TRABZON ŞİİRLERİ

TRABZON ŞİİRLERİ

İbrahim Kurt 3

Virajlar hasret döner,sevgili kokar dağlar
Yolları yüreğimin, sevgilisi Akçaabat
Dudağında busesi,elde kemence ağlar
Telleri yüreğimin,sevgilisi Akçaabat


Geçiyor dost kervanı,geldi ayrılık günü
..

Devamını Oku
Nuray Şaşihüseyinoğlu

Damarlarımdaki kana güvendiğim kadar Türküm ben
Doğduğum toprakları reddetmeyecek kadar doğudan
İçim sızlasa da susmam gerekiyorsa susacak kadar devletçi,
Ülkemi en ileri götürmek için ölecek kadar milliyetçi,
İçimdeki farklardan gurur duyacak kadar halkçıyım.
Birbirine denktir gözümde doğu, batı kuzey güney
Çünkü kulağımda türküsü durur her bir diyarın.
..

Devamını Oku
Selahattin Bakır

Sevgisin sen gönüllere,
Kardeşsin sen tüm illere,
Mezra, mahalle, köylere,
Ardahandan selam sana.

Yamanız biz, hem çok yaman,
Düşmana vermeyiz aman,
..

Devamını Oku
Nazır Çiftçi

Kastamonu
Türkiye’mizin en güzel köşesi
Yeşilin mührün, mavi sonsuzluğun
Zengin kültürün doğanın neşesi
Yedi bin yıllık geçmişinle öğün.
*
Milattan önce yerleşen Kaşgarlar
..

Devamını Oku
Nihat Malkoç

O muhteşem gölgende her dem mağrurum
Perişan olsam da senle kanatlanır ruhum
Bez parçası değilsin,şerefisin yurdumun
İsterim aydınlansın ışığınla tabutum

Dalgalan burçlarda şanlı bayrağım
Şehidimin kefeni kanlı bayrağım
..

Devamını Oku
Nihat Malkoç

Karanlıktan ışığa akar geceler
Tutuşan gönülleri yakar geceler

Yıldızların altında canlanır mâzi
Hayalin pencereden bakar geceler

Gök kubbede hilâlin gölgesi üşür
..

Devamını Oku
Sadık Yılmaz

Sene yetmiş dokuz, haziran ayında
Trabzon of ilçesi, Cumapazarında
Serindere köyü, sabah sularında
___Gelmişim dünyaya, bu hiç unutulmaz
___Benim adım sadık, soyadımdır yılmaz

Türkiye’dir benim, doğduğum vatanım
..

Devamını Oku
Nihat Malkoç

Delice sevdalara atınca yüreğimi
Yetim sular içinde yüzer durur hayalin
Harabeler üstünde, bir gonca gül peşinde
Aşk vahası ararken çölde kurur hayalin
Akşam hüzünlerinde kaybolur gülüşlerin
Kalp köşkünün içinde hep oturur hayalin
Can suyunda yıkanır düne dair düşlerim
..

Devamını Oku
Gürkal Gençay

(demokratikleşmede açılım ve barış sürecini inatla çıkmaza sürükleyenler; / çıkmaz sokakları yalnızca çocuklar severler! ..)


Yaklaşık iki sene önce bir ayağı Trabzon, diğer ayağı Sochi limanları olan bir yolcu gemisi içinde yolcu ve mürettebatıyla birlikte kaçırılmıştı.
Gemiyi kaçıran eylemciler, Rusya'nın Çeçenlere uyguladığı politikalara, baskı ve zulümlere binaen bu eylemi gerçekleştirdiklerini söylüyorlardı. Bellerinde bomba, ellerinde kalaşnikof tüfeklerle, her fırsatta 'allah-û ekber' nidaları atan bu kişiler aşırı milliyetçilerdi.
Bugüne kadar geçen süreçte buna benzer vakalar çeşitli versiyonları ile defalarca yaşandı.
Son iki yıl içinde kaçırılan uçakların failleri de aynı cenahtan ve aynı dünya görüşündeki kişilerdi.
..

Devamını Oku
İsmet Barlıoğlu

İlk Selam

Şebinkarahisar.
Geçmiş yıllarda Giresun ilçesinin iliyken, sonraları Giresun ilinin ilçesi haline getirilen bir yerleşim birimiydi.
Bu topraklarda bir zamanlar Azzi ‘ler yaşadıkları için Hitit ‘ler buraya “Azzi Ülkesi” adını vermişlerdi. İsa ‘dan önceki 13. yüzyılda aynı topraklar Müşki ‘lerin eline geçmişti. Frigya Krallığı ‘na bağlı olan Müşki Ulusu İsa ‘dan önceki 7. yüzyılda, Kimmer ‘lerler İskit ‘lerin akınları sonucu ortadan kaldırıldı. Yöreye yerleşmiş Milet ‘liler buralarda bazı ticaret kolonileri kurdular. Fakat toprakları, İsa ‘dan önceki 6. yüzyılda Pers ‘lerin, daha sonra da Makedonya Krallığı ‘nın egemenliği altına girmek zorunda kaldı. İsa ‘dan önceki 3. yüzyılda burayı, Pontos Krallığı ele geçirdi. Bu krallığın egemenliği İsa ‘dan önceki 1. yüzyılda sona erdi ve yerini Roma İmparatorluğu ‘nun emrine bıraktı. Bizans döneminde İstanbul yani o çaplardaki adıyla Konstantinapolis Latin ‘lerce ele geçirilince Trabzon ‘a kaçan Kommenos Hanedanı burada yeni bir devlet kurdu. Zaman içinde Cenevizli ‘lerin akınına uğrayan yöre, 14. yüzyılda Hacıemiroğulları ‘nın buyruğu altına girdi. Fatih Sultan Mehmet 1461 yılında bu toprakları Osmanlı topraklarına kattı. Aynı yöre 19. yüzyıl sonlarında, Sivas Eyaleti ‘ne baplı bir sancak haline getirildi ve Giresun da Trabzon Eyaleti ‘nin merkez sancağı oldu.
İlçe, göklere yükselen iki kale arasında kurulmuştu. Bunlardan ilki; görkemini hâlâ koruyan bir kale olup yüksek ve sağlam surlarla çevrilmişti. İçkaleye birbirinden dik yokuşlardan tırmanılarak ve büyük, çift kanatlı demir bir kapıdan geçilerek girilmekteydi. İçkalede birçok dehliz, sarnıç ve gözetleme odası vardı. “Öksürük Kalesi” adı verilen ikinci kale, gerçek bir kale biçiminde olmayıp doğal bir kayalıktan ibaretti. İlk kalenin eteklerine serpilmiş olan evler, sokaklar, caddeler ve çarşılar, büyük bir düzlüğü aşa aşa ve tepelerden geçe geçe bu ikinci kaleye kadar uzanmaktaydı.
İlçenin mevsimleri kişilikli mevsimlerdi. İlkbaharın ilkbahar, yazın yaz, sonbaharın sonbahar ve kışın da kış olduğu ancak Şebinkarahisar ‘da anlaşılabilirdi. Şebinkarahisar ‘ın kışı, obir mevsimlerden çok daha kişilikli bir mevsim, başka kışlardan çok daha kişilikli bir kıştı.
..

Devamını Oku
Nihat Malkoç

Alev teni yakarken susar saba yelleri
Gönül bahçelerinin solar iri gülleri
Kesilir o esnada yürekçiğin telleri
Toprak günahkâr teni nasıl da yer ya Rabbi! ...

Settarsın sen, setr eyle, rüsva etme âleme
Mecalsiz bedenimi sürükleme eleme
..

Devamını Oku
Mehmet Gözükara

ANADOLU’NUN DOLUNAYI BAHAETTİN KARAKOÇ…

Bahaettin Karakoç ve dolunay yan yana gelince, bir geceye iki ay doğmuşçasına şule yaymaktadırlar. Gönül dünyamızın kapısı aralanarak söz ülkesine yolculuk yapılmaktadır.

Karakoç; şiirlerinde sözü sırlayıp, Maraş bindallısı gibi işler. Gönül şehrinin kapısını sözle motifler, sözle kilitler. O hiçbir zaman sözün ucuzunu söylemez. O bir aşk şairidir. Onun şiirinde ucuz şeyler bile paha biçilmez inciye dönüşerek dile zenginlik katmıştır. Çünkü biz biliyoruz ki Karakoç her sözü gönlünün derinliklerine dalarak, subjektif boyuttan objektif boyuta taşır. Onun sözü –şiiri- kültürel zenginliğimizi ve ağızda anne sütüne benzetilen Türkçenin inceliklerini ilk elden servis yaparak unutulmaya yüz tutmuş değerlerimizle yüzleşmemize sebep olur. “Şiir bütün insanları ilahi bir kâinata davet eder” der. Anadolu’dan kopmadan metropellere seslenen Karakoç; oralardan aldığı sesleri kendileştirerek doğduğu ve içinde yaşadığı kültür ırmağına aktarır. Avamla havas arasında kültür köprüsü olmayı başararak zoru yenmiştir.

Medeniyetin en büyük ayağı olan şiir ailesine kattığı değer bakımından önemli bir birikime sahip olmamıza kapı aralayan Karakoç, soylu şiirin şairidir. Ulvi gayeler için yaratılan insan, yüksek değerler peşinde at sürdüğü ve ömür tükettiği sürece mübarektir. İnsanın içinde taşıdığı dağ ile derinliği doğru orantılıdır. Sözden ibaret olan şiirin hakikatte bir değerinin ve yerinin olmasına inanan Karakoç; zamana direnecek güçte olması gerektiğinin sancısını -on iki yaşında- 1942 yılında başladığı şiir serüveni süresince çekmiştir. İşte bu yüzden şahsi gayretiyle çıkardığı dergiye “Dolunay” derken, yaptığı şiir şölenine de “Dolunay Şiir Şöleni” demiştir.
..

Devamını Oku
Nihat Malkoç

Leylâ’yı ararken Mevlâ’yı buldum
Muhabbet yükünün kervanıyım ben
Hicran ateşiyle sararıp soldum
Hakikat yolunun rehvânıyım ben

Sevda çöllerinde kum tanesiyim
Yürek dağlarının virânesiyim
..

