Bir varmış, bir yokmuş. … Akrep Prens bir ülkeye gelir. Bir de ne görsün, ülkenin çeşmelerinde su yerine irin akıyormuş. İnsanların gözlerinde, ağlamaktan kan akarmış. Suyun akması için içlerinden birisinin, her ay, bir dev için kurban edilmesi ile ancak mümkünmüş. Ahalinin ağlamalarındaki büyük teessür de, o gün kurban edilme sıranın, kralın güzel kızında olmasındanmış!
Burada ki sosyal ilişki düzeni, kurulmuş olan çeşitli ilişki biçimlerine yorumlanabilir. Nasıl yorumlanırsa yorumlansın, sonuçta doğru bir ilişki düzeni, çeşidini tanımlayacağı çok açıktır. İttifakların meşruiyeti ve yaptırım gücü, ahit gücü, öylesine şiddetli ve unutulmaz, tesir edici yapılıyordu ki adeta bunlar; sosyal beyinlere, görsel ve temaşa algılarla, kazınıyordu. Bu törenleri, unutulmaz kılmak için önce altı aylık dönemle, sonra da birer yıllık periyotlarla, bugün bayram dediğimiz törensi, şölen ve kutlamaları yapılıyordu.
Aslında toplumsal yapı ortaya çıkmıştı. Bunun iş bölüşümü ürün takası, yönetimi, düzenlenişi gibi birçok zorunlulukların nesnel baskısı vardı. Bunu beşer lisanına ancak totem gücün yansısı ve direktifleri ile meşru, uygulanır, yasa (tabu) olarak anlatırdınız. Çünkü artık totem gücü, bu ittifakları isteyip irad buyuruyordu. Güçlü bir totem (tanrı) , insan grubu içinde, özellikle tanımlanan bir topluluktan yönetici sınıftan, kurbanını seçmektedir. Bu seçilmenin önem vurgusunu Tevrat’ta bile görürüz. Tevrat’ta dahi Tanrı, kendisine sunulacak yakmalık kurbanın özelliğini tek tek sayar. Rengini (sarı renk) , tüyünü ve yaşını, fiziki kusurlardan arınmışlığı gibi özellikleri taşıyan kurbanları, yeğlemektedir. Bu dönem insan kurbanlarının hala sürdüğü ve insan kurban etmenin, en revaçta olduğu yaşayış biçimidir.
Hatta ittifak dönemlerinin kendisi de insan kurban ritüelleri ile geçiyordu. Her topluluktan her bir gün için kurban şölenleri düzenlenip, kazanlar kaynatılıyordu. Kurban veren grup yasta, diğerleri kutlama şenliğinde idi ki tüm bunlar ittifak bağıcını, çok güçlü kılan törenlerdi. Tevrat’ta böylesi bir törenin artık yasaklanan ritüeli Nuh’a emredilir, “İnsan eti yemeyeceksin ve insan kanı içmeyeceksin” Gayrı bu tür şölenlerin yavaş yavaş yasaklanmaya başladığı Tevrat'ın bu beyanı ile anlaşılmaktadır.
Etnik bir totem anlayış, politeist ittifaklarda, hoş görü ve fikri devinim şiddetlenmesini ortaya çıkaran yararcı bir amacı ortaya koyuyordu. Ancak, önceleri totemlerin farklı farklı alanlardaki kendine özgü görev dağılım alanlarını düzenleyişleri ve iş bölüşümü anlayışları vardı. Bu iş dağılımı anlayışları yerini, yavaş yavaş ve yeni yeni oluşan, bir tanrının yaratma gücü fikrine yer bırakıyordu.
Bu tekleşme fikri, toplumsal ittifakların, bünyesine kattığı sosyal yaşam birliklerin çelişik karakterinden kaynaklanıyordu. Bu ıralar, etnik yapıların çatışmacı ve kutsal totem anlayışlarının, bölücü olmasından doğuyordu. Oysa toplumsal yapı ise sözle şilen ittifakların, zorunlu bir birlik ihtiyaçlarını ön görüyordu.
Bu tekçi anlayış önce, bir totem anlayışlar ittifakı olan ve tek yapılı Marduk biçimli bir totem anlayışa eviriliyordu. Mısırda, bu tek tanrı fikri Nil Vadisinde de Aton fikri ile olgunlaşma pekişiyordu. Örneğin, Marduk elli farklı totemin, tüm özelliklerini, kendi şahsında toplamıştı. Bu sıfatlar birleşmesi; ittifakın kararıyla ve çeşitli zamanlardaki onayı ile olası olabilmiştir.
