


Moskova
28.3.2003
(Bombalanırken Bağdat)
30.06.2003

Safa Kaçmaz
Kayıt Tarihi : 23.5.2009 22:59:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Gülnur Kaçmaz
    Gülnur Kaçmaz

    Bir insanlık dramını, eski toplumdan günümüze 'kurban'isteyen tanrıları,'Tufan'ı ve tüm insanlığın tek bir dileği olan'Nuh dileği'ni....
    Bu kadar güzel anlatan şiirsel diliniz, her okuyuşumda insanoğlunun insanlaşma(ma) yolculuğunu anlamaya götürüyor,yüreğimin derinliklerinde yankılanarak...
    Emeğinize, yüreğinize sağlık diyorum!...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Safa Kaçmaz