Akan güneşin sıcaklığı gibi
Yalanıyorum yalnızlığa
Geçebilecek bir köprü arıyorum
Sularında boğulmadan önce
Bir budist gibi
doğruya ulaşmak istiyorum
Hiç/ bir deliği kapatıp
Sümküremedim seni
Yere inişinde
Çıkan şangırtıdan
Mutlu olamadım
Artık benim de bir hapishanem var, kapısız.
Bir penceresi var, o da parmaklık…
Bir elimde bir ağaç, bir elimde gökyüzü.
Artık sadece nefrete aşk duyuyorum.
İnsanlar artık hayalden ibaret,
üstüme üstüme geliyordu
agorafobime aldırmadan
evde yalnız olmak ise ne büyük keyif
hiçbi’ insan olmadan
sessizliğim kendimeydi oysa
binaenaleyh, bir o kadar da
Ay doğuyor,
Bir denizatı gibi
kendi meleğimi doğuruyorum
/Doğum ne kadarda sancılıymış
doğduğum yere geri dönemedim
“Tinselci felsefeye göre
insanda /arafa sürüklenmiş/
vücuttan ayrı bir varlıktım”
istemsizce soğudum,
istemsizce katılaştım.
“Sürgülenen kanlı sığınaklarından ancak
ikinci bir şansla kurtulabilirsin Güneş”
tanıştığına memnun oldun;
ulu bir dağın tepesinden
sessizlik diye bağırmak kadar
Kötümser bir dünyadayız
ve burası başına
herhangi bir kötülük gelse
mutlu olacak, ancak böyle
kendini haklı hissedebilir.
Çünkü, bütün yaşam acı çekmelidir.
Ben hep aynıyım,
O çok fazla değişiyor.
Eğer beni görseydin Heraklitos
Değişmeyen tek şey değişimdir derken
Gözlerin dolar, sesin titrerdi.
O ise haklı çıkarırdı seni,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!