Bu evirilişin somut olan toplumsal ve sosyal nedenleri de vardı. Örneğin, farklı totem anlayışları, insanları o grubun aidi yapıyordu. Ve kişi davranışlarının terslenmeden, ters bir karşılık görmeden meşruiyetleşmesinin kaynağı olup, yasa kılan yaptırım gücü gibi olumlu yanını ortaya koyuyordu. Sosyal birlikten beri meşruiyetin kaynağı olan totem yapı, toplumsal yapı ile meşruiyetin kaynağını iki yola yöneltmişti.
Birincisi, sosyal birlikten gelen, bir totem gücün yapılaştırması olan anlayışlar çekim alanıdır ki şimdi totemler ittifakı ile tek tanrı fikri meşruiyet kaynağına dönüşmeye başlamıştı. İkinci olaraktan da, meşruiyetleşmenin en temel kaynağı da bağlayıcı olan, somut olan, üretken olanı da toplumsal ittifakların; bağlaşık sözleşen, akitleri idi. Bu alanlar ortaya çıkmıştı.
Ama olguların içinde iken bunların okunur olması, olanaksızdır. İnsanlık toplumsal, nesnel meşruiyet anlayışından önce inançla işi götürmüştür. Tabii ki bu nesnelliğin zorunluluğu ile oluyordu. Böylesi soyut ve inançsal totem güç meşruiyeti içindeki çabalarıyla uzun süre, çok ağırda olsa, bir uygarlaşma gayreti içine girmişlerdir.
Bunun nedeni toplumsal nesnelin yasalarının o günlerde belirleyici olarak bilinemez oluşudur. Bu nesnel zorunluluklara, öznel mantık ve değer yargıları ile bakıyor ve bu zorunluluğa göre cevap üretiyorlardı. Üretilen cevaba, nesnelin bilgisidir diyemedikleri için, sihir, büyü, keramet, atalar ruhu ile temas gibi yüklemlerle, totem buyrukları meşruiyetleştirmesine dönüştürülüyordu. Tabi bu işlere süreçle birlikte sınıflar egemenlikleşmesi de girince, daha bir öznel nesnel karışması ve çatışması ortaya çıktı. Bu çok doğal ve “yerine ikame” bir mantık buluşudur. Yani bilgisizliğin, nesnel olanın bilincinin yerini, inanarak nesnelin ve öznelliklerin meşrulaştırılması yer almıştır.
Tüm bu tek tek totem meşruiyetleştirme ve çekim alanı olma olumluluğu, ittifak içinde bir yanda kendi olumlu yapısını korurken, bir yanda da, diğer totem anlayışlarla, çelişkiler ortay koyuyordu. Halk içinde, egemenci, baskıcı olma gibi olumsuzlukları; tüm bu olumluluklarını bastırır olmuştu. Bu olumsuzluklardan kaynaklı iç etnik çatışma ve gerilimlerin aşılması zorunlu idi.
Totemler ittifakı, topluda da önce çift başlı, ikizleşen yönetim formlarını ortaya çıkardı. Ama zamanla şiddetli erk kavgalarını ön gördü. Ve totemlerin, kendi öznel nesnel meşruiyet algıları toplumun gerçeğinin yerini alması gayreti ile toplumsal olan bağdaşamaz oluyordu. Bunlar bir kendi kendine organize oluştu. Ve iç çatışmalarının olgunlaşması ile akıl edilmese bile, kendiliğinden sorunların bir bir aşılması sorunsalı idi.
Henüz bilinemeyen, nesnel yasaların zorunlu tüzenleyim kaynağı yasallığı işlevini, daha totem güç sağlıyordu. İttifak içindeki çok sonraki evirilişlerle, artık bu meşrulaştırmanın kaynağı, totemlerin olması yerine, BİR TOTEM GÜÇ olmalıydı fikrine varıyorlardı. Totemler de kendileri gibi birlik içinde davranmalıydılar. İnsan aklı, giderek idraklerle zekileşiyordu. Bu alanın üretimini de kaçınılmaz olarak, artan soyutlama gücü ile düzenliyordu.
Sürecek
Bayram KayaKayıt Tarihi : 11.1.2010 12:27:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!