Kerkük, Musul benim ilim,
Bağlı ayağım ve elim,
Sedleri yıkacak selim,
Ben Kerkük' ün aşığıyım.
Gülü kopardılar dalından,
Arıyı, ayırdılar balından,
..
Kırmızıyla beyaz fosforu
Yansıtan direklerin arasında
Gecenin karanlığında
İnişi çıkışı
Gidişi gelişi olandır
Yol
Bizim Melahat’a da yollu diyorlar
..
Bırak gözyaşını,aksın,durulsun
Can evime aşkın tahtı kurulsun
Varsın bu kalp senin için yorulsun
Gönül kapısını çal benim için
Yarama bastığım kezzap,tuzumsun
Çoğumdan ayrılan parçam,azımsın
..
kınına veda eden hançerdim
tutup kenara çektiniz kenti.
ağaca ilk tırmanan çocuk
ısırılan ilk kiraz
anlayabilir beni.
Evler, tanıdık değiller…
..
Güneş gurup ediyor Ordu sahillerinde
Bir meltem esiyor ılgıt ılgıt,mağrur
Geride kalan mahzun,ıssız,köhne bir sahil
Ve kıyıda nefret kokan dehşet dolu dalgalar
Ordu sahilleri ıpıslak,gözyaşı dolu
Bir şeyler eksik şimdi yeri dolmayan…
İlk göz ağrım,tek tesellim sevgilim
..
Küskünüm ben feleğe,düştüm gurbet ellere
Düşünceliyim neye, düştüm gurbet ellere.
Yollara bakakaldım, hayallere hep daldım,
Derdime dertler kattım,düştüm gurbet ellere.
Kuşlar oldu yoldaşım,ne hale düştü başım,
..
Hangi insan arzular kardeş kanı içmeyi
Kimse kabullenemez barıştan vazgeçmeyi
Atalarımız der ki: “Zorla iyilik olmaz”
Zorla iyilik olsa onda bir değer kalmaz
Dargınlıktan ne çıkar,önemli olan barış
..
Nâzik tatlı dilini
Sımsıcacık elini
O ceylan gözlerini
Hiç unutamıyorum
Kalbinin gülüşünü
..
Başı dik, gözleri şimşek gibi
Gözlüyordu bu günü geçmişten dedem
Nasırlı ellerinde çapası, sırtında sepetiyle
Çıplak ayakla çalışıyordu tarlada ninem
Yaylasında, dağında, taşında
Maçka’sında, Of’unda, Akçaabat’ında
Dayım, halam, amcam, yengem
..
Âhuya benziyorsun
Sıcacık bakışların
Rüzgârda salınıyor
O sevimli saçların
Bülbüle benziyorsun
..
Trabzon Çaykarada dünya ya geldim
Neden başka yerde yaşıyorum ben
Otuz dört senedir gurbette kaldım
Vatan hasretini taşıyorum ben
Vatanda yaşamak hoştur, ölüm hoş
İstikbal korkusu koş zavallım koş
..
Güzel bir yaşam niyetti
Yaşanmayan hak diyetti
....................................
Urba ile çarık yetti
Gezdim durdum diyarları
..
Bir ân sükûnet etrâfı kaplar
Sevdalıların yüreği hoplar
Aklını hayâllerinde toplar
Alır bir keder gece yarısı
Mesken o zaman müsekkin olur
..
Bu nasıl gece sabahı olmayan?
Kâinatım zindana döndü bir ân
Ne arayanım olur, ne de soran
Dertlerle sımsıkı örülmüşüm ben.
Her gece hayâller suya gömülür
..
Kaç kere kalkıştım seni unutmaya
Bir türlü sevgilim unutamadım
Çalıştım hayalinle gönlüm avutmaya
Şu bahtsız gönlümü avutamadım
Ölmeden öldürdün beni sevgilim
..
Eser yel dalgalanır Karadeniz,
Uyutmaz geceler uyumaz sahil,
Farozun o narin belinde akşam olunca
Selam verip rüzgar alnımızdan öpüverir
Kol kol olur aşıklar
Trabzon'um Boztepeden selam verir,
..
Salayım kalemi yine engine,
Bilinir mi acep, suyun rengi ne,
Deli oluyorum,çoktur kederim,
Rastlanılmaz dertlerimin dengine.
Gönlüm huzursuzdur,kalbim yaralı,
Ne yemek, ne uyku, felek vuralı.
..
medyum
zorla oturttu masaya beni
bir harita çizmişti kartlarla
üstünde elini gezdirdi
ve yukarıda bir yerde durdu
gözlerimin içine baktı
yüreğin Trabzon’da, dedi
..
Bir Trabzon manisinde geçen “Bekarlar neler çeker, Kalandar sovuğunda! ” sözlerinden kışın en soğuk günkerine denk gelen Kalandar ayını (Ocak) köylülerin pek dışarı çıkmadan evlerinde aileleriyle birlikte geçirdiğini anlayabiliriz. Kalandar kelimesi Trabzon’da Yılbaşı gününe (13 Ocak/24 Aralık) ve bugünün gecesinde yapılan eğlenceler ve mahalli takvimde yılın ilk ayına verilen isimdir. Anadolu’da ve Trabzon dışındaki Karadeniz illerinin mahalli takvimlerinde, Ocak ayı için yaygın olarak zemheri terimi kullanılır, aynı gece benzer eğlenceler yapılmakla birlikte Kalandar gecesi gezmelerinde oynanılan seyirlik köy tiyatroları için (Karakoncoloz ya da momoyer oyunları) Rumca yerine farklı bir terminoloji kullanılırdı. Kalandar geceleri, köyün genç ve çocukları, kemençe (bazı köylerde tulum ya da şimşir kaval) eşliğinde horonlar oynayarak toplanır, köydeki tüm evleri tek tek gezerler koliva [1], fındık, meyva, ceviz vs. toplarlardı. Evlerin önüne gelen çocuklar yine köyden köye de-ğişen ama ana teması benzer bir Kalandar tekerlemesi söyler karakoncoloz oyunu adı verilen bir seyirlik oyun oynardı. Bu sırada tek tanrılı dinler öncesinden kalıntısı olan pek çok ritüel gerçekleştirilir özellikle bereket kültü ile ilgili çeşitli tekerlemeler söylenirdi.
“Kalandar gecesi devlet bacası
Tasımı dolduran cennet hocası
Doldurtmayan cehennem hocası
Üstte erkeği altta dişi”
..
İnsanı İnsan Anlar.. Peki; Ya Martıları?
Günler öyle hızla geçiyor ki ben bile artık kaçırıyorum zamanı.. Hiçbir şeye yetişemiyorum. Veya öyle hissediyorum.
..