Topu taca atıyorsa.
Lafa başka laf katıyorsa.
Boş ver. Anlamazdan gelecek nasılsa.
Anlatmaya çalışsan da, üstüne basa basa.
Topu taca atıyorsa daima,
Yine anlat, anlat ama,
Anlamak istemiyor diye,
O güzel kafanı yorma.
Belki bir anlayan çıkar.
Anlatmakta fayda var.
Ver; malının, bilginin ve sevginin zekâtını.
Yalnızca Allah’dan bekleyerek sevabını.
Saygılar ve Sevgiler
20.08.2014
Fatih Lütfü Aydın.
TOPU TACA ATMAK
Kâfir, sözlük anlamı olarak inkâr eden, reddeden, bir gerçeği saklayan, kabul etmeyen demektir. Toprağa tohumu gömdüğü, bir yerde sakladığı için çiftçiye de kâfir denmiş. Terim anlamı olarak, Allah’ı inkâr eden, reddeden, kabul etmeyen demektir.
Müşrik, sözlük anlamı olarak ortak koşan demektir. Şirk sahibi kişi demektir. Şirk ortak koşmadır. Dilimize girmiş olan şirket (ortaklık) de şirk ile aynı köktendir.
Örneğin şirk, bir çalışanın tek patronu varken hem patronuna hem de bir başkasına elemanlık yapmasıdır. Terim olarak insanın hem Allah’a tapması hem de başkasına tapmasıdır.
Örneğin Ebucehil’in duası müşrikliğin tam bir örneğidir.
Bedir Savaşı’nda müşriklerin öncülerinden Ebucehil şu duayı yapmıştır. “Ey Allah’ım! Bizimle akrabalık ilişkilerini kesen, bize bilmediğimiz (senin dinine aykırı) şeyleri getiren bu kâfirleri, bu mal mülk düşmanlarını helak et. Bugün burada haklıyı galip, haksızı perişan kıl.
Bkz. Esbab’ı Nüzul kaynakları, Enfal, 19. Ayet iniş sebepleri.
Not: Ebucehil Ey Allah’ım! Diyerek Allah’ın kulu olduğunu kabul etmektedir ama putlara tapmayın, malı yoksullarla paylaşın diyen Peygamberimizi de kâfir olarak görmüştür. Bu durum da Ebucehil’in müşrik olduğunu göstermektedir. Ayrıca yukarıda ki dua servet düşmanlığının kaynağıdır. Yine Sıla-i Rahim’i de ilgilendiren kısım vardır.
Haram yolla, haksızlıkla, kamu malından çalarak edinilen servetin sorgulanması servet düşmanlığı olamaz.
Sıla-i Rahim akrabayı ziyaret etme, hal hatır sorma ve olanak varsa gereksinim sahibi akrabaya destek olma anlamına gelir.O sırada Mekke'de Kureyş kabilesi yaşamaktaydı. Peygamberimiz Kureyş'in Haşimi kolundan, Ebucehil ise Kureyş'in Beni Mahzum kolundan idi. Kureyş Müslümanları putperest (puta tapan) akrabalarıyla ilişkilerini kesmişlerdi.Bu da bize Hakk Rızasına aykırı yaşayan akrabalarımızla ilişkimizi kesebileceğimizi gösteren dini bir delil olmaktadır bence.
Arapça'da ebu baba demektir. Bildiğim kadarıyla Ebucehil cahilin babası demek. Arapça'da babanın, en kralı, en önde gideni gibi bir anlamı daha var. Cehillik, cehalet Arapça'da zaten var. Ebucehil'e de cahilin ağababası, kralı, en önde gideni anlamında Ebucehil denmiş. Yalnız bu cahilliği dış ilime ait değil deniyor. Zamanının okumuş, kültürlü bir tüccarı imiş. Onun cahilliği Hakk dinin gerçeklerini kabul etmemekten geliyor olmalı. Hakk dini Allah'ın rızasına aykırı davranacak kadar çok bir şekilde başka şeyleri sevmeyin ve malı yoksullarla paylaşın demektedir. Yeri gelmişken bu paylaşımı yani zekatı malla sınırlamamalıyız. Sevginin ve bilginin de paylaşımında bulunmalıyız. örneğin çocuklarımızın kız erkek ayırımı yapmadan başlarını okşamalı, eşimizden, sevdiklerimizden sevgimizi eksik etmemeliyiz.
Kâfirler ve müşrikler, Yalnızca Allah’a kulluk ederlerse kullandıkları putları ticaret aracı yapamayacaklar, onlardan para kazanamayacaklardı. Bugün de durum aynıdır. O putların yerini kasa, masa ve nisa putları almıştır.
Not: Kasa; sembol olarak mal, mülk ve para.
Masa: sembol olarak makam ve şöhret tutkusu.
Nisa (kadınlar) : sembol olarak şehvet, tutku halini almış cinsellik.
İşte bu nedenle kâfirler ve müşrikler, Allah’ın peygamberleri aracılığıyla duyurduğu dinine, putlarından vazgeçemedikleri için karşı çıkmışlar TOPU TACA ATMIŞLARDIR.
Topu taca atmak (İşi yokuşa sürmek) : İşine gelmeyen konularda lafı değiştirmek, başka şeyleri bahane etmek, zorluk çıkarmak
Topu taca atma türleri:
1. Erzelun, dindarları ayak takımı diye aşağılama ve onlarla birlikte olamayız, deme.
2. Eskilerin Masalları, gönderilen Hakk Kitapların, insanlara ait olduğunu, eski insanların uydurduğu masallar olduğunu ileri sürmek.
3. Peygamberlerden mucize istemek.
Not: Mucize insana şaşkınlık, acizlik veren, insanı aciz bırakan demektir.
Ayak Takımı (Erzelun)
ŞUARÂ-111 Yaşar Nuri Öztürk: Dediler: "Biz sana inanır mıyız? Seni, o bayağı zavallılar izliyor."
Kâlû e nu’minu leke vettebeakel erzelûn(erzelûne) .
1. kâlû: dediler
2. e: mı
3. nu'minu: inanırız
4. leke: sana
5. ve ittebea-ke: ve sana tâbî oldular
6. el erzelûne: en basit insanlar, rezil insanlar
Not: Bu topu taca atmanın bir diğer şekli de kendisine kitap verilenleri aşağılamak “içimizden ayak takımına mı peygamberlik verilmeliydi” demek şeklindedir.
Salih Peygambere de kavmi uymamıştı.
KAMER
23. Yaşar Nuri Öztürk: Semûd da uyarıları yalanlamıştı.
24. Yaşar Nuri Öztürk: Şöyle demişlerdi: "İçimizden bir tek insana mı uyacağız? Vallahi
böyle bir durumda biz, sapıklık ve çılgınlık içine düşeriz."
25. Yaşar Nuri Öztürk: "Aramızdan öğüt ona mı verildi? Hayır, o yalancı küstahın biridir."
Peygamberimizin de görünüşte yoksul olduğu için peygamberliğini kabul etmemişlerdi.
Esas neden tüm peygamberlerin malı, serveti yoksulla paylaşma, mal biriktirmeme ve yalnızca Allah’a kulluk etme* bildirilerine uymamak için topu taca atmak yani lafı değiştirip esas konudan uzaklaşmaktı.
Eskilerin
Masalları
Kalem 15. Yaşar Nuri Öztürk: Ayetlerimiz ona okunduğunda şöyle der: "Daha öncekilerin masalları! "
İzâ tutlâ aleyhi âyâtunâ kâle esâtîrul evvelîn(evvelîne) .
1. izâ:
olduğu zaman
2. tutlâ:
okundu
3. aleyhi:
ona
4. âyâtu-nâ
: bizim âyetlerimiz
5. kâle:
dedi
6. esâtîru:
(satırlar) masallar
7. el
evvelîne: evvelkiler
Not: Eskilerin masalları; insan sözü demektir. R.İhsaneliaçık'a göre, İnsandaki 3 hastalık 1. Müstağnileşmek, 2. Tuğyan, 3. Bahçe sahipliği (Rabbena hep banacılık, bölüşmeme, paylaşmama) . Salatın (Dayanışma ve destekleşmenin) zıttı. Kalem, 17
İşte bu 3 hastalık nedeniyle Kur’an’ın bu hastalıkları terk edin sözlerine o zamanın azmışları Kur'an için bunlar eskilerin masalları diyerek topu taca atmışlar yani yolu yokuşa sürmüşler
Topu taca atmak (Yolu yokuşa sürmek) : İşine gelmeyen konularda lafı değiştirmek, başka şeyleri bahane etmek, zorluk çıkarmak
Müstağni; Büyüklük taslayıp, kendini her türlü ihtiyacın üstünde gören yani benim hiç kimseye ve şeye ihtiyacım yok herkes bana muhtaç iddiasında bulunan.
Tuğyan; Zenginlikle azıp, şımarma.
Fatih Lütfü AYDIN
01.11.2013
Kayıt Tarihi : 22.10.2014 22:20:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!