Devamını Oku
Ahmet Mustafa Kulaber

EVRENİN OLUŞUMUVE ZAMAN tÜNELİNDE lAZLARIN tARİHİ

Bu çalışmaların bir iddia veya bir başka düşünceyi kesinlikle kapsamadığını hemen söylemek gerekmektedir. Burada insan kimliğinin nereden nereye geldiğini, tarih boyunca çekilen sıkıntıları sergilemek, bugünün insanca yaşamının hangi aşamadan gelerek bu mutluluğa geldiğini anlatabilmek için kaleme alınmış, benden sonraki nesillerin bunları bilmesinde yarar umduğunu belirlemek için hazırlandığını hatırlatmak isterim.
Büyük Patlama (Big Bang) : Mekân, cisim, zaman yoktu. Bir O (Allah) vardı. Her şey sıfırdan başladı. Mutlak bir boşluk içinde insan beyninin hayalini dahi edemeyeceği bir boşluk. Birden ENERJİ akıl almaz biçimde bir merkezde toplanır. 5 milyar yıl önce bu enerji saniyeden küçük bir zaman diliminde madde haline dönüşür. Milyarlar derecesindeki sıcaklık patlamalara yol açar. Dağılmaya başlar. Başlangıç noktasından uzaklaşırlar. Bu hacim büyümesinin bir başlangıcıdır. Bu büyümenin hala devam ettiği varsayımı da vardır. Zamanla evrenin küçülerek kendini yok edeceği düşünülmektedir. BİG BANG ile başlayan büyüme BİG CRUNCH (kranç) ile çatırdayarak bitecektir.
Uzay sonsuz bir boşluktur. Gök cisimlerinin tamamı bu uzayda yüzmektedir. Bu yüzüş sistemli bir biçimde sürmektedir. Hala ışığı bize ulaşmayan yıldızlar mevcuttur. 170 000 yıl önce infilak etmiş bir yıldızın ışınları ize 1987 yılında ulaşmıştır. Güneş'in ışınlarını Merkür, Venüs, Mars yansıtırlar. Bunlar Dünyamıza benzerler. Yavaş dönerler, uyduları azdır. Satürn, Uranüs, Neptün, Jüpiter boyutları geniş ve uyduları çoktur. Plüton bu sistemin dışında kalmaktadır. Gezegenler kayar, koşar, fren yapar, durur, ters yönde ileri geri ilerlerler. Güneşin uydusu olduklarından bu sistemin dışına çıkmazlar.
Güneş, milyarların içinden vasat bir yıldızdır. 150 milyon km alan içinde yer alan bir yıldız olup ışığını sekiz dakikada dünyaya ulaştırmaktadır. Yaşamının yarısını tamamlamış olup 5 milyar yıl sonra dünya karşısında dev bir kızıllık olacaktır.
Bundan 5 milyar yıl önce gaz ve toz bulutu içinde küçülmeye başlayan dünya Birkaç milyon derece ısısı ile galaksi içinde yer almıştır. Gövdeler zamanla şekillendi, merkezde bir çekirdek, bir örtü, dış yüzeyde bir kabuk oluşmuştur. Dünyanın etrafını çevreleyen: 1. Biosfer (12 km olup tüm canlılar bu tabakada yaşarlar.) 2. Troposfer (Havada bulunan maddeleri içerir.) 3. Stratosfer (Ozon tabakası kaplar. Güneşten gelen ışınları süzer, 50 – 500 km alan içindedir.) 4. Mezosfer 5. Eksosfer (500 km'den yukarı alandır.)
..

Devamını Oku
Eyüp Cüce

Nedir bu hal,aylardır koşuyorum ardından?
Kalbine girmem için vize mi istiyorsun?

Sih çölünden bir vaha,kutuplardan buzdağı,
Kaçkar yaylalarından göze mi istiyorsun?

İpekböceği gibi işlemişim sevgiyi,
..

Devamını Oku
Mikdat Bal

....................................................................



Dokuzyüz elli dört şubat ayında
Trabzon Çaykara da dünyaya geldim
Dünya ya göz açar açmaz ağladım
..

Devamını Oku
H. İbrahim Sakarya

KARA DENİZ

İstanbul’dan Artvin’e engin mavi suları
Yurdumun kuzeyini kuşatır Kara Deniz,
Hem karada denizde yemyeşildir yolları
Her mevsim baharımı yaşatır Kara Deniz.

..

Devamını Oku
İrfan Karapınar

Gezegenler dolusu insanlar vardı
Tüm vagonlar dolmuştu,istasyonlar dolmuştu
Yağlı raylar üzerinde güneş ışıldıyordu
Bir çöl vardı,uzayan kızgın kumlar vardı
Başı bağlı bedeviler,çift hörgüçlü develer vardı
İşkence etmek için engizisyon gelmişti
Kosova savaşından erler gelmişti
..

Devamını Oku
Mikdat Bal

Nice dağlardan aştım
Bir çok yere ulaştım
Nice yerler dolaştım
Trabzondan güzeli yok
Yok, ondan özeli yok

Sahil mavi gök mavi
..

Devamını Oku
Nihat Malkoç

Okun hedefine gölgemi serdim
Kanatsın gölgemi sana değmesin
Kül olsun varlığım senin yolunda
Fitne kurşunları cana değmesin

Fecir aydınlansın, şafak sökülsün
Bekle dalındaki yaprak dökülsün
..

Devamını Oku