AhTuana! Birileri biçiyor attığımız tohumları
Gömülüyoruz yaralı bir gemi gibi ağır ağır
Anılardan fırlayıp başımıza üşüşüyor çaresiz ninniler
Sıkışıp kalıyoruz dört yapraklı gülüşünde yoncanın
Yürürken zaman, sürükleniyor kalıntılarımız
Anlamını yitiriyor kırık dallarıyla meçhul bir bahçe
Adı sanı bilinmedik rüzgârlarla kıstırılıp
Ve ansızın kuşatılmış utanç duvarlarıyla
Hep ensemizde büyüyor soğuk elleri kartların
Dert değil, biz bunu da atlatırız.
Kuyu kazıcılar olmasa, yanmasa cemrelerimiz
Ardı arkası kesilmeyen
Başka kimliklerle çıkmasalar karşımıza
Karartıyorlar göz göre göre uzun sözün kısası
Dipsiz denizlerde yaslandığımız resifleri
Biraz daha sabır, biraz daha hoşgörü dedikçe,
Yabani otlar gibi yükseliyor leş kargaları
Ufolar, hükümdar kılıçları, daha neler neler…
Esir düştükçe zaaflarımıza, çözemeyince sorunlarımızı
Batan güneşe yol alıyor hayallerimiz
Başımızda binlerce çaylak sürüsü
Üşüşüp gelin başı bağlıyor düğün evinde
Suya anlatıyorum, dinlemiyor.
Bari sen duy sesimizi Tuana
Eritiliyoruz türlü akıl oyunlarıyla
Maskeleyip kendi yüzünü çamur atıyorlar
El değmemiş çocuk yüzüne
Her dalışında vurgun yiyor süngerci
Yakalanıp sürgün ediliyor mutluluklar
Hain bir giyotinin dişlerindeymiş gibi
Yenileniyoruz kendi baharında kollarımızın.
Şimdi biz, peşin peşin ödüyoruz acılarımızı
Parçalanmış kentler bırakarak ardımızda
Ne yokluk, ne hiçlik durduramaz artık bizi
Biz yıkılırsak kederden yıkılırız Tuana.
Kayıt Tarihi : 27.3.2009 21:33:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)