Erken dönemden toplumsal ilişkilerin karmaşıklaşıp, sürecin köleci ittifakı ilişkilere doğru kaymasına dek (M.Ö 3200’lere doğru) geçen süre içinde bu üçlü kavramın her biri; düzey, düzlem ilişkileri içinde kendi neşvü nema oluşlarını buldular. Süreci birbirine aktaran aşamalar bu içlemlerde kodlandı.
Hiçbir inşa ürünü ortaya çıkmadan, o ürünü anlam ilişkileriyle tanımlamak, olanaksızdı. Ortaya çıkan anlam ilişkilerini de birbiri üzerine çökertmek o kadar yanlış, bilim dışı olmakla sürecin farkında olmamaktı.
Ne totem, ne de ilahlar; Tanrı değildiler. Üstelik her ikisinin de ne bir Tanrılık görevleri vardı. Totemin ve ilahın ne de grup ve ittifakı mana ilişkisi olmanın ötesinde bir seslenme ve düzenlemeydiler. Çünkü Tanrılık düzeyini açıklayan belirtmelerin hiç biriside ne totem dönemde, ne ilahi dönmede vardılar.
Zaten böyle bir şeyin kesikli sürekli olmaması halindeki durumları, gelişme yasasına ve tarihselliğe aykırı olurdu. Oysa Tanrı, köleci ittifakın, sınıf düzenli mülkiyetçi ilişkisini yaratmanın, efendisi, sahibi oluşla ortaya çıkmıştı.
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman