Ay sununca sulara nar, sular birdenbire yanar,
Yıldızlanır yürekte aşk, efkar ondan sonra başlar.
Sevda ağır, susma bağır, yar duvarlar gibi sağır.
Uzaksınya bitmez kahır, ne de birazcık azalır,
Nihayetinde yangının, geriye sadece kül kalır.
..
Ellerimle tutmuştum mutluluğu
Ve açıverdim avucumu
İçinde sen
Göklere uçtuk
Güvercinim sevinçten....
(07/02/1988 18:42 TRABZON)
..
Aşka susamış, dağda bir kuru elim
Gönlünü kaçıran, mutlu bir selim
Karanlık dünyama aydınlık getirdin
Sevmemek elde mi söyle güzelim
(11.05.2006\Trabzon)
..
Ben biliyorum
Kötü şiir yazıyorum
Elimde değil
Sevdikçe şiir yazmak
Yazdıkça mutlu olmak istiyorum
(02.06.2006/Trabzon)
..
' Şenol Güneş Kardeşime...'
Sınır Bekçisi gibi, doğal bir set Zigana,
Deli çaylar yüzünden, bağrı yarılmış ama....
Hayli yaşlı bir Geçit... Nice anılar saklar,
Güzelliğin doğalı, ormandaki o çamlar...
..
O bir efsaneydi gizli dünyasıyla
Ne goller attı fillere kafasıyla
Bir türlü meşhur olamadı parasıyla
Sahaları sildi süpürdü dozer lakabıyla
Bir çınar devrildi düzelmez gayri
Üşüyor yapayalnız sevenlerinden ayrı
..
Oy Trabzon oy!
Başı dumanlı,
Zülüfleri dalgalı,
Yeşil gözlü sevdiğim...
Evvel gurbet idin,
Şimdi sıla mı oldun?
Kokusu burnumda tüten,
..
Sana olan sevgim,
Bilindik bir şarkının
Notalarında gizli.
Kimi zaman mühürlenmiş,
Bir mektup zarfına
Sığdırmayı biliyorum aşkı,
Ama ben taşıyamıyorum ağırlığını.
..
AH GÜLİZAR
Yürek ülkesinin izbelerinde şehla bakışlı ayrılık hiç çekmedi ki hüzünlü gözlerini Gülizar’dan. Hüzünleri öfkelere bileyip limon ağacının dallarında küçük küçük, sarı sarı güneşleri verdi ellerine mutluluk diye ve sonra açınca güneşini, ekşiyen suratını gösterdi ona derviş (b) akışlı Urfa’sı bile. Yenilmiş bir kalbi var demiyorum her şeye rağmen, yenilgileri ile güzelleşen bir yürek ve yürek ülkesinde onu hiç yalnız bırakmayan yaralı ahdesi ve en vefalı dostu ayrılıkla ne çok hüzün biriktirdiler ve ne çok yıkadılar hüzünlerini topladıkları yağmurlarıyla. Neyse ki ayrılıkları bile kendi ülkesinde güzelleştiren iradesiyle cebin değildi ve ne çok kere düştü cidarından yüreğinin, üstelik çevikti de düşüşlerinde. Ehlibeyt ashaplarımı vardı onu koruyan, meramı sıdk’tan yanaydı onun, ondan mıydı ki her düşüşünde ve her olağan ıskalanmasından hayata, yine kaimdi o, her sonralarında bile düşünüşlerinin. Onu umutlara teşrif eden iradenin dimağımıydı yoksa, yoksa mutluluk, anafor kokulu bir ütopyamıydı ki bu kadar gözleri kamaştıran, rengârenk gökkuşağı gibi kendini yakından gösterip, kendine yaklaşıldıkça çok uzaklara kaçan, pencere arkasında sevgilisine gizli gizli bakan yağmur kızın silueti gibi. Sarıkamış’sa daha ilk gün tıpkı bir arus gibi karşılamıştı Gülizar’ı ve tanıttıkça kendini kimi zaman asudeydi, kimi zaman sükûndu ve efil efil başlayan kar fırtınasıyla kimi zamanda feveran bir çığlığa dönüşüyordu Sarıkamış! Kendi yüreğinin zulasında hiç bir şeyi bırakmayıp, beyaz örtüsünün üstünde tüm pinhanların emarelerini ele vererek çirkin realiteleri difüzyona uğratıyordu kar ve Sarıkamış.. Bu şehirde, kar bir kere kapatmıştı 90 bin kardelenin üstünü, bir daha hiçbir şeyi kapatmamaya yeminliydi sanki bu şehir. Ömür takviminin sayfaları boşu savruk ese, şimdi saat tamda tüm umutları umutsuzluk geçe, Doğu’da cehaletin töresi, Batı’da medeniyetin töresiyle yenilgilerin çisesi kaçtı gözlerine Gülizar’ın. Gülizar terör raylarının siluetinden gözüne takılan ahlarını ve dişlerine takılan öfkeleriyle meal verdi sayfalara, akıllar başa gelsin diye! Yazar, kaleme almak için çıktığı Ah Gülizar romanın Urfa yolculuğunda, Urfa’nın müze kent görünümüne “merhaba” dediğinde, Urfa, dar sokakları, eski yapıları ve fonetik esintisiyle Gülizar’ın yüreğini yazarın ellerine veriyordu adeta, her cadde, ve sokakta Ah Gülizar’ı ahlarıyla topluyor gibi oluyordu yazar. Gülizar’ın baba ocağının avlusundan şöyle bir başını uzattığında iki çocuk, ekşi yüzlü o koca yaşlı ağacın etrafında oynuyorlardı! Çocuklardan birinin adı Didare, diğerinin ki ise Gülizar’dı. Yüzü ekşimsi yaşlı ağaç, etrafında koşuşturan Didare ve Gülizar’a, halaları Ah Gülizar’ın efsanesini, sakızlaşmış gözyaşlarıyla ve gıcırdayan höykürmeleriyle anlatıyordu lakin küçük Didare ve Gülizar bu yaşlı ağacın anlattığı yazgıları anlamayacak kadar küçüklerdi. Urfa’da başlayan kaderi aşk, Elazığ, Sarıkamış, İzmir ve Amerika’da soluk alıyor; hayat cümlesinin virgüller sonrası hastanenin iltica noktasında, Iğdır, Erzurum, Ankara, Antalya, Tunceli, Trabzon, Mardin ve Manisa şivesi, fenomeni bir yordamla soluk veriyor insanlığın irkileceği ve tarihin gelmiş geçmiş en içler acıtan bu sentezi romana. Gülizar’ın rapor ettiği bu benzersiz ve çarpıcı romanı okudukça, gücünüzü kaybedecek, adeta bir dizi seyredeceksiniz dimağınızda! Lakin okumadan kimsenin asla ve asla göremeyeceği kadar tutkulu bir sevda, beşikten mezara, Doğudan Batıya, Doğuda kız, Türkiye’de kadın olmak adlı büyük, bir romandır, Ah Gülizar.
EJDER’İN KIZI Dilek EJDER
..
Tanımıyordum ben bu kederleri,
Yabancıydı göz yaşları,
Güneş uyanırdı içimde,
Martılar süzülürdü yüreğimde,
Yıldızlar daha parlaktı,
Şimdiyse solgun ışıklar kaldı
Çocukluğumdan geriye..
..
Rehber
Herkes kendisinde suçu arasın,
Tarağını bulup, saçın tarasın,
Ahirette mutlu olmak isteyen,
Yaşarken kendine rehber arasın.
01.01.75
..
Trabzon da adamı
Önce güldürürler
Baktılar gülmekten ölmeyi,
Vurarak öldürürler.
Kayseri de adamın
Dişini morfinsiz çekerler
..
Yıldızlar mı! ...
Gözlerinden parlayıp akan,
Yanaklarına.
Bensiz,
Karlar düşmüş
O güzel saçlarına
..
Beni de ziyâret et; gel, beni de gör
Seni özlüyorum Cumhuriyet Treni
Yurdumu dolaştın Bin kilometreyi aştın
Seni özlüyorum Cumhuriyet Treni...
Atatürk gördü seni bize lâyık
Yetmiş yıl bekledik seni özledik
..
Kara kartalım
Burda sana kimse rakip olamaz
Ne galata ne fener ne de trabzon
Uç uç avrupa ya uç
Sana burda rakip yok yok
Bekle bizi bekle bizi avrupa
kara kartal geliyor
..
Geçen yıl İstanbul`da, yenince Kasımpaşa
Veda etmiştik Broos`a, gelmişti Şenol başa
Şenol Günes`li Trabzon, geçti hemen çıkışa
Sıkı tutarız işi,pes etmeyiz yarışa
On yedi Ekiminde,çıkmıştık biz rövanşa
Tutuldu fırtınaya Ekim`de Kasımpaşa
Sıraladı golleri tüm takım coşa coşa
..
Ağırtıyor başımı, İstanbul`un basını
Üç büyükten habere,ayırır sayfasını
Görmek istemez asla,Trabzon fırtınasını
Asparagas haberle,doldurur kasasını
Transfer mevsimlerinde,patlatır bombasını
Bu yıl yedi Istanbul,Trabzon`un sopasını
Yener Trabzon`um bu yıl,yedeğini asını
..
Yıldırım… hakemlere
Çok dürüst…edepliydi
(Fener bahçe şampiyon…)
Oynanmadan belliydi
Trabzon kaybedecek! ….
Kapanacak fark dendi
..
Bir Carşamba günüydü,aylardan Mayıs ayı
İkibin on yılında Trabzon alır kupayı
Zindan ettik Fenere,Urfa Gap Arenayı
Ezeriz avcumuzda çok öten kanaryayı
Hedefimiz kupaydı,ok terketmişti yayı
Ezeli rakibimiz yer otuz yıl kafayı
..
Biz , onların gazozlarını indiririz
Boş midelerimize.
Onlar, bizim çanaklarımızdakileri
Siler,süpürürler
Aç gözlülükle.
Sonra, karşılıklı geçer;
Geğiririz
..