Toplum Ve Halkın Masal Gerçekleri 9

Bayram Kaya
2924

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

Toplum Ve Halkın Masal Gerçekleri 9

İşte devleşme, ittifakların birleşme ile büyümesidir. Yani devleşen bir yapısıdır bu. Onca insanların kurban edilen sunulmasındaki, geride kalmış, sosyal bilincidir. Bir etkilenme ve etkileşimli anıların anlatımlarıdır bunlar. Bu anlatımların ilişki tabanları ortada kalmadığı için olay bağlantıları anlatan ve dinleyenlerce yapılamamaktadır. Dinletileni, anlaşılır kılabilmek için mantık kategorisi oluşturabilmek için; büyüyen, devleşen, olay girişimleri ile aklını karıştıran, kendi toplumsal ittifaklarının aktarılışını, dev imge anlatım biçimine dönüştürmüş olmalıdırlar. Yine bu tür ittifaklar, kurbanlarını zaman zaman öyle alelade kişilerden seçmezlerdi. Yöneticilerden seçerlerdi.

Zaten yönetici kurbanı, kutsal bir gelenekti. Toplumsal ittifaka kurban olarak sunulan o totem aidin yöneticilerine yapılan ağıtlar da, o etnik grubun yası idi. Hatta o kurbanın etini kendinden olanı yememe de bir usuldü. Şölenlerde sunulan, kendi totem ata soy kutsalından olan, birinin kurban etini yememek tiksinmesidir bu. İlk yaratılış anlatılarından biri olan: “ tanrı İgigi’lerden biri kurban edilir. Kurbanın canı ve kanı ile toprak hamur edilir ve bu çamurla insan yaratılır” “Bunun üzerine diğer İgigi’ler yas ve ağıt ederler. Yere tükürürler.” Bu kendinden olan kurbanın etini yememeye giden eylemselliğin oluşması ve sembolizmidir. Kendi kurbanından tiksinme ve iğrenmedir. Eşleyişle kusma eylemidir. İnsanlığın gelecekte yamyamlıktan evirilişin, bir ilk adımı olaraktan da görülmelidir.

Böylesi bir yapıyı altüst eden bir anlayış, ancak yeni ittifakın, birden bire, keskin karar almasıyladır. Şölenler, ittifak içi, devrim nitelikli, keskin kararlı, uygulamaya konan yaşamsalların sözleşmesi isi. Halk bunların sembolizmini belleklerde kutsal gün olarak yaşatır anlatır oldu. Yeni ittifak ve ittifakın katılımcı toplumları, kendi içlerinde sıkıntı yaşıyorlardı. Söz gelimi ittifaka katılan domuz totemli olan katılımcılar, yenileştirici ilke rolü oynamış olabilirler. Yani sorunu çözen bir cevap ve akıl koyuşu ortaya atmış olabilirler. Bu çözümsel olan ve saygı ile benimsenen edim, diğer halklar üzerinde domuzların, kendileri gibi birden prens insana dönüşüp, tıpkı ittifak insanı gibi olması ile simgeleşmiş olabilir. Bu domuz prensin (domuz topluluğun) dev ve ejderhayı öldürmesi demek; devleşen ittifaklara insan kurban etme geleneğinin, artık ortadan kaldırması gerekiyordu, demektir.

Bu hal, kurban olacak prensesin(ahalinin) kurtarılması ile oluşan minnetin insan bilincine sembolik olarak serüven aktarımıdır. Yani domuz prensin birden insan olup (kendi gibi olup, kendisi gibi insan sayılıp) , yeni düzen ilkesi ortaya koymasının, yansıtılışıdır. Yani eski adetlerin alışmaların yerine birden bire yeni totem kararı alınmasıdır. Bu kararlar, eski olanları aniden değiştirip düzenleyen şaşma yapan yapılaşmalarıdır. Bunlar bir eski geleneklerden, töreden ve bir yasadan, bir kutsal olan uygulamalardan, kopamayışın yarattığı travmanın tedavisidir de. Travmalar bu tür anlatımlarla ve semboller üzerinde geçiştirilerek, toplumun dışına atılır. Yeni olan halka (etnik yapılara) , ancak böyle benimsetilebilirdir. Bu da sembolizmin önemi ve sosyal toplumsal olaylar üzerindeki kontrol etkisidir.

Böylesi çeşitli insan kurban sunularını, sosyal hafızanın unutmadan aktarması için, bir takım kırpmalar ve güncel ilave dönüşmeler yapılması zorunluydu. Gerçek eski toplum nesnel ilişki düzeni şimdi yoktu. Üstelik şimdi bu anlatacağı olay da, ortada kalkmış olan ve yeniden yapılması çok günahtı. Üstelik bu günah kılınanı ezelden beridir böyle var olduğunu sanıyordu. Bunları yasak ve haram kapsamı içinde yaşıyordu. Ama sosyal belleğinde de böyle bir sosyal gen bilinç aktarımı vardı. Bu somutluğu ancak, hayali somut benzetimleri imleştirerek ilişkileyip anlatabilirdi.

“Az gittik, uz gittik, altı ay, bir güz gittik. Dere tepe düz gittik. Bir de baktık ki; bir arpa boyu yol gittik. “ Burada toplumlar arası ilişkileniş ve yaşantılaşmanın kendine özgü sürmesi ve zaman içinde değişmesi çok çok açık vurgulanmaktadır. İnsanın gücüne ve doğa karşısındaki insanın güçsüzlüğüne, duyulan duygusal yaman çelişkisi belli edilmektedir. İnsanlar süreçle gelişme olarak hayli yol alıyorlardı. Şaşılacak kertede gelişmeler ve olaylar var ediyorlardı. Bu gelişmeler, insanın kendisine olan güvenini sağlarken, kendisini beğenmişlik kibir duygusunu da kendi dışındakilere ihraç etmesi gibi ne mene bir anlama olduğu da, söylenmektedir. Bu anlamalar, insan gelişmesinin bir doğal olay karşısında nasıl aciz kalıp, yok olduğunu, görmesi ile mümkün oluyordu. Bu çaresizlikler de” bir arpa boyu yol” gidişin tanımlaması oluyordu olabilir.
Dere tepe düz gittik, altı ay bir güz gittik. Tanımlaması bilge kişilerin söylemidir. İnsanlığın uzun uğraşla neleri geliştirdiğini bilmekteler. Olayların, ezelden beridir, böyle olmadığının bilincindeler. Bu izanı, güncelin yaşantı ve ilişki değişmelerinden fark ediyorlardı. Bir de kendilerine aktarılanlarla şimdinin kıyaslanmasındaki farktan, bu anlayışları çıkarıyorlardı. Ve bilmece anlatışa döndürüyorlardı.

Uzun zaman dilimince yavaş yavaş biriktirerek, insanlar olarak epey yol aldık (az gittik, uz gittik, altı ay, bir güz gittik) . Geliştik, geliştirdik, güçlendik. Ancak onca güç ve yol alışa rağmen bu güç ve yol alışlar, doğal felaketler karşısında, işe yaramazdı (Bir de baktık ki bir arpa boyu yol gittik) .

Bir başka gözlemsel olanın özetlenmesi de olabilir. Her sosyal değişme, yapılarda fırtınalar koparır, kavgalar gürültüler çıkartır. Değişmeye direnen bu yapının direnci durulduğu zaman; bir arbedenin şamatası hatırlanıyor, bir de değişmenin yol alışı kıyaslanıyordu. Uzun bir zaman alan çatışmaların direnç büyüklüğü karşısında, alınan yolun kıyaslanması yapılmaktadır.
Çatışmanın komikliğini, bir kaşık suda koparılan fırtına olarak; “ bir de baktık ki; bir arpa boyu yol gittik “ diyerek belirtiyorlar da diyebilmemiz olası. Bu böyle olacaktır denmektedir. Emek ve zorluk büyükte olsa, yol az ve öz olacaktır. Az öz olanda; devamlı, zahmetli bir çatışmanın aşılması ile ancak olacaktır.

Bunları böyle anlar olmamızın nedenleri de vardır. Böylesi az ve öz gitmenin, altı ay, bir güz gitmenin, akabinde bir arpa boyu yol gidilmesinin sonunda birden şişeden çıkmış gibi ilginçliklere ışınlanırız. Ani olaraktan birbirinden zaman, mekân ve ilişki düzeylerince farklılaşmış olan, olay düzlem ufuklarında beliriveririz. Tıpkı “Alis harikalar diyarında” da olduğu gibi!

Başlangıcın, direnen var olan ortamı, bir arpa boyu yol alındıktan sonraki zaman içinde bakıldığında, eski olgular yok olacaktır. Çeşitli olay ufukları, eski toplumun düzenleniş ilişki biçimini, zaman içinde silinecektir. Yani “”Bir varmış, bir yokmuş””

BİTTİ

28.01.2009

Bayram Kaya
Kayıt Tarihi : 13.1.2010 11:28:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Bayram Kaya