Toplumsal mutabakat
Kâinatta her şey bir nizam üzerine, bu nizam bozulduğunda kopacak belki de kıyamet. DNA’ların dizilişinde oluşan bir bozukluk; canlının sakatlanmasına sebep oluyor. Okul çağlarımda kompozisyon yazarken hocamız öğretmişti. Giriş, gelişme ve sonuç. Bu sıralama iyi bir yazı için önemliydi…
Anlaşamama (anlatamama ve anlayamama) hususunda da bu sıralama etkili. Televizyonda sık rastladım, bu sıralama hatası yüzünden tartışmalar daha girişte bloke oluyor. Yani konu gelişmeden sonuçlanıyor. Program süresinin bitmesi sonuçtan sayılırsa bu şekilde sonuçlanıyor. Kendini ifade edememe en çok görülen sıkıntı. Herkes diğerinden şikâyetçi… Ben buyum diyemiyor insanlar, her şeye rağmen kendini ifade edebilenler de kategorize ediliyor.
Haklıyken haksız duruma düşmek veya öyle anlaşılmak için üslup önemlidir. Zaten edebiyatçılar da üsluplarıyla tanınır. Yani “Ben doğruyu söylüyorum, canımın istediği şekilde söylerim.” veya “Ben doğruyum, karşıma çıkanın ağzını (cart) diye yırtarım, haksızlık karşısında üslubumu bozarım” şeklinde bir yaklaşım kişiyi haklıyken haksız duruma düşürebilir. Veya birileri onun fikirlerinden yararlanacaksa bile bir şüphenin doğmasına sebeptir.
Gelelim halk, avama; herkesin her ilimi bilmesi zaten mümkün değil. İçlerinden her şeyi bildiğini iddia edenler de çıkabilir fakat onların ciddiye alınmadığı söylenebilir. Avam zahire bakar, yani dış görünüşe ve diplomaya önem verir. Güven duyduğu aydın olarak gördüğü (Münevver, entelektüel de denebilir) kişilerin bilgileriyle aydınlanmak ister. Bu sınıf yönetime sadece “oy” ile katkıda bulunabilir. Kendini yönetecek olanları, kanun koyucuları, vekilleri seçer. Bu seçiminde de tabiî ki güvendiği kişiler (aydınlar) etkili… (Promosyonların etkisi de var elbet)
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla