Şair kaybetmeyi bilmese sevmezdi,
Sevmeyi bilmese kaybetmezdi.
Kaybetmeyi alışmıştı şair elindekileri,
Bu yüzden sevdi mi güzel severdi.
Şair akşamları otobüse binerdi,
Gün, rengini saçlarından almış,
Ilgıt ılgıt dökülmüş yaşlar,
Gök,sensizliğe ağlamış.
Kar taneleri terk eylemiş coğrafyamı,
Adım attığın an dünyama kış yerini bahara bırakmış.
Önce biraz ağlarız,
Sonra yavaş yavaş alıştırır hayat,
Sonralaşır beklentiler , yağmurlarda aşklar Ertelenir, bir gün içerisinde sevdalar solar.
Bir beyinde İstanbul kalabalığı ,
Kalbin yerinde rüzgara çizilmiş silüeti
Gözyaşlarım Tuz Gölüne döner her selam verişinde düşlerime, sen orada yaşayan en nadide balık olduğundan güler yüzüm,
Ben intihar eden yalnız, tek yanında ölümsüzüm.
Yan yana yürürsek sıkılmam hayatta inan,
Sen soluma geç yoksa diğer tüm çiçekler solar, güzel bir gün anla artık sen gelince görünür , gel yoksa gecem hüzne bürünür.
Sağanak başlar
Bir palyaçonun makyajı akar,
Ortaya çıkar gözyaşları,
İlk yaprak düşmüştür toprağa,
Saatler geriye alınır, tekrar tekrar
Hüznün gardrobunda asılı kelimelerim,
Bugün hangi siyahı giysem üstüme,
Bilemedim.
Soğuk yağmur damlalarıyla beraber
Yuttum bütün ilan-ı aşk cümlelerini
Yaşarken sevmeye çalıştı,
Beceremedi.
Ne kadar sevdiyse de sevilmedi.
Yaşamaya çalıştı, kapalı havalara ve
Akşam haberlerine inat bir umutla.
"Sık sık yolculuk yapar mısın kalpelere?" Dedi
Artık yolculuktan sıkıldım dedim,
Artık bir son durak arıyorum
Bir fırtına gibidir hayatım genelde,
Aşk dininin ateisti olmuşum
Aklımın odalarında esirsiniz,
Dalgalar, deniz tuzu kokusu,
Sen ve gülüşlerimiz.
Bir hastahanede dört duvar arasında kalmaktasınız,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!