Toplum Ve Halk 20 Şiiri - Bayram Kaya

Bayram Kaya
2924

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

Toplum Ve Halk 20

Girişen davranış ve istemlerimiz, yeni bir karşılaşmanın gereği olarak sönümledir. Buna da sınırlanma kısıtlanma denir. Sizin, yanınızda olan bir kişinin bağırmasından rahatsız olmanız demek; siz bağırınca da, başkası rahatsız olacak deme anlayışıdır. Eğer iki bağıran hevesli bir gerektirme ile bir arada olacaklarsa, bağırmama sönümleşmesi kendiliğinden ve karşılıklı gerekme olarak belirmiş sınırlandırılmış olur. Bu kendilik belirme, bu bir sınırlı oluş ve bir bağımlı oluş, kısıtlanışıdır.

İki kişi olmak, yepyeni; tahmin edilemez bir olanağı bir yapabilme muktedirlik özgürlüğünü, size dayatacaktır. Serbest tavırlardan karşılıklı olarak vaz geçen iki güç, iki gücün üretebildiği aynı durumları gerektiğinde tekrar tekrar üretme, tekrardan ortaya koyma olanağını daim size verecektir. İşte bu tekrar tekrar üretiş yapabilirlik gücüdür. Özgür olmak demek, toplumla daha da karmaşıklaşacak bir üretim biçimiyle oluşacak, bilgisel, teknik bağımlı yapabilirliktir.

İki kişi, daha işin başında, erken dönemde, av yapmayı, zaman içinde birlikte ve kolaylıkla yapıp paylaşır olacaklardı. Bu paylaşımda keyfilikler değil de, birlikte yapılacakların en kaba hareket biçimi olan işaretleşme bile kendiliğinden bir gerekme olarak ortaya konur olacaktı. İşin tekrar tekrar oluşturulması, başka zihni yansımaları ve soyut düşünmeyi ortaya koyacak, bunu yanındakine anlatımının yolunu bulmayı, ona zorlayacaktı. Bu anlatımın en doğal yolu da mantı kut tayırdır (kuşdili) .

Yani yeni durum da, kendi içinde zorunlu ilişkin davranışlarını üretirken, bu davranışlar o işin olması için gerekli ve sınırlı tutumlardır. Bu işin üretilmesi için gerekmeler aynı zamanda da sizin birbirinizle olacak ilişkinizi düzenler. Bu gerekli tutumu ortaya koyarken de; ayrı ayrı keyfi bir istekle davranamayacağınızı da ayrıca ve zorunlu olarak size dayatan bir sınırlamadır. Sizin bu işteki bilgi, beceri ve teknik kullanış olanağınızın o anki var olup kullanır olması, ya da var olmaması da, sizin bu özgür olup olmamanızı da, zorunlu olarak belirler ve sınırlar.

Zorunlulukların bilincine varılmıştır, zorunluluklar kimi zaman oluşturulmuş kimi zaman geciktirilerek engellenmiştir. Özgürleşmek yasallığı yok edebilmek değildir. Aksine zorunlu yasallıkları ilişkileyebilme muktedirliğidir. Bunu da ancak toplumsal gücünüzle sağlarsınız.

İnsanların iç hastalığı insanının bet benzinin atması ile değildir. Aksine içteki rahatsızlıktan ötürü, bet ve benzimiz atar. Bet benziniz içteki durumun yansımasıdır. Halk da, kendi ilişkin toplumunun rahat ve huzurunu aniden yansıtır. Kendiside memnuniyetsizliğini topluma yansıtır. Bu rahatsızlığını belirtmeyi, topluma gönderdiği bireylerin gücü sayesinde yapar.

Nerede üretim varsa, o üretim koşulunun, ilişkin bir bağıl halkı da vardır. Sınıflar halksal değildir. Toplumsal bir belirişin halka yansıyıp yansıtılmasıdır. Sınıflar toplumdaki üretim araçları sahibi oluş koşulları ile ve bu üretimin üretenlere pay edilen refahın bölüştürülmesi ile ilişkilidir. Toplumda üretim yapan birey, payı olarak aldığı refahı halka getirir. Halk içinde ailesi ile tüketir. Sınıfsallık bu tüketim ve üretim gücüne sahip oluşla, bunun zorunlu kültürel bilinci ile toplumda yaşantılaştırılarak halka yansıtılır. Kültürün, halka özgü yanı da vardır.

Sınıflar maddi yaşamın ve kültürel tüketimin bir beliriş ve yaşantılaşması çelişmeleridir. Örneğin, toplumda kişi, ister kas emeği yoğun, ister düşünsel emek yoğunluklu, emekçi olsun, üretim araçları sahibi olan anamalcı karşısında, yaşantılaşması çok farklıdır. Anamalcı ailesi ile emekçi ailesi (çalışmayan halk birimi) de, toplumdan gelen farklı refahtan ötürü, farklı sınıf karakteri taşıyacaktır. Hâlbuki emekçi ailesi de, kapitalist ailesi de, çeşitli sebepten dolayı üretemezlerken, bu ortak yanları, refahın tüketilişi ile de çelişikleşmekte, karşıtlaşmaktadır.

Yani halk, sınıfsallığın nedeni değildir. Toplumun sınıfsallığının yansıtıcısıdır. Günümüzdeki gelişmiş bir toplumda, çalışan birey sayısı, halkın sayısından daima üçte bir; dörtte bir hatta daha fazla oranlarda, daha azdır. Halktaki sınıf yansıması bunun için çok şiddetli olmaktadır.

Halk egemenliği deyişi ile toplumsal olanın egemenliği anlatılmaktadır. Ya da halkın toplumsal olana, toplumsal üretiş ve toplumsal işleyişe egemenliği anlatılmaktadır!

Bunu bir andırışla çok sığ bir biçimde belirtelim. Nasıl gölgesi insan demek, insanda gölgesi demek değilse; halk toplum, toplumda halk demek değildir. Nasıl gölge insanla ilişkili ise, halkta toplumla ilişkilidir. Nasıl gölge insanı yansıtamaz ise, halkta tohumsal olanı yansıtamaz

Nasıl gölge bir aracı olan ışığın varlığı ile varsa ve yanıyorsa, halkta toplumsal olanın üretim ve paylaşım aracısının varlığı ile vardır. Ve toplumsalın yansımasıdır. Gölge nasıl somut olan yansılananın; ışık, aydınlık olmayan yanı ise; halkta toplumun üretmeyen, toplumsal üreten olmayan yanıdır. Nasıl aracı (ışık) yokken gölgede yoksa toplum ve toplumun üretimi de yok iken, halkta yoktur.

Halkın toplumdan yansıması, somut bir bağıntıyken ve objektif iken; halkın kendisini topluma yansıtması subjektif nesnelliktir. Örneğin, halkın kendi tutumlayış yansıması; bir halk kültürü yansıması biçimindedir. Halkın topluma yansımak (egemen olmak) isteyişi, toplumsal işleyişle ilgisi olmayan, dinsel inançsal bir yansıyışın egemenlik selliği olacaktır. Bu türden halkın baskısı, karşı oluşumun mücadelesini de belirleyecekti.

Bu da, toplumlar tarihinde, toplumun halka dönük bir siyaseti olarak laiklik yapısalcılığını ortaya çıkartmıştır. Laiklik, toplumların işleyişinde aklın işleyiş öncele mini ele almaktır. Ne var ki, bazı güya cin fikirliler buradan dolanaraktan, laikliği Sekülarizm götürmektedirler. Ve böyle anlaşmak istenmekle, yine dolanaraktan, sekülerimin halksal olan kısmını; yine kült olarak topluma yansıtma gayretlidirler.

Bunu da halkın seçme seçilme yetkilenesi ile ”demokrasilerde en büyük güç halktır” diyerek yapmaktalar! Yani bu şu demekti; halk isterse toplumun tüm alanında dini referans uygulanır demekti!

Bu söylemle de, halkın en çok ve en kolaylıkla sömürülen, yanıltılan güç olduğunu bilmenin hinliği gösterirler. Hâlbuki halkın böyle bir dini istemli rejimi ortaya çıktığında, kendileri halkı en büyük güç olarak tanımayacaktır. Kutsal irade dedikleri egemenliğin karşısında hiçbir güç var olamaz bile. Bu mantıkta; halk, deneni yapandır, halk kuldur söylemleriyle halkı, sindirip güdülenip, kul kertesine indireceklerdir. Bunu düşünmüyor olsalar bile! Halkın Musallini ve Hitler gibi faciayı getirdiğini, Ya da getireceğini bilmezler gibi tek gözlerini yumarak karından konuşurlar! Bunlar apayrı politik konulardır.

Oysa bir sosyo toplumda; toplumsal alanla halksal alan vardır. Halksal olan, halkta yaşanır.

Örneğin aile günümüzde halkın ve toplumun çok önemli bir ittifak kurumudur. Ne var ki ailede geçerli olan ve halkta, çok üstün bir saygılanma olan ana baba olma konumu, toplumda işlemez. Bu toplumun bunu gözetmediği anlamında değildir. Aksine toplum, bireylerin anne ve babalarının bakımını da, üslenmiş olmakla, bunu benimsediğini ortaya koyar.

Sürecek


a href='http://www.ozgurlukicin.com' mce_href='http://www.ozgurlukicin.com' target='_blank'img border='0' alt='Pardus... Özgürlük İçin...' title='Pardus... Özgürlük İçin...' src='http://www.pardus.org.tr/banner/bts01.png' mce_src='http://www.pardus.org.tr/banner/bts01.png'/a

Bayram Kaya
Kayıt Tarihi : 30.7.2009 14:10:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Bayram Kaya