Kaderin su serptiği ceylan bakışlar da yere akmıştı
Dağdağalı çığırtkanlıklara veda..
Zirveye yağan kar ile düşen çığ hep aynı arşivde
İzlerinle tanıdığın bir sen kalmıştın o tahtakulübede
Bir tek senin adın okunmuştu o zeminde
Çarpı yemediğin ıslak kürsüde
Gül bahçesinde de hızlı yürüyordun artık
Kaldırımda kendini siper edemeyenlereydi iç sıkıntın
Bir iftira tam bu zamanda atılırdı talihsizce
Topraktan fışkırırcasına bir heyecan
Kalpten süzülürcesine bir ter çağlayanı
Hayata ramak fildişi kulesinde her yankı bir serenat
Sen..yine duyuramadın bu akşam karanlığını
Baykuş kafesinde yeşil pençelerdeydi yeşerttiklerin
Bir umut dalı ve yürüyen pedal
Çocukluğunu getirtmiştin aklına ve hayaline
His arenasında dövüşen iskeletlereydi üzüntün
Emaneti almak isteyen gelmeliydi
Eğilirdin veya kalkardın; ama bekleyecektin
Ömür saltanatında krallık tacı da çevrilen bir sayfa..
Ey günahımıza ve gurbetine ağlayan insan..!
Akasya altında söz vermesek de inanç ajandasını kapatmadık
Küfede adanmış ruhlar var gölge gölge
Kırılmadılar..küsmediler..ama hep yandılar;
Kış uykusuna reset,onlar hep seher zülüflerinde uyandılar
En güzel boyanın adını duyar duymaz sireten boyandılar
Cennet salkımlarına el uzatmış elleredir sözümüz:
Söz buysa toprak size küsmeyecek!
Gürsel ÇOPUR
Gürsel ÇopurKayıt Tarihi : 6.10.2013 13:15:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
..
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!