Totem asla yaratıcı bir güç değildir, hiç değilse ilk oluşum evresinde ve erken evrelerde bu böyledir. Günceldeki pratikliğin, akilce birikim, yaptırım tasarrufudur. Danışılan bir soru ve bilgi bankasıdır. Sadece düzenleyici ve zaman akışının eğimine göre, dönüştürücü bir sosyal tanımlılık ilkesidir. Yani atıfta bulunulan, koruyucu. Giderek içi çok çok dolacaktır.
Böyle iken zamanla sınıfsal ve toplumsal tedirginliklerin siyasallaşması ile ve her yeni toplumsal ittifakların totem aidiyet birleşme girişimleri ile ilahlaşacaktır. Çünkü her yeni ittifak, eskinin ve pek çok sosyal hafızanın silinmesiydi. Yani bir unutturmanın yok edilişi ve yerine yeni olanın konması bir yaratma idi. Yani her ittifak bir unutturma ve yeni hafıza edindirme işi idi. Açıkçası yaratma ve yok etme olayı idi. Bu yüzden totem yepyeni bir işlevle yaratma ve yok etme işlevi ile ilah ve ilahelere dönüşecekti. Köleci düzenle buna rızk verme, önceden kurtuluşa mazhar olma, iman ederek kurtuluşa ermek, gibi yeni atıf yüklemlerle, monocu sosyal ve ruhsal yapılanma uygarlaşma süreçleri eklemlenecektir. Yaratılış bir yaratmaya, aidileştirme, koruyuculaşmaya, dalalette kurtaran kurtuluşçu tanrılara dönüşecektir. Somutluk yerden alınıp göğe döndürülecekti. Gökten yere tanrının adına, tanrının vekili olarak krallık etmek için tekrardan dönecekti. Yani totemist ilke zemini daha sistematik ve olgunlaşmış dinlerinde ihsas ve meşruiyet membası (gözesi) olacaktır.
Totem anlayışı tabana inerken paylaşılan bir düzenleniş ilişkileridir. Sanı ve kanıların, hem meşruiyeti, hem düşünme yönlenme zemini, hem de bu bağlamda bir sınırlılıkla düşünceyi açıklama, anlatma, söyleme, yorumlama, eylem koyma düzlemi özgürleşmesi olacaktır.
Totem yaptırımı tabandan yukarı doğru giderken, etrafında dönülen kutsal bir eksendir. Bu eksen sosyal ve kolektif biriktirişin odaklanmasıdır. İçi, geçmiş zamanla ve onun değer birikim olgularıyla doludur. Ve pek çok ortak kanı, kanaat ve pratikliğinin birey ufkunu aşan güç ve birikimin; alansal, baskısal ağırlık yönelim çekiciliği vardır.
Yani totem zamanca ve bilgice akıl ve düşünme olarak, daima kişilerden ve yalın halde mevcuttaki toplumdan daha büyük bir değerler basıncıdır. Görmüş geçirmiş olan ve dünyayı yeniden ve yeniden keşif etmemenin, zaman ve zeminden kazandıran ileri akışı sağlayan pratikliğidir. Pek çok ortak ve kolektif aklın ürünü olmasının hesabı basıncı iledir ki, ravi (hoşnut-hayran) olunur. Ancak yeni toplum eskiyi hıfz edip, üzerine eklemlemeler yaparsa geçmişten büyük olur. TOTEM BİR KOLLEKTİF SOSYOLOJİK BİLİNÇTİR.
Sürü ve grup yaşamındaki sürüye ya da gruba dâhil oluş aidiyeti; hem bir sınırlılığı içerir; Hem de aidiyet oldurucu etkiler, bir düelloya ya da bir meydan okuyuşa riayettir. Tehlikelere karşı güvenin garantisini sağlayan bir savunma birliği nedeniyle pekişen aidiyetlik, daha çokta beslenme olanağı çekimlenmesi ile ilgilidir. Aidiyet oluşturmanın bir başka dahası da yine beslenmedeki iş birliğinin gerektirdiği bir zorunluluktan ötürü sağlanır oluşudur. Neslin devamı ve yavru bakımı, bu aidiyet olgusuna zaten otomatik vücut buldurur.
Toplumumsu yapılarda da bu temeller değişmez. Zekâ sosyalleşip daha da nesnel belirlenimli oldukça ve insanın soyutlaması, nesneli etkileyen eylemler ve düzenlemeler ortaya koydukça; eski meydan okuma ve düello yapma yerine, çekim alanına; bu ortak aklı koydular. Eşdeyişle akla uygunluk, nesnel ve sosyal ilişkisel yasallığa uygunluktu. Yani sonradan bilim denecek gidiş olguya, sürecek uygunluğa riayettir aidiyetlik.
Artık, sosyal yaşamın gelenek görenek ve deneyim biriktirip, aktarması ve aletli üretimin ilişkisel yapılaşması düşüncesi, yeme içme, barınma korunma gibi temel ihtiyaçları garanti eden bir güvenceyi sağlayan cazibenin çekey alanı oluyordu. Gereksinim ve gereksinimin sağlanış biçimi, aidiyeti zorunlu ve meşru kılıyordu. Gereksinimin dürtüklemesi ve kişiyi yönlendirmesi, onun sağlanma mekanizmalarının tüm ansal şimik ve fizko şimik eğilimleri güdülemesi; bireyin düşünme ve yönelme eğilimi idi. Bu düşünme ve eğilimin sağlanış şeklini oluşturma ve düzenleme biçimi akıl koyuştu, yani akıldı. Zekânın ruhsallaşma yetkinliği, temeli; akıl ve akılcılık olan ihtiyaçların belirlediği, yönelimin kendi becerileri ile sağlanır, üretilir olmasıdır.
Asla lineer (doğrusal çizgi) gidiş yoktu. Dünya'nın kendi devinimindeki yalpalamaları gibi insan eylemleri de yalpalıyordu. Ne kadar yalpalarsa o kadar anlamlar ve yol alışların akışı sağlanıyordu. Eş deyişle, göreceli; zaman zemin bağıntılı doğrular ortaya konup, kurum ve ilişkisel kurallaşmalar ortaya konuyordu.
Sürecek
a href='http://www.ozgurlukicin.com' target='_blank'img border='0' alt='Pardus... Özgürlük İçin...' title='Pardus... Özgürlük İçin...' src='http://www.pardus.org.tr/banner/bts01.png'/a
Bayram KayaKayıt Tarihi : 13.7.2009 09:16:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (1)