Trabzon Şehrengizi Şiiri - Nihat Malkoç

Nihat Malkoç
1593

ŞİİR


30

TAKİPÇİ

Trabzon Şehrengizi

I.

Bir ikindi yağmuru öperken Uzunsokak’ın parke taşlarını
Hatıraların sırma saçlarını tarar küf kokulu zaman
Hasretin koynunda sabahlar bir gurbet türküsü
Soframızda her gün bir kaşık eksilir

Kuymağın kokusu tüter burnumda
Kül olur aynalarda siyah beyaz resimler
Yeşil gözlü bir güzelin gamzesinde pusu kurar aşk…
Ufuklar tutuşur Faroz burnunda…

II.

Bir deniz kızının yosun kokar saçları ayazlarda
İçimdeki hüznün buzlarını eritir hasretin kor ateşi
Komnenos’un çekiç sesleri gelir Altındere’den
Sümela’da bir keşisin boşlukta yüzer buruk hayali

Kanayan gecenin dudaklarından dökülür âhlar…
Martılar Moloz’un artıklarıyla doldurur kursağını
Umuda kürek sallar kirli sakallı balıkçılar seherde
Bir Maçka türküsünde Erkan Ocaklı sitem eder Emine’sine…
Bir (g) ezginin sırtına yüklenir hasretin kurşundan ağır yükü

III.

Papatyalar gülümser Hıdırnebi’nin koyaklarında
Doyum olmaz yaylanın kuymağına, yayık ayranına
Sultanmurat’tan duyulur toprağı vatan yapan
…..isimsiz kahramanların kılıç sesleri

Sırtını Boztepe’ye yaslar gözleri mavi şehir…
Bir yağmur çarpar gönül pervazına, dökülür aynanın sırrı
Ganita’da denizin koynunda sabahlar gözü yaşlı dolunay…
Her fırtına sonrası kanadı kırılır aşka tutunan umutların

IV.

Bakırcı ustalarının çekiç sesleri duyulur Kemeraltı’ndan
Zağnos burcunda uyanır gözü yaşlı tarih o derin uykusundan…
Hasret demlenir bir Trabzon türküsünün nağmelerinde
Gökler de ağlar göçmen kuşun gönül telini sızlatan buruk vedasına

Bir Sürmene bıçağı kadar keskindir
…..gerçeğin koynundaki baldıran renkli acılar…
Bir alevin yalazına sevdalı pervaneler gibi
…..düşlerimin yorganı Trabzon büyüdükçe büyür gözbebeklerinde
V.

Karanlığın intiharıdır güneşin buğday sarısı ilk huzmeleri
Her fırtına sonrası avuçlarıma dolar Karadeniz’in sımsıcak gözyaşları
Ayasofya uyanmayı bekler derin uykusundan
…..on yıllardır sesi çıkmaz yasından
Uzungöl’de uzar geceler karanlığın koynunda
İçimdeki bayırlarda yılkı atları koşar dörtnala…
Bir yayla dumanı bembeyaz yorganını örter yeşilin üstüne
Kınalı ellerin yaydığı yayık sesleri dağılır eyvanlara

VI.

ezanlar uhrevî bir ahenk taşır Gülbahar Hatun’un kesme taşlarına
hercai gecelerde bir sabahçının avuçlarından kayıp gider hayat…
Soğuksu, bekler dönülmez akşamın ufkundaki ulu misafirini
Uçmaya hazır bir kartal gibidir Erdoğdu çelikten kanatlarıyla

Toprak ses verir kemençenin sesine, dağın yamaçlarında
Akçaabatlı uşaklar dizilir sıra sıra horon halkalarında
Yenicuma’nın dar sokaklarında top peşinde koşar
…..hayalleri boyundan büyük çocuklar…
Hepsinin rengi bordo mavi, hepsinin bir eli havada…

VII.

Kızlar Manastırı’nda boşluğa akar miş’li geçmiş zaman
Haramiler yağmalar yürekteki son umut kırıntılarını
Ortahisar’da küçük Süleyman, büyük imparatorluğu düşler kocaman yüreğiyle
Donanmalar boy verir, gemiler yüzdürür gözbebeklerinde

Geceyi bölüşür alın terinde yüzen köy kadınları
Titrek bir mum ışığı meydan okur zifiri karanlıklara
Bir kadının güneş doğar kan kırmızı yanaklarından
Bir çocuğun karayemiş yediği bellidir mor dudaklarından

VIII.

Bir ıstırap güftesi dökülür Trabzon’un titrek dudaklarından
Kaf Dağı’nın ardında bırakır dağılan umutlarını
Hayat akarken Uzun Sokak’ın kaldırımlarında
…..hülyalı bakışlara tutunur bir deli mavi…

Hüzzam bir bestenin yalazı düşerken geceye
İçimdeki süvariler kuşanır pusatını surların eteğinde
Bir çiy tanesi düşer düşlerin yangınına
Kül rengi bulutlardan doğar beklenen güneş …
Trabzon güle dönüşür…

Nihat Malkoç
Kayıt Tarihi : 26.10.2016 11:18:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Nihat Malkoç