Yeni olanın eğitimini yapmak, suyun ayna görüntüsünün insanda biçimlenmesiydi. Yine insan beyninin hayal etme, göz önüne getirme, kafadan canlandırma gibi yetileri, geçmiş ve geleceği aksettirmesi de bunda çok etkindir. Aynı şekilde gerçekliğin günümüzdeki, mit efsane gibi inançsal söylencelerinin de içinde, geçmişi yansıtan olgular olduğu düşünülürse, muhayyeleler cadı görülerini ortaya atabilecekti.
M.Ö 2500’lere gelindiğinde Mezopotamya’da ilk toplumsal yapıların ittifakı ilişkileri çoktan ortadan kalkmış idi. Daha çok sözlü geleneğin egemen olduğu aktarımlardaki bu insana dönüşen anlatımları anlamak yorumlamak bugünkü gibi olanaksız olmaktadır. Bakınız Bilgamış destanı. Çünkü yukarıda da belirttiğim gibi, içinde doğduğumuz sosyal toplumsal ortamın, ya da benzerinin geçmişten, günümüze değin saltık olduğunu var sayma yanlışlığımızdan kaynaklanır bunlar.
Tarihçiler de geçmiş tarihe, öyle bakarlar. Dinlerde öyle bakar. Bu mantıkla bakınca da eski tarihi hiç anlamıyoruz. Söz gelimi M.Ö 4000’lere doğru bugünkü babalar, bugünkü kardeşler ve bugünkü evlilik kurumları ve ahlaki anlayışların kırıntısı bile yoktu. Bu yüzdendir ki İbrahim’in karısı Sara için neden: ” kız kardeşim” dediği hiç anlaşılamamış. Bu söylem, akıl dışı, masal sayılmıştır. Kimi dem de, ahlaksızca söylem sayılmış ya da hiç üzerinden durulmayarak, es geçilmiştir! Verdiğim tarihler kesin tarih değildir.
Yani masal, yaygınlaşan bir yaşantılaşmanın, sosyal düzey yansıtılışı ile toplumsal bilgi öngörülerinin kaynaştırılmasından yansıtılmıştır. Masal; tanımlı bir yer zaman bağıntısından sıyrılmıştır. Genelleşen yaşamsal ve bilginin taşınmasını, sözel olarak, akıl olarak not düşen bir muhayyele gücüdür.
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta