Üstünde, yırtık basma! Kimsesiz bayramlığı!
Üzümsüz, çökmüş; asma! Garipler Mezarlığı,
Yassılaşmış mezarlar, Boztepe batısında,
Öyle küskün ki, O’nlar; köşesiz yatışında! ..
Birkaç, başlıklı mezar, sanki! Hatırlayan var,
İsmiyle mûteberdir, gerçek garip; mezarlar!
..
Kapılar açılarak, beş yerden Trabzon’a,
Hava, kara,denizden; karadan üç tarafa.
Arkasında yaylâlar, önde Karadeniz’im,
Dağlarım kar beyazı, masmavidir denizim.
Kırlarım; menekşeli, insanları; neş’eli,
..
On iki senedir ki hayatta
Yegane tesellim olmuştur kalem
Bazan arkadaşım bazan sevgili
Bazanda sırdaşım olmuştur kalem
Gizli hislerimi aşikar eden
Dillerden dillere beni gezdiren
..
Bilindiği üzere Birinci Dünya Savaşı 1914'te başladı. 1918 yılında Osmanlı. Müttefiklerinin yenilmesi sonucunda Mondros Anlaşması ile bağımsızlığı sona ermiş, ancak Türk Ulusu olarak henüz teslim olmamıştır. Türk halkı yöresel örgütler kurarak yer yer direnişlere başlamıştır. Karşımızda İngiliz. İransız, İtalya Yunan askerleri ile doğuda Ermeni çeteleri yanı sıra Kürt Teali, İslam Teali, İtilaf ve Hürriyet. Sulh ve Selamet. İngiliz Muhipleri... gibi zararlı dernekler kurularak işgalci güçlere destek olunmuştur. Ayrıca padişah yanlısı Kuvay-i İnzibatiye örgütü de arkadan vurmaya çalışırken Ulusal Kurtuluş Savaşına destek olacak Trakya-Paşa eli Vilayet-i Şarkiye Müdafii Hukuku Milliye. İzmir Reddi İlhak. Trabzon ve Havalesi Âdemi Merkeziyet Dernekleri kuruldu. Atatürk'ün Samsun'a çıkışı olan 19 Mayıs 1919 tarihinden sonra ulusal dernekler bir çatı altında toplanmış. Kurtuluş Savaşını vererek düşmanların denize dökülmesine olanak sağlamıştır.
1920 yılına kadar 30 şubesi olan Türk Ocakları Büyük /aferin kazanılmasında çok büyük rol oynadığını Mustafa Kemal Atatürk beyan etmişlerdir.
Büyük Zaferle sonuçlanan 9 Eylül 1922 tarihinden sonra 19 şubesi daha açılan Türk Ocakları gerek Türk Ulusu ve gerekse Mustafa Kemal tarafından ilgi, takdir ve tebrik ile karşılanmıştır. 1924 tarihinde şube sayısı 71' e ulaşan Türk Ocaklarına gösterilen ilginin bu denli fazla olmasının nedeni Mustafa Kemal'in sahip çıkma tutum ve davranışıdır.
Meşrutiyet döneminden itibaren (Bütün dünyada olduğu gibi) ulusalcı, halkçı, uygarlıkçı düşünceleri savunan Türk aydını ve gençliğini fek çatı altında toplamayı başaran Türk Ocakları mütareke döneminde ulusal direnişi sağlamada büyük yararlıklar gösterdi. Kurtuluş Savaşını maddi ve manevi yönden bu ocak çağdaş Türkiye ülküsünü Türk Halkının benliğine işlenmesinde büyük etken olmuştur. Atatürk yurt gezilerinde Türk Ocakları'nı
ayrı ayrı ziyaret etmiş gençlere önemli söylevde bulunmuştur. Ayrı adlar altında kurulan ulusal dernekleri Türk Ocaklarında birleşmeleri önerilerinde bulunmuştur. Özellikle öğretmen ve öğrencilerin üye olduğu bu ocaklarda önemli konuşmalar sapmıştır.
Birinci Dünya Savaşının sonuna kadar İttihat ve Terakki Partisi hariç ülkede bulunan tüm siyasi partiler zamanının yönetimince kapatılmış, derneklerin çalışmaları tümüyle durdurulmuştur. Türk Ocakları ise kuruluşundan 1931 tarihine kadar çalışmalarını sürdürmüştür. Ulusal duygu ve düşünce her ulus için önemlidir elbette. Ulusal duygu ve düşünceden yoksun bir toplumun başarıları olası değildir. Türk Ocakları ulusal duygu ve düşüncesinden asla sapmamıştır. Çalışmalarını titizlikle sürdürdü. Yayınladığı Türk Yurdu Dergisi ile işlevlerini pekiştirmiştir. Türk Ocaklarında örgütlenen İstanbul Erkek Lisesi ile İstanbul Üniversitesi Öğrencileri. Kayseri'de öğrenimini sürdüren lise son sınıfı öğrencileri ile öğretmenleri, Kastamonu gönüllü gençleri Çanakkale Savaşına katılmış ülkesini savunurken tamamı şehit olmuştur. Ayrıca İstanbul Mitingini hazırlayan Türk Ocakları üyeleri (Türk aydınları) İtilaf devletlerince yakalanıp Malta adasına sürülmüştür. Bunların arasında Halide Edip Adıvar'la İstanbul Mitingini düzenleyen Türk Ocakları üyelerinden Süleyman Nazif. Ziya Gökalp ve onlarca aydın İngilizler tarafından Malta Adası'na sürülmüşlerdir. Sakarya Oymağı adı altında Sakarya Meydan Muharebesine gönüllü katılan Türk Ocakları gençlerinin tamamı şehit düşmüştür.
..
Kırmızı bir kitabın ön sözüydü,
Okumaya başladığım o ilk kelimeler.
O ilk kelimelerdi,
İçimdeki boşluğu yavaş yavaş doldurmaya başlayan.
Asıldığım dalların,
Bir bir kırılıp kalışıyla elimde,
Tutunacak dalımın kalmadığı günlerin.
..
Be kahpe şerfsiz pkk soyu
Türk düşmanlarının olunuz kulu
Onun bunun çocuğu,yavşağın oğlu
Piç oğlu piçliktir pkk soyu.
Ne evlatlar şehit oldu,vatanı için
Bukadar acı verdiniz,acba niçin
..
BEL Kİ DE…
Ben seni sebebsiz sevdim gözlerinin seyyahıydım….
Belki de…..
Her anım sana yolculuktu….. her yolculuğumun sonu sendin sevgili….
Bel ki de….
AŞK……
O 3 harfli iksirdi senin adın….
..
Anadolu sözcüğü daha duyduğunuz anda, oldukça geniş bir açıyla alır götürür sizi. Kucaklayan bir yanı; doğurgan bir yanı olduğunu bilirsiniz bu sözcüğün. Anadolu’ya dair genel bir kanınız vardır ve ayrıntıları bilemeseniz de, için için genel hatlarıyla aslında bildiğinizi düşünüyor da olabilirsiniz. Gün gelir bir film ismi, Anadolu’nun kayıp şarkıları olduğunu söyler. Merak edersiniz; kayıp şeyleri keşfetmeye meraklı her insan gibi. İyi ki de merak edersiniz. Belki de sırf isminin davetine kapılıp açarsınız Anadolu’nun kapılarını. Ve filmin ilk karesinde karşınıza birazdan ne göreceğinize dair ünlem işareti gibi duran şöyle bir cümle çıkar:
“Güneşin yükseldiği yer demekti Anadolu”
Şimdiye kadar bildiklerini tut hele bir kenarda, güneşin yükseldiği yerde ne sürprizler var daha, der gibi. Eski zaman uygarlıklarındaki ruhun bu ezgilerde olduğu yazar perdede. Belli ki, güneşin doğduğu yerden haber gelecektir, geçmişten dem alıp çıkacağınız yolculukta. Güneş yükselirken mayasında neleri de tutmuş; belli ki birazdan içinize işleyecektir. Böylesi bir hevese kapıldığınız anda gözünüzü İstanbul’un kareleri kaplar. Gökdelenler, ekranda evrile çevrile yükselir görüntüde. İnsanları, vapurları, yolları, arabaları içinde İstanbul sahnededir. Gizli açık kapılarıyla göz kırpar farklı aralıklardan. İnsanı çeken ve iten hali dengede öylece durur. Ve bir sokak çalgıcısının saksafonunun karanlık boğumlarında kaybolup, bir dağın tepesindeki bulutla eklemleniriz Anadolu’ya. İlk görüntümüz Bingöl’de sarp bir kayalıkta oynanan Kartal Oyunu’dur. Biz de, o tepelerden kartal gibi uçar, Kars’a varırız. Oradaki aşık atışmasından nasibimizi alıp bir anda Muğla’daki Aşık- Maşuk’a geçer gözlerimiz. Renkler belli eder ki; hazine belirmeye başlamıştır artık. Muş Varto’da iki dengbej kardeşin söylediği Narin Keklik türküsünden sonra gelen şu cümle karmakarışık olan duygularımıza yön verir:
“Sesi güzel olmak, coğrafyadaki acılardan kaynaklanıyor.”
..
ne büyük özlemler çekmişim zamanın birinde
gecikmiş olsa yaşamaya çalışmam
yaşıtım olmayan hayaller peşinde
acemi aşık
sıfırı tüketmişsem en kayda değer ırsi servetim
yerlerde yel almış
suratımın asık olması
..
-yaa anlatsana İlhan abi şu Ayşe halanı ziyaretini! bak safiş bayılacaksın
-safiye hanımın kafasını şişirmeyelim şu güzel gecede…
-estağfurullah, doğrusu merak ettim bende,
“şimdi efendim, aslen Trabzon, Sürmeneliymişiz biz, ben bilmem oraları. Yıllarca yurtdışında yaşadım, aslında yabancılaştım kendi memleketimede epeyce. İnsan yaşlandıkça daha bir dönüyor özüne sanki. Babam Sürmene’de yaşayan halamdan bahsetti bana yıllar önce, yüzbeş yaşındaydı ben gördüğüm vakit.
Hem baba memleketi görmek, hem de yaşayan akrabaları tanımak için kameramı aldım düştüm yollara. Uzun bir yolculuktan sonra, nihayet sora soruştura buldum Ayşe halanın, babamın köyünü. Fakat eve gelene kadar gördüklerim beni büyüledi adeta. Sol taraf masmavi deniz uçsuz bucaksız, sağ taraf yeşilin neredeyse bütün tonlarını görebileceğiniz göz alabildiğince orman. Dik tepeler, bakarken şapkanız düşer hani tabii kare kare çektim bütün gördüklerimi, malum malzeme bol. Otu, börtü böceği bile bir başka buraların. Tipik Karadeniz yerleşimi burburunden uzak evler, sahip oldukları arazinin hemen yanına yada içine yapılmış evler. Patika bir yoldan çıktık halanın evine, yorucu bir yokuşki sormayın, ama biz çıktıkça hissedilen oksijen ciğerlerimize öyle işledi ki yorulduğumun farkına bile değilim.
..
“Ben babamun evinde gezer idum kibari,
Gittum elun evine, oldum duvar hibari.”
Yerel bir Trabzon deyişi...
“ Bu şiir, tekinsiz bir gecenin en koyu deminde, fırtına anında, bir köpeğin itinayla tutup boyunlarından, asi bir örümceği ve yavrularını azgın bir ırmaktan karşıya geçirip kurtardığının öyküsüdür...”
..
Bu şehir
Artık bana dar.
Sırtımı döndüm,
Yüzüm engin maviliklerinde,
Dibe vurdu duygularım,
Kaldım kendi kendimle.
..
----------
Matemim var canlarım
alev alev yanarım
kaybettik ocaklıyı
Onun için ağlarım
Maçkalım ağlar mısın
..
Konu:Memleket,Vatan..
Edirne'de pehlivanlar güreş tutuyor
Ağrı'nın zirvesi bulutları aşıyor
Kadir kıymet bilmeyene sabrım taşıyor
Yöre yöre severim türkülerini..
..
Takalar...Tayfalar beslerim ben yıllardır, barınır bağrımda,
Birde balıklar, hamsi palamut, istavrit mezgit, vede çupra,
Süs nakışım, gerdanlıklarım var benim, hemde sırma sırma,
Akçakoca alaplı ereğli, benim ereğlim, dokunmayın kuzuma...
Kimi hırçın...Kimi suskun...Kimi sessiz...
Benim adım...Benim adım...Karadeniz..!
..
HAYATIMDAN BİR KESİT (Düz Yazı)
Bir Varmış Bir Yokmuş Çocukluğum/Gençliğim
Ben çocukken, Bin dokuz yüz altmışlı yılları gösteriyordu takvimler. Uzun değnekten at yapardık kendimize, Bir elimizde de uzun çubuklardan kamçı olurdu. Oyuncaklar yapardık çamurdan. Beton binaların parlak zeminlerinde, yada pürüzsüz büyük taşların yüzeyinde, İyice yoğurduğumuz kil den çamura, şekil vererek yapardık oyuncaklarımızı. Zaten beton bina köyümüzde yoktu, okul, cami ve kullanılmayan sağlık ocağından başka. En çok da traktör tipi oyuncaklar yapar, yumuşak toprak üzerinde de yollarımızı oluşturur, oyunumuzu oynardık.
..
BİZ
Bizler yaylaya hiç beş inekle çıkmadık
Koruculukta bekçilikte yaptık bıkmadık
İnsani davrandık gönülleri hiç yıkmadık
Yokluğu sıkıntıyı doya doya yaşadık biz
*
Trabzon lastiği yırtık içinde çorapta yok
..
PKK batının taşeronudur
İhale vereni bilip diyorum
Zanayla, danayla bu iş hallolmaz
Maşayı tutanı bilip diyorum
Eniğin ardında ermeni sıpa
Sıpanın bildiği tek dil var,” sopa”
..
Evet, nede güzeldir memleketim
Toroslar, Süphan, Mardin, Side
Uludagiyla Bursasi, Dogu Beyazitiyla Agrisi
Ya as ve cocuk kokan sokaklari memleketimin
Sevdalarin, umutlarin dogdugu ülkedir benimkisi
En büyük savaslarin ve en büyük barislarin mekani
..
Faniye güvenme, Baki’ye güven,
Her şey fani, baki yalnız Allah’tır.
Bırakır dünyada seveni seven,
Her şey fani, baki yalnız Allah’tır.
O varken yok idi insan, cin, melek,
Ay, güneş, yer ve gök, hem bütün felek,
..