Sağınızı, solunuzla; doğuyu, batıyla; güney kutbunu, kuzey kutbuyla; yukarıyı aşağı olanla vs. tanımlarsınız. Pekiyi ya El'i neyle tanımlarsınız? Hiç kuşkusuz ki İlahla tanımlayıp ilahla anlayacaktınız.
İlah üreten ilişkilerin ve ön ittifaklarının kavramıydı. El dinlerin kavramı olacaktı. Bu nedenle her tür dini kavram içinde El, kişilere hitap ederken "Ben, ben olanım. Ben El olan ilahınızım. Ben İlahın, El olanıyım. Ben ilahınız olan El ‘im" der.
Henüz “ben evrenin yaratanıyım” demeyi aklının ucunda geçiremiyordu. El’in İhdas oluşu da zaten evreni yaratmak için, evrenin yaratıldığı bilgisini vermek değildi. İhdas oluşu kendisini tanımlayışında içkindi. El kendisinin üretim ilişkileri üzerindeki, MAL MÜLK SAHİPLİĞİYLE tanımlıyordu.
“Ben” diyordu; “göklerde ve yerde olan mülkün sahibiyim”. Yukarı yer demek olan Gök denen yer; ön ittifaklar döneminde Sümer’e göre yukarı yer toprakları olan çoban Akadların yurduydu. “An” gök, yukarı, yukarı yer demekti. Anu olan göklerle, An toprağı, gök yer, yukarı yeri An ilahının topraklarıydı.
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta