Toplumda birey öylesine çaresiz bırakılıyor ki, bunu bütün kimliksiz ve kişiliksiz tv kanalları bilerek ve istiyerek bir proğram dahilinde yapmakta. Buna bir de sözüm ona basın denen kirli gazeteleride eklememiz gerek.
Tv kanallarında tüm gece boyu süren güya açık oturumlar, bu oturumlarda oturanlar ne konuştuklarını bile bilmiyorlar. Eger durum, bu tespitin tersi olsa nazlı Ilıcak gibi ne olduğu belli olan birini Yargıtay baş savcılığı yapmış Sabih Kanadoğlu nasıl muhatap kabul ederek karşılıklı bir konuyu tartışır. Bu, böyle olunca bu durum, nazlı Ilıcak gibi birinin de bir şeyler biliyor ki, bu kadını Sabih Kanadoğlu muhatap kabul ediyor. Olmakta.
İşin daha vahimi tüm tartışma programları bu minvalde.
Ankara'da bu tür tartışma programlarına periyodik olarak katılan Ümit Zileli'ye, "rasim ozanla nasıl ayni proğramda yan yana gelebiliyorsunuz." dediğimde; "birini bile değiştirmek başarıdır." dedi. Netice, o proğram devam ediyor ama, Zileli yok.
Bundan daha vahimi, bu programı yapan kişi ULUSAL KANALDA söz alıp tüm proğramı provake edip, edepsizce bağırdı.
Bu durum, adı geçen tv kanalı tarafından ayni Zilleli'nin savunusu bir savunu ile def edilmeye çalışıldı.
yumuşakbaşlı rüzgarların kanatlarında bir yer bul bana
suyun ışıltılı sesleri aksın bir yanımızdan,
bir yanımızı defneler sarsın...
demir kollarının yumuşaklığında uyanayım sabahları
zeytin ağacının gözlerinde büyürken bir çekirdek