Sevgili okur, benim hayat perspektifim de, her şey bilinirdir, olasıdır, olamlılık taşır. Ve hiç bir şey de, daim bilinir olmayıp, olası değildirler. Her şeyin görece bağıntılı oluşlarıyla; ya her şey bilinirdir. Yada bilinemez oluşların sınırlılıklarıdırlar. Bilinirler de, bilinmezler de, bu izafiliğin ayrıntı ve kusurlarının, ortaya sunduğu arzların ilişkilenmesinden ötürüdürler. Her şey görece anlayışla biçim bulur. Şu halde bilişlerimizin kesikli ve sürekli bir yapısı vardır. Bu yüzden altı bin yıl önce, buhar gücü bilinmiyordu.
Bu bilinemezlik, bilginin göreceli ve kesikli oluş, sınırlılık lığıdır. Ve bu yüzden de bugün görece buhar gücü biliniyor. İşte bu bilinişlerledir ki o bilginin görece sınırlıklı oluşu vardır. Ve bu, o bilginin sürekli oluşudur. Her bilgi, kendi görece sınırlılığının yanı sıra, bir önceki gelişmenin düzey ve düzlemine göre de olmayan bilginin, şimdiki bilinir hali, o bilginin sürekliliği özelliğini taşır.
Tanrı anlayışımız da bilginin bu kesikli sürekli oluşuyla anlam bulur. Yüce Tanrı kavramımız, en azından çok boyutlu (4.10.12...gibi) girişimlerin, bağıntısında tembelleşen düşünce olmayacak denli, dinamik ve dinginliktir.
Her bir şeyin, her an bilinmez ve mümkün olmayışının iki temel nedeni vardır. Biri, bizim anlayışımızın kendi gezegenimizin sınırlıklı damga patentini taşır olmasıdır. İkincisi genel ve özel bağıntılılığın bir süreç oluş ilişkileşmesidir. Yani sonsuza, son çekilemezliktir. Bunlar apayrı bir anlatım konusu olacak içermelerdir. Şöyle de söyleyeyim. Çok olgu, olayları ile olup bitmiş gibi görünür.
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta