Topraküstü Kaya Mezarımın Ayakaltı Sorgu ...

Hakan İlhan Kurt
25

ŞİİR


10

TAKİPÇİ

Topraküstü Kaya Mezarımın Ayakaltı Sorgu Dehlizi’nden Notlar – GELDİM

‘gün ağarırken eşiğimdeki her bismillah, çatlamış dudaklarımda merhemin, solgun yüzümde erdemin oluyor.’

ardımda bıraktığım bütün kapılardan
sıyrılıp da geldim, kapına;
/yanı başına...
açım demedim, susuzum demedim
ayağım çıplak, omuzum açık demedim;
ardımda göğe saf bağlamış ekinler
ve tomuru hüzzam meyveler bıraktım.
neleri yaktım bir çırpıda çalgı çağanak;
gökyüzü bakırdan entarisini çekmiş,
ölülerin azat ettiği yer ıpıslak…
geleceğimi düşünmediğini düşünerek,
bütün özlemleri bir özleme bağladım.
evet, süründüm belki de yüzüstü
mahremimde kadife bir gül
ve dilimde sadakatime dair elestü
ama geldim... sana geldim.
dizlerime depremleri sardım da geldim.
‘evet şâhidim! ’

uçsuz bucaksız çayırlar bağışladım,
tarla kuşlarının kırılgan kanatlarına;
gagalarına bir dirhem ‘amin’ bıraktım,
tebessümler zimmetlediğim diyarına
‘humar bakışlarım yorgun’ demedim,
solgun yüzümü esirgemedim geldim.
hangi rüzgâra astım âhlarımı bilmiyorum,
kirlenmiş yakam kimin avuçlarında
ensemden tutan kimdir bilemiyorum
ama geldim, üşüsem de geldim.
çatlamış dudaklarımda ateşten sarı yük
ve titreyen ellerimde süreğen bir aşk
menziline yakın ağzı köpük köpük
ama geldim.. sana geldim.
saçlarına dokunmama edebimle
/adabımla
simsiyâh bir geceyi yardım da geldim.
‘evet şâhidim! ’

kar bulutlarını çektiğim göğsümle
bembeyaz çizgiler çizdim,
beni sana taşıyan dağ yamaçlarına
yol boyunca usul usul ‘fatiha’ emzirdim,
ardıç, incir ve zeytin ağaçlarına
turaçlara, kırlangıçlara
ve aç kuşlara acımadım geldim.
kılcal damarlarım dolu dizgin
şahlanan şahdamarım şaşkın
kıpkırmızı bir Meryem Tuğu’nun
saçaklarında bin yıllık vuslat türküsü
ondurmaz bir aşkın öyküsü sadağımda
şimşek atlı orduların süvarisiydim
/geldim.
aklımı bıraktım, ceset yüklü meydanlarda
yollara düştüm,
/düşkündüm belki ama
ezelden ebede aşkın havarisiydim
geldim... sana geldim.
bütün yaralarımı sardım da geldim.
‘evet şâhidim! ’

turuncu bir yağmuru taktım peşime
rızkını kesmeden saçlarımın renginin
bulandım ve boyandım güzelliğine...
gerdanlığına dolandım
çocuk saflığımı kıskanırken
patikalara tutuşturduğum ayak izim
çar-çamurdur demedim geldim
koşa koşa sırılsıklam geldim.
dünden bugüne milâdım,
gündüzün bütün takvim yapraklarına
gece çiçeklerinin utangaçlığını bezedim.
küçük küçük notlar bıraktım sabahına,
masmavi bir suyu yudumlar gibi...
toprağın bağrında sakladıklarını
kabartmasına fırsat vermeden geldim.
müellif telâşından ve kaygısından ırak
/yayan yapıldak ve yine ıpıslak,
hiçbir şeyi abartmadan geldim.
...sana geldim.
bâkiri olduğum figânları
bırakıp da ardımda geldim.
‘evet şâhidim! ’

balmumu inatlarımı bir kenara bırakıp,
yanardağ ifrâzı hasretini yüklendim;
dizkıran secdelerim pırıl pırıl
ve alfâbemde epeski kıyamlar...
/geldim.
bir cum’a gününü daha kutsarken
mahşer düğümlü peyâmlar çırılçıplak;
gözlerimdeki günâhı kovmadan geldim.
ezberbozan koyaklarda kaçak
/huzurunda uysal bir çocuk olan/
sarı nergislerle yıkanıp da geldim.
gelincik ve papatya tarlalarından geçtim
sana ulaşabilmenin umuduyla,
nefsin deryâsında nefesindeydim.
sağ elin sol elimde
sana... sana geldim.
/aşkın en ağır kefesindeydim.
ruhumu ruhuna düğümledim.
aşkına sarıldım
aşkı visâle sardım da geldim.
‘evet şâhidim! ’

onikişubatikibinon – gaziantep

Hakan İlhan Kurt
Kayıt Tarihi : 28.8.2010 14:48:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Hakan İlhan Kurt