Böylelikle her sosyal ve toplumsal girişmelerin sonunda, edinilen izlenimler ve deneylerin pekinliğiyle, o deneyimlerin ve izlenimlerin alışılması vardı. Somut edinilen deneyimler, masalların temel envanter verileri olmaktaydı. Değilse masallar kendilik uydurulan hayaller değildirler. Yaşanmadan hayal edilemezdi. Ancak yaşantısal ve gözlemlere ilişkin izlenimlerdir ki, algısal rol modeller karıştırılmasının, imitasyonları olasıdır. Örneğin, bir boğa kartal gibi uçabilir. Kedi konuşabilirdi.
Şu bir gerçek ki, insan da, kuşdili dışında, konuşulmayan bir dönemden geliyordu. Canlı ve cansız varlıkların da, kendileri gibi konuşmuyor olmalarını vehim edebilirlerdi. Ama diğer varlıklarında tıpkı kendileri gibi duygu, sanı kanı taşıyor olmalarından şüphe etmedikleri bir algısallığın da içindeydiler. Bu anlamda insanlar, her şeyin canlı sayıldığını düşünüyorlardı. Yani canlı ile cansızın konuşup konuşmadıklarının tam bir ayrımında da değillerdiler. Hatta bu tür düşünmelerin etkileşim aktarımları içindeydiler. Zorunlu olaraktan da, bu izlenimlerinin sanı ve kanı, davranışlarını taşıyorlardı.
Ne zaman kendileri etkin dil ve eylem geliştirir olmaya başladılar, işte o zaman da diğer varlıkların konuştuklarını değerlendirdiler. biz bu gün hkimi hayvanların belli değerde sayıları tanıyıp hesap yaptıklarını biliyoruz. Çünkü kendimiz hesap yapıyoruz. Eğer hesap yapmasa idik onların bu yönlerini asla bilemezdik. Hesap yapamayan yapılan hesabı bilemezdi. Onlar, konuşsalar da, insanlar duyamıyor olmalıydılar! Öyle ise birileri bunu, yüksek sesle dillendirmeliydiler.
Bu yüzden inançlarındaki cansız nesneler, insan gibi konuşuyordu. Söz gelimi cehenneme: doydun mu? Diye soruluyor ve cehennem de: 'daha var mı? ' diye soruya yanıt verebiliyordu. Ne zaman insanların soyutlama gücü gelişti, bu animist algı özelliklerini, intak dediğimiz (canlı cansız varlıkları konuşturabilme) sanat imitasyonlarına çevirmeyi başardılar.
Toplumsal ve sosyal yaşamları, gelişmeler sonunda, kaosa girdiği zaman da, bu bunalım yeni ittifakların girişmesiyle aşılıyordu. Yeni ittifakın içine, karşı gruptaki insanlar bir grubun içine, kurbağa totemli olarak girmiş olmalılardır.
Farklı yaşantılaşmış grupların ittifakı zaten sorunsallıydı. Kendi düşünce benzerliklerinden ve ortak gereksilerinden hareketle, bağ kurulan imitasyon söylemleri vardı. İttifakın sosyal yapısı da bu imitasyonun, simülasyonu idi. Bir birlerini benimseyip kabul etme git gelleri daima ittifak birliğin, buhranı aşmasıyla bu ilişki birliktelikleri onaylanıp meşrulaşmış oluyordu.
Bu aynı zamanda da, söylemsel yansıtılan, karşı grup algısını törpülüyordu. Karşı gruptan prens, bu yandaki totem aidiyetin meşru bir prens kimliğine geçirtiliyordu. Yine bu yandaki totem aidiyetli bir prensesle (insanla) denk eşitleşmeli sayılıyordu. Böylece karşı taraftaki, 'bir adam insan oluyordu'. Bu yandaki ile evleniyordu. Böylelikle sorunlar daha da rahat çözülmüş olacaktır.
Burada çözücü olan güç birliğidir. Evliliklerle başka totem kutsallıklarının onaylaşması vardı. Her biri birbirini kendisi gibi insan kılar oluyorlardı. Bu yapılanların hepsi, bu güç birliğinin hazmı için bir sindiriliştir. Farklı mantıkların, ortaya konmasındaki yararcı somut olguları, ancak böylesi bir semboller üzerinde, geçişlerle anlayıp, içlerine sindirir olmayı benimsemişlerdir.
Bunu açılımı şu olmalı. Farklı etnik kültürler ve totem aidiyetler, farklı biçimdeki mantık işletişlerin temsilcileridirler. Bunlar gruplar arası ittifak ile yepyeni bir zihinsel ve eylemsel devinim güç birliği ortaya çıkarmışlardır. Yine bu ittifaklar, akıl ve mantık kıvraklığı, kişisel bilgi kişisel yetenek değiş tokuş işbirlikleri, zenginliği idi. Bu farklı totem tanımlılıklar ittifakı, ortaya, yepyeni somut yaşamsalların konmuş olmasının çekici sihrini yaratmışlardır. İnsanların her yeni ittifaka başvurmalarının ve bu sihre tekrar tekrar başvurmalarının nedeni, kan tazeler olmalarının iştiyakıdır. İttifakların, zihinsel ve akılsal, güç birliği katışması, çağlayan olmuş çıkmıştır. Toplumu ortaya koymuştur.
Hatta bu ittifaklara, bugünkü ahlaki gözle baktığımızda; çok yararcı olmuştur. Bu yararlardan biri de yakın akraba evliliklerinin, yeni ittifaklarla, önlenmiş olmasıdır. Eski sosyal yaşam biçimlerinde aynı totem soydan olmak demek, birbirleriyle cinsel ilişkinin meşru ve izin verilir olma tabusudur. Yani bir iç evlilik serbestliği idi. Eş deyişle, ensest bir evlilikti ilk baştaki izin verilen. Tüm mantıklarını, bu zemin düzleminde olan, tabularla işletip, devindiriyorlardı.
Şimdi ise yasa (töre) başka idi. İç evlilik tabu (yasak) kılındı. Dış evlilik yani bir başka totemden olanla evlilik meşru kılındı. Eş deyişle, daha önce yasak olan kurbağa ya da yılandan olan insanlarla evlilikler meşru olundu. Bu tüzenle niş bugün biliyoruz ki yepyeni bir kendi kendini organizedir. Bu tüzenle niş yukarıdan beri sayılanların yanı sıra, şu kazançları da kendi kendisine organize etmiştir. 1-Totemler arası dış evlilikler yakın evliliklerin tüm olumsuzluklarını kırmıştır. 2- Gen karışmaları, bedensel ve zekâ sağlığı açısından ve kimi pek çok, bağışıklaşma sisteminin güçlenmesi açısından da, insanların biyolojik kimi geriliklerinden de üstünleşmesini yarattığı da artık tartışılmazdır.
Böylece ittifak insanlarının zihin fonksiyonlarındaki var olan kapasite yetenekleri, normal seyirli bir kullanıma alınmasıyla da, yetenek zenginliğin oluştuğu da açıktır. Tarihte ilk kez ensest ilişkilerin yasaklanması olayı, yeni olgusal ittifaklarla ortaya çıkmış olması çok önemliydi. Bunlar bilinçli olan bir adım olmayıp, olay ve olguların, karakterinden kaynaklı, kendi kendine bir organizasyonun girişmesidir. İttifak birliğinin, zekâ çığlaşması ortaya çıkarır olmasındaki diğer bir neden de budur. Yani bu türden evliliklerdir. Bu evliliklerin keşfi; aslında karşı totem güçten olan birisinin, kendilerinin totem soy kardeşliğinde olmaması, sorunsalına üretilmiş bir çözüm yanıttı, bir cevaptı. Karşı etnik totem aidiyeti kendisi kılabilmek için, evlilik yolu ile kendisine denk sayılmasının çözümlenmesidir.
İttifak ne kadar ittifak olursa olsun, eski alışmalar, eski bilmeler, eski edinilmiş kanaat ve sanı kanılar, zaman zaman vaz geçilmez olabilmektedir. ”Develer tellal iken” söylemi, eski öğrenilmiş tanımlama ile yeni ittifak içi, aidiyetçi iş bölüşme eylemini dile getirmesidir. Yine aynı biçimde, deveyi kutsal ve helal sayan, deve totemli toplulukların, bir zamanın, sosyolojik ilişki biçimlerini anlatışı vardır. Tarihte ilk kez insan kurbanlarının yerine, hayvan ya da bitki kurban etme fikri, çok gelişmiş bir adımdı. İnsanın kurban edilişinin yerine geçebilmek demek, kurban edilen hayvanın o klan insanıyla eşitleşmesi o klanın kanından canından sayılması demekti.
Sürecek
Bayram KayaKayıt Tarihi : 5.1.2010 23:14:